27.05.2011
Hayatı doğumu ölümü hakkında hiçbir kesin bilgi yoktur. Kimilerine göre 1606' doğmuş, 1679'da ya da 1689'da ölmüştür. Doğum ve ölüm tarihleri kesin olmasa da 17. Asır ozanı olduğuna dair kuvvetli ihtimaller vardır.
Nereli olduğu veya nerede doğduğu hakkında çok değişik görüşler öne sürülmüştür. Bazıları Kozan Dağı yakınındaki Bahçe ilçesinin Varsak (Farsak) köyünde doğduğunu söylerler. Gaziantep'in Barak Türkmenleri onun Barak aşiretine mensup olduğunu iddia eder. Kilis'in Musabeyli bucağında yaşayan Çavuşlu Türkmenleri de onu kendi Aşiretlerinden sayarlar. Bir başka söylentiye göre Kozan'a bağlı Feke ilçesinin Gökçe köyündendir. Anadolu'da yaşayan Karakeçili aşireti onu kendinden sayar. Mersin'in Silifke, Mut, Gülnar ilçelerinin köylerinde, o yöreden olduğu ileri sürülür. Bir menkıbeye göre de Belgratlı olmaktadır. Bu kaynaklardan ve şiirlerinden edinilen bilgilerden çıkarılan en doğruya yakın bilgi onun Çukurova'da doğup, yörenin Türkmen Aşiretleri arasında yaşadığıdır. Yöredeki Türkmenlerin konargöçer olması nedeni ile doğum ve ölüm yeri hakkında kesin bilgiler olamaz. Çünki yöre Türkmenleri yazlık ve kışlık illeri olan her yaz ve her kış aynı yere konup göçemeyen Türkmenlerdir.
Adı bazı kaynaklarda İsmayıl kendi şiirlerinden bazısında ise Halil ve Hasan olarak geçer. Akşehirli Hoca Hamdi Efendi'nin anlattıklarına göre Karacaoğlan, yetim büyümüş, çirkin bir kızla evlendirilmek, babası gibi ömür boyu askere alınmak korkusu ile sılasından ayrılmıştır. Çukurova'da derebeyi olan Kozanoğulları ile arasının açılması sonucu olarak da genç yaşta gurbete çıkmıştır. Gurbete çıkarken İki kız kardeşini de yanında götürdüğünü, Bursa'ya, hatta İstanbul 'a gittiğini belirten şiirleri de vardır. Yine bu şiirlerinden anlaşıldığına göre, Bursa'da ev bark sahibi olduğu, evlat acısı gördüğü de söylenebilir. Şiirlerine bakılırsa Anadolu'nun çeşitli illerini gezdiği, Rumeli'ye geçtiği, Mısır ve Trablus'a gittiği de söylenebilir.
Ancak Karacaoğlan’nın Bursa’ya gittiği Rumeli’ye kadar gidip gezdiği, Mısır ve Trablus’a kadar ulaştığı çok kuşkulu bir konudur.
Buna rağmen Akla en mantıklı gelen diğer Çukurova Türkmenleri gibi Rakka, Cullab, Münbiç, Kilis, Antep, Kadirli, Kozan Sarız, Göksun, Uzunyayla, Kırşehir, Yozgat Sivas, Kırşehir Mut İçel gibi yörelerde dolaştığı zannedilmektedir. Yaşamının büyük bir bölümünü Çukurova, Uzunyayla, Maraş, Gaziantep yörelerinde geçirdiği de göçerlik gerekçesi ile aşikâr bir konudur. Doğum yeri gibi, ölüm yeri de kesin olarak bilinmemektedir. Şiirlerine bakılırsa çok uzun yaşadığı iddia edilebilir. Hoca Hamdi Efendi'nin anlattıklarına göre Maraş'taki Cezel Yaylası'nda doksan altı yaşında ölmüştür. Elbette ki bu anlatılarının belge ve kanıt niteliği de yoktur.
İçel'in Mut ilçesinin Çukur köyündeki insanlara göre mezarı Karacaoğlan Tepesi denilen yerdedir. Ancak bu iddianın da hiçbir belgeye geçerli bir vesikaya dayalı yanı yoktur.
Onun şiirlerinde doğup büyüdüğü coğrafyanın Güneydoğu Anadolu, Çukurova, Toroslar ve Gâvurdağları'nda yaşayan Türkmen aşiretlerinin yaşayış, duyuş ve düşünüş özellikleri, hayat tarzı, gözlemleri ve deneyimleri vardır.
Anadolu halkının 17. Yüzyıldaki renkleri, giysileri, kılık kıyafet özellikleri, araçları, gereçleri, doğası, adetleri, göçebe yaşantısı yer alır. Onun şiirleri yokluk, çile, çaresizlik, azap ve fakirlik, yoksulluk gibi konulardan uzaktır. Şiirlerinin özünde dünyevi ve bedeni aşk, doğa sevgisi, göçerlik adetleri, göçer güzelleri, göller, çiçekler, ayrılık, gurbet, sılaya dönme isteği vb ağırlıktadır. Ayrılık, gurbet, sıla özlemi, ölüm şiirlerinde bulunan başlıca temalardır. Duygulanışlarını gerçekçi biçimde dile getirir. Düşündüklerini açık, anlaşılır bir dille ortaya koyar. Acı, ayrılık, ölüm temalarını işlediği şiirlerinde de bu özelliği göze çarpar. Düşten çok gerçeğe yaslanır. Çıkış noktası yaşanmışlıktır. Ona göre, kişi yaşadığı sürece yaşamdan alabileceklerini almalı, gönlünü dilediğince eğlendirmelidir. Yaşama sevincinin kaynağı güzele, sevgiliye ve doğaya olan tutkunluğudur. Güzelleri, yiğitleri över, dert ortağı bildiği dağlara seslenir. Lirik söyleyişinin özünde, halkının duyuş ve düşünüş özellikleri görülür.
Göçebe yaşamının vazgeçilmez bir parçası olan doğa, onun şirinin başlıca temalarından biridir. Yaşadığı, gezip gördüğü yörelerin doğasını görkemli bir biçimde dile getirir. Dost, kardeş bildiği, sevgilisiyle eş gördüğü, iç içe yaşadığı bu doğa, onun için sadece bir mekân olmaktan ötedir. Şiirinin başka önemli bir teması olan aşkın var oluşu, doğadaki benzetmelerle güzelleşir. Onunla yaşanan sevinç, onun getirdiği acı doğa ile paylaşılır. Sevgili, şiirinde doğanın ayrılmaz bir parçasıdır. Şiirlerinde yer yer sıla özlemi ve ölüm temasına da rastlanır. Sevdiğinden, ilinden, obasından ayrı düşüşü özlemle dile getirir, yakınır. Ölüm de, ayrılık ve yoksullukla eş tuttuğu bir derttir. Doğa temasının yanı sıra şirinin asıl odak noktasını oluşturan aşk/sevgili kavramını, Âşık Edebiyatı geleneksel kalıpları dışında bir söyleyişle ele alır. Onun için sevgili, düşlenen, bin bir hayal ile var edilen, ulaşılmazlığın umutsuzluğuyla adına Türküler yakılan bir varlık değildir; doğa ve insan ilişkileri içindedir. Onu, yaşamdan ve bu ilişkilerden soyutlamadan verir. İlk kez onun şiirinde sevgililerin adları söylenir: Elif, Anşa, Zeynep, Hürü, Döndü, Döne, Esma, Emine, Hatice...
Karacaoğlan bunların kimine bir pınar başında su doldururken, kimine helkeleri omzunda suya giderken, kimine de yayık yayıp halı dokurken görüp vurulmuştur. Gönlü bir güzel ile eğlenmez, bir kişiye bağlanmaz. Uçarılık, onun duygu dünyasının şiirsel söyleyişine yansıyan en belirgin yanıdır. Erotizm, şiirine sevmek ve sevişmek olgusuyla yansır. Kanlı-canlı sevgili, cinsellik motifleriyle daha da belirginleşir, şiirinde etkileyici bir biçimde yer eder. Onun sevgiye ve kadına bakış açısı, âşık şiirine yenilik getirir ve bu gelenek içinde etkileyici bir özellik taşır. Tanrı kavramı ve din teması şiirinde önemlice bir yer tutmasa bile, bu konudaki yaklaşımıyla da kendi şiir geleneğine yine değişik bir bakış açısı getirmiş ve sonraki kuşaklar üzerinde etkileyici yönlendirici olmuştur.
Güneydoğu Anadolu insanının o çağdaki günlük konuşma diliyle yazmıştır. Kullandığı Arapça ve Farsça sözcüklerin sayısı azdır. Yöresel sözcükleri ise yoğun bir biçimde kullanır. Deyimler ve benzetmelerle halk şiirinde kendine özgü bir şiir evreni kurmuştur. Bu da onun şiirine ayrı bir renk katar. Bu sözcüklerin birçoğunu halk dilinde yaşayan biçimiyle, söylenişlerini bozarak ya da anlamlarını değiştirerek kullanır. Karacaoğlan, TÜRK HALK ŞİİRinin geleneksel yarım KAFİYE düzenini ve yer yer de REDİFi kullanmıştır. HECE ÖLÇÜSÜnün 11'li (6+5) ve 8'li (4+4) kalıplarıyla yazmıştır. Bazı şiirlerinde ölçü uygunluğunu sağlamak için hece düşmelerine başvurduğu da görülür. Mecaz ve mazmunlara çokça başvurması, söyleyişini etkili kılan önemli öğelerdir. Şiirsel söyleyişinin önemli bir özelliği de, halk şiiri türü olan mani söylemeye yakın oluşudur. Koşmalar, semailer, varsağılar ve türküler şiirleri arasında önemlice yer tutar. Bunların her birinde açık, anlaşılır bir biçimde, içli ve özlü bir söyleyiş birliği kurmuştur.
Karacaoğlan'ın şiiri aşk ve doğa üzerinde kuruludur. Ayrılık, gurbet, sıla özlemi ve ölüm en çok değindiği konulardır. Şiirlerinde sıkça adları geçen Elif, Zeynep ve İsmikan adlı kadınların sevgilileri olduğu sanılıyor. Duygularını, yaşadıklarını, düşüncelerini içten, gerçekçi ve özgün bir şiir yapısı içinde anlatır. Karacaoğlan, Türk Ozan Geleneği ve Âşık Edebiyatına yepyeni bir söyleyiş biçimi getirdi. Doğa benzetmelerini sık sık kullandı. Çok yalın ve temiz bir Türkçe kullandı. Kendisinden sonra gelen birçok ozanı derinden etkiledi. Bu olumlu etkiler günümüz Türk şiirine kadar uzanır. Şiirlerini ilk kez Nüzhet Ergun derleyip yayınladı.
Önemli Halk Ozanlarımız ( İlgilendiğiniz isme tıklayınız )
Kayıkçı Kul Mustafa , Katib , Erzurumlu Emrah , Erzurumlu Aşık Sümmani , Divriğili Deli Derviş Feryadi , Aşık Yemini Derviş Muhammet ( Malatya- Arguvan) , Aşık Ferrahi , Kağızmanlı Hıfzı , Musa Merdanoğlu , Posoflu Aşık Müdami , Deliktaşlı Ruhsati , Âşık Zülali, Âşık Şenlik, Ercişli Emrah , Âşık Ardanuçlu Efkari, Şarkışlalı Âşık Şarkışlalı Talibi Çoşkun , Kaygusuz Abdal , Kul Himmet Üstadım , Arapgirli Aşık Fehmi Gür
Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Karac'oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm (Karacaoğlan)
***
Üryan geldim gene üryan giderim
Ölmemeye elde fermanım mı var
Azrail gelmiş de can talep eyler
Benim can vermeye dermanım mı var
Dirilirler dirilirler bir araya gelirler
Huzur-ı mahşerde divan dururlar
Harami var diye korku verirler
Benim ipek yüklü kervanım mı var
Er isen erliğin meydana getir
Kadir Mevlâ'm noksanımı sen yetir
Bana derler gam yükünü sen götür
Benim yük götürür dermanım mı var
Karac'oğlan der ki ismim öğerler
Ağı oldu yediğimiz şekerler
Güzel sever diye isnad ederler
Benim Hakk'dan özge sevdiğim mi var (Karacaoğlan)
Önemli Halk Ozanlarımız ( İlgilendiğiniz isme tıklayınız )
Kayıkçı Kul Mustafa , Katib , Erzurumlu Emrah , Erzurumlu Aşık Sümmani , Divriğili Deli Derviş Feryadi , Aşık Yemini Derviş Muhammet ( Malatya- Arguvan) , Aşık Ferrahi , Kağızmanlı Hıfzı , Musa Merdanoğlu , Posoflu Aşık Müdami , Deliktaşlı Ruhsati , Âşık Zülali, Âşık Şenlik, Ercişli Emrah , Âşık Ardanuçlu Efkari, Şarkışlalı Âşık Şarkışlalı Talibi Çoşkun , Kaygusuz Abdal , Kul Himmet Üstadım , Arapgirli Aşık Fehmi Gür, Tokatlı Nuri …
Karacaoğlan Hayatı ve Edebi Kişiliği
KARACAOĞLAN TÜM ŞİİRLERİ: ttps://edebiyatvesanatakademisi.com/category/karacaoglan-siirleri-16-17-yy/717
Karacaoğlan Hayatı İle İlgili Tespitler Edebi Kişiliği
Aşık Karaoğlan ( 16. yy Karacaoğlan)
Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız Sitemize üye olarak ve bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.
BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM veya [email protected]
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın