Deliktaşlı Ruhsati Hayatı Edebi Yönü

27.05.2011


 

HAYATI

 

( D.1835?  yılında Tonus ( Altınyayla)  Deliktaş, ö. 1911 Deliktaş ) Sivas- Kangal veya Tonus’un Deliktaş köyünde âşıklık kolu oluşturan saz şairi.

HAYATI

Ruhsatî, kesin olmamakla birlikte H. 1251 (Miladî 1835) yılında eski adı Tonus olan Altınyayla ilçesi Deliktaş köyünde doğmuştur.  Eskiden Şarkışla’ya bağlı bir nahiye  olan Tonus’un adı 1972 yılında  Altınyayla haline dönüştürülmüş ve Sivas’ın ilçelerinden birisi haline gelmiştir. 

Tonus, 1865 yılında Fırka-ı Islahiye hareketiyle birlikte göçer Elbeyi ve Avşar oymaklarının 1878 Osmanlı Rus savaşından sonra ise Kafkas göçmenlerinin İskân edildiği bir ilçedir. Bu nedenle bu ilçemizde Avşar ve Elebeyi Türkmenleri ile Kafkas göçmenleri yoğun olarak yaşamaktadır.  Bazı kaynakların Ruhsati’yi bir Avşar ozanı olarak göstermesinin diğer bir nedeni Pınarpaşı ve Tonus civarındaki meraların 13. Yy.dan beridir Avşarların yazlık mekânlarından birisi olması sebebiyledir.  

Ruhsati’nin doğum tarihini belli ettiği şiirlerinden onun 1831 veya 1835 yıllarında dünyaya geldiği anlaşılır. Kangal veya daha büyük ihtimalle eski adı Tonus, yeni adı Altınyayla Deliktaş köyünde doğan şairin asıl adı Mustafa’dır. Kaynaklara göre babasının adı Şeyh Mehmed, annesinin adı Safiye’dir.[1]

Ben bilirim Şeyh Ahmet'tir pederim
Ruhsatî'ye eş ben oldum ağlarım

Sözlerinden de ifade bulduğu gibi Ruhsatî’nin babasının adı Ahmet’tir. Fakat bazı kaynaklarda baba adı Mehmet olarak da gösterilmektedir.  Eflatun Cem Güney’e göre, Ruhsati’nin annesinin ismi Safiye’dir. Fakat Eflatun Cem Güney bu bilgiyi nereden aldığına dair bir kaynak vermemiştir.

Sivas’ın Deliktaş bucağında doğmuş olan Ruhsati ömrünün hemen hemen tamamını burada geçirmiştir. Ruhsatî'nin bir şiirlerindeki;

Dedem vilayeti gitsem Tonus'a
Saklamaz sırrımı sezegen olur.[2]

 

Dedem vilayeti gitsem Tonus’a “sözlerinden, soyunun Tonus (yeni adı; Altınyayla) ilçesinden geldiği hükmüne varılsa da birçok araştırmacıya göre Ruhsati, Kangal yöresinde doğmuştur. [3]

 

Ruhsati, bir şiirinde “On ikime kadem bastım başıma kıldım nazar / Peder mâder gitti yetim yaşıma kıldım nazar” dizeleriyle on iki yaşında iken annesini ve babasını kaybederek yetim kaldığını ifade eder.

Deliktaşlı Âşık Ruhsati’nin Tonus İçesinde iskân olan konargöçer Avşarlardan gelme Deliktaş Derbentliğine yerleşen bir köylü olduğu sanılmaktadır. Ruhsatî on iki yaşında öksüz ve yetim kalmış olmasına rağmen çağına göre iyi bir tahsil almıştır. Onun iyi bir tahsil göremediğini iddia eden kaynaklara rağmen, Arapçayı, Farsçayı, divan şiirini hatta kısmen ebced hesabını ve aruz ölçüsünü bildiğini belli edecek kadar eğitimli bir şairdir. Şairin babası olan Şeyh Ahmed’in sağlığında ve 12 yaşına kadar bu konulara vakıf olabilecek kadar bir eğitim almış olduğu söylenebilir. Bu bakımdan Ruhsati’nin okuma yazma bilmeyen bir cahil olarak gösteren kaynaklara itibar etmemek gerekecektir.  Aksine pek çok şiirinden yola çıkarak onun divan şiirine, divan şiiri söz sanatlarına, mazmunlarına, benzetmelerine ve divan şiirinin kaynaklarına kısmen de olsa vakıf olduğu anlaşılır. Bazı kaynaklara göre okuma yazmayı köyünde Âşık Feryadi’den öğrenmiştir. [4] Köyünde imamlık yaptığına göre okuma yazmayı babasından veya başkalarından öğrenmiş olduğu ap açık belli olmaktadır.

 Ruhsati, Deliktaş Derbentliğinin Ali Ağa’nın hükmünde olduğu yıllarda Ali Ağa’nın yanında azap durmuş, Tecer’deki değirmenlerin su işlerinde çalışmış;  köyünde kiracılık, yarıcılık, amelelik, rençberlik ve çobanlık gibi işlerde çalışmıştır.

 Ruhsati, babası anası ölünce kapsında kaldığı Ali Ağanın yanında çalışan Mihri’ye gönlünü kaptırır. [5]Konu ortaya çıkınca Ali Ağa, Mihri ile Ruhsati’yi evlendirir. [6] Lakin Ruhsati,  bu evlilik ile yetinmemiş Mihri Hanım ile yaptığı evlilikten sonra da üç kadınla yani toplamda dört kadınla ile evlenmiştir. Ruhsati’nin eşlerinin adı sırasıyla Mihri, Ayşe, Fatma ve Mühimme’dir.  Bunlardan Mihri adındaki eşi  hem ilk eşi, hem de Ruhsati’nin oğlu Âşık Minhacî’nin annesidir. [7] Ruhsati’nin evlendiği dört eşinden toplamda 23 çocuğu olmuştur. [8]  ” Eğer nikâhtan sorarsan dördü bitirdim tamam / Eğer evlâttan sorarsan yigirmi üçtür heman)”

İlk eşi Meryem (Mihri ) (M 1877) Yılında vefat etmiş ve bu eşinden beş çocuk öksüz kalmıştır. Çocukların üçü kız, ikisi erkektir. Bu çocuklarının ismi ise Vesile, Fatma, Hatice. İkisi erkek Ali, Abdüssamet'tir. Sivaslı Aşık Minhaci  , Ruhsati’in ilk eşi Meryem’den olan oğludur.

Dört kadınla evlene Ruhsati’nin inşaatlarda bennelik (duvarcılık) da yaptığı [9] geçini sağlamak için suculuk, değirmencilik gibi işler ile de uğraştığı anlaşılır.

Gine bu yıl yoksulluğun elinden
Vardık sucu durduk bir değirmene

Ruhsatî ömrünün sonlarında köyünde imamlık yapmış,  ancak ufak-tefek yardımlar haricinde kimseden arzuladığını bulamamıştır. Bu nedenle Ruhsati’nin hem ozanlık yaparak hem de bulduğu işlerde çalışarak çok çocuklu ve dört eşli ailesini geçindirmekte bir hayli zorlandığı açıkça ortaya çıkar. Gezgin âşıklık geleneğine bakarsan Ruhsati’nin yaz aylarında çiftçilik, çobanlık, duvarcılık, değirmencilik vb yaptığı; kış aylarında ise gezgin âşıklık yaparak geçimini temin etmeye çalıştığı söylenebilir.

 

 

Ruhsati’nin saz hocasının Kusuri olduğu anlaşılmaktadır. ( bkz  ARGUVANLI ÂŞIK KUSURi)

Kusuri’den saz çalmayı öğrenen Ruhsati’nin sazı ile bucak bucak gezerek çalıp söylediği bir yandan da adını duyurduğu anlaşılır.  Fakat bazı kaynaklar onun saz çalmayı bilmediği dolayısı ile dilden söyleyen bir âşık olduğunu belirtmektedir.  Ancak bu görüşlerin aksine çırağı olan Âşık Mesleki ile gezgin âşıklık yaptığı köy köy dolaştığı, çok sayıda âşıkla atışmalar yaptığı âşıklık kolu oluşturabilecek kadar çok sayıda âşık yetiştirdiği, çırak tuttuğu bariz bir şekilde bellidir. Çırağı olan Aşık Mesleki onun sayesinde gezgin aşıklık geleneğini öğrenmiş, Ruhsati'nin ekolünü yetiştirdiği aşıklara taşıyarak Rusati aşıklık kolunun ortaya çıkmasına da büyük ölçüde  Aşık Mesleki  vesile olmuştur. 

Ruhsati gezgin âşıklık geleneği içinde gezip dolaşan, badeli âşıklar arasında görülen önemli bir ozandır.  Atışma, medyalaşma gibi gezgin âşıklık geleneğine mahsus türler de adından söz ettirmiştir. Gezgin âşıklık yaparken birçok âşık ile de atışmaya girdiği bilinmektedir. Atışmaya girdiği âşıklar arasında tespit edilebilenler Hacı Necati, Âşık Halil ve Kanaklı Sefilî’dir. [10]

Ruhsatî, bade içtiğini söyleyen  yani halk ozanlarımızdan birisidir. ( bkz BADE İÇME RÜYADA AŞIK OLMA GELENEĞİ VE ÖZELLİKLERİ)   Nitekim birçok dizesinde bade içtiğini ifade etmektedir.  Üstelik badeyi içtiği yeri de belli eder. Buna göre Ruhsati, badesini Kertme köyü mezrasında içmiştir. Anlattığına göre Kertme köyü mezrasında uyuyakalıp pirlerin verdiği badeyi içerek badeli bir Hak aşığı olmuştur.  ( bkz Bade Nedir Divan ve Halk Şiirinde Bade İçmek) Bade içtiğini pek çok dizesinde belli eder.

Baktım bir bade sundular yatarken bir gecen ben
Anasından doğduğuna oldu pişman sanmasın

Ben değilim Hak söyletir dilimi
Bade içtim kimse bilmez hâlimi
Ruhsatî’nin mahlasını ivas’ın Karabaşı köyünden Şeyh İbrahim Efendi’nin verdiği iddia edilmektedir.  Lakin Ruhsati’nin Ruhsati mahlasını almadan evvel İcadi ve Cehdi mahlaslarını kullandığı kendi şiirlerinden ortaya çıkmaktadır.

Bir zaman İcadi bir zaman Cehdî
Şimdi de Ruhsati baba dedile
r”

Önce İcadi, sonra Cehdi mahlasını kullanmış olmasına rağmen asıl ününü Ruhsati mahlasıyla kazanmıştır. [11]  Ruhsati mahlasından karar kıldıktan sonra şiirlerinde “Ruhsat, Ruhsat Baba, Âşık Ruhsat” mahlaslarını kullanmıştır.

Bazı kaynaklara göre temel anlamda bağlama Divriğili Deli Derviş Feryadi ’den aldığı yazılsa da Dr. Doğan Kaya’ya göre ” Ruhsatî, irticali olan fakat saz çalmayan bir âşık” olduğu için bu bilginin yanlış olduğu iddiasındadır. D. Kaya, bu görüşünü Ruhsati’nin şu dizelerine bağlamaktadır.

 

Ne çöğürüm ne kavalım ne sazım
Ne bir Hakk’a yarar vardır niyazım

Saz ile söz ile alınmaz meydan
Ruhsat’ın mahlası serpilmedikçe  [12]

Birçok kaynak Ruhsati’nin Bektaşi olduğu iddiasındadır. Lakin doğduğu köy olan Deliktaş köyü Alevi köyü değildir.  Üstelik Ruhsati Baba hiçbir şiirinde Bektaşi olduğunu belirtmediği gibi bazı şiirlerinde Nakşî olduğunu beyan eder. ” Kudret haznesinden gelir aşımız Tariki nakşîden zikrimiz vardır. “Tarikatım Nakşî amma/Bize Veysi kulu derler.” Dizelerindeki gibi Ruhsatî, pek çok şiirinde Nakşibendî tarikatına mensup olduğunu ifade etmektedir. [13] Ömrünün sonlarına kadar köyde imamlık yapması da Bektaşi olmadığına en büyük delalettir.

Ruhsati, deyişlerin tümünü bir defterde toplamadığı için, hepsi küçük küçük elyazmalarında kalmış, Onlar da ölümünden sonra çeşitli vesilelerle değişik kimselerin ele geçmiş, bir araya getirebilme olanağı bulunamamıştır. Buna Rağmen Vehbi Cem Aşkun, ve Kadir Özyalçın’ın gayretleri ile bir çok şiiri değişik kaynaklardan tespit edilmiş ve adı geçen eserlerde yayımlamıştır.

Deliktaş köyünde doğan Ruhsati’nin mezarı da doğduğu yer olan Deliktaş’tadır. Doğum ve ölüm tarihlerinde bazı çelişkiler olduğundan. Vehbi Cem Aşkun, 1911’de vefat ettiğini söylerken. Eflatun Cem Güney de; “Ruhsatî... 1327 (1911)’de yetmiş altı yaşında gözlerini kapamıştır” diyerek, Aşkun’u desteklemektedir. Ruhsati'nin mezarı doğduğu yer olan Deliktaş'tadır. Yanında da kendisinde önce vefat eden oğlu Aşık Minhaci yatmaktadır.

EDEBÎ YÖNÜ

Ruhsati şiirlerinde “ Ruhsat, Ruhsat Baba, Âşık Ruhsat” mahlaslarını da kullanmıştır.  Ruhsati, özellikle, hayal, benzetmeler ve kendine özgü buluş değerinde ifade kudretine ulaşmış bir şairdir. Ondan ilk olarak söz eden Eflatun Cem Güney, Ankara’da 1928’de Türk Halk Bilgisi Neşriyatı arasında çıkan Seçme Halk Şairleri adlı çalışmasında Ruhsatî’nin hayatı ve şiirlerinden söz etmiş ve onun şiirlerini yayımlamıştır. Ancak Rusati’nin asıl önemi Dr. Doğan Kaya’nın yaptığı çalışmalar sonrasında ortaya çıkar.

  Ruhsati, kısmen de olsa Divan şiirine dahi vakıf bir şairdir.  Söz sanatlarından kısmen de olsa haberdardır. Şiirlerinde âyet, hadis ve kelâm-ı kibar sözlere yer verecek kadar da bilgili gözükmektedir. Bir caminin inşası için tarih düşürmüş olması onun ebced hesabını dahi bildiğini ortaya koyar.

Ruhsati de çağdaşı olan  Aşık Ömer  , Geredeli Aşık Dertli,  Ezurumlu Emrah  ,  Aşık Seyran gibi divan şiiri tesirinde şiirler de yazmıştır. Bu şiirlerinden kısmen Arapça bildiği, aruz veznini öğrendiği, divan şairleri ve nazım türleri ile ilgilendiği anlaşılmaktadır.

Ancak en başarılı şiirleri hece ölçüsü ve aşık şiiri tarzında söylemiş olduklarıdır. Hece ölçüsünün 14 ve 15 heceli şekilleri ile şiirler (divanlar) yazdığı da görülür. Uğru ile Kadı Hikâyesi’ni aruz vezni ile 473 beyit olarak  “Fâ i lâ tün Fâ i lâ tün Fâi lün / Fâ i lâ tün Fâ i lâ tün Fâ i lâ tün Fâ i lün / Me fâ î lün Me fâ i lün Me fâ î lün Mefâ î lün “ kalıpları ile yazmıştır.   Hece şiiri tarzında olan divanları 7+7 yahut 8+7 duraklıdır. Buna rağmen Ruhsatî, asıl başarısını hece ölçüsü ile yazdığı şiirlerde göstermiştir.

Hayatı boyunca beş yüz  civarında şiir söyleyen Ruhsati’nin en güzel şiirleri koşma şeklindeki şiirleri olmaktadır. Ruhsatî’nin gerek on bir, gerekse sekizli şiirlerinden duraklar sağlamdır. On birli şiirlerde 6+5 ve 4+4+3, sekizli şiirlerinde 4+4, 5+3 ve 3+3+2 duraklarını kullanmıştır. Şiirlerinde ki kafiyeler sağlamdır. Birçok destanlar ve uzun manzumeler yazan Ruhsati’nin diğer şiirleri 3- 5 dörtlükten oluşur.

Şiirlerinde Sivas ve Deliktaş yörelerine ait mahalli kelimeleri sık sık kullanan şairin,   divan şiiri tesiri altında yazdığı şiirlerin dışındaki şiirlerinde dahi Arapça ve Farsça asıllı sözcüklere yer vermeyi sevdiği gözükmektedir. Özgün benzetmeler ve hayaller kurmakta çok başarılı bir şairdir. . Pek çok şiirinde tamamen kendine has benzetmeler ve hayaller bulunur. Bu yüzden Ruhsati’nin şiirlerinin bu yönü ile ele alınıp irdelenmesi gerekmektedir.

Ruhsati diğer ozanlarımız gibi Âşıklık Geleneğinde işlenen konular müşterek konulara değinmiş bir şairdir. Dr. D. Kaya “Zaman zamanTasavvufi , dini ve mistik konulara da değinmiştir. Köy hayatının özelliklerini yansıtmıştır. Duygu ve düşünce âlemi, köyde gördüğü intibalarla doludur. “ .Bunun yanın da duyduğu ve bildiği konulara da yer verdiği olmuştur. Şiirlerinin mihverini halk kültürü ve kendi intibaları oluşturur.” Şeklinde ifade eder.


Dr. Doğan Kaya “ Ruhsatî’nin Karacaoğlan’,  Aşık Ömer ve Aşık Gevheri  ’nin etkisinde olduğu görüşündedir”. Bilhassa beşeri aşk konulu deyişlerinde, bu etki daha fazladır.

Ruhsatî’nin Pir Sultan Abdal,  Kul Himmet Üstadım , Dadaloğlu' gibi âşıklarla, çağdışı âşıklardan Aşık Dertli,  Ezurumlu Emrah, Aşık Seyrani’nin etkisinde kaldığı da söylenebilir.

Ruhsati'nin dili sadedir ve şiirlerinde zorlama yoktur. Hece, durak, kafiye  ve rediflerde titiz davranmış, anlam bütünlüğüne dikkat ederek daha akıcı ve güçlü şiirler söylemiştir. Şiirinde aynı kelimeleri kullanmamaya özen göstermiş tekrara düşmemiştir. Sadece ifadeye kuvvet vermek isterken bu yolu kullanmıştır. Şiirlerinde tasvire oldukça fazla yer verir. Köy şairi olduğu için ağız özelliklerine oldukça bağlı kalmış fazlaca mahalli kelime kullanmıştır.

Şiirinin başlıca konuları; halkın duyguları, inançları, düşünceleri, dertleri, istekleri gibi toplumsal ve ferdi konulardır. Şiirleri genellikle köy hayatının özelliklerini yansıtmışlardır. Duygu ve düşünce âlemi köydeki intibalarıyla doludur. Aşkı beşeri ve ilahi olmak üzere ikiye ayrılır. İki aşkı da konu alan şiirler yazmıştır. Taşlama ve tenkide dayalı şiirleri oldukça fazladır. Şiirlerinde tabiat da önemli bir yer tutar. Din ve ahlak konusunda da bir şeyler söylemeyi unutmamıştır.

 

Ruhsatî’nin özellikle oğlu Aşık Minhaci , Aşık Emsalî ve Tabibî gibi aşıkları etkilediğini ifade eden D. Kaya onun Sivas yöresinde sevilen bir ozan olduğunu ifade eder. Bu etkiler sonucu Ruhsati’den sonra Ruhsati’nin izinden giden Âşıklar kolu ortaya çıkmıştır. Ruhsati kolu,   Ezurumlu Emrah, Ruhsatî,Aşık  Dertli , Divriğili Deli Derviş Feryadi,   Erzurumlu Aşık Sümmani,  Aşık Yemini Derviş Muhamme ( Malatya- Arguvan), Aşık Huzuri  ve Aşık Şenlik Kollarından oluşur.  Ruhsati kolu, bu  sekiz kol içinde Şenlik kolundan sonraki en güçlü aşıklık kolunu oluşturur.  

HAKKINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR

Ruhsati, Dr. Doğan Kaya’nın yaptığı inceleme ve araştırmalar sonucu önemi ve hayatına dair bazı bilgiler ortaya konabilmiş ve anlaşılmış büyük bir halk ozanıdır. Esasında âşıklık kolu oluşturabilecek kadar güçlü bir şair olan pek çok halk ozanı yetiştiren pek çok halk ozanını etkileyen çok önemli bir şairdir. Buna rağmen  olmasına rağmen hayatı hakkında önceleri pek haberdar olunamamış Eflatun Cem Güney, Vehbi Cem Aşkun, A. Kutsi Tecer Mustafa Nihat [Özön] ilk şiirlerini ve kendisini tanıtan yazılar yayınlamışlar, Kadri Özyalçın, 1936, yine Kadri Özyalçın ile Kemâl Gürpınar’ın ortak  çıkardıkları “Ruhsatî’den Seçilmiş Deyişler” adıyla 1941 yılında Sivas’ta basılmış kitap ile önemi ortaya çıkmıştır. Bu eserleri  Vehbi Cem Aşkun’un hazırladığı bir kitap (1944) ile, Eflatun Cem Güney- Çetin Eflatun Güney imzaları ile ikinci bir kitap izlemiştir. (1958) .

Ruhsati’in derlenmiş olan şiirlerinin sayısı 400 ‘ü aşmaktadır. Arap kaynaklı Uğru ile Kadı hikâyesini (nşr. Doğan Kaya, İstanbul 1985) şiir tarzında aktarmıştır.  Bunların dışında Dr. Doğan Kaya’nın yaptığı Tespitlere göre “ Ruhsatî hakkında on kitap, iki bildiri, bir lisans, bir doktora tezi ve bilhassa şiirlerinin ağırlıkta olduğu otuz kadar yazı yazılmıştır” [14]

Ruhsatî Kolu ve Âşıkları

Âşık Edebiyatında, usta çırak ilişkisi önemli bir yer tutar. Usta âşık, saza-söze kabiliyeti çırakları yanına alarak yetiştirir ve ona  kendi tarzını öğrettikten sonra bir mahlas vererek âşık olduğunu ilan eder. Bu çıraklar da onun izinden giderek onun tarzını ve âşıklık biçimini kendilerinden sonrakilere aktarırlar böylece bir âşıklık kolu oluşmuş olur.

 

Çıraklar ustasının izniyle şiirlerini çalıp söylemeye başladıktan sonra usta aşığın tarzını ve şiirlerini yaşatır. “Ustasının ölümünden sonra meclislerde, sohbetlerde onun şiiriyle söze başlar, adını yaşatır izinden gider.”

Çıraklık geleneğinde yetişen âşıklar, üslup, dil ve konu bakımlarından ustalarına bağlı kalır onlar da kendi çıraklarına aynı özellikleri aşılar. Edebiyatımızda bu şekilde oluşan ekollere âşıklık kolu adı verilir. Ruhsati kolu bu nedenle Şenlik kolundan sonraki en büyük ikinci âşıklık koludur. Ruhsati koluna mensup âşıklar başta oğlu Âşık Minhacı olmak üzere Meslekî, Zakirî (Noksanî), Emsalî ve Tabibî, Bekir Kılıç, Ehramî, Gafilî, Hamza, Hitabî, İsmetî, Kelamî, Kenanî, Memiş Eroğlu, Muzaffer, Nedimî ve Zakir gibi şairlerdir. Adı geçen bu âşıklar Ruhsatî’yi usta kabul eden, onun izinden giden ve onun ekolünü temsil eden âşıklar olmaktadırlar.

 Önemli Halk Ozanlarımız ( İlgilendiğiniz isme tıklayınız )

Kayıkçı Kul Mustafa  Katib , Erzurumlu Emrah  Erzurumlu Aşık Sümmani  ,  Divriğili Deli Derviş Feryadi ,  Aşık Yemini Derviş Muhammet ( Malatya- Arguvan) ,  Aşık Ferrahi ,  Kağızmanlı Hıfzı  ,  Musa Merdanoğlu  ,  Posoflu Aşık Müdami  Deliktaşlı Ruhsati , Âşık Zülali,  Âşık Şenlik,  Ercişli Emrah  ,  Âşık Ardanuçlu Efkari, Şarkışlalı Âşık  Şarkışlalı Talibi Çoşkun ,  Kaygusuz Abdal  ,  Kul Himmet Üstadım , Arapgirli Aşık Fehmi Gür Tokatlı Nuri 

 

TÜM ŞİİRLERİ İÇİN TIKLAYIN : Deliktaşlı Ruhsati TÜM Şiirleri

·         Ağyarın ettiği işi duydun mu?

·         Ahtı bütün ikrarında ber karar

·         Allahı seversen gel doğru söyle

·         Aman seher yeli car sende kaldı

·         Arkamdan Gülen Güzeller

·         Arzulayıp yaylayı etme acele

·         Âşıklar büyüğü yazıcı oğlan

·         Ayrılık şerbeti tatlı mı sandın

·         Azdı yaralarım hekim bulunmaz

·         Bir arzıhal yazdım şahlar şahına

·         Bir rayiha geldi kıbladan beri

·         Bir şirin güzele ben oldum meftun

·          

Kaynakça 

 

[1] NURETTİN ALBAYRAK, Ruhsatî, https://islamansiklopedisi.org.tr/ruhsati

[2] Doğan Kaya, KARACAOĞLAN VE DADALOĞLU'NUN DELİKTAŞLI RUHSATÎ'YE ETKİLERİ,

cu.edu.tr/ CUKUROVA/ bilgi şöleni/semp_2

[3] NURETTİN ALBAYRAK, Ruhsatî, https://islamansiklopedisi.org.tr/ruhsati

[4] ERHAN EMRE, MEŞHURLARIYLA SİVAS, meshurlarimiz.blogspot.com/2012/05/ruhsati, son erişim, 11-08-2013

[5] Aşık Ruhsati  :Eflatun Cem G üney Çetin Eflatun G üney Maarif kitapları  S 8-9-10.İstanbul

[6] Ahmet Kutsi Tecer : Kişiliği ,Sanat anlayışı ve tüm Şiirleri .Türkiye iş Bankası kültür Yayınları .Vecihi Timuroğlu 1980 Ankara   S 14-15-16-17-20.

[7] Doğan Kaya ,KARACAOĞLAN VE DADALOĞLU'NUN DELİKTAŞLI RUHSATÎ'YE ETKİLERİ, turkoloji.cu.edu.tr/CUKUROVA/sempozyum/semp_2

[8] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/asik-minhaci-hayati-sivas-dogan-kaya/75747

[9] Doğan KAYA SİVAS’IN GURUR KAYNAĞI: ÂŞIK RUHSATÎ, dogankaya.com/fotograf/ruhsati2.pdf

[10] ERHAN EMRE, MEŞHURLARIYLA SİVAS, meshurlarimiz.blogspot.com/2012/05/ruhsati, son erişim, 11-08-2013

[11] İhsan Işık, TÜRKİYE EDEBİYATÇILAR VE KÜLTÜR ADAMLARI ANSİKLOPEDİSİ/7.cild /İhsan Işık /Elvan Yayınları/ 1.basım-2006

[12] Doğan KAYA SİVAS’IN GURUR KAYNAĞI: ÂŞIK RUHSATÎ, dogankaya.com/fotograf/ruhsati2.pdf

[13]  Doğan Kaya/ Sivas Halk Şairleri /IV. cild/  Sivas-2009

[14] Doğan KAYA SİVAS’IN GURUR KAYNAĞI: ÂŞIK RUHSATÎ, dogankaya.com/fotograf/ruhsati2.pdf

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Aytül Kaplan

Aytül Kaplan

8 years ago

Sayin hocam.. bütün kimliklerinizle tanıştığıma çok memnun oldum...

Tahir Eker

Tahir Eker

8 years ago

@tahireker156 | Aytül Kaplan dost, sayfama hoş geldiniz. Ben de sizinle tanıştığıma memnun oldum. "DİL KİMLİĞİN MÜHÜRÜDÜR. Dilini kaybeden kimliğini de kaybeder"yolcu9901 Neşet ERTAŞ diyorki; "Kendinden utanmayan, hiç kimseden utanmaz" Kimliğin yitiren kendinden utanmaz dolayısıyla hiç kimseden utanmaz. Artık o utanmaz, arlanmaz kötü biridir. Ama kimliğini yitirmemişse geldiği yeri biliyorsa, gideceği yol da insan olma yoludur. Bu yolun sonu İNSANLIKTIR. İşte yukardaki profil yazımın amacı da KİMLİĞİN önemini vurgulamak için yazıldı. Beğendiğine sevindim. Teşekkürler, esenlikler.