Şem ü Pervâne Mesnevileri

23.07.2023

 

Şem ü Pervâne 

Şem‘; Arapça mum, balmumu, , çerağ, kandil manalarındadır.

Pervâne ise Ülker (yıldızı) anlamına gelen “perv” ile “âne” son ekinin birleşmesiyle meydana gelmiştir. [1] Pervane kelimesi berat, havale, izin, icazet, ulak, öncü, asker, rehber, kanat, çark, hava püsküren alet anlamlarında da kullanılsa da, daha çok karanlıkta ışık çevresine toplanan gece kelebekleri anlamında kullanılmıştır.  [2]

Arap Fars ve Türk edebiyatlarında kelebeklerin ışığa koşturmaları, lambanın içindeki ateşe girmek için çırpına çırpına ve yanarak ölmeleri pek çok şiire ve esere ilham vermiştir.  “Şem‘in yanarak ışık vermesi, pervanenin de bu ışık çevresinde dönüp durması âşık ile mâşukun durumuna benzetilmiştir.”  Ayrıca hem Şem’ hem de pervane sözcüğünün pek çok anlam taşıması sözcükler üzerinde anlam oyunlarına yapılmasına da olanak vermiştir.

Tasavvufi Divan şairleri Şem sözcüğünün geniş anlam yelpazesinden hareketle çeşitli terkipler meydana getirmişler sözcüğe kinaye yoluyla “ay, güneş, sevgili” “ilâhî nur, mürşid-i kâmil, Kur’an, Hz. Muhammed” gibi tasavvufî manalar yüklemişlerdir.  Şem’i ilahi nur, pervaneyi ise ilahi nura kavuşmak isteyen saliklere benzeten mutasavvıflar bu benzetme üzerinden pel çok tasavvufi konuya temas etmişlerdir. Bunlardan hareketle şem ve pervane konulu manzum ve mensur pek çok müstakil eser de yazılmıştır. Şemü Pervane  [3]

Divan edebiyatı mesnevilerinim belli başlı konuları vardı. Pek çoğu kadın erkek ikili ana kahramanlara sahip aynı öyküler farklı çağda yaşamış farklı şairler tarafından yeniden ve yeniden yazılmıştı. Arap Türk, İran, Afgan, Urdu hatta Müslüman Hint edebiyatında HUSREV-I ŞIRIN ,  LEYLA İLE MECNUN , Namık ı Azra,  FERRUH ILE HÜM , CEMŞID Ü HURŞID,  MANTIKU'T TAYR, YUSUF U ZÜLEYHA, HEFT PEYKER , SÜHEYL Ü NEVBAHAR, İSKENDERNAME , EBSAL Ü SELAMAN  MIHR Ü MÜŞTER,I MIHR Ü VEF  gibi yüz farklı öyküye zor ulaşacak mesnevi çeşidi vardı.  Elbette ki eşi benzeri olmayan, önceden bilinen bir vaka örgüsüne dayanmayan özgün öyküler ve konulara sahip, sadece tek bir şair tarafından kaleme alınmış mesneviler de yazılmıştı. Örneğin Şeyh Galip’in  HÜSN Ü AŞK , TAŞLICALI YAHYA’nın ŞAH U GEDA adlı Şeyhi’nin Harname adlı mesnevileri sadece tek örneği olan özgün eserlerdir.

Örneğin Türk Fars ve Arap edebiyatında onlarca şair, Leyla ile Mecnun ve Ferhat ile Şirin mesnevisi yazmıştır. 1512’de Lami‘î Çelebi (ö. 1531-1532), 1517’de Âhî (ö. 1517), 1578’de Muhyî, 1593-94’te Yenipazarlı Vâlî (ö. 1598/99) ve Keşfî (ö.1538-39) Hüsn ü Dil mesnevisini kaleme almışlardır. 

Klasik edebiyatta aynı konunun ve olay örgüsünün defalarda kaleme alınmasının nedeni aynı konuyu en iyi şekilde anlatmak gayesini taşımaktadır. Diğer bir neden ise Farsça yazılmış bir mesneviyi Türkçeye çevirmektir.  Aynı eseri bir diğerinden habersiz yazmak veya bir diğerinden habersiz tercüme etmek durumu da söz konusudur.

Özgün kabul edilen eserlerin bazıları ise bir diğer eserlerden esinlenilerek, etkilenilerek yazılmıştır. Örneğin özgün olduğu düşünülen eserlerin anlatım ve şifsellikleri arasında da benzerlikler yoğun olabilmektedir. Gelibolulu Mustafa Âlî’nin Mihr ü Mâh Mesnevisi ile Feyzî’nin Şem‘ ü Pervâne’si arasında büyük benzerlikler bulunur.  ŞEM Ü PERVANE ( mum ve pervane ) adlı mesnevi Türk ve Acem edebiyatlarında birçok şairin yeniden yazdığı klasik ve klişe mesnevi konularından biridir. Şem ü Pervâne mesnevileri, münacât, tevhîd, na't gibi bölümler içerir.

Şem ü Pervâne’nin konusunu ilk defa Hallâc-ı Mansûr(ö. 309/922) Kitâbü’ṭ-Ṭavâsîn (s. 16)  adlı eserinde anlatmıştır. Ferîdüddin Attâr , Şem ü Pervâne’yi  Mantık ut Tayr adlı eserin içinde 29. müstakil  mesnevi halinde yazan ilk şair olmuştur.  Fars edebiyatında 100 ile 1000 beyit arasında değişen çok sayıda Şem ü Pervane yazılmıştır. [4]  Bunlar içinde en dikkate şayan olanları Ehlî-i Şirazî (öl. 1535) Akilhân-ı Râzî (XVI. yy.) ve Demîr-i Hemedanî’nin yazmış oldukları eserlerdir. (XVI. yy.[5]

Türk Edebiyatında yazılmış olan Şem ü Pervaneler şunlardır.  Fehmî 891 (1486) y II. Bayezid’a sunduğu  1000 beyitten oluşan Farsça Şemʿ u Pervâne’si (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 4002;) Şeyh Abdullah-ı Şebüsterî-i Niyâzî’nin (ö. 936/1529) mesnevisi Yavuz Sultan Selim’e takdim ettiği 760 beyitten ibaret eseri, LAMI ÇELEBI 1522’de Kanûnî Sultan Süleyman’a takdim ettiği Türkçe  ŞEM Ü PERVANE, Kalkandelenli Muîdî’nin 1350 beyitlik Türkçe Şem‘ u Pervânesi,   ZATI’nin (ö. 953/1546) ŞEM Ü PERVANE MESNEVISI  4000 beyitlik Şem‘ u Pervâne’si, [6]Feyzî Çelebi’nin (XVII. yüzyıl), 987 beyitlik Şem‘ u Pervâne’si.

Birçok versiyonu olan Şem ü Pervane Mesnevilerinin olay örgüsünün hatları şu şekildedir.  Erkek çocuğu olmayan ihtiyar Şâh’ın sonunda bir oğlunun dünyaya gelmesi,  çocuğa Pervane adını koymaları, Pervâne'nin doğumu, yetiştirilmesi,  bey olması, sarayının, yapılması, sarayında resmi olan Şem'e âşık olması, Şem’i bulmak için Çin Ülkesine gitmesi, Şem ile buluşması, âşıkların yakalanmaları,  Pervanenin ülkesine dönmesi , Diyar-ı Rum  Padoşahı ile Çin Fağfuru’nun  aşıkların evliliği yüzünden savaşması,  Pervane’nin Şem’i kaçırması, aşıkların  muradına ermesi Pervane’nin  Çin hükümdarı oluşu.

ŞEM Ü PERVANE mesnevisi  MANTIKU'T TAYR, MIHR Ü MÜŞTER,I ve MIHR Ü VEF  mesnevileri gibi alegorik bir yapıya sahip olan Şem ü Pervâne' nin (Mum ile Pervâne) konusu şu şekildedir.

Şem ü Pervane Mesnevisi  Zati 

Şem ile Pervane öyküsü “Pervanenin mum ışığına doğru koşturarak  etrafında ölene kadar dönüp durması  en sonunda kendini aleve atıp yok etmesi hikâyesini işlemiştir.  Bu hadise  “sevdiğiyle yakıcı bir vuslata ermek şeklinde düşünülmüş ve bu düşünce şairler için  bir ilham kaynağı olmuştur.  

Şem‘  ile Pervane tasavvuru mecazlar ve kinaye yoluyla “ay, güneş, sevgili” “ilâhî nur, mürşid-i kâmil, Kur’an, Hz. Muhammed” gibi manalara da gelecek  şekilde kullanılmıştır. [7]

Türk Edebiyatında  Muidi, Zati,  Feyzî Çelebî  ve Lami Çelebi konusu  ve adı Şem ‘i Pervane olan  müstakil mesneviler yazmışlardır. Gülşehri, Mantıku’t-Tayr’ adlı mesnevisinde Şem ü Pervane hikâyesine 62 beyit ayırmış, Mevlana’da mesnevisinde yer vermiştir.  Müstakil Şem’i Pervane mesnevileri içinde en sevilmiş olan Zati’nin eseridir.[8] ( bkz ATTAR VE GÜLŞEHRİ MANTIKU'T TAYR ÖZETLER ALINTILAR)

Zati’nin yazmış olduğu aşk hikâyesi dışında kalan  diğer Şwem’i Pervanelerin konusu Mum ile kelebek konusunu işler Zati’nin eseri ise  Türk  Arap ve Fars edebiyatında geçen  Şem-i Pervaneler ile adı dışında hiçbir benzerlik taşımayan bir konuda yazılmıştır.  Bu mesnevi, çift kahramanlı, aşk ve macera konulu bir eserdir. Zâtî’nin Şem‘ ü Pervâne mesnevisi  diğer Şem‘ ü Pervâne mesnevileriyle isim benzerliği dışında bir benzerliği olmayan özgün bir aşk hikâyesidir. Zati’nin eseri Leyla ile Mecnun Vamuk’u Azara, Hüsrev-i Şirin gibi çift kahramanlı aşk hikâyelerine benzer konulu bir eserdir.

MESNEVİ’NİN ÖZETİ [9]

olan Diyâr-ı Rûm (Anadolu) ülkesi sultanı Jale yaşlanmış olmasına rağmen  bir erkek çocuk sahibi olamamıştır. Allah’a dua ederek bir çocuğu olmasını dilemektedir. Bu dualarından sonra Şükûfe adlı cariyesinden  bir kadir gecesinde bir erkek çocuğu dünyaya gelir. Bu şehzadeye Pervane insimi verirler.  Sultan’ın Müneccimleri, çocuğun Şem isimli bir kıza âşık olacağı, bu yolda çok sıkıntılar çekeceği ama sonunda ona kavuşacağını söylerler.

Sultan Jale, Pervaneyi çok iyi yetiştirmeye çalışır. Pervane hem çok güzel hem de her türlü kabiliyete sahip bir genç olur. Sultan Jale, oğluna sancak verip, oğlunu bu sancağa Bey tayin eder.  Ayrıca o sancağa Cennetâbâd adlı bir köşk yaptırır. Bu köşkü Çin Ülkesinde bulunmuş ve Çin Fağfuru’nun kızını da görmüş olan Kâmil adlı bir nakkaş çok güzel resimler ile süsletir. Bu nakkaş köşkün ortasındaki sarayın duvarlarına Çin Fağfurunun kızının resmini de çizmiştir.

Pervane bu köşkte lalası Nâsır ile birlikte kalmaya başlar. Fakat Pervane,  sarayına gelip oturunca, babasının yaptırdığı köşkün duvarında resmini gördüğü  Çin Fağfuru’nun kızı Şem’e âşık olur.

Pervane beyliğini ve memleket idaresini unutarak  bütün vaktini bu resmin önünde geçirmeye başlar. Sultan Jale’nin veziri ve Pervane’nin lalası olan Nasır bir mektup yazarak bu durumu Sultan Jale’ye bildirir. Sultan Jale oğlunu bu aşktan kurtarmak ister ve  Pervane’nin sarayda olmadığı bir zamanda sarayın duvarlarına yapılmış olan resimlerin  kazınmasını  veya bozulmasını emreder.

Bunun üzerine Vezir, Pervaneyi ava götürür ve ressam’a o resimlerin değiştirilmesini emreder. Vezirin adamları  o resimleri havanın tesiri ile bozulmuş gibi bir hale sokup resimdeki yüzleri tanınmaz hale getirirler.

Ancak bu tedbir Pervane’yi deli etmiş resimlerin bozulduğunu gören Pervane, çılgına dönmüştür.  Sarayını terk ederek dağa taşa koşturan, bir kuyuya düşerek kaybolan Pervane Nasır’ın adamları tarafından bin bir zahmetler sonucunda bulunur. Ancak Pervane zincire vurulacak kadar deli olup kendisini kaybetmiştir. Aylarca tedavi gördüğü halde sevgilisine olan aşkı ve vuslat acısı ile bir türlü iyileşemez.

Pervane sürekli olarak  sevgilisine kavuşmanın yollarını aramaya başlamıştır. Pervâne, en sonunda haline acıyan sihirbaz Neccâr ona tahtadan büyük bir  yeşil kuş yapar. Periler sayesinde bu tahta kuşa kanat takılır. Bu yeşil  sihirli kuş Pervaneyi odasından kurtarıp onu alarak Çin Fağfurunun ülkesine   götürür.   

Pervane, uçan tahta atı ile Şem’in yaşadığı şehre gelir ve onun sarayını dahi bulur.  Çin’e geldiğinde Şem ise  tam da o sırada bir seyyahtan  Pervane ile Kendisinin hikâyesini dinlemektedir. Pervane, hocasından öğrendiği ilimler sayesinde Şem'in sarayına gizlice girmeyi dahi başarır. Şem de hikâyeyi dinledikten sonra Pervane’ye âşık olmuş, aşkını yanındakilere ifade eder hale gelmiştir.

Şem ile Seyyah’ın konuşmalarını pencereden dinleyen  Pervane, Şem’in de  kendisine âşık olduğunu öğrenir. Pervâne macerayı dinlemektedir orta­ya çıkar ve iki âşık kavuşurlar. Pervane ile Şem gizli olarak bir arada kalmaya  başlar ve iki âşık da saadet içindedir. Akşama kadar bahçede sevişen âşıklar geceleyin bekçi tarafından tespit edilirler. Şem'in koynunda yakalanan Pervâne zindana atılır.

Zindana atılan Pervane büyücü kadın Dellale sayesinde  kurtulur. Dellâle , Pervaneyi evinde gizlemektedir.  Dellale sayesinde Şem ile mektuplaşır. Şem ona kendisini babasından istemesini yazar. Bunun üzerine Pervâne ülkesine dönerek annesi aracılığıyla durumu babasına iletmiş olur.

Sultan Jale, Şem’i babasından ister.  Çin Fağfur’u vezirinin sözüne uyarak kızının başka ülkelere  gelin gitmesine razı olmaz. Sultan Jale ordular göndererek Şem’i zorla almaya çalışır fakat başaramaz.

 Bunun üzerine Pervane ile buluşmak için tedbirler arayan Şem, Pervane’ye haberler salmaktadır. Pervane bir gemiye binerek Çin ülkesine tekrar gelir. Deniz tarafından gelerek saray’a yeniden ve gizlice girer.  Şem bir gece câriyeleri uyku ilacı ile uyutup Pervâne ile kaçar. Kavuşan iki aşık Sultan Jale’nin ülkesine gelir.  

Kızının kaçtığını öğ­renen Fağfur, Rum ülkesine casus gönderir. Rum ülkesinin adamları Çin casusunu ele geçirip  işken­ce etmek isterler. Ancak Şah Jale buna izin vermez ve casusu serbest bırakır. Fağfûr’a haber gönderip Pervâne'nin kızına layık olduğunu söyler. Sonunda Fağfûr kızının çeyizlerini gönderip âşıkların evlenmesine razı olmak zorunda kalır.   Anlı şanlı bir düğün yapan gençler evlenir. Üstelik Çin Fağfur’u bir müddet sonra ölür.  Pervâne, Çin diyarına şah olur. Şem ile birlikte mutlulukla nice yıllar adaletle hüküm sürer.  

KAYNAKÇA 

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar