DÜRÜSTLÜK SINAVI Kelile ve Dinme Beydaba'dan

27.02.2018
 
 
 
DÜRÜSTLÜK SINAVI
 
( Kellıe ve Dinme- Beydaba- Büyük İhtimal İbn-i Mukaffa Arapça veya Fars çevirisinden alınmış bir fabl örneği )
Bir zamanlar Basra'da ormanla kuşatılmış bir ada vardı. Ada değil sanki bir cenneti burası. Yemyeşil ağaçlar... Berrak sular... Kuşlar... Çiçekler... Birbirinden güzel canlılar yaşardı, ormanda. İçlerinde birisi vardı ki, oldukça değişikti. Keskin dişleri vardı. Güçlü pençesi...
Çok çevikti. Kaplandı bu. Gücü sayesinde ormanın kralı olmuştu. Suçluları hemen cezalandırırdı. Haksızlığı önlerdi. Yoksullara yardım ederdi.
Hayvanlar onu hem seviyorlar hem de korkuyorlardı. Kaplanın mini minnacık bir de yavrusu vardı. Gözü gibi koruyordu onu. Ormanın yönetimini ölünce ona bırakacaktı. Yönetime ilişkin bilgilerle donatmıştı onu. Haklı ile haksızı nasıl ayırt edeceğini öğretmişti. Suçlunun nasıl belirleneceğini... Nasıl cezalandırılacağını... Haklıya hakkının ne şekilde verileceğini... Toplum yararın çalışanın hangi biçimde ödüllendirileceğini...
Her ölümlü gibi Kaplan da göçüp gitti bu dünyadan. Yavru henüz büyümemişti. Babası sağlığında onu ormanın yönetimine getirmemişti. Bu durum, ormanda karışıklığa yol açtı. Vahşi hayvanlar birbirlerine girdiler. Herkes liderlik peşindeydi. Büyük kavgalar oldu. Birçok hayvan birbirini hırpaladı. Bazıları öldü. Sonuçta galip çıkan aslan oldu. Dev pençeleriyle herkese korku verdi.Hiçkimse karşısına çıkamadı. Yavru Kaplan çaresizdi. Bir süre ortalıkta görünmedi.
Kimsenin olmadığı ıssız yerlerde gezindi. Epeyi bir zaman başıboş, serseri gibidolaştı. Sonunda pençesi kuvvetlenmişti. Oldukça güçlenmiş, dişleri de keskinleşmişti.
Gitti, yaşlı kaplanlara danıştı. Arslana karşı bir harekete girişmek istiyordu. Yaşlılar deneyimlerini anlattılar... Onu yüreklendirdiler... Fakat herhangi bir eyleme giriştiğinde onu destekleyemeyeceklerini söylediler. Yavru Kaplan, Arslan 'a bizzat kendisi gitti. Aslan, iyi kalpli biriydi. Kaplan'ı sarayına aldı. Yakınında bir görev verdi. Her defasında ona güvendiğini belirtiyordu. Günler böyle geçip giderken... İlginç bir olay oldu. Hava sıcak mı sıcaktı. Bunalmıştı herkes. Uzak bir yerde görülmesi gereken bir iş çıktı. Arslan sarayda düşünceli düşünceli geziyordu. "Bu görevi kime verebilirim? Kim bunun üstesinden gelebilir?" diye koşuşturuyordu.
Kaplan içeri girdi.
— Sizi bu düşünceye düşüren nedir? Diye sordu. Arslan,
— Hava çok sıcak olduğu için kimse görev istemiyor, dedi.
Kaplan,
— Havanın sıcak olması göreve koşmaya engel değildir, dedi; izniniz olursa bu işe ben gitmek istiyorum.
Arslan çok şaşırdı.
 
"Nasıl olur" diye düşündü. Kimse gitmek istemezken... Gerçi kaplana güveniyordu. Onun bu işi başaracağına da inanıyordu.
— Beni çok sevindirdin, dedi.
Kaplan hemen davrandı. Yanına birkaç asker de alarak yola çıktı.
Havada ateş sıcaklığı vardı. Güneş yeryüzünü ateş yalımı gibi yakıyordu.
Epeyi yol aldılar. Artık yürümek imkânsızlaşmıştı.
Kaplanın yanındakiler daha fazla dayanamayacaklarını söylediler. Biri atıldı,
— Şurada, serin bir yerde dinlensek dönüp gitsek arslanın ne haberi olacak? Diyecek oldu.
Kaplan kestirip attı:
— Sizler dayanamıyorsanız geri dönün. Ben tek başıma devam ederim. Padişahımızın bize güvendiğini biliyoruz. Bu güvene layık olmalıyım.
Kaplanın bu sözleri Arslanın kulağına gitti. Sevincine diyecek yoktu. Kaplan’a o olaydan sonra önemli görevler verdi. En yakınına aldı. Hayatı boyunca çok güvendi.
 

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar