Kızılbaş – Sürhser- Rafizî
Osmanlıca yazılışı: kızılbaş - قیزیلباش
Osmanlıca yazılışı: سرخسر – Sürhser ,
Sürhse sözcüğünün Türkçe karşılığı kızılbaş kelimesidir. “Sürhser” kelimesinin ise sözlüklerdeki anlamları: “Şii. Safevî askeri. İranlı. Aşırı bir Şii zümresi” şekillerindedir.
Kızıılbaş veya Sürhser, Yavuz Sultan Selim ’un en büyük rakibi Şah İsmail taraftarı rafizîlere Hz. Ebubekir ile Hz. Ömer’in halifeliğini, kabul etmeyen, halifeliğin hatta Peygamberliğin Hz Ali’ye ait olması gerektiğini savunan Şii zümrelere verilen addır. ( bkz. ŞAH İSMAİL İLE GÜLİZAR HİKAYESİ HAKKINDA BİLGİLER VE ÖZETİ- Şah İsmail -Hatai Dehname ve Nasihatnamesi )
Rafizî kelimesi Arapça rafaza: “ terk etmek ayrılan, bırakan kimse" anlamlarındaki kelime kökünden gelir. “Hazreti Ali'nin evlatlarından birisini halife seçip onun asker olmak “ anlamında da kullanılmış ama daha sonra aşırı radikal şiir gruplarını da ifade eden bir tabir de olmuştur. Rafizi sözcüğü önceleri ehlisünnetin Şiileri tanımlamak için kullandığı bir terim ve sadece Şiirleri ifade eden bir sözcük iken zamanla İslamiyet’ten uzaklaşmış kesimleri de ifade edecek manalara doğru genişlemiştir.
Kızılbaş teriminin temel kaynağı Safeviye Tarikatından Şeyh Cüneyd' in oğlu ve ünlü Safevi hükümdarı Şah İsmal’in babası Şah Haydar’ın tasarladığı ( Bu taç beyaz bir tülbent üzerine sarılan, sürahi biçiminde, yukarı doğru gittikçe sivrilen, on iki dilimli, kırmızı renkli bir tülbenttir.) [1] ( BKZ Şah İsmail Hatai Edebi Kişiliği ve Divanı )
On iki dilimli kırmızı sarık ile (Haydari taç veya tac-ı Haydar ) Şah İsmail’in askerlerine kırmızı renkli börkler taktırmış olmasından gelir. Fakat daha sonra bu kelimenin anlam alanı çok genişlemiş, Kızılbaş kelimesi: Alevi- Şii, Allah’ın Hz Ali’nin vücudunda tecelli ettiğine inanan zümreleri de ifade edecek şekil de, Şiileri aşağılamak amaçlı hatta "dinsiz" anlamına gelecek şekillerde de kullanılmaya başlanmıştır.
“Rafizilik, İmamiyye'nin başka bir adıdır. Zira O, Rafiziliği Zeydiler ve Gulat fırkalarıyla birlikte Şia'nın üç fırkasından birisi olarak göstermektedir”
Kızılbaşlar tarihte ve edebiyatta "sürhser" olarak anılır. “Erdebilli Şeyh Cüneyd'in oğlu Haydar, başına on iki dilimli tac giyip kızıl sarık sararak mürîdlerine de aynı şeyi yaptırmış, Hz. Ali’yi tanrı kabul ederek Allah-Muhammed-Ali’yi bir olarak kabul etmiştir. Çünkü onlara göre Allah, Hz Muhammed ve Hz Ali kılığında gözükmüştür. “ [2]
Safevilerle haberleştiğini ve anlaştığını zannettiği için en sevdiği oğlu Şehzade Mustafa’yı katleden Kanuni’ye hitaben yazılan Sami Efendi’nin Şahzade Mustafa Mersiyesi ( Tam Metin )’sinde Sürhser kelimesi şu şekilde geçer.
İntikamın alayım dimiş iken Sürhser'im,
Kasd idüb canına kıydın nerevadır püserin (oğlun).
Bu değil idi garaz kalsa cihanda eserin,
Tacü tahtın kime kaalır kime bu mülk üyerin? Sami Efendi Mersiyesinden
Karamı etdi kızılbaştn gözüne âlemi
Al-i Osman sebzezârının o verd-i afimeri Yahyâ Bey
Gül leşkeri çekdi sahrâ-yı çemende lâleye
Rûm şahıdır ki azın kıldı kızılbaş üstüne. Hayreti
Tirler her sinede yer etdi kaygular gibi
Nîzeler dil dilmede sihr etdi câdûlar gibi
Sürhserler deşt-i Çin'e kaçdı âhular gibi
Hamdü-li'llah aldı şâh-ı Rûm hâkan illerin Aşki
İLGİLİ LİNKLER
KAYNAKÇA
0
4
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın