Tecelli Kökeni Anlamları Tasavvufta Tecelli

16.01.2024
 Tecelli Kökeni Anlamları Tasavvufta Tecelli

Osmanlıca yazılışı: tecelli :  تجلى


Tecelli, ( tacallā تجلّي )   sözcüğü Arami, Süryani ve Arapça kökenli ve Arapçada "ortaya çıkma, özellikle tanrısal bir gerçeğin belirmesi” anlamlarında sözcükler üretilen “clw “ kökünden gelmektedir. "[1] Bu nedenle belirme , ortaya çıkma, ilahi kudretin belirmesi anlamları ile alakalı sözcükler olan celâ, celv,: tecelüyât ,” ışıma, aydınlanma “anlamındaki cilāˀ sözcükleri ile aynı kökene dayanır.  Tecelli sözcüğü ortaya çıkma, belirme, özellikle tanrısal bir gerçeğin belirmesi anlamındaki tacallā تجلّي fiilinin mastarı olmaktadır.  

Tecelli kelimesi sözlüklerde Görünme. Bilinme, Kader. Talih ,Allah'ın lutruna nail olma. İlâhi kudretin meydana çıkması, görünmesi. Hak nurunun te'siriyle kulun kalbinde hakikatin bilinmesi.  Tasavvufta ise “Kalbde Allahü teâlânın zâtının ve isimlerinin zuhûru.[2]. Makbul kulların kalbinde ilâhî sırların ayan olması hâli.[3] Anlamları ile izahat bulur.

Tecellî-i âsâr : cismânî suretteki şahadet âlemi.

Tecellî-i ef'âl : Allah'ın fiillerinden bir fi'lin, kulun kalbine münkeşif olması.

Tecellî-i esma : (Allah adlarından bir ismin abdin kalbine münkeşif olması.

Aksâm-ı tecelliyât: Tecellilerin çeşitleri, yansımaların, kısımları

Tecelli sözcüğünün dini tasavvufi hatta edebi metinlerdeki anlamlarının hareket noktası Allah'ın Tür dağında Musa Peygamber’e görünmesi inancına dayanır.  Allah’ın Hz Musa’ya görünmesi ve onunla konuşması kutsal metinlerde şu şekilde anlatılır. Hz. Mısa, “ Mısır’a dönerken Tûr dağında Allah ile konuşur ve kendisine peygamberlik de verilmiş olur. Kuran’a göre Musa, Mısır’a eşi ve çocukları ile gitmiş, Tur Dağında ateş yakmak isterken Allah’ın sesi ile irkilmiş, Musa Allah’ı görmek dileyince Tur Dağı alev alıp parçalanmıştır. ( Eski Ahit’e Göre Horeb Dağı Çevresinde Sürü Otlatırken Dağda Bir Ateş Görür Ve Tanrı Veya O’nun Meleği Kendisine Seslenerek Peygamber Seçildiği Bildirir. İsrâiloğulları’nı Kurtarmak Için Firavun’a Gitmekle Görevlendirilmiş, Ona Bir Asa Ile beyaz el mucizeleri verilmiştir. Kavmi ona inanmazsa sular kana dönecektir.  Oysaki Musa, kekemedir. Ve konuşmak istediklerini rahat anlatmaktan yoksundur. Bu yüzden ilahi emirleri yaymasında yardımcı olması için kardeşi Harun görevlendirilmiştir.”

 

Musa On Emir Ve Ahid Sandığı

Mısır'dan çıktıktan yedi hafta sonra Hz Musa ve efradı Sina dağına gelir. Sînâ dağının zirvesinde önceden sözlü olarak bildirilen on emir Hz Musa’ya iki taş levha üzerine yazılıp verilmiştir. ki levhanın iki tarafına oyulmuş yazı Tanrı’nın yazısıdır (Çıkış, 32/15-16) Mûsâ, Sina’dan indikten sonra kavminin yeniden sapıtıp buzağıya tapmaya başladığını görmüş, öfkelendiği için de levhaları kırmıştır. Ancak Allah’ım emri ile iki tane levha yontmuş, on emri bizzat Allah’ın gözetiminde yeniden levhalara yazmış,(Çıkış, 34/1, 27-28) ve bu iki taş levhayı Tanrı’nın emriyle ahid sandığına koymuştur.

Ahid Sandığı Talud zamanında ( bkz Tâlût Kimdir Hz Davud ve Calud ) Filistîler’in eline geçmiş olsa da İsrail oğulları geri almayı başarmıştır. Hz. Süleyman bu sandığı Sülyeman Mâbedi’nde muhafaza ettirmiştir. Söylentilere göre Kral Buhtunnasr (Nebukadnezzar)  yöreyi işgal edince Ahid Sandığını ele geçirip Babil ‘e götürmüş ve Babil Kulesine koymuştur. Ancak kule yıkıldıktan sonra da sandık ve içinde on emir yazılı olan iki levha kaybolmuştur.

Tasavvufta bütün varlıkların değişik ölçülerde tecellî ettiği düşünülür. Sûfî, insanı kâmil olabilmeyi ve vahdet-i vücûda  erişmeyi hedefleyen derviştir. İnsan- ı kâmil mertebesine erişmek için emmâre, levvâme, mülhime, mutmainne, raziye ve marziyye mertebelerini aşıp kâmile mertebesine ulaşması gerekir.  İnsani kamil olmak ve vahdet-i vücûda erebilmek için önce tevhîd-i ef'âl tecellisine uğrar. Tevhîd-i ef'âl; yaratanın hayat, rızık, can verenin, öldüren dirilten, affeden dert ve şifa verenin affeden ve cezalandıranın Allah tarafından gerçekleştirildiğini bilmek demektir. Tevhîd-i ef'âl tecellisine erişen sufi, raziye mertebesine de ulaşmış demektir.

Sufi’nin sonraki menzili tevhîd-i sıfât yani sıfatların birliği tecellisine erişmek olmaktadır.  Tevhîd-i sıfât idrakine erişebilen sofi kendisine ait olduğunu zannettiği tüm sıfatların Allah’a ait olduğunu anlamasıdır. Hayat, ilim, irade, kudret, işitme, görme, söz söyleme gibi nitelikleri kendi kabiliyeti imiş gibi göre sufi, tüm bu becerilerinin kendine değil Allah’a ait olduğunu idrak ederek şirkden kurtulup Allah’a sığınacaktır. Bu idrak seviyesine erişen sufi daha temkinli daha sakin bir bakış açısına sahip olacaktır.

Tevhîd-i zât tecellisi mertebesine erişmek demek insan-ı kamil mertebesine  her şeyin, Allah'ın tecellisi ve zuhurundan ibaret olduğunu anlamak demektir.

İLGİLİ LİNKLERİMİZ

KAYNAKÇA

  • [1] https://www.etimolojiturkce.com/kelime/tecelli
  • [2] https://www.luggat.com/tecelli/1/1
  • [3] https://www.osmanice.com/osmanlica-31704-nedir-ne-demek.html

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar