Mezeler – Nukl- Nakl – Şiir Dünyamızda Meze ve İçki Adabı
İçki içerken yanında yenilen hafif yiyeceklere meze denir. “
Ana yemeklerden ayrı hazırlanan, sofranın ihtişamını ve zenginliğini gösteren lezzetli başlangıç yiyecekleridir. Ana yemeklerin aksine mezeler, daha az konsantrasyon ile soğutma kaygısı olmadan, yavaşlığa ve sohbete imkân tanıması açısından, sofrayı ayrı bir keyfe dönüştürür. Zira mezesiz rakı sofrası düşünülemez. Mezeler başta içki sofraları olmak üzere, akşam yemekleri, davet yemekleri, açık büfeler ve kokteyllerin vazgeçilmez bölümleridir.”
[1]
Eski edebiyatta divan şiirinde mezeler “nakl “ veye “ nukl “ olarak adlandırılmıştır. Nakl kelimesinin diğer anlamı da olduğu için mezeyi ifade etmek için daha ziyade “nukl “ Osmanlıca نقل kelimesi tercih edilmiştir. Arapça kökenli bir kelime olan nukl- nakl içkiyle yenilen yiyecek, çerez ve meze anlamına gelir.
Eski devirlerin içki adabında da mezeler geniş bir yer tutar. İçkilerin özellikle rakının tatlı mezeler ile birlikte içildiği anlaşılır. Eski devrilerde rakı veya arakı ile tatlı yenilmesi sakıncalı kabul edilmemiş, tatlının alkolün vücudu tahrip etmeyeceğine inanmışlardır. Eskilere göre rakının zehrini tatlı def etmektedir. Bu nedenle rakı içilirken yanında bal, pekmez, baldan pekmezden yapılan mezeler, revani, helva, kuru veya yaş incir, üzüm, badem, fıstık,kavun, elma, armut, karpuz gibi yiyecek, meyve, çerez ve mezelerin olduğu anlaşılmaktadır.
Zehrini def etmeğe şekker gibi dârâsı var
Hazz eder câm-ı arak nûş eyleyen incirden İzzet Molla
Olur her bûsesi senbûse-i hân-ı neşât amma
Leb-i cân- bâhş-ı sâki meykeşe nukl-ı revanidir. La edri
[2]
O güzelin her busesi- öpücüğü – zevk- neşat- sofrasının samsa böreği olur. Ama can bahşeden öpücükleri – dudakları - ayyaşlara revani helvası mezesidir.
Beyitten anlaşıldığı gibi eski devrilerde samsa böreği ve revani helvası en makbul mezelerden kabul edilmektedir.
Külhana kanda yakışır nukl ü câm
Köhne sifâl ile çekerdi müdâm (Nâbî)
Bezm-i meyde nukle el sunmaz heman ancak Nedim
Dilberin ünnâb-ı la’lin çeşm-i bâdâmın bilir (Nedim’den).
Nedim’in beytinden bademin de meze olarak kullanıldığı, Nabi’nin beytinde ise hamam külhanlarında da mezeli içkiler içildiği anlaşılır . Nabi’nin beytinde Külhan-ı Layhar’ada telmih vardır. Onun kırık küp parçaları ile içki içtiğine işaret edilmektedir.
İşret arasında nukl-ı bâdâm
Çeşm- i bed –hulk u zehr-i âlâm Şeyh Galip
İşret ederken- içki içerken badem mezesi yemek hulkun kötü gözü ve elemlerin zehrini alır.
Mest olup dil mey-i aşkınla leb ü çeşmin öğer
Nukl için rağbet eder piste vü badamlara Ahmet Paşa
Aşkın şarabı ile mest olmuş olan gönül, pasta ve badem niyetine dudaklarını ve gözlerini umuyor
Gâh engüşt-i muhânnasın geh-ilâ’lin emip
Dane-i unnab ile nûş-ı şarap etmez misin Nedim
Gâh kınalı parmağını, gâh lal renkli dudakların emip, üzüm taneleri ile şarap içmez misin?
Lebine öykünür ol Hüsrev-i Şirin dehenin
Bâkîyâ halk acep mi mezelense şekeri Baki
A.Talat Onay’ın seçtiği beyitlerden de anlaşılacağı gibi eski devrilerde şarabı süte katarak içenler olduğu gibi, konyağın çaya karıştırılarak da içildiği anlaşılır. Nitekim günümüzde ise votka cin kanyak gibi içkiler de çeşitli meyve sularına karıştırılarak içilmektedir.
Leblerin sun leblerinden mest olan âşıklara
Nuklunu cân bezminin şîr ü şeker kıl dâima Ahmet Paşa
Ahmet Paşa süt ve şeker bahanesi ile sevgilinin dudakların emmek istiyor.
Bezminde nukl-u çorba-i eşkine yedir hep
Mersin balığıyla içir ol şuha müselles
[3]
Yukarıdaki beyitten de anlaşılacağı gibi içki sofralarında çorba-ı eşkine yani işkembe çorbasının da bulunduğu, mersin balığı ile içki içmenin makbul kabul edildiği ortaya çıkmaktadır.
H’un- âb-ı sirişkimle kebâb-ı ciğerimle
Ey dil bu gece yâr ile işret olacaktır. Halim Giray
Halim Giray’ın bu beytinden İçki sofralarında kebaplarının da olduğu açığa çıkar.
Sakiyâ nuklu tüketmek var mıdır bî nûş-u mey
Bezm-i rindândır bu ey nâdân-ı hâr yemlik değil. Pertev
[4]
Ey saki içki içmeden sofradaki mezeleri tüketmek var mıdır – Doğru bir şey midir bu?- Ey cahil, bu rintler meclisidir, eşek yemliği değil.
Eski devrilerde sarhoşların yanında oturup içki içmeden, sarhoş mezesini yemek helaldir mantığı ile içki içenlerin mezelerinden otlanan açgözlü kimselerin olduğu mey içenlerin de bu otlakçılardan pek de haz etmedikleri ortaya çıkmaktadır.
Bazı diğer kaynaklardan da elde edilen bilgilere göre ve İbrahim Rasih’in Şevkıyye adlı manzumesinden anlaşıldığı kadarı ile eski devirlerde ruy-ı niğar denilen bir meze türünün daha olduğu yukarıda sayılan mezelere ilaveten şeker gevcreği, kayısı, şeker çileği ,tekir ve mercan tavası gibi yiyeceklerin de meze ve çerez olarak kullanıldığı ortaya çıkmaktadır.
Çiçek Konulu Başlıklarımız ve Linkleri
KAYNAKÇA
[1] Zafer KAYRAK, Kaynak:M.E.B. – MEGEP notları
[2] A.T. Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 353
[3] A.T. Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 353
[4] [4] A.T. Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 353