05.11.2014
Oruç Bey tarafından II. Bayezid döneminde yazılan bir eserdir. Oruç Bey ise Edirne doğumlu, I. Mehmed ve II. Bayezid dönemlerinde divan kâtipliği yapmış olan bir Osmanlı tarihçisidir. Eserinin Cambridge ve Manisa nüshalarında kendisini Oruç b. Âdil el-kazzâz kâtibü’l-Edrenevî olarak tanıtmakta ve bu bilgiye göre kâtip adıyla anıldığı, Âdil adlı bir kazzaz’ın yani ipekçi’nin oğlu ve Edirneli olduğu anlaşılmaktadır (Babinger 1982, 25;; Oruç Beğ Tarihi 2008, XXIII; Özcan 2007, 425; Unat 1960, 418). [1]
Yazmış olduğu Oruç Bey Tarihi veya Tevarih ‘i Ali Osman adlı eseri en eski Osmanlı tarih eserlerinden ve ilk mensur Osmanlı tarih eseridir. Eser 1288 ila 1503 yılları arasındaki Osmanlı tarihini anlatmaktadır. Osmanlı imparatorluğunun kuruluşuna ve Osman Gazi’nin hükümdarlığına ilişkin yapılan çalışmalar hâlen de büyük ölçüde Âşıkpaşazade ve Oruç Bey tarihlerine dayanmaktadır.
Eser de Osmanlı devletinin kuruluşundan 1503’e (H. 908) kadar gelen olayları anlatır. [2] Eserin yazıldığı tarih kesin değilse de 1503 yılına kadar gelen olayları anlattığından dolayı yazımının da 1503 te bittiği zannedilmektedir. Eser mensur olarak yazılmış ilk Osmanlı tarih kitabı olmasından dolayı da önem taşır.
Eser, Osmanoğullarının seceresi ile başlar ve onların Horasan’dan Anadolu’ya göçleri ve yerleşimleri hakkındaki bilgilerle devam eder. Sonra sırasıyla Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Orhan Gazi, I. Murad, I. Bâyezîd, I. Mehmed, II. Murad, II. Mehmed ve II. Bayezid devirleri anlatılır. Yazar, II. Mehmed devrini anlattıktan sonra Kostantiniye ve Ayasofya efsaneleri ile Hz. Muhammed, dört halife, Emeviler ve Abbasiler hakkında bilgi veren islâm tarihi bölümleri eklemiş ve sonra kronolojik sıraya uygun olarak II. Bâyezîd devrine geçmiştir.
Eserin bilinen altı nüshası vardır. Oxford’daki Bodleian Kütüphanesi’nde, Paris’teki Ulusal Kütüphane’de, Cambridge Üniversitesi Kütüphanesi’nde, Muradiye’deki Muradiye İl Halk Kütüphanesi’nde, Edirne’deki Ahmed Bâdî Efendi Kütüphanesi’nde, Münih’teki Bavyera Devlet Kütüphanesi’nde ve Zagreb’deki Yugoslavya İlimler Akademisi Kütüphanesi’nde el yazması nüshaları bulunmaktadır. [3] [4]Yazma nüshalarını n çok olması esere verilen değerin kanıtı olmaktadır.
Eserin ilk matbaa basımı ise 1925 yılında İngiltere’deki nüshalarından yararlanılarak Hannover’de yapılmıştır. [5] Fransızca, Almanca ve İngilizceye çevrilen eser güncel Türkçeye ise Nihal Atsız tarafından 1973 yılında çevrilmiştir. [6] Eser birkaç defa neşredilmiş ise de nüshalar arasındaki problemler çözülmediği ve mesele tam olarak kavranamadığı için eserin ne olduğu ortaya konulamamıştır. Eser Hakkında Necdet Öztürk kapsamlı bir çalışma yapmış ve çalışmasını yayınlamıştır.
Fatih Sultan Mehmet ve II. Bâyezid devirleri için ana kaynaktır. Her iki dönemi de ayrıntılarıyla verir. Yahşi Fakih ’in Menâkıb-nâme’sinden söz eder. Âşıkpaşazade ile Neşri tarihlerini tamamlayacak değerdedir. Nesir tarzında yazılan en eski Osmanlı tarihidir.
Oruç Beğ, bu eserini Edirne’de yazmış, eserini yazarken daha önce yazılmış bazı Osmanlı tarih kaynaklarını da kullanmıştır. Oruç Bey’in kaynaklardan edindiği bilgilere râvîler ve görgü şahitlerinin söylediklerini ve kendi gözlemlerini ekleyerek yazmıştır. Eserde küçük bir beylikten cihan imparatorluğu olma yolunda ilerleyen Osmanlıların çeşitli yerleşim yerlerine ad vermeleri konusunda tarihî ve değerli bilgiler vermiştir. Nitekim eserde adının veriliş hikâyesi anlatılan yerlerden pek çoğu yeni yeni Türk hâkimiyetine geçmektedir. [7]
“.Oruç Beğ; bilhassa Edirne ve çevresinde meydana gelen olayları, Rumeli’ye düzenlenen seferleri, “fırtına, sel ve deprem gibi tabii âfetleri, yangınları ve salgın hastalıkları, ay ve güneş tutulması gibi astronomik olayları büyük bir titizlikle ve kronolojik ayrıntılarıyla kaydetmiştir. “ Kemal Paşazade, Hoca Sadeddin ve Gelibolulu Mustafa Ali gibi 16. yüzyılın tarihçileri isim vermeden de olsa, onun eserinden doğrudan ya da dolaylı olarak alıntılar yapmışlardır. ( BKZ Gelibolulu Mustafa Ali ve Nusretname Adlı Eseri- Gelibolulu Mustafa Ali Kunhul Ahbar
Edirne ağzını, dolayısıyla da Balkan Türkçesini kısmen kullanan Oruç Beğ’in eserindeki kelime hazinesi ve deyimler, eski Türk dili çalışmaları için zengin malzeme ihtiva eder. 1288-1502 yılları arasındaki olayların tasvir edildiği Oruç Beğ’in bu tarih kaynağı, Osmanlı tarihi araştırmaları için ihmal edilmemesi gereken bir eserdir. Oruç Beğ Tarihi’nin, özellikle II. Bayezid devri ile ilgili kısmı haber ve kronoloji bakımından oldukça zengindir. “ [8]
ESEDEN ALINTILAR
“ Karaman vilâyetine ol vakt vilâyet-i Yunan dirlerdi. Yunan vilâyetine Karaman diyü niçün dirler? Bu hikâyeti anun içün getürdük kim, meğer bir gice Sultân Gıyâseddîn kulları depelediler. Akıbet oglı oglı, oglı zürriyeti kat olundı. Memleket hâlî kalmış idi. Babayîlerden Âşık Paşa babası Muhlis Paşa bir sebebile vilâyete pâdişâh oldı. Babayîleri kıranlardan kudret destûrıyla intikâm alup, Babayîleri kıranları hep kılıçdan geçürdi, kim varısa kırdı. Kırk gün, bazılar dirler altı ay beglik itdi. Andan sonra kendülerün halîfelerinden Nûreddîn Sûfî Kâdı dirlerid. Bu Nûreddîn Sûfî Kâdı, İç-il’ de Baba İlyâs zamânında hâlife olmışdı. Meger Nûreddîn Sûfî Kâdı’nun beş yaşında bir oglı vardı. Adına anun Karaman dirlerdi. Muhlis Paşa ol Karaman adlu oğlanı kendü eliyle tahta geçürüp pâdişâh itdi, hicretün sene 679. Ve Muhlis Paşa nefs idüp eyitdi: “ Bunun nesli bu vilâyeti duta, pâdişâh ola.” didi. Karaman vilâyetine Karaman didüklerinün aslı budur.” (Oruç Beğ Tarihi 2008, 11)
Osman Gazi’nin dedesi Süleyman Şah’ın, Caber Kalesi yakınındaki Fırat Nehri’ne atını sürüp nehirde boğularak can vermesi sonucu Süleyman şah, kalenin önüne defnedilir. Buranın adına “Mezar-ı Türk” denmektedir.
“ Âl-i Selçük ve Âl-i Abbâs tefrika olmagın Süleymân Şâh ol elli bin konar-göçer Tatar evleriyle Mâhân şehrinden göçdiler. Vilâyet-i Rûm’a gelmege ve Arab diyarına niyyet itdiler. Ve hem işitdiler kim, Rûm vilâyetinde gazâlar olur bildiler. Bunlar ol itikâd ile gelüp itikâdlu yörükler idi. Acem vilâyetinden göçüp Erzincân’a geldiler. Erzincân’dan göçüp Rûm vilâyetine girdiler. Amâsiyye tarafı kim Rûmîler’ dür, ol tarafda çok gazalar itdiler. Rûm vilâyetinden göçüp Abilistan vilâyetinden göçüp Haleb kalası önine geldiler. Haleb nâhiyesinde bir kala vardur, ana Caber kalası dirler. Gelüp önine kondular. Birkaç gün durup andan dahı göçdiler. Furat ırmagı önlerine geldiler. Furat ırmagı suyını geçmek istediler. Yol iz bilmezler göçmel yörükler tâyifesi. Bun halk gâfilîn Furat ırmagına ugradılar. Süleymân Şâh at depdi, Furat ırmagına ugradı. Geçmek istedi. Kazâ-yı âsmânî, hükm-i Rabbânî ecele karşu gelmek olmaz. Furat ırmagı geçit vire diyü, Süleymân Şâh Furat ırmagına boguldı şehîd oldu. Çün Süleymân Şâh-ı merhûm Furat ırmagından çıkardılar, Caber kalasınun öninde defn itdiler. Şimdi ana mezâr-ı Türk dirler. Çün Süleymân Şâh şehîd oldı, kendüyile bile gelen konar-göçer Tatar evleri her tarafa tagıldılar.” (Oruç Beğ Tarihi 2008, 4)
“Çünkim Osmân aldugı illeri bahş eyledi. Karahisâr sancağı kim ana İnöni dirler, oglı Orhan’a virdi. Subaşılıgı karındaşı oglı Alp Gündüz’e virdi. Ve Yarhisâr’ı Hasan Alp’a virdi. Ve İynegöl’i Turgud Alp’a virdi. Şimdiki hâlde dahı ol gâzîler anılur. Anatolu’da köyler vardur, ana Turgutlu dirler.” (Oruç Beğ Tarihi 2008, 13)
“Biz girü geldük, bu tarafdan Konur Alp ve Gâzî Rahman ve Akça Koca ittifâk itdiler kim her tarafa yürüdiler. Konur Alp Gâzî, Akça Yazı ovasını ve Konurpa’yı ve Bolı’yı ve Mudurnı ve vilâyetini feth itdiler. Ve Akça Koca dahı vardı Koca-ili’ni feth itdi. Koca-ili’ne anun içün Koca-ili dirler.” (Oruç Beğ Tarihi 2008, 16) [9]
Sitemizdeki Tevarihler Gazanameler Gazavatnameler Zafername ve Selimnameler
KAYNAKÇA
[1] Elif DÜLGER, ORUÇ BEY’İN TEVÂRİH-İ ÂL-İ OSMÂN ADLI ESERİNE GÖRE TÜRKLERDE YER ADI VERME GELENEĞİ, https://www.turkishstudies.net/Makaleler/1
[2] Özcan, Abdülkadir (2007). “ORUÇ b. ÂDİL”. İslâm Ansiklopedisi. 33. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı. ss. 425-426. ISBN 9753894554. Erişim tarihi: 17 Mart 2014.
[3] https://tr.wikipedia.org/wiki/Tev%C3%A2r%C3%AEh-i_%C3%82l-i_Osman_(Oru%C3%A7_Bey)
[4] Elif DÜLGER, ORUÇ BEY’İN TEVÂRİH-İ ÂL-İ OSMÂN ADLI ESERİNE GÖRE TÜRKLERDE YER ADI VERME GELENEĞİ, https://www.turkishstudies.net/Makaleler/1
[5] Abdülkadir (2007). “ORUÇ b. ÂDİL”. İslâm Ansiklopedisi. 33. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı. ss. 425-426. ISBN 9753894554. Erişim tarihi: 17 Mart 2014.
[6] Abdülkadir (2007). “ORUÇ b. ÂDİL”. İslâm Ansiklopedisi. 33. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı. ss. 425-426. ISBN 9753894554. Erişim tarihi: 17 Mart 2014.
[7] Elif DÜLGER, ORUÇ BEY’İN TEVÂRİH-İ ÂL-İ OSMÂN ADLI ESERİNE GÖRE TÜRKLERDE YER ADI VERME GELENEĞİ, https://www.turkishstudies.net/Makaleler/1
[8] Necdet Öztürk Oruç Bey Tarihi (1288-1502), Çamlıca Basım Yayın; stanbul, 2010-12, 165-235, 503
[9] Elif DÜLGER, ORUÇ BEY’İN TEVÂRİH-İ ÂL-İ OSMÂN ADLI ESERİNE GÖRE TÜRKLERDE YER ADI VERME GELENEĞİ, https://www.turkishstudies.net/Makaleler/1
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın