BADE İÇME RÜYADA AŞIK OLMA GELENEĞİ VE ÖZELLİKLERİ

31.08.2012

 

BADE İÇME 

 

Türk halk edebiyatı Heceli Şiirimiz, âşıklık geleneği ve Türk Halk Hikâyelerimizde "Bade İçme" çok sık görülen  bir motiftir. Bade içme motifi, efsane,  destan,  hikâye ve halk şiirinde vaz geçilmez bir motiftir.  Genellikle rüya esnasında gerçekleşen bu motif halk ozanlarının hayat öyküleri içinde de geçer. Bade içme motifi halk ozanları açısından oldukça mühim bir unsur, itibar görme sebebi, hatta  âşık   olmasına vesile olan kutsal bir kuvvet olarak görülmektedir.  Rüyada bade içmiş veya içtiğini iddia eden bir ozan diğer  ozanlardan daha yüksek mertebede bir ozan statüsü kazanmış olmaktadır. Çünkü bade içmiş bir ozan " Hak aşığı " olmuş, kutsanmış bir mertebeye çıkmış kabul edilmektedir.

 

Bade içen bir aşık, ozan geleneğini İlahi bir kuvvetin elinden almış olmaktadır. Bu ise ozanlığının kutsi bir ciddiyet kazanması,  âşık olabilme yeteneğinin kudretten gelmesi ve bahşedilmesi anlamı taşımaktadır. Bu konuda Doğan Kaya; “Âşık Edebiyatındaki rüya motifi karmaşık bir yapıya sahiptir. Şöyle ki, rüyasında bir güzele âşık olmakla beraber, âşıklığın vecibelerini de yine rüyasında öğrenir. Böylece sade kişilikten sanatçı kişiliğe geçer. Bu söylediğimiz bilhassa, rüyasında bade içerek âşıklık istidadı kazanma hadisesine bağlı olarak gerçekleşir.[1] Diye bir izahat getirir.

 

Âşıklık geleneğimizde " Badeli Âşıklar " olarak adlandırdığımız âşıklar, âşıklık yeteneklerini bade içerek elde ettiklerini iddia eden kişilerdir. Bu şekilde elde etmiş olmalarıyla halk nezdinde diğer ozanlara nazaran daha güçlü bir âşık oldukları intibaını uyandıran bir niteliğe sahip olduklarını ima etmiş olurlar. "Âşık edebiyatında rüyada bade içme; kişinin şiir söyleme yeteneği kazanmasında, dini bilgiler ile din ilmini öğrenmesinde, kişinin, âşıklık özellikleri kazanmasında önemli etkendir." [2] M. Yardımcı'nın izahında da belirtildiği gibi, bade içmiş olmak demek, şiir söyleme yeteneğinin, saz çalma kabiliyetinin  bade içme sonrasında birden bire gerçekleşmesi ve  birçok sırra vakıf olması anlamlarına da gelmektedir. Bade içen ozanın Hak aşığı sayılmasının bir nedeni de bade sonrasında bazı dini sırlara vakıf olabildiği inancına bağlanır. Üçler, Yediler ve Kırklara karıştığına inanılan, PİR SULTAN ABDA, AŞIK YEMİNİ DERVİŞ MUHAMMET  ( Malatya- Arguvan) , DİVRİĞİLİ DELİ DERVİŞ FERYADİ , 19.yy gibi kutsal sayılan ozanların hepsi bade içtiğine inanılan ozanlardır.

 

Şarap anlamına gelen bade, tasavvuf edebiyatında "Aşk" manasında kullanılır. Kelime anlamıyla içki manasını taşıyan bade halkbiliminde rakı, şarap gibi alkollü bir içki anlamında değildir. "Şerbet, su gibi içilecek bir sıvı olduğu gibi elma, nar, ekmek, üzüm gibi herhangi bir yiyecek de olur. Hatta ele verilen bir saz da bade olabilmektedir.. "Bade içme görülen rüya sonucu manevi bir değişmeye uğramadır.” [3] Dolu olarak da tabir edilen bade, ilahi bir kudret edinilmesini sağlayan kutsal bir içecek, yiyecek veya bir nesnedir.  Yiyecek, içecek veya bir nesne olması önemli değildir. Önemli olan bu nesne yoluyla elde edilen âşık olma kudretidir. Rüya da iken içilen bu sıvı Pir, Derviş, Hızır, Aksakallı bir ihtiyar, Üçler, Beşler, Yediler, Kırklar, Hz. Ali, HACI BEKTAŞ VELİ veya diğer bir ulu kişi tarafından verilir.

 

Badenin Tekke ve Zümre Edebiyatındaki öneminin yanı sıra geleneksel Türk Halk Edebiyatımız içinde de farklı bir önemi ve fonksiyonları vardır.  Âşık edebiyatı geleneklerine göre, aşığın mahlas alabilmesinin, hak aşığı olabilmesinin, sevdiği kızı görebilmesinin hatta gezgin bir âşık olarak diyar diyar gezebilmesinin yolları ve gerekçelerinden biri de bade içmektir. Birçok âşık mahlasını bade içtikten sonra bade içiren ulu kişinin mahlas vermesi ile mahlasını almış olabilmektedir. Bade içme yoluyla ruhani bir mertebe kazanan, mahlasını da alan, dünyevi bir sevgili de elde eden, şiir söyleme, saz çalma istidatlarını da kazanan âşık hak nezdinde de " Hak Aşığı " mertebesine ulaşmış, dini yönden de feyz kazanmış biri olarak kabul edilir.

 

Badeli âşıkların bir diğer özelliği de Tasavvufi konularda da söylemeye meyilli olmalarıdır. Rüya sonrasında âşık olmaları ilahi bir feyze sahip olup, cezbeye kapılmaları ile eş anlamlı olarak düşünülmektedir. Esasında bade içme geleneğine bir anlamda Şaman kültüründeki ozan geleneğinin devamı olarak da görülebilir.[4] İslamiyet öncesi ozan geleneğinde şaman veya kam olarak adlandırdıklarını,  dini törenleri yöneten kişiye “Kam” denildiği,  şaman veya kam kelimesinin anlamının  “hastalıkları gideren, acıları dindiren, çılgınlıkları, saraları yatıştıran, hastalara ilaç yapan kimse” anlamında,  “otacı” diye anıldıklarını, şamanların kötü ruhları kovan, ruhlarla iletişime geçen, ölenlerin arkasından ağıtlar yakan kimseler olduklarını biliyoruz. [5]

 

Şaman veya kamların ozan olarak da adlandırıldıklarını yarı din adamı oldukları düşünülürse, İslami dönemde de bade içme özelliği sayesinde âşıklığın kutsallık yönünün bade içme sayesinde İslami bir kisve ile devam ettirilmiş olduğu söylenebilir.  Şairliğin bir Allah vergisi olduğu yolundaki kanı ile güçlenen bade hadisesi, badeli âşığın, "Hak Aşığı" statüsünü kazanması ozanların İslâmi kültür çevresinde yer arayışlarının bir yansıması olarak görülebilir. "Badeli âşıklar rüya motifi sonrasında âşık oldukları için, bunların şiirlerindeki ifadelerin ilahi kaynaklı olduğuna inanılır." [6]( bkz Âşıklık Geleneğimiz ve Özellikleri)

 

Şamanların ruhlarla iletişime geçmeleri ile âşıkların bade içme olayları arasında da bazı benzerlikler bulunur. Şamanların ruhlarla iletişime geçmesi  "fiziksel olarak, genellikle, orman, kır, mağara gibi toplumdan uzak ve kutsal sayılan bir yerde gerçekleşir." [7] Şamanların veya kamların ruhlarla temasa geçtiklerinde veya kötü ruhları kovaladıklarında kendilerinden geçtikleri ağızlarından köpükler gelerek bayıldıklarını, trans hallerindeyken uyanmalarının baygınlıktan uyanma şeklinde vb olduğunu biliyoruz. Şamanların trans hallerine girmeleri ve uyanmaları ile bade içen âşıkların, bade içme ve uyanma sahneleri arasında çok ciddi benzerlikler vardır. Âşıklar bade içme hadisesine ıssız yerlerde, pınar başlarında, namaz kılıp yattıktan sonra, bir dert sıkıntı içindeyken, kutsal bir mekânda, kutsal bir kişi ile görüştükten sonra vb uğramaktadır.

 

Uyanma halleri ise şamanların transa geçtikleri ve öylece bayıldıkları hallere çok benzemektedir. Ağızdan kanlı köpük gitmesi, beyaz köpükler gelmesi, baygın düşme, âşık sesi, gül kokusu, pir nefesi vb ile uyanabilmeleri, kendilerinden geçme hallerinin bazen üç beş gün sürebilmesi, bu hal esnasında öldü veya ölüyor zannedilip başında ağıtlar yakılması âşıkların bade içme sahneleri ile şaman adetleri arasında  önemli benzerlikler vardır.

 

Örneğin “EŞREF BEY İLE ZÜHRE HAN Hikâyesinde Eşref'in bade içme sahnenin özeti şu şekildedir: "Çintirgıriş, Eşref’i evine davet etti. Eşref, orada yemek yer, abdest alır, namaz kılar; uykuya dalar. Pir, kırklarla beraber uykuda yanına gelir. Ona birisi Allah, birisi kendisi için; birisini de Şiraz Han’ı Zühal Han’ın kızı Zühre için üç bade içirirler. Pir ve kırklar aynı anda Zühre’ye de ilişip ona da bade vermişlerdir. Sabahleyin Eşref’i uyandıramazlar. Eşref baygındır ve ağzından köpükler gitmektedir. Ölüyor zannedip feryada figana başlarlar. Çitingıriş’in oğlu Mehmet gidip Babası Murat’a haber verir. Hocayla Murat gelir. Hoca, Eşref’in bade içtiğini ancak âşık sesi, gül kokusuyla uyanacağını söyler."[8] Bu hikâyede Eşref'in uyanması bir kaç gün sürer. Uykuda saz çalma ve şiir söyleme kabiliyetini kazanmıştır. Uyanır uyanmaz da saz çalmaya ve şiir söylemeye başlar. Bu kudret ona Pir ve Kırklar tarafından rüyada ve bade içme esnasında bade ile verilmiştir.

 

Nasıl ki âşıklık yeteneği âşıkların iradeleri dâhilinde değilse ve  âşıklık yeteneği onlara " Kudretten gelmiş " ise, şamanlık inancında şamanlığın isteyerek olunan bir şey değildir. Şamanlık da istenilerek eld edilen veya istenilecek bir şey değildir. Şamanlık da tıpkı bade içme geleneğinde olduğu gibi isteyen birine değil, atalarından birisi şaman olan  seçilmiş birisine atalarının ruhunun musallat olmasıyla sirayet eden verilmiş bir yetenek veya görev olarak düşünülür.  " Şamanlık istenen bir şey değildir. Ancak geçmiş ataların ruhundan biri, Şaman olacak torununa musallat olur." [9]

 

Bir canım var, o da yoluna fedâ
Affolsun günahım sen eyle duâ
Kuloğlu, Kayıkçı, Kâtibi, Gedâ
Hakk’ın emri ile dile gelmiştir (Kuloğlu)

 

Dörtlüğünde olduğu gibi, bade içmek ilahi bir hediye olarak düşünülür., Bade içen aşığın İlahi bir güç ile kutsandığı ima edilmiş olur.

 

Ben değilim Hak söyletir dilimi
Bade içtim kimse bilmez halimi
Şu yalan dünyadan çektim elimi
Ummana dalan var sen n ‘olacaksın.         Deliktaşlı Ruhsati [10]

Dizelerinde ifade edildiği gibi badeli âşıkların İlahi feyz ile dile geldiklerine, ilim ummanına daldıklarına, söz söyleme, saz çalma yeteneklerinin  kudretten geldiğine vb inanılmaktadır.

 

Bade içtiğine inanılan veya bade içtiğini söyleyen âşıklarımızın sayısı sanıldığından çok fazladır. Kuloğlu, Kayıkçı Kul Mustafa ,  Katib , Erzurumlu Emrah ,  Erzurumlu Aşık Sümmani  ,  Divriğili Deli Derviş Feryadi ,  Aşık Yemini Derviş Muhammet ( Malatya- Arguvan) ,  Aşık Ferrahi ,  Kağızmanlı Hıfzı  ,  Musa Merdanoğlu  ,  Posoflu Aşık Müdami ,  Deliktaşlı Ruhsati , Âşık Zülali,  Âşık Şenlik,  Ercişli Emrah  ,  Âşık Ardanuçlu Efkari,   Şarkışlalı Talibi Çoşkun ,  Kaygusuz Abdal  ,  Kul Himmet Üstadım , Arapgirli Aşık Fehmi Gür gibi. Bade içen âşıklar badeyi değişik adlarla ifade edebilmektedir. En çok bade kelimesini kullanmış olmalarına rağmen, dolu, pınar, kevser suyu, kevser, şerbet, kudret pınarı, kudret suyu, ab-ı zülal, kevser bulağı, peymane gibi bade ile eşanlamlı olabilecek isimler kullanmaktadırlar.

 

Badeli âşık olmak hadisesi sadece bade içerek olunan bir özellik değildir. Bade içmek deyimi aslında badeli olmak anlamındadır ve bade sadece bir semboldür. Badeli âşık olmak için sadece bade içmek şart değildir. Badeli âşık olmanın aslında çok çeşitli yolları ve şekilleri vardır. Bazı âşıklar ise bade içmemiş, elma, üzüm, mısır, incir, ekmek yiyerek badeli âşık olmuşlardır. Bazı âşıklar   dedelerin ağızlarına tükürdüğünü ve böylece âşık olduklarını söyler. Bazıları su, bazıları şerbet, bazıları ise şarap içtiklerini iddia eder. Bazı şairler Âşık Veysel'i rüyalarında görerek badeli âşık olmuş olduklarını dile getirmişlerdir. Kaygusuz Abdal ise Abdal Musa ’nın icazet olarak yazdığı kâğıdı yiyerek kendisini bade içmiş gösterir  ve Hak âşığı olmuş olur. [11]

 

Hikmet-i pîr ile âb-u zülalden
Kevser bulağından içtim bu gece   Âşık Şenlik

İstemem tabibi peymane buldum
Çaresiz dertlere düştüm ne dersin?

Eli bağlı durdum ande divana
Sundular bir kadeh doludur dolu [12]

Badeli âşık olma şekilleri çok çok farklı şekillerde gerçekleşse bile  badeli âşık olma fonksiyonu aynıdır. Bade içen âşık rüyasında âşık olan, rüyasında saz çalmayı öğrenen, kudret kaleminden yazı yazmayı öğrenen, dini ve beşeri ilimlerde ummana dalan, kutsiyet kazanan, rüyada gördüğü sevgiliyi bulmak için yollara düşen vb bir âşık olup çıkacaktır.

 

 

BADE TÜRLERİ, BADE İÇME ZAMANLARI VE ŞEKİLLERİ

Bade, âşıklar arasında ve halk hikâyesinde genellikle kırmızı renkli bir sıvı olarak tasavvur edilirse de belirli bir renge biçime sahip değildir. Hatta sıvı bile olmayabilir. Badenin kendisinin fiziki şeklinden ziyade âşıklar üzerinde oluşturduğu sözü edilen fonksiyonları önemlidir. Buna rağmen, “ Lal-, zülal “ renginde kırmızı, kan renkli bir sıvı, şerbete benzer bir mai, şarap gibi bir şey, içecek bir nesne olarak tasavvur edilmesi daha yaygındır.  Badelerin yarattığı etki ise iki türlü tasavvur edilir. Bade içen âşıklar genellikle hem dünyevi hem de uhrevi bir aşka kapılır.

 

Bazıları ise yiğitlik ve kahramanlık yolunda ileri gider. Bu bakımdan badeleri, Âşık olmayı sağlayan, “Pir Dolusu “ kahraman olmayı sağlan “ Er Dolusu” şeklinde ikiye ayırmak mümkündür. Örneğin Köroğlu ve Dadaloğlu " Er Dolusu" içmiş ve kahramanlığa başlamıştır. "Badeli âşıklar daha çok şehir hayatından uzakta kalanlar arasında görülür. Bade, “er dolusu” ve “pir dolusu” olmak üzere iki çeşittir. Er dolusunu içen âşıklar yiğit ve kahraman olurlar. Pir dolusu içen âşıklarsa sevdalara düşüp cefa çekmekte ve sevgilinin ardından yanıp tutuşmaktadır. " Bade içmek ile aşığın gezgin âşık olmak arasında sanki bir irtibat vardır. Bade içen âşıkların hemen hepsi yollara düşen diyar diyar dolaşan âşıklardır. ( BKZ Bade ve Bade içmek ( Divan ve Halk Şiirinde )

Bade içme hayatın her kademesinde olabilecek bir şey değildir. Çoğunlukla ilk gençlik veya çocukluk yıllarında ve mutlaka rüyada gerçekleşen bir olay olarak karşımıza çıkar. "Rüya genellikle çocukluk ve gençlik çağında görülür. Badeli âşıklardan Ferrahî 12 yaşında, Musa Merdanoğlu 13 yaşında, Hıfzî 18 yaşında, " [13] bade içtiklerini söyleyen ozanlardır.

 

Ozanların rüyada bade içme hadiselerinin hazırlık safhaları vardır. Umay Günay bu safhayı  " Bade içmeye hazırlık, Bade içme ve uyanma " olarak üçe ayırır.[14] Hazırlık aşamasında genç yaşındaki âşık genellikle ıssız bir yerde veya sıkıntı, dilek, korku ve yalnızlık vb gibi bir hal üzre uyurken rüyasına Pir Derviş, Hızır vb girer. Kutsal kişilerin çeşitlilik göstermelerine rağmen rüyadaki rolleri hep aynıdır. Bu ulu kişi ona sevgilisini göstererek üç adet dolu- bade- uzatır. Bazı âşıklar bu doluların hepsini içtiği halde bazılarının tam içemediği,  bazılarının dolulardan birisini, bazılarının da üçünü de tamamen içtiği ifade edilir. Zaten badeyi tamam olarak içip içmemek çok da önemli değildir. Tesiri o kadar kuvvetlidir ki badeden ağza sürülmesi dahi bu etkiyi sağlamaya yetmektedir. Kutsal kişi ona mahlasını da söyleyerek ( hepsinde mahlas verme şartı yoktur) sevgilisi hakkında gerekli bilgileri verir. Badeyi içen âşıkların vücutlarını ateş sarar.

 

Bade içme safhasında bazen sadece aşığın kendisi badeyi içer. Bu tip bade içme olaylarında aşığın sevgili ortada yoktur veya onun bade içip içmediği belli değildir.  Fakat bade içme sahneleri genellikle karşılıklı olur. Ulu kişi veya kişiler “ Pir Dolusunu” içirmek için hem aşığın hem de sevgilisinin rüyasına aynı anda girer ve badeyi aynı anda içirirler. Genellikle uzak diyarlarda olan bu iki sevgili rüyada birbirlerine gösterilir. Sevgilileri gösterme şekilleri değişik şekillerde olur, sevgililerin resimleri bir birlerine gösterildiği gibi, pirin koltuk altından, elinden aynadan vb gösterilir. Âşıklara adları, babaları memleketleri, vb hakkında gerekli bilgiler verilir. Bu bilgiler erkek âşık için bir görev anlamına gelmektedir. Erkek âşık bu memlekete ve sevgilisine kavuşmak, için yollara düşecektir.

 

Sunulan bade genellikle üç tane olur. Birisi Allah, birisi, Pir ( Hızır,- İlyas, vb) birisi de âşık olduğu kişi için içirilir. Bade içme anları her hikâyede değişik anlatılabilir.

Örneğin Köroğlu’nun bade içmesi şu şekilde anlatılır: “ Köroğlu Bingöl civarında bir pınar başında üç derviş görür. Selam verir. Dervişler onu davet ederler. Köroğlu da yanlarına oturur. Dervişlerden birisi diğerine sorar:

-Hangi badeden sunalım? Diğerleri, Köroğlu’na bakarlar:

-Er dolusu!

Öteki derviş tası, pınardan doldurarak Köroğlu’na verir, ‘Yaradanın aşkına iç’ der. İçince:

-Aman, derviş baba yandım, der. Derviş bir daha doldurur verir.

-Bunu da iç, pîrler aşkına. Köroğlu ikinci doluyu da içer.

-Aman yandım, bağrımı ateş kapladı, der. O zaman derviş bir bade daha sunar.

-Bu da seveceğin kız aşkına, nasibin üç olsun, der.

Köroğlu üçüncüyü de içince ateş kesilir. Hemen orada eline geçirdiği bir odun saz olur. Başlar Köroğlu en usta âşıklar gibi çalıp söylemeğe.” [15]

 

Uraz  bade içme sevgiliyi gösterme sahnesini şu şekilde anlatır.  “Pîr kolunu kaldırır ve altından bir sevgili yüzü gösterir. Âşık onun üzerine atılır. (Pîr) kolunu indirince bir daha görünmez. (Pîr) âşıkı böylece (Çark-ı çember) inden geçirerek aşk, vefa ve fedakârlık işlerinde imtihan ettikten sonra kaybolur.”[16] [17] Eşref Bey Hikâyesinin Kars Varyantındaki bade içme bölümü aynen bu şekildedir.

 

Badeyi içen aşığın uyanma safhası değişik şekillerde olur. Bu aşamaları izah etmeden önce bir kaç örnek verecek olursak: "Sümmani, Güneşe bakarken uykuya dalar. Uykusunda, çeşmenin başında kırk yeşil güvercin görür. Güvercinler birden kaybolur ve karşısında üç derviş belirir. Dervişler Hüseyin`e abdest aldırırlar ve birlikte namaza dururlar. Hüseyin'i ( Sümmani'yi ) ortalarına alıyorlar, bakıyor ki. Dervişlerden birinin elinde bir tabla, üç dolu bardak var. Derviş, bunları Hüseyin’in önüne getiriyor ve -Hüseyin, bu şerbetlerden bir tanesini iç bakalım. Diyor. Hüseyin bardakların içindekileri şerbete benzetemiyor. Kendisini kandırdıklarını. Ona içki içireceklerini sanıyor. Ne kadar zorluyorlarsa da içmiyor Bunun üzerine birisi Hüseyin`in ellerini tutuyor. Birisi de parmağını bardağa batırıp Hüseyin`in ağzına sürüyor. Tam bu esnada Hüseyin uykudan uyanıyor. Bakıyor ki. Ne derviş var ne de şerbet "[18]

 

" EMRAH,   bir gün babasının sazını çalmak isterken tellerini koparınca babası tarafından dövülür. Burnunun kanını yıkayıp abdest alarak mezarlığa gider ve iki rekât namaz kılıp dua eder, uykuya dalar. Uykusunda yanına gelen pir ona birincisi Allah’ın, ikincisi pirlerin, üçüncüsü ağa kızı Selvi’nin hatırına üç bade içirir. Uykusunda, saz çalma kabiliyeti de kendisine verilen Emrah babasını ilk karşılaşmada mat eder.[19]

 

Âşıklara sevgilisini gösterme safhası değişik şekillerde gerçekleşir.  Eşref Bey Hikayesi’nde, Pir âşıkları birbirlerine koltuğunun altından gösterir. Âşıkların resimleri birbirlerine gösterilir. Hatta âşıklar birbirlerin yanına getirilir veya götürülür.  
 Sümmani İle Gülperi Hikayesi
Ahmet Özdemir’in derlediği varyantta bu sahne şöyle anlatılır.

“-Oğul. Buna aşk badesi derler. Sevdiğin kız aşkınadır. Kızın adı Gülperi`dir.  Bedahşân  kentinde Şah Abbas`ın kızıdır. Sen Onun. O da senindir. Birbirinize aşık maşuksunuz. Dervişlerden biri Gülperi`nin cemalini gösterir. Üç bardak Hüseyin`e. üç bardak ta Gülperi `ye verirler. Yeşil mürekkeple yazılı bir kitap okuturlar.

Üç harf okuttular yeşil yapraktan

Okudum harfini noktasın tek tek…..

Hüseyin uykudan uyanır ki, ne Gülperi Han var ne de dervişler. Danaları da göremeyince köyün yolunu tutar. “ [20]

 

UYANMA SAFHASI

Badeyi içen âşıkların rüyadan uyanma safhası üç şekilde olabilmektedir. Âşık rüyadan kendi kendisine hiçbir şey olmamış gibi uyanabilir. Örneğin Sümmani İle Gülperi Hikayesinde   Sümmani kendisi uyanıp köyüne döner.  Hikâyenin bir başka varyantında ise Sümmani’nin uyanması üç gün sürer ve ancak bir saz sesi duyunca uyanır. Görüldüğü gibi uyanma fasılları hem aynı hikâyenin değişik varyantlarında hem de diğer hikâyelerde farklı olabilmektedir. Ama ortak özellik uyanma sonrasında edinilen saz çalma ve şiir söyleme kabiliyetidir.  Eşref Bey Hikayesi'nde Eşref’in uyanması üç gün gecikir ve ancak gül kokusu, saz sesi ve âşık nefesi ile uyanabilir. Fakat eline geçen ilk fırsatta saz çalmaya, şiir söylemeye ve bir saz ile başından geçenleri anlatmaya başlar. Uyanma faslı normal olsa bile bade içme sonrasının diğer bütün işlevleri yerine gelmiş olur.

 

Kahraman bir süre ( M. Yardımcıya göre bu süreler 3, 6, 7, 20, 40 gün kadar sürmektedir ) [21]baygın kalır ve ağzından burnundan kanlı köpükler veya sadece köpükler gelir. Öldüğü, ölmekte olduğu düşünülerek başında ağıtlar yakılıp figanlar edilebilir. Âşıklar ancak ve ancak ehl-i dil bir kişinin sazının tellerine dokunmasıyla, duasıyla, gül kokusu, âşık nefesi ve saz sesinin bir araya gelmesi ile vb kendine gelebilir. Uyandıktan sonra ilahi bir cezbe halini sürdüren aşığın deli olduğu,  Mecnun  gibi, Kerem gibi hallere düştüğü görülür. ( BKZ  Kerem İle Aslı Hakkında Çalışmalar Epizotları Formelleri ve Özeti ) Abuk sabuk şeyler söylemeye başlamıştır. Uykularında sayıklamaya başlar.  Uyanan âşık irticalen söylemeye, çalmayı bilmediği sazı alıp çalmaya başlar. Filan yerde filanca kişinin kızına âşık olduğunu söylemeye onu bulmak için yola çıkmak istemeye başlar.  Sazın sesine uyanan genç o güne kadar saz çalmasını bilmemesine rağmen eline verilen sazı çalar.  Uyanma sonrasında söylenen ilk dörtlüklerde âşıklar bade içtiklerini ilan ederler.

“Uyandım gafletten oldum perişan
Bir nur doğdu âlemler oldu ürüşan
Selam verdi geldi üç-beş dervişan
Lisanları bir hoş sedasın tek tek” ( Sümmani, )

 ---------

Bak Leyle-i Kadir Cuma gününde,
Derin bir uykuda divanı gördüm.
Üç derviş oturur sâki önünde,
Sima Bedir nuru, nişanı gördüm. (Murat Çobanoğlu, )  [22]

Âşık Şenlik, on dört yaşında babasının tüfeğini alır, Karasu’nun geçtiği “Kulaklar” denilen yerde pusuya yatar. Birkaç saat sonra, üzerine bir ağırlık çöker, uyur-uyanık bir halde rüyalar âlemine dalar. İkinci günün akşamını kadar burada kalır. Hasan’ın eve dönmediğini gören babası, köy halkı ile birlikte oğlunu aramaya başlar. Hasan’ı baygın bir halde bulurlar. Yaşadığı âlemden uyandığına pişman bir halde, etrafına toplanan halkı süzer. Köyün imamının, “Oğlum Hasan sana ne oldu, neden böyle duruyorsun, niçin konuşmuyorsun?” demesi üzerine, Hasan şu sözlerle cevap verir;” [14]

 

Rüya-yı âlemde yattığım yerde
Neçe yüzmin hayal güşuma geldi
Üğbe üç cismime saldı bir ateş
Sevdiğim salatın düşuma geldi. (Aşık Şenlik ) [23]

 Bazı âşıklar bade içme baygınlığından uyanır uyanmaz sevdalandıkları kızın adını da söyler.

Bade içme motifi halk özellikle halk hikâyelerimizin ve âşık şiirimizin vazgeçilmez bir motifidir. Geçmişte olduğu gibi günümüzdeki ozanların da büyük bir kısmı bade içtiklerini ve Hak aşığı olduklarını söylemeye devam etmektedir.  Değişen koşullara rağmen ozan geleneğimiz değişmeyen bazı koşullarıyla varlığını sürdürmek çabasındadır

 

Önemli Halk Ozanlarımız ( İlgilendiğiniz isme tıklayınız )

Kayıkçı Kul Mustafa ,  Katib , Erzurumlu Emrah ,  Erzurumlu Aşık Sümmani  ,  Divriğili Deli Derviş Feryadi ,  Aşık Yemini Derviş Muhammet ( Malatya- Arguvan) ,  Aşık Ferrahi ,  Kağızmanlı Hıfzı  ,  Musa Merdanoğlu  ,  Posoflu Aşık Müdami ,  Deliktaşlı Ruhsati , Âşık Zülali,  Âşık Şenlik,  Ercişli Emrah  ,  Âşık Ardanuçlu Efkari, Şarkışlalı Âşık  Şarkışlalı Talibi Çoşkun ,Kaygusuz Abdal  ,  Kul Himmet Üstadım , Arapgirli Aşık Fehmi Gür

 

 

 KAYNAKÇA

[1] Kaya,Doğan , 1994, Sivas’ta Âşıklık Geleneği ve Âşık Ruhsatî, Sivas, Shf. 62.

[2] Yardımcı Mehmet, Doç. Dr. "Âşık Edebiyatında Rüya Sonrası Âşık Olma (Bade İçme)",https://turkoloji.cu.edu.tr/HALK%20EDEBIYATI/26.php, 30-08-2012

[3] Yardımcı Mehmet, Doç. Dr. "Âşık Edebiyatında Rüya Sonrası Âşık Olma (Bade İçme)",https://turkoloji.cu.edu.tr/HALK%20EDEBIYATI/26.php, 30-08-2012

[4] https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eamanizm

[5] https://edebiyatvesanatakademisi.com/

[6] ÖZDEMİR, Cafer ,(2011) "ÂŞIKLARIN DİLİNDEN ÂŞIKLIK GELENEĞİ",Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt: 4 Sayı: 17,

[7] https://edebiyatvesanatakademisi.com/

[8] https://www.edebiyatvesanatakademisi.com//search?term=E%c5%9eREF+BEY+H%c4%b0KAYES%c4%b0+VARYANTLARI+VE+%c3%96ZETLER%c4%b0

[9] https://www.edebiyatvesanatakademisi.com//search?term=E%c5%9eREF+BEY+H%c4%b0KAYES%c4%b0+VARYANTLARI+VE+%c3%96ZETLER%c4%b0

[10] YARDIMCI, Mehmet (1998). Başlangıcından Günümüze Halk Şiiri, Âşık Şiiri, Tekke Şiiri, Ankara: Ürün Yayınları.

[11] Bkz. Mehmet Yardımcı, Âşık Edebiyatında Rüya Sonrası Âşık Olma (Bade İçme) turkoloji.cu.edu.tr/HALK)

[12] https://edebiyatvesanatakademisi.com/

[13] Yardımcı Mehmet, Doç. Dr. "Âşık Edebiyatında Rüya Sonrası Âşık Olma (Bade İçme)",https://turkoloji.cu.edu.tr/HALK%20EDEBIYATI/26.php, 30-08-2012

[14] Günay Umay: Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi, Ankara,1986 TTK.   shf. 13

[15] Hınçer, İhsan ( 1968) san Hınçer, “Âşıklık, Bade İçme, İrtical, Atışma ve Muamma”, Türk. Folklor. Araştırmaları. C.11, S.233, Aralık, shf.30

[16] Uraz, “Halk Edebiyatında Bade”, Türk Folklor Araştırmaları C.l, S.l, Ağustos l949: 4.

[17] https://edebiyatvesanatakademisi.com//post/summani-ile-gulperi-hikayesi-hakkinda-ve-ahmet/131720

[18] https://edebiyatvesanatakademisi.com//post/summani-ile-gulperi-hikayesi-hakkinda-ve-ahmet/131720

[19] https://edebiyatvesanatakademisi.com/

[20] https://edebiyatvesanatakademisi.com//post/summani-ile-gulperi-hikayesi-hakkinda-ve-ahmet/131720

[21] Yardımcı Mehmet, Doç. Dr. "Âşık Edebiyatında Rüya Sonrası Âşık Olma (Bade İçme)",https://turkoloji.cu.edu.tr/HALK%20EDEBIYATI/26.php, 30-08-2012

[22] Şergiyye HEZİYEVA, (2010) ,KARS ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BADELİ ÂŞIK, A.Ü.Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 44 ERZURUM 211-225

[23] Şergiyye HEZİYEVA, (2010) ,KARS ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE BADELİ ÂŞIK, A.Ü.Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 44 ERZURUM 211-225

 

Not: Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, Resim,Tablo, kaligrafi, ebru, Fotoğraf, minyatür, hat, sedef, el işi, oya, bezeme, Telkari, kazaziye  benzeri çalışma  ve araştırmalarınızı, sitemize üye olarak ,  bize başvurarak ESA'da paylaşarak kültürümüze katkıda bulunabilir, kendinizi ve ürünlerinizi tanıtabilirisiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Yasemin

Yasemin

5 years ago

üşenmeden okudum. yani bade ile ilahi aşk arasındaki ilişki nasıl olurda şamanizm ögelerine benzetilir anlam veremedim. Yani her orta asyadan gelen gelenek ille de şamanizme mi bağlanırmış inanın şoke oldum. Öncelikle inceleme ve araştırma eksiği çalışma nasıl olurda birden evrim geçirtilip şamanizme bağlanır. bir iki akıl yoksunu hemen orta asya deyince her kültürü şamanizme bağlama geleneğiyle hareket edip Bade yi aşığı ahmak şaman soytarılarına benzetmeyi hemen bu fikirle kanı oluşturmayı hangi derinlemesine çalışma ile bağladınız bilmek istiyorum. Öyleyse İslam taodan konfiçyustan yok bilmem nelerden etkilendi şintoizmlede benzer öyleyse ordanda geldi!!! toplulukların ibadet yada inançlarındaki benzerlik birbirlerinden çıktığı geldiği anlamına gelmez. dünyanın neresine giderseniz gidin insanlar yemeği eliyle yer kimi araç kullanır kimi direkt. yani benzerlik aynılık yada birbirinden gelmekle alakalı değil olayın özünün gerçekleştirilme şekliyledir. İslamın şamanizm ahmakının fosilleşmiş töreni ile ne alakası var! bade içen yani eren bir dervişin şaman bir ahmakla ne gibi benzerliği olabilir. öyleyse her epilepsi krizi geçiren şaman rahiptir yada bade içen derviştir mi diyeceksin!! lütfen kesin şu geleneksel zırvalamayı!!