Rubai Özellikleri Şairleri Rubai Kalıpları
Osmanlıca yazılışı: Rubai- Rübaî : رباعى
Rubai’nin Kökeni:
Rubai sözcüğü Arapça kökenlidir. Arapçada [ rbˁ ] kökünden dört, dört sayısı, dörtlü anlamlarına gelen arbaˁa ͭ أربعة ( erba’) kelimesinden gelir. “Arapça rbˁ kökünden gelen arbaˁat "dört" sözcüğünün nisbet halidir.”[1] Rubai kelimesinin çoğulu da rubâiyyâttır
Sözlüklerdeki Anlamları
Dörtlük. Dörtlük olan. Dörtle ilgili. Dört sayısı, Dördüncü şekillerindedir.
Edebiyatta Terim Olarak Rubai Dübeyt Çar-mısra
Dörtlük, dörtlü anlamından hareketle rubai edebiyatta bir terim halinde de kullanılır. Edebiyattaki terim anlamı ile divan şiirinde tek bir dörtlükten oluşan, kendi nazım şekline özel 24 şekilli özel aruz kalıpları ile yazılan 1. , 2. ve 4. Dizeleri kafiyeli, 3. dizeleri serbest tek bir dörtlükten ( dört dizeden ) oluşan ( a a x a şeklinde kafiye sistemli ) divan edebiyatı nazım şeklidir. Bu kafiyeleme şekli en yaygın halidir ancak iki beyitlik kıta biçiminde (x a x a) şekkinde kafiyeli rubâîler de vardır. ( bkz Dü Beyt Nedir Rubai )
Rubai nazım şekline "dübeyt" veya "çâr-mısrâ" hatta “çihârgânî “de denmiştir. “Dü “sözcüğü Farsçada iki sayısı anlamında olduğundan dübeyt iki beyit - anlamına yani dörtlü- kısaca rubai anlamına da gelir. Çar ( cihar) sözcüğü de Farsça dört sayısıdır. Çar mısra demek ise dört mısra manasındadır.
Rubai, nazım şekli sözcük kökeni Arapça da olsa İran şairleri tarafından bulunmuş bir nazım şeklidir. Bir görüşe göre rubainin ortaya çıkışı eski bir İran hükümdarının oğlunun ceviz oynarken “ Galtan galtan hemî- reved tâlebi kur” sözüne dayandırılır. Bu görüşe göre İranlı şair Rûdeği ( öl. 941) bu sözü aruza tatbik ederek rubai vezinlerinin esasını oluşturmuştur. [2]
Ancak kimi araştırmacılar rubainin Fars şiirine aruz ölçüsü hali ile giren mani olduğu iddiasındadır. Bu iddiaya göre İranlılar rubai nazım şeklini Türk halk şiirindeki maniden esinlenerek icat etmiştir.” Bazı şarkiyatçılara göre (L. P. Elwell-Sutton ve A. Bausani) rubâînin kaynağı Türk edebiyatıdır ve Orta Asya’dan İran’a geçmiştir. Fritz Meier de (Die Schöne, s. 184) rubâînin Türk şiirinin etkisiyle ortaya çıktığını ileri sürmüş, Bausani, İran’a Türkistan tarafından geldiğini söylemiştir (Storia, s. 533-537).”[3]Köprülü ve Banarlı da bu görüştedir. [4]
Rubai vezni ile yazılmış gazeller de olduğu gibi rubai türü ile eserler de yazılmıştır. Örneğin Ferîdüddin Attâr’ın “Muḫtârnâme” adlı eseri rubai türü ile yazılmıştır.
Ruba-i Musarra Ruba-i Terane
Terâne sözcüğü Farsça’da Rubai anlamında da kullanılmıştır. Bunun nedeni İran’da rubailerin çok sık kullanılması ve bazı rubailerin tüm dizelerinin aynı kafiyeli olması veya bazı rubailerin ezgili söylenmesidir. Dört dizesi de bir biriyle kafiyeli olan rubailere de terâne denmiştir. Rubâînin her dizesi birbiriyle kafiyeli olursa "rubâî-i musarrâ" veya "terâne" adını alır. Bestelenmiş rubâîlere terâne, bestelenmemiş olanlara dûbeytî dendiğine dair görüşler de vardır. [5]
Ruba-i Musarra Örneği
Lutf ile şeb-i ümidimi rûz eyle
İkbalimi Tevfik ile firûz eyle
Leylâ gibi lafzımı dil- efruz eyle
Menun gibi nazmımı ciğer –sûz eyle Fuzuli
Rubai Mani ve Tuyug Benzerlikleri
Rubai, tek dörtlükten oluşan nazım şekli yapısı ile halk şiirimizdeki maniye benzer. Diğer yandan divan edebiyatındaki tuyuglar ile aynı biçimsel nitelikleri de taşır. Bu bakımdan rubai, mani ve tuyuglar arasında çok büyük benzerlikler olur. Ancak maniler hece ölçüsü ile yazılırken, rubai ve tuyug aruz ölçüsü ile yazılır. Tuyuglar aruz ölçüsü ile yazılmalarına rağmen konu içerik ve söylem olarak maniye daha çok yakındır. Ayrıca rubailer aruzda kendine özel kalıplar ile yazılması nedeni ile tuyuglardan ayrılır.
Rubailer, tek bir dörtlük halinde yazılan Kıta ve nazm adlı divan şiiri türlerinden de kendine özgü aruz ölçüleri ile yazılmış olmaları ile ayrılırlar. Ayrıca rubailer yoğun bir fikri zenginlik içinde yazılır. Bu nedenle örneğin Hayyam gibi bazı şairler sadece bu türde şiir yazmaya odaklanır. Özellikle konu ve içerik yönlerinden de nazım ve kıtalardan farklıdır. Çünki rubailer, dil, ifade, ustalık, sanat, felsefi ve tasavvufi konuları ustaca işlemeleri yönünden diğer türlerden farklıdır.
Rubai Kalıpları Hezec Bahri Ahreb ve Ahrem
Rubâîler dörtlük halinde yazılan kıta ve nazm denilen divan edebiyat türlerinden aruzda rubaiye özel aruz kalıpları ile yazılmış olması ve içerik nitelikleri ile ayrılır. Rubailer Hezec bahrinin birbirinden az çok farklı 24 kalıbından biri ile yazılırlar. Hezec Bahri 24 kalıptan oluşur ve "mef'ûlü “ tefilesi ile başlayan 12 kalıba ahreb; "mef'ûlün (" birimiyle başlayan diğer 12 kalıba da ahrem denir.
Ahreb veya ahrem kalıplarının sonu Kalıpların sonu "faûl" veya "fâ" birimleriyle biter.
Rubailer her dizesinde ayrı bir kalıpla da yazılabilen bir nazım şeklidir. Her dizesi aynı kalıpla yazılabildiği gibi, her dizesi birbirinden farklı kalıplar ile de yazılabilir. En yaygın olan hali her bir dizesi aynı ölçü ile yazılmış şeklidir. Ancak 1, 2, ve dördüncü dizeleri aynı kalıp ile 3. Dizeleri ise farklı bir kalıpla yazılmış rubai sayısı da az değildir.
Türk şairleri rubai yazarken en çok "mef'ûlü “ tefilesi ile başlayan 12 ahreb kalıbını kullanmışlardır.
Rubai’nin İçerik Şiirsellik ve Fikriyat Özellikleri
Rubâîler çok geniş, derin ve fikir yüklü düşünceleri tek dörtlüğe sığdırma iddiasında olan bir şiir şeklidir. Söylenmesi üstün düzeyde felsefe, tasavvuf, bilgelik gerektiren, filozofça derin düşünme gücü, hayat tecrübesi ve olgunluk isteyen mevzular rubai şekliyle kaleme alınmıştır. Şairlik yönünden bakınca çok detaylı ve ince manalar taşıyan, kinayeler, tevriyeler, istiare ve mecazlarla dolu yazılması nedeni büyük ustalık ve sehl-i mümteni gerektiren bir şiir türü olmaktadır. Bu nedenle bu nazım şeklinde pek az şair üstün başarı gösterebilmiştir.
Rubai, nükte dozu, hikmet düzeyi, felsefi bakış açısı, tasavvufi derinliği yoğun konuları öz ve çok doyurucu şekilde ifade etmek iddiasında olan şairler için ideal bir nazım şekli olmuştur. Rubai yazan şairler dünya görüşlerini, hayata bakış açılarını, deneyimlerini, hikmetli düşüncelerini, nükteli fikirlerini, hatta hiciv ve heccav ustalıklarını rubailerde ortaya koymuşlardır.
Tüm bunlar hem rubai yazmayı güçleştiren hem de rubai de ahengi sağlamayı zorlaştıran faktörlerdir. Rubâîdeki ilk dizeler fikri hazırlayan dizelerdir. Rubailer bu yönü ile de manilere benzer. Asıl vurucu fikir ve çarpıcı ifadeler ise 3. ve 4. dördüncü dizelerde ortaya çıkar.
Hacim darlığı nedeni ile şairler rubailerinde mahlaslarını da kullanmaz veya kullanamazlar. Rubailer, tam teşekküllü divanların hemen hepsinde bulunan ve bulunması gereken bir nazım şeklidir. Mürettep divanların sonunda, rubâîyyât başlığı altında ve kafiyelerine göre sıralanırlar. Hemen her divan şairimiz az veya çok rubai konusunda örnek vermeye çalışmıştır.
Arap Acem ve Türk Edebiyatında Önemli Rubaiciler
Rubai İran şiirinden Türk ve Arap şiirine de geçmiştir. İran edebiyatında Ömer Hayyam , Ebû Sâid (öl. 1049) ve Baba Efdal Kaşanî de (ö. XII. yy.), Ezrakī-i Herevî gibi şairlerdir. Rubai’in Gazne saraylarında Ferruhî-yi Sîstânî, Unsurî, Menûçihr gibi şairler ile oldukça rağbet gördüğü anlaşılır. Azerbaycan sahasında Farsça olarak yazmasına karşın ilk rubai yazan şair ise Katrân-ı Tebrîzî’dir. [6] Ancak bu türde gelmiş geçmiş en büyük şair Ömer Hayyam olmuştur.
Arap edebiyatında Ömer – İnrn’ül Farid, bizde ise, Azmizade Haleti , Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî,’Fuzuli, , Nedim, Seyyid Nesimi, Kara Fazlı , Nabî , Ruhi (öl. 1606) bu türde başarılı örnekler vermişlerdir. Kara Fazlî'nin (öl. 1563) 6500'e yakın tasavvufî rubâîsi bulunur. Fuzûlî’nin ise divanlarında 81 güzel rubaisi vardır. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’ ise 1500 den fazla rubai yazmıştır. Fuzuli [7]
6500 rubaisi ile Azmizâde Haletî (ö. 1631) Türk şiirinin en büyük rubai şairidir. Nabi, İbrahim Hakkı (öl. 1772), Esrar Dede (öl. 1797), Şeyh Galib (öl. 1798-99) ve Asafî mahlasıyla şiirler ya[1]zan Mahmud Celaleddin Paşa (öl. 1903) Yahya Kemal diğer önemli isimlerdir.
RUBAİ VEZİNLERİ AHREB KOLU
Ahreb kolu. 1. Ahreb-i makbûz-i mekfûf-i (mef‘ûlü mefâilün mefâilü fa‘l). 2. Ahreb-i makbûz-i mekfûf-i ahtem (mef‘ûlü mefâilün mefâilü feûl). 3. Ahreb-i makbûz-i ezel (mef‘ûlü mefâilün mefâîlün fâ‘). 4. Ahreb-i makbûz-i ebter (mef‘ûlü mefâilün mefâîlün fâ‘). 5. Ahreb-i mekfûf-i ahtem (mef‘ûlü mefâîlü mefâilü feûl). 6. Ahreb-i mekfûf-i mecbûb (mef‘ûlü mefâilü mefâîlü feûl). 7. Ahreb-i mekfûf-i mecbûb (mef‘ûlü mefâîlü mefâîlün fâ‘). 8. Ahreb-i mekfûf-i ebter (mef‘ûlü mefâîlü mefâilü fâ‘). 9. Ahreb-i mecbûb (mef‘ûlü mefâîlün mef‘ûlü fa‘l). 10. Ahreb-i ahtem (mef‘ûlü mefâilün mef‘ûlü fa‘l). 11. Ahreb-i muhannik-i ezel (mef‘ûlü mefâilün mef‘ûlün fâ‘). 12. Ahreb-i muhannik-i ebter (mef‘ûlü mefâilün mef‘ûlün fâ‘).
AHREM KOLU
Ahrem-i ahreb-i mekfûf-i mecbûb (mef‘ûlün mef‘ûlü mefâîlü fa‘l).
2. Ahrem-i ahreb-i mekfûf-i ahtem (mef‘ûlün mef‘ûlü mefâîlü feûl).
3. Ahrem-i ahreb-i ezel (mef‘ûlün mef‘ûlü mefâîlün fâ‘).
4. Ahrem-i ahreb-i ebter (mef‘ûlün mef‘ûlü mefâîlün fâ‘).
5. Ahrem-i muhannik-i ahreb-i ahtem (mef‘ûlün mef‘ûlün mef‘ûl feûl).
6. Ahrem-i muhannik-i ahreb-i mecbûb (mef‘ûlün mef‘ûlün mef‘ûlü fa‘l).
7. Ahrem-i muhannik-i ezel (mef‘ûlün mef‘ûlün mef‘ûlün fâ‘).
8. Ahrem-i muhannik-i ebter (mef‘ûlün mef‘ûlün mef‘ûlün fâ‘).
9. Ahrem-i eşter-i mekfûf-i ahtem (mef‘ûlün fâilün mefâilün fa‘l).
10. Ahrem-i eşter-i mekfûf-i mecbûb (mef‘ûlün fâilün mefâîlün fâ‘).
11. Ahrem-i eşter-i ezel (mef‘ûlün fâilün mefâîlün fâ‘).
12. Ahrem-i eşter-i ebter (mef‘ûlün fâilün mefâîlün fâ‘).
İLGİLİ LİNKLERİMİZ
Mevlit Nazım Şekli ve Mevlid Okutma Kültürü
Müstezat Nedir Müstezad Düzeni ve Nazım Şekli
Nazım Şekli Nazım Biçimi Nedir Türk Şiirindeki Nazım Türleri
Nefes Nazım Şekli Bektaşi Nefesleri ve Örnekleri
KALENDERİ NAZIM ŞEKLİ VE ÖRNEKLERİ
Nazım Şekli Nedir Türk Şiirindeki Nazım Şekilleri
Nazım Şekli Geçmişten Günümüze Türk Şiirindeki Nazım
Rubai'nin Tüm Özellikleri ve Rubai Örnekleri
Rubai'nin Konusu, Özellikleri ve Rubai Örnekleri
KAYNAKÇA
[1] https://www.etimolojiturkce.com/kelime/rubai
[2] Tahir’ül Mevlevi Edebiyat Lüğati, Enderun Kitabevi, 1973, s. 126
[3] MÜRSEL ÖZTÜRK, https://islamansiklopedisi.org.tr/rubai
[4] N.S.Banarlı, Resimli Türk Edebiyâtı Târihi, I, 199)
[5] MÜRSEL ÖZTÜRK, https://islamansiklopedisi.org.tr/rubai
[6] MÜRSEL ÖZTÜRK, https://islamansiklopedisi.org.tr/rubai
[7] İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü , Rubai maddesi