Karacaoğlan Hayatı İle İlgili Tespitler Edebi Kişiliği

01.08.2013

 


KARACAOĞLAN
 
KAÇ  TANE KARACAOĞLAN VARDIR.
 

Esasında Karacaoğlan Yunus, gibi çok sevilmiş, herkes Karacaoğlan’ı kendi yöresinin aşığı ilan etme çabasına girişmiştir. Bu tutum da Karacaoğlan’ın gerçek doğum yeri, doğum tarihi hatta hayatı hakkında tespitlerde bulunmayı daha da zorlaştırmaktadır. Bir başka durum ise edebiyatımızda birden fazla Karacaoğlan’ın yaşamış olması ihtimalidir. Araştırmacıların bilgi ve belgelerine baktığımız zaman hepsi de aynı Karacaoğlan zannedilen, “XVII. Yüzyılda Çukurova’da yaşayan Karacaoğlan’dan başka  “Nizipli Karacaoğlan” [1]“Rumelili Karacaoğlan”  [2] “Yozgatlı Karacaoğlan” [3]gibi Karacaoğlanların var olma ihtimalleri ortaya çıkmaktadır. Bulgulara bakılırsa en az iki veya üç ayrı Karacaoğlan’ın varlığını kabul etmek gerekir. Fakat bunların içindeki en yaygın olan şöhret, Çukurovalı olandır. Lakin  Kilisli olan Karacaoğlan  ile Çukurovalı Karacaoğlan'ın da  aynı kişi olabilme ihtimali de kuvvetlidir. 

 

Prof. Dr. İlhan Başgöz “Karaca ’oğlan İstanbul 1984.” adlı eserinde  “en az dört ayrı Karacaoğlan’ın olduğunu, bir Karacaoğlan dan ziyade Karacaoğlan geleneği ve Karacaoğlan şiir okulundan bahsetmenin daha doğru olduğunu belirtir.” [4] Bunlardan bir tanesi de 16. Yy da Yozgat’ta yaşadığı düşünülen Bektaşi şairi bir başka Karacaoğlan’dır. [5]Diğer tahminlere göre Kanuni zamanında asker olan, Belgradlı olan bir Karacaoğlan daha  vardır. Yozgatlı Karacaoğlan bir Bektaşi şairi özelliği gösterirken;  Balkanlardaki Karacaoğlan ile Çukurova’daki Karacaoğlan'ı bağdaştırmak coğrafya olarak oldukça zor olmalıdır.  Fakat Çukurovalı ve Kilisli Karacaoğlanlar belki de aynı kişidir.

 
 

ÇUKUROVALI KARACAOĞLAN

 

Yazımızda üzerinde duracağımız Karacaoğlan, Çukurova Türkmen'i olan Karacaoğlan’dır. Anadolu'nun her tarafındaki köyler, şehirler ve kasabalar türkülerini kendi şivelerine uydurmuşlar, kendi yörelerinde doğmuş ve yaşamış kabul etmişlerdir. Diğer pek çok eski halk ozanımız gibi doğum ve ölüm tarihlerini kesinkes bilinmeyişinin esas sebeplerinden biri de budur. Birkaç Karacaoğlan’ın varlığının söz konusu olması, bunların hayatıyla Çukurovalı Karacaoğlan’ın hayatının ve şiirlerinin birbirine karışması Çukurovalı Karacaoğlan’ın doğum yeri ile tarihinin bilinmezler içinde kalmasına yol açmıştır.

 

Doğum, ölüm tarihleri hakkında ileri sürülen tarihlerin hepsi tahminlerden oluşur. Kimi kaynaklar 1606' doğduğu, 1679'da ya da 1689'da öldüğünü savunur. Kimi kaynaklar ise 16 yy da yaşadığı kimleri ise 17 yy şairi olduğunda birleşirler. Yaşamı üstüne kesin bir bilgi de yoktur. Bugüne değin yapılan inceleme ve araştırmalara göre 16.yy. da veya  17. yüzyılda yaşamış olduğu görüşü ağır basar. Karacaoğlan’a mal edilen şiirlerin çoğu, XVII. yüzyıla ait mecmua ve cönklerden derlenmiştir. Buna bakarak, şairin bu yüzyılda veya önceki asırda  yaşamış olduğu en kuvvetli ihtimaldir. S. Nüzhet Ergun, Fuat Köprülü, F. Abdullah Tansel, N. Sami Banarlı, Cahit Öztelli ve Agâh Sırrı LEVENT gibi araştırmacılar bu neden le onun  17. Yy da yaşadığı fikrindedirler. 

“Karacaoğlan  XVII. yüzyıl şairidir diyenlerin dayandıkları belgelerin en önemlisi, Âşık Ömer(ölümü 1707)’in “Şairname” adı destanıdır. Âşık Ömer, bu destanda şöyle der:

 

Öksüz Aşık deyişleri  aseldir
Karac’oğlan ise eski meseldir
Ezgisi çağrılır keyfe keseldir
Biz şair saymayız öyle ozanı” [6]

 

Aşık Ömer, bu şiirinde Karacaoğlan’ı biraz kıskandığını belli ettiği gibi  "eski meseldir" diyerek   kendisinden biraz daha önce doğduğunu belli etmiş olur.

Çukurova’nın neresinde olduğu hakkında da pek çok faraziye vardır. Bazıları Kozan Dağı yakınındaki Osmaniye ili Bahçe ilçesinin Varsak (Farsak) köyünde doğduğunu savunur. [7]Gaziantep'in  BARAK  Türkmenleri, Kilis'in Musabeyli bucağında yaşayan Çavuşlu Türkmenleri onu kendi Aşiretlerinden sayarlar. Bir başka söylentiye göre Kozan'a bağlı Feke ilçesinin Gökçe köyünde doğmuştur. Anadolu'da yaşayan Karakeçili aşireti onu kendinden sayar. Mersin'in Silifke, Mut, Gülnar ilçelerinin köyleri de, kendi yörelerinden olduğu iddiasındadır.

 

Çukurovalı Karacaoğlan’ın hayatı hakkında en somut bilgiler derlenmiş olan ve ona ait beş yüze yakın şiiri ve bu şiirlerinden çıkartılan hayatına dair izlenimleridir. ( Bunların bir kısmı da diğer Karacaoğlanlara aittir)  Bunlardan başka 17. yüzyıldan bugüne düzenlenmiş yazma eserlerde şiirlerine rastlanılmaya başlanmış, çeşitli cönklere şiirleri yazılmıştır. Ali Ufki Bey’in (1610-1675) düzenlediği Mecmua-yı Saz ü Söz (1650) eserinde iki türküsü yer almıştır. [8] Bu bilgiler onun 1660 veya 1670 yılından önce yaşamış olduğunu ispat eder. Ayrıca, hangisinden söz edildiğini tam olarak bilemesek de en azından bir tanesinden söz eden kaynaklar da vardır. Örneğin Fuad Köprülü’nün   “Aşık Tarzının Menşe-i ve Tekamülü, Milli Tettebbular Mecmuası  C. I, 1915 “tarihli makalesinde Latifi’ye dayanarak söz ettiği Karacaoğlan’ veya Karaoğlan diye bir şairden söz eder. Latifi  tezkiresinde ( 1582 ) 16. Yy. şairi Naim-i Hamdi’den söz ederken “ En ehli yeğ görünür mana yüzünden / Kar’oğlan türküsün şair sözünden"  diye bir cümle kullanmıştır. Ahmet Kutsi Tecer’in tespit ettiği gibi Seyyid Lokman Aşuri’nin yazdığı, Nakkaş Osman'ın minyatürlerle süslediği Surname-i Humayun adlı eserde “Karacaoğlan adlı bir âşıktan söz edildiğini bildirmesi” 16. yy. 'da yaşamış bir Karacaoğlan’nın varlığını kesinleştirir. ( bkz Aşık Karaoğlan ( 16. yy Karacaoğlan)Ahmet Kutsi Tecer, İstanbul Dergisi, Sayı. 10. 1954 ) 

 

Kaynaklardan çıkarılan bilgilere göre, Çukurova'da doğup, yörenin Türkmen Aşiretleri arasında yaşadığını kabul etsek bile, onun memleketi şurasıdır demek zordur. Buna rağmen ona ait olan veya ona mal edilen şiirleri ile diğer verilerden yola çıkılınca Çukurovalı Karacaoğlan’ın doğum yeri sayılabilecek çok çeşitli yerler arasında Adana’nın Bahçe ilçesinin Farsak Köyü veya Feke İlçesinin Gökçe Köyü’nden birisinde doğmuş [9] olduğuna dair iddialar çok çoğalır. Ali Rıza Yalkın, Müjgân Cunbur, Akşehirli Hoca Hamdi Efendi’ye göre de Karacaoğlan, Bahçe ilçesinin Farsak köyünde doğmuştur [10]

 

Kozan Dağı ‘nda neslimiz
Arı Türkmendir Aslımız
Varsaktır durak yerimiz
Gurbette yar eğler bizi

 

Bir şiirinde ise  ilinden şu şekilde haber verir. 

 

Karac'oğlan budur halim
Neylemeli dünya malın
Binboğa'dır benim ilim
İlimden habarın var mı

 

Bu dörtlüğüne bakılırsa Binboğa- Gavurdağlıdır.  Bu dörtlük  Karacaoğlan’ın Kozan, Varsak Çukurova ve Gavurdağları arasındaki  bölgelerde doğup büyüdüğünün işaretidir. Şairin  şu köylüyüm veya ilçeliyim diye söz etmemesinin veya  Karacaoğlan’ın memleketi şurasıdır   şeklinde bir söz denememesinin sebebi ise  1866’ dan önce bu yöre Türklerinin göçer bir hayat yaşamış olmasıdır.  Göçerler yazlık ve kışlık olarak sürekli yer değiştiren,  yerleşim yerleri hem kış ili olarak hem de yaz ili olarak köy, ilçe mezra şeklinde sabit olamayan;  aşiret aşiret, cemaat cemaat, oba oba yaz kış yer değiştiren bir kültüre sahiptir. Üstelik hem yaz hem de kışın konup göçtükleri yerler birebir aynı yerlere olamamaktadır. . O bakımdan Karacaoğlan ve Dadaloğlu gibi göçer Türkmen oynaklarına mensup halk ozanlarına köy, şehir ve ilçe aramak beyhude bir gayrettir.  Karacaoğlan şu köylü, bu ilçeli o şehirli değil;  kış ili olarak Çukurova Gâvurdağları arasında; yaz ili olarak da Göksün, Pınarbaşı, Şarkışla arasında bir bölgenin ozanıdır. 

 Şairin üzerinde yürütülen diğer önemli bir tartışma hangi göçer Türkmen oymağına dâhil olduğu meselesidir.  Karacaoğlan’ın Varsak ( Farsak ) oymağına dâhil olduğu iddiası daha ziyade olmaktadır. Ancak onu Avşar, Yörük, İlbeyi sayanlar da çoktur.  “Şairin ister Feke’nin Gökçe’de, ister Bahçe’nin Farsak köyünde doğmuş olsun çok önemli değildir. Bu bölgeler günümüzde de Varsak Türkmenlerinin yaşadığı bölgelerdir. Varsak’lar XIV. yüzyılın yarısından itibaren Yüreğir, Kuştimur, Karalsa, Özer ve Gündüz’den oluşan Türkmen guruplarıyla beraber Çukurova’da Ramazanoğulları’nı meydana getirmişlerdir.”[11]

 



ADI VE MAHLASLARI

 

Şairin adı ve mahlasları Simayil, Hasan ve Halil ile çoğalır. Örneğin W. Radofun iddiasına göre, Belgrad’lı olup, asıl adı Simayil’dir Sevgilisi ise İsmikan Sultan’dır. [12]Bazı şiirlerinde Halil ve Hasan adlarını da kullanır. Birkaç Karacaoğlan’dan hangisinin adının Halil, Hasan ve Simayil olduğunu kestirmek güçtür. Belgratlı olan yöredeki ile karışmayacak olursa Çukurovalı olan Karacaoğlanın asıl adının Halil veya Hasan isimlerinden birisi olmalıdır.

Örneğin Yrd.Doç.Dr. Ahmet GÖKBEL adı geçen yazısında ” Onun isminin Hasan, babasınınki ise Kara İlyas olduğunu görmekteyiz.” Demektedir. Devam ederek “İbrahim Aczi Kendi tarafından 1942 yılında yayınlanan Akşehirli Hoca Hamdi Efendi’nin 1875 talihli seyahat hatıralarına göre, Karacaoğlan’ın o zaman Bahçe ilçesine bağlı olup günümüzde ise Düziçi ilçesine bağı bulunan Varsak köyünde doğduğu, adının Hasan babasının Kara İlyas olduğu ve lakabının da Sayıloğlu diye meşhur olduğu[13] belirtilmektedir.

 
 

HAYATI

 

Bulgar Dağı, Erciyes, Binboğa ve Hasan Dağı’ı gibi dağlar birçok deyişlerinde geçmektedir. Karacaoğlan’nın hem gezgin bir halk ozanı, mensup olduğu Türkmenlerin de göçer olduğu, yazın ve kışın sürekli yer değiştirdiklerini unutmamak gerekir. Başka Karacaoğlanlar olmasa da Çukurovalı Karacaoğlan’ın pek çok yeri gezip dolaşmış olmasına bu yüzden hiç şaşırmamak gerekir.

 

Karacaoğlan’ının hayatını anlatan en eski kaynak İbrahim Aczi Kendi,  tarafından 1942′ de yayınlanan Akşehirli Hoca Hamdi Efendi’nin hatıralarıdır. Akşehirli Hoca Hamdi Efendi'nin yazdıklarına göre Karacaoğlan,  yetim büyümüş, Farsak ( Varsak ) köyünde doğmuş, beş yaşına varmadan babası Kara İlyas, Kozan derebeyi tarafından askere alınmış ve bir daha da dönmemiş, Serdengeçti Osman Ağa ona,  sahip çıkmış, köylerinde dilsiz, kimsesiz ve  çirkin bir kızla evlendirilmek istenmiş, [14] [15]babası gibi ömür boyu askere alınmak korkusu yüzünden ve o sıralarda Çukurova'da derebeyi olan Kozan oğulları ile arasının açılması nedeniyle iki kız kardeşini de alarak gurbete çıkmıştır. Bu yolculuğunun sonucunda Bursa'ya kadar gitmiştir. Fakat bu anlatılarda sağlam olmayan bir taraf vardır. Kozanoğulları Derebeyliği kurulduğu vakitlerden yüzyıl önce Karacaoğlan ölmüş olmalıdır. Eğer bu öykü doğruysa bu bey Kozanoğulları değil önceki devirlerin bir Beyi olmalıdır

 

Rivayetlere dayanan ve Çukurovalı Karacaoğlan’ın hayatıyla alakadar olup olmadığına emin olamadığımız diğer anlatılara ve şiirlerine  göre İstanbul 'a gittiği, Bursa'da ev bark sahibi oldu, evlat acısı gördüğü gibi ayrıntılar daha vardır.  [16]Fakat bu tip şiirleri ile bilgilerin Karacaoğlan’a ait olup olmadığı her zaman karanlıkta kalacaktır. Şiirlerine bakılırsa Anadolu'nun çeşitli illerini gezdiği, Rumeli'ye geçtiği, Mısır ve Trablus'a gittiği ortaya çıkar. Fakat buralara kadar giden kendisi midir, şiirleri midir, bu şiirlerdeki yer isimleri o yörelerdeki insanlar tarafından değiştirilmiş midir, birkaç Karacaoğlan’dan bir tanesi mi bu yerleri gezmiştir, bunlar pek belli değildir.

Buna rağmen Göçer Türkmen oymaklarından birisine mensup olduğu kesin olan aşığımızın birçok yeri dolaştığı şüphesizdir. Hem gezgin âşık olması, hem göçer olması bunu zorunlu kılmaktadır. Fakat yaşamının büyük bir bölümünü Çukurova, Maraş, Gaziantep, Uzunyayla, Kayseri, Sivas ve İçel yörelerinde geçirdiği şüphesizdir. Zaten ki bu yöreler hem göçer Türkmenlerin yazlık ve kışlık yerleri, yazlık kışlık meskenidir.

 

Karacaoğlan’ın, şiirlerinde Abaza Hasan Paşa’nın öldürülmesi, Köprülü Fazıl Ahmed Paşa'nın Avusturya seferi gibi bu döneme ait tarihsel olaylar da yer almaktadır. Fakat bu şiirlerin Çukurovalı aşığımıza ait olup olmadığı çok öyle kesin değildir.

 

Şiirlerine ve kimi işaretlere bakılırsa, çok uzun yaşadığı anlaşılmaktadır. Hoca Hamdi Efendi'nin anılarına göre Maraş'taki Cezel Yaylası'nda doksan altı yaşında ölmüştür. [17]Mezarının İçel'in Mut ilçesinin Çukur köyündeki Karacaoğlan Tepesi denilen yerde olduğu iddiaları da baskındır. Görüldüğü gibi bu göçer Türkmen  şairinin doğum yeri ve tarihi de belli olmadığı gibi ölüm yeri ve tarihi de göçerdir ve belli değildir. 



 

ÖLDÜĞÜ YER

 

Karacaoğlan’ın mezarının Kahramanmaraş’ın Cizel yaylası, Gaziantep’in Çarpın, Nizip’in Keklikçe köyü, Silifke ve Tarsus’un Eshab- Kehf Mağarası, Düzici ilçesinin Hodu yaylası, Mut’un Çukur köyünde olduğuna veya buralarda öldüğüne dair rivayetler vardır. Kısacası, doğduğu yer gibi öldüğü yer hakkında farklı iddialar bulunur. Mut’luIar da Karacaoğlan’a hararetle sahip çıkarak ve şu şiirine dayanarak mezarının Mut’ta olduğunu ısrarla iddia eder.

 

Eğri Dağı’nın taşında
Avcılar gezer başında
Yar yitirdim on beşinde
Sana geldim Eğri dağı

 

Şairin hakkında Cumhuriyetten sonra çok sayıda çalışma yapılmış, ilk kez Sadettin Nüzhet Ergun’un başladığı Karacaoğlan derlemeleri (1933) sözlü ve yazılı bütün kaynakların elden geçirilişiyle, araştırmacıların gayretleri ile toparlanmaya çalışılmıştır. S. N. Ergun ile Cahit Öztelli ve Müjgân Cunbur, Karacaoğlan hakkındaki yayımlarını tarayarak “Karacaoğlan külliyatını” oluşturmuşlardır. Bu külliyatta Karacaoğlan’a atfedilen 507 şiir vardır. [18]lakin günümüzde bu sayının çok  daha çoğaldığını söyleyebilmek mümkündür. 

 




EDEBİ KİŞİLİĞİ

 

Karacaoğlan, özgün söyleyişe, sahip gezgin bir halk ozanıdır. Kimi şiirlerinde bade içtiğinden söz etse de bunu ifade etmesi, geleneklere uymak dâhilinde kullanmış olduğu intibaını vermekte olan bir husustur. Fakat saz çalmayı bildiği, gezgin âşık olduğu, telden söylediği bariz şekilde bellidir.

 

Şiirinin kaynağını,  Anadolu, göçebe gelenekleri, halk şiiri gelenekleri ve temaları oluşturur. Fakat başkalarını ve kendisini tekrar eden bir ozan olmadığı, özgün söylediği, bildik ve alışılmış temaları kendine özgün bir şekilde ele alarak yorumladığı kesindir. Karacaoğlan bir aşk, doğa, gurbet şairidir ama her şiirinde kendi damgasını vuran yaklaşımlar gösteren biri olmuştur. 

 

Şiirlerinde yaşadığı yurt, gördüğü doğal manzaralar, gezip gördüğü, şehirler, yaylalar, dağlar, tanıştığı güzeller, pınarlar, göller, kuşlar, meşeler edindiği izlenimler, hayaller ve özlemler vardır. O bir dindışı halk ozanıdır. Şiirlerinde aşkı, doğayı, güzelleri, gönlünün isteklerini, kişisel dertlerini, özlemlerini ve duygularını vb işlemiştir. Buna rağmen o bir Müslüman’dır ve şiirlerinde dini temalara da yer vermektedir.

 

Güneydoğu Anadolu, Çukurova, Toroslar ve Gâvurdağları'  Türkmen aşiretleri, kızları, yaylaları, Türkmenlerin  yaşayış, duyuş ve düşünüş özellikleri, onun kişiliği ile birleşerek Âşık Edebiyatı na ona özgü bir duyuş, söylem ve ifade getirmiştir.

 

Şiirlerinde çağının sorunlarına çok da duyarlı değildir. Şairimiz kişisel konularda demeyi seven biridir. Üstelik göçer hayata dair izlenimlere de pek vermemiştir. Ama herkesin buna benzer bir yaşayış içinde olduğu o yüzyıllarda çektiği acıları, göçebe yaşantısını, yoklukları, çileleri, çaresizlikleri zaman zaman dile gelir. Onda en belirgin olan tema doğa ve beşeri aşktır. Ayrılık, gurbet, sıla özlemi, gönül, ölüm ise başlıca temalarıdır.

 

Karacaoğlan’daki aşk gerçekçi beşeri aşktır. Ulaşamadığı, erişemediği, hayali  sevgililer için değil, görüştüğü, biliştiği ve hatta seviştiği güzellere şiir yazmıştır. Güzelleri de, aşklarını da, kırlarda, doğada veya gönlünde gördüklerini açık, anlaşılır ve çıplak halleriyle söylemiştir. 

 

Gel kız karşımda dursana
Şu benim halim sorsana
Zülfünden bir tel versene
Koklayayım gül yerine

 

Acı, ayrılık, ölüm temalarını işlediği şiirlerinde de bu özellik göze çarpar. Onun anllatığı dünya yaşanan, görülen, duyulan, ama ustaca betimlenen, şairce izah edilen, kanlı canlı bir dünyadır. Düş ve gerçeğe yaslanır. Şiirlerin asıl çıkış noktası yaşanmışlıktır. Ona göre, kişi yaşadığı sürece yaşamdan alabileceklerini almalı, gönlünü dilediğince eğlendirmelidir. Yaşama sevincinin kaynağı güzele imgeleri bile doğallıktan ayrılamaz, gerçek ile bağdaşıktır.

 

Bir güzel isterim ahu bakışlı;
Gerdanı bir karış benli nakışlı;
İnci dişli olsun hem karakaşlı;
Boynuna sarılıp yatmak isterim…

*****

Ala gözlerini sevdiğim dilber
Göster cemalini görmeye geldim
Şeftalini derde derman dediler
Gerçek mi sevdiğim sormaya geldi

 

Şiirlerindeki imge soyut ve de olmayacak düşsel öğeler değildir. En soyut düşleri bile doğal ve somut haldedir.

Gündüz hayallerim gece düşlerim
Uyandıkça ağlamaya başlarım
Sevdiğim üstünde uçan kuşların
Tutup kanadını kırmaya geldim

-----

Yeşil başlı gövel ördek
Uçar gider göle karşı
Eğricesin tel tel etmiş
Döker gider yâre karşı

Telli turnam sökün gelir
İnci mercan yükün gelir
Elvan elvan kokun gelir
Yâr oturmuş yele karşı

 

Güzelleri, yiğitleri över, dert ortağı bildiği dağlara seslenir. Karacaoğlan halk şiirinin en en lirik söyleyen, en renkli tasvirler, yapan, en güzel ifadeleri keşfeden, en zoru en kolay dile getiren, söz ustası, laf cambazı, deha sahibi ozandır. Dili çok usta kullanan hiçbir ecnebi kelimeye minnet etmeden kolay ve külfetsiz söyleyen yetenekli birisidir.

Onun şiirlerinde kendi hayatından zevklerinden, anlık hayat sahnelerinden, kendi yaşadığı duygulardan ve buluşlardan eser vardır. Kimsenin söyleyişine, kimsenin, buluşlarına ve deyişlerine tenezzül etmeden söyler.   Söyleyişinin özünde, ana dilinin, ana dünyasının, benliğinin ve gönlünün özellikleri görülür.

 

Yiğit yiğidin yoldaşı
At yiğidin öz kardaşı
Sağlıktır her şeyin başı
Gamlanma gönül gamlanma

 

Yaşadığı, gezip gördüğü yöreleri ustalıkla tasvir eder. Doğayı çarpıcı sahneler, renkler, kokular, benzetmeler, kişileştirmeler ile tasvir eder.  

Çukurova bayramlığın giyerken
Çıplaklığın üzerinden soyarken

****

Şairin şiirleri aşk, doğa ve gönül temalarını şiirlerinde ve dörtlüklerinde bir arada ve benzetmeler içinde birleştirmesidir. Şiirlerin doğadan aldığı veya doğaya aktardığı duyu aktarmaları ve muhteşem benzetmelerle güzelleşir. Yaşama, sevincini, üzüntüsünü, aşklarını özlemlerini dağlar, kuşlar, pınarlar, karlar ile paylaşır.

 

Aradılar bir tenhada buldular
Yaslandılar şıvgalarım kırdılar
Yaz bahar ayında bir od verdiler
Yandım gittim ala karlı dağ iken

 

Şiirlerinde sıla özlemi, dertleri, gurbet, eşe dosta hasret ve ölüm teması da vardır. Sevdiğinden, ilinden, obasından ayrı düşüşünü özlemle dile getirip, yakınır. Ölüm, ayrılık ve yoksullukla eş tuttuğu bir derttir. Şiirlerindeki beşeri aşk kavramı doğal, gerçek, kanlı canlı bir sevdadır.  Âşık Edebiyatı geleneksel kalıpları ile ama kendine özgü bir canlılık, renklilik ve espri ile dile getirir. Onun sevgilileri, düşlenen, hayali olan soyut sevgili değildir. İsimleri, benleri, gerdanları, saçları belleri, işveleri, nazları, kokuları, duruş ve tavırları olan kanlı canlı kadınlardır.  Bu kadınlar ve sevgililer, eylemleri, nazları, konuşmaları, tavırları, hareketleri sevişmeleri ile betimlenir. Pınarda su doldururken, yele karşı otururken, göğüslerini belli ederken, gerdanlarını gösterirken, onun yanına gelirken sevişirlerken, konuşurken anlatılan güzellerdir. Ulaşılamaz diye Türküler yakılan bir varlık değil, adları Elif, Anşa, Zeynep, Hürü, Döndü, Döne, Esma, Emine, Hatice..olan gerçek hayatından çıkan gerçek sevgililer olur.

 

“Karacaoğlan  kimine bir pınar başında su doldururken, kimine helkeleri omzunda suya giderken, kimine de yayık yayıp halı dokurken görüp vurulmuştur. “  O hercai gönüllüdür. Bir güzelle bir yaz geçmez. Gönlü bir güzel ile yetinmez. Her yerde bir sevgiliye kavuşma isteği vardır. Onun şiirleri  Kanlı-canlı sevgili ve  cinsellik motifleriyle daha da belirginleşip şiirini çarpıcı kılar.

 

Akça kızlar göç eyledi yurdundan
Koç yiğitler deli oldu derdinden
Gün öğle sonu da belin ardından
Saydım altı güzel indi pınara

 

El atıp dericek Hatce’ nin gülü
Can için sarıcak Ayşe’ nin beli
İkisi hampalı biri döndeli
Eminem çok içti kandı pınara

 

Tanrı kavramı ve din teması da şiirlerinde görülür.  Onun şiirlerinde : “Kader inancı, Ahiret inancı, fal, rüya tabiri, muska, dilek dilemek, dünya hayati, ölüm, kıyamet,  amel defteri, sırat köprüsü, cennet-cehennem, namaz, oruç,  zekât gibi inanç sistemleri hakkında da bilgilere ve değinmelere de rastlamaktayız .[19]

Karacaoğlan der ki ismim överler


Ağı oldu yediğimiz şekerler
Güzel sever diye isnad ederler
Benim haktan özge sevdiğim mi var.

Kadir Mevlam senden bir dileğim var
Muhanet kuluna muhtaç eyleme
Cennet-i alâyı nasib et bana
Sırat köprüsünden yolum bağlama

 

Dili, sade, duru, öz Türkçedir. Yöresel sözcükleri de kullanmasını bilmiştir. Deyimler, atasözleri, ama daha ziyade kendine has keşif mahiyetindeki benzetme,  sözcük grupları  ve benzetmelerle kendine özgü bir üslup kullanmıştır.

Yâri görse idim haftada ayda
Sevip ayrılmaktan ne buldum fayda
Azrail göğsümde canım hay hayda
Ciğerimin başı yaralandı gel

 

Karacaoğlan, TÜRK HALK Şiirinin geleneksel yarım kafiye düzenini, redifleri, diğer tüm şiir tekniklerini çok iyi bilen ustalıkla kullanan hemen her kalıp ve ölçüde çok mahir deyişler sunan teknik yönden çok üstün bir şairdir. Hece ölçüsünün 11'li (6+5) ve 8'li (4+4) kalıplarıyla yazmıştır. Bazı şiirlerinde ölçü için  için hece düşmelerine başvurduğu görülür. Mecaz ve mazmunlara sık sık başvurmuş, etkili söylemiştir. Koşmalar, güzellemeler, semailer, varsağıları ile Türk halk şiirlerinin en güzel örneklerini vermiştir. Hangi nazım türü ile söylemişse o nazım türlerinde en güzel örnekleri ona ait olmuş olur..

 

Karacaoğlan, Türk Ozan Geleneği ve  Âşık Edebiyatının en önemli ozanlarının en başında gelmektedir. Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Âşık Garip, Öksüz Dede, Kul Mehmet’ten etkilenmiş;

Âşık Ömer, Âşık Hasan, Âşık İsmail, Katibî, Kuloğlu, Gevheri, Dadaloğlu, Gündeşlioğlu, Beyoğlu, Deliboran’, Bayburtlu Zihni, Dertli, Seyranî, Zileli Talibî, Ruhsatî, Şem’î ve Yeşilabdal, Karacaoğlan’dan etkilenmişlerdir.

 Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde Karacaoğlan’dan esinlenen şairler ise: Rıza Tevfik Bölükbaşı, Faruk Nafiz Çamlıbel, Behçet Kemal Çağlar, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Kutsi Tecer ve Cahit Külebi’dir.

 

VİRAN OLDUM MOR SÜMBÜLLÜ BAĞ İKEN

 

Şu yalan dünyaya geldim geleli
Tas tas içtim ağulari sağ iken
Kahpe felek vermez benim muradım
Viran oldum mor sümbüllü bağ iken

Aradılar bir tenhada buldular
Yaslandılar şıvgalarım kırdılar
Yaz bahar ayında bir od verdiler
Yandım gittim alkarlı dağ iken

Farımaz da deli gönlüm farımaz
Akar gözlerimin yaşı kurumaz
Şimden geri benim hükmüm yürümez
Azil oldum güzellere beğ iken

Karac'oğlan der ki bakın geline
Ömrümün yarısı gitti talana
Sual eylen bizden evvel gelene
Kim var imiş biz burada yoğ iken

 

 

ANNACINA ALMIŞ KOCA BERİD’İ

 

Annacına almış koca Berid’i
Farıdı da deli gönlüm farıdı
Hazret Nuh’tan beri kimler var idi
Nuh’un tufanını bilin mi meşe

Anacına almış koca ardıcı
Başına yağar da boranla gıcı
Gittin Kâbe’ye de oldun mu hacı
Ol Beyt-Şerif’e yüz sürdün mü meşe

Şu meşenin bin incecik yolu var
Sayamadım yüz bin türlü dalı var
Şu dünyanın yüz bin türlü hali var
Şu dünyanın halinden bilin mi meşe

Karac’oğlan der, bu da böyle olsun
Başındaki kuru dalın göğersin
Senin bahşışını Bertiz’li versin
Ol Bertiz’in halini da bilin mi meşe

 

TÜM ŞİİRLERİ İÇİN TIKLAYINIZ   Karacaoğlan Şiirleri ( 600 şiir )

 

 Önemli Halk Ozanlarımız ( İlgilendiğiniz isme tıklayınız )

Kayıkçı Kul Mustafa  Katib , Erzurumlu Emrah  Erzurumlu Aşık Sümmani  ,  Divriğili Deli Derviş Feryadi ,  Aşık Yemini Derviş Muhammet ( Malatya- Arguvan) ,  Aşık Ferrahi ,  Kağızmanlı Hıfzı  ,  Musa Merdanoğlu  ,  Posoflu Aşık Müdami  Deliktaşlı Ruhsati , Âşık Zülali,  Âşık Şenlik,  Ercişli Emrah  ,  Âşık Ardanuçlu Efkari, Şarkışlalı Âşık  Şarkışlalı Talibi Çoşkun ,  Kaygusuz Abdal  ,  Kul Himmet Üstadım , Arapgirli Aşık Fehmi Gür,  Tokatlı Nuri

 

HAKKINDA BİBLİYOGRAFYA

  • (1)    Mustafa Necati Karaer, Karacaoğlan (1001 temel eser) yersiz tarihsiz,s.13.
  • (2)    Sadettin Nüzhet Ergun, Karacaoğlan Hayatı ve Şiirleri, İstanbul, 1965,
  • (3)    Yrd.Doç.Dr. Ahmet GÖKBEL, -KARACAOĞLAN VE VARSAK TÜRKMENLERİ – HALK BİLİM ARAŞTIRMALARI MERSİN, “İÇEL KÜLTÜRÜ”  Temmuz 1996 – 46. Sayı
  • (4)    Müjgan Cunbur, Karacaoğlan. Ankara. 1973,s.7; Tahir Kutsi Makal. “Karacaoğlan: Çukurova Çocuğu” I.Uluslararası Karacaoğlan ve Cukurova ve Halk Kültürü Sempozyumu Adana (2123 Kasım) 1990, s.I84-18S; Halil Aktüccar, Karacaoğlan, İstanbul 1984.s.9.
  • (5)    Sadettin Nüzhet Ergun, Karacaoğlan Hayatı ve Şiirleri, İstanbul, 1965, s.17: Selma Aktan “Karacaoğlan’ın şiirlerinde ve Yapılan Araştırmalara Göre Hayatı” I.Uluslararası Karacaoğlan ve Çukurova Halk Kültürü Sempozyumu Adana. (21-23 Kasım 1990) s.8
  • (6)     Ali Rıza Yalkın, Cenupta Türkmen Oymakları, Haz. Sebahat Emir. c .II .s.178-180.
  • (7)     Ahmet Kılıç, Gavurdağı Türküleri, Osmaniye.1976,s.68
  • (8)    İshak  Refet, Karacaoğlan, Ankara, 1993, s.45
  • (9)    )Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, c. II. İstanbul, 1978, s. 450-452
  • (10)Solakzade Mehmet Hemdemi Çelebi, Solakzade tarihi, Haz. Vahit Çabuk, Ankara. 1989: C.I. s.12; Hoca Sadettin Efendi Tacü’t Tevarih Sad. İsmet Parmaksızoğlu. İstanbul. 1979. C. III. s.245.
  • (11)Faruk Sümer “Bayındır Peçenek ve Yüreğir’ler, AÜ.D.T.C.F.D., Ankara. 1953. C.XI (24 sayılarından ayrı basım), s.330;
  • (12)Ahmet Gökbel. Anadolu’da Varsak Türkmen’leri ve bunların dini folklorundaki gelenek ve değişmeler (basılmamış doktora tezi).Kayseri.1994. s.151.
  • (13))Mustafa Onar, “Karacaoğlan Karmaşası” II. Uluslararası Karacaoğlan Çukurova Halk Kültürü Sempozyumu, Adana (2024 Kasım) 1991, s.129.
  • (14)Nihat Sami Banarlı, Resimli Türk  Edebiyatı Tarihi, İstanbul, 1987, C.I s.71.
  • (15)Tahir Kutsi Makal, “Karacaoğlan’ın Çizdiği Çukurova Haritası”, I. Uluslar arası Karacaoğlan ve Çukurova Halk  Kültürü Sempozyumu, Adana (2123 Kasım) 1990, s.185190.
  • (16)İsmail Ergi, “Karacaoğlan’daki Çukurova Gelenekleri”,  I. Uluslararası Karacaoğlan ve Çukurova Halk Kültürü Sempozyumu, Adana (2024 Kasım) 1991. s.13
  • (17)Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ank. 1984. s.246
  • (18))İsmail Arslan, “Karacaoğlan’ın Düşünce Yapısı Ahlak Anlayışı ve Karacaoğlan’ın Şiirlerinde Erotik Öğeler” I.Uluslararası Karacaoğlan ve Çukurova Halk Kültürü Sempozyumu. Adana (21-23 Kasım) 1990, s.17
  • (19)Yusuf Kılıç, “Karacaoğlan’ın Şiirlerinde İslami Motifler”, I. Uluslararası Karacaoğlan ve Çukurova Halk Kültürü Sempozyumu, Adana (21-23 Kasım) 1990.s. 125-131.
  • (20)Prof. Dr. Şükrü Elçin “Halk Edebiyatı Araştırmaları I” Ankara 1988.
  • (21)Prof. Dr. İlhan Başgöz “Kaç Karaca Oğlan Var” Yeni Ufuklar sayı: 12,1955;
  • (22)Dr. M. Öcal OğuzYozgat'ta halk şairliğinin dünü ve bugünü Kültür Bakanlığı yayınları-1994
  • (23)Ahmet Gökbel, Anadolu'da Varsak Türkmenleri -, 2007




KULLANDIĞIMIZ KAYNAKÇA 

 

[1] Ali Rıza Yalgın. “Cenupda Türkmen Oymakları” İstanbul 1930.

[2] Prof. Dr. Şükrü Elçin “Halk Edebiyatı Araştırmaları I” Ankara 1988. s.

[3] Prof. Dr. İlhan Başgöz “Kaç Karaca Oğlan Var” Yeni Ufuklar sayı: 12,1955;

[4] Prof. Dr. İlhan Başgöz “Kaç Karaca Oğlan Var” Yeni Ufuklar sayı: 12,1955;

[5] Dr. M. Öcal OğuzYozgat'ta halk şairliğinin dünü ve bugünü Kültür Bakanlığı yayınları-1994

[6] Yrd.Doç.Dr. Ahmet GÖKBEL, -KARACAOĞLAN VE VARSAK TÜRKMENLERİ – HALK BİLİM ARAŞTIRMALARI MERSİN, “İÇEL KÜLTÜRÜ”  Temmuz 1996 – 46. Sayı

[7] Yrd.Doç.Dr. Ahmet GÖKBEL, -KARACAOĞLAN VE VARSAK TÜRKMENLERİ – HALK BİLİM ARAŞTIRMALARI MERSİN, “İÇEL KÜLTÜRÜ”  Temmuz 1996 – 46. Sayı

[8] gulenforum.net/sairlerin-hayati/2292-karacaoglan-hayati-hakkinda-kisa-bilgi.html

[9] Yrd.Doç.Dr. Ahmet GÖKBEL, -KARACAOĞLAN VE VARSAK TÜRKMENLERİ – HALK BİLİM ARAŞTIRMALARI MERSİN, “İÇEL KÜLTÜRÜ”  Temmuz 1996 – 46. Sayı

[10] Ali Rıza Yalgın. “Cenupda Türkmen Oymakları” İstanbul 1930. Mustafa Necati Karaer, Karacaoğlan (1001 temel eser) yersiz tarihsiz,s.13.

[11] Yrd.Doç.Dr. Ahmet GÖKBEL,agy

[12] Sadettin Nüzhet Ergun, Karacaoğlan Hayatı ve Şiirleri, İstanbul, 1965,

[13] Yrd.Doç.Dr. Ahmet GÖKBEL,agy

[14] https://sendeyim.com/kimdir/karacaoglan-kimdir

[15] Yrd.Doç.Dr. Ahmet GÖKBEL,agy

[16] Mustafa Onar, “Karacaoğlan Karmaşası” II. Uluslararası Karacaoğlan Çukurova Halk Kültürü Sempozyumu, Adana (2024 Kasım) 1991, s.129.

[17] https://www.biyografi.info/kisi/karacaoglan

[18] Yrd.Doç.Dr. Ahmet GÖKBEL,agy

[19] Yrd.Doç.Dr. Ahmet GÖKBEL,agy

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar