Tiyatronun Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

25.08.2012

 


TİYATRONUNU ORTAYA ÇIKIŞI

 lkel topluluklar, Mevsimler, yağmurlar, kuraklık, mevsimlerle birlikte oluşan ritmik değişimler ve yinelenen doğal olayların ruhları, kişilikleri olduğunu; bunları tanrısal güçleri n meydana getirdiğini düşünüyorlardı. İnsani özellikler taşıyan bu güçler zamanla tapınma nesnelerine, tanrı ve tanrıçalara dönüştü.  Doğadaki olayların oluşumuna bu tanrıların işlevleri ve karakterleri ile açıklayan bu inançlar, farklı doğal olayları oluşturan farklı işlevlere sahip tanrı anlayışları oluşturdu.

Tiyatronun Kökenini Tanrılar için düzenlenen Ritüelllere ve Mitoslara bağlayan görüş Tiyatronun kökeninde, ilkel insanların mitolojik inanışları ile tiyatronun ortaya çıkışı arasında bir bağ kurmaktadır. Mitlerin ortaya çıkışı, dinsel tapınımın sistemleşmeye başlamış ve ve tapınma törenlerinden tiyatro oluşmuştur. Bu görüşe göre tiyatronun ortaya çıkışı şu şekilde olabilmiştir. İnsanlar kurban vererek, ayinler, törenler düzenleyerek tanrıların hoşuna gidebilecek işler yapabileceklerini böylece doğal olaylar üzerinde denetim kurabileceklerini, örneğin yağmur yağmıyorsa yağdırtabileceklerini, ürünleri bol alabileceklerini, vb düşlemeye başladılar. Hayatta ve tabiatta meydana gelen maddi ve manevi her olguyu izah etmeye çalıştıkları masallar ve mitolojiler geliştirdiler. Bu masallar ve mitolojiler zamanla onların hem inançları hem de dinleri olmaya başlamıştı.  Mevsimlerin dönüşümü, kışın bahara dönüşmesi gibi yinelenen doğa olayları, mevsimsel geçişlerin ve dönemlerin daha sert, yumuşak, bereketli veya kurak olmaları bu tanrıların iradesinde olan özellikler olarak düşünülüyordu. Tanrıların ikramları arttırmak ve gazaplarını gidermek, tanırların tepkilerini denetim altına almak düşünceleri tanrılar için törenler, düzenlemek, eğlenceler tertip etmek, onların hoşlarına gidebileceklerini sandıkları ritüeller geliştirmelerine sebep olmuştu. Yağmur yağdırmak ya da avda başarılı olmak için yapılan törenler danslar zamanla belli kurallara ve sistemli eylemlere dönüştü. Ölme ve yeniden dirilme" teması da tiyatronun çıkış noktalarından biriydi. Ayrıca Antik Yunan'da zaferleri kutlamak için törenler düzenlendiği, koroların eşliğinde zafer kutlamaları gerçekleştirildiği bilinen bir gerçektir. Savaş sahnelerini canlandıran temsiller, zaferlerini kutlayan oyunların da tiyatronun gelişimine eşlik ettiği düşünülebilir. (3)  Netice olarak Tiyatro ise işte bu tören ve ritüellerden olup gelişmiştir.

Tiyatro Eski Yunanistan’da doğmuştur. Hayatın, maddi, manevi her davranışını bir masala, bir mitolojiye bağlıyan Antik Yunanlılar bolluk, bereket, hasat  zevk, eğlence, içkiyi temsil eden , bir “tanrı kahraman” düşünmüşlerdi.  Asma ağacı gibi ölüp yeniden doğan, haz ve acı arasında iki uçta gidip gelen bir karaktere sahip olan Dionysos manik depresif duygu durumunu temsil eden  bağ bozumu, hasat ve şarap tanrısıdır. (1) On iki Olympos tanrısından biri, Zeus ile Semele’nin oğlu olan zaman zaman kendilerine, saadet, neşe ve bereket veren Dionysos'a, şükranlarını ödemek ve bol ürün alabilmek için belli günlerde “Dionysos Şenlikleri” düzenlediler. "Bu eğlenceler sırasında içip keyiflenen bazı kimseler, bulundukları yerden ortaya fırlar, taklitler yapar, güldürücü hikâyeler anlatırlardı. Önceleri rasgele kimselerin akıllarına estikçe yaptıkları bu oyunlar, zaman geçtikçe şenliklerin geleneği oldu. Daha sonra bazı kimseler, bu işi kendilerine meslek edindiler. Böylece, oyuncusu tek kişi olan ilk tiyatro doğmuştur." (2) Tiyatro'nun ortaya çıkışı ile ilgili olarak bu düşünceler genel kabul görmektedir. Buna rağmen tiyatronun Antik Yunanlılardan çok daha önce çıktığına veya diğer şekillerde oluştuğuna dair görüşler de vardır.

Antik Yunan medeniyetinden çok önce ve Üst Paleolitik Çağdan (İ.Ö 40–10 bin yıl önce) kalma mağara resimlerinde, ellerine ve yüzlerine hayvan postları geçirmiş insanların ritmik hareketler yaptığı görülen duvar resimleri bulunmuştur. Maske ve köstüm kullanımını betimleyen bu resimler tiyatronun çok çok daha eskilere uzandığını işaret ediyor olabilmektedir. 

Başka kuramlara göre ise tiyatronun kaynağı Şamanist inançlardır. Şamanist  törenlerde belirli kurallara uygun davranışlarla kendinden geçen şaman, öte dünya ile bu dünya arasında bir aracı rolü üstlenmekte, bir takım acayip hareketlerle ruhları kovmakta veya ruhlarla iletişime geçtiğini, ifade eden hareketler yapmaktadır. Tiyatronun kökeninde, "ilkel insanın doğa olaylarını kendi bedensel hareketleriyle simgesel olarak temsil etme çabaları yattığını düşünen bu görüştekilere göre Tiyatro Şamanların yaptığı bu tören ve hareketlerden doğmuştur.  Kökeni ne olursa olsun veya nerede doğarsa doğsun tiyatronun şekillendiği ve bu günkü anlamına yakın hale geldiği medeniyet Antik Yunan'dır. Yuna medeniyetinde tiyatro dallanıp budaklanmış, kostüm, maske, oyun, oyunculuk, tiyatro metni hatta tiyatro temsil yapıları bakımından bu uygarlıkta gelişim gösterip kendi niteliklerini bulmuştur.

"Bu gün bile Tiyatro, kökenindeki iki eğilimin izlerini taşımaktadır. Bir yanda doğa güçlerini simgesel olarak canlandırma, öte yanda, doğaüstü güçlerin görünmesine aracılık etme işlevi. Doğaya öykünme kuramına göre, tiyatronun en önemli öğesi kılık değiştirmedir." (2)

 

Tiyatronun Gelişmesi

Tiyatronun ortaya çıkışını tek kişilik canlandırma ve temsil etmeye bağlayan görüşe göre tiyatronun gelişiminin iki kişilik temsillerin başlaması ve diyalogların oluşmasına bağlar.  Anlatmanın yerine “dialogos” (karşılıklı konuşma) geçince konu daha canlı, daha ilgi çekici bir seviyeye yükselmiş “Trialogos” adı verilen üçlü konuşmaların ardından da bu oyunlar bir meslek, bir sanat niteliğine ulaşmıştır. .Bu görüşe göre tiyatro tek kişilik oyunların önce iki sonrada bir kaç kişi ile canlandırılması ve diyalogların başlaması ile gelişim kazanmıştır.

Yunan toplumunda tiyatronun öncülü şarap bereket ve bitkiler tanrısı Dionysos'u kutsamak için yapılan Bacchanolia şenliklerinde bir koronun söylediği dithyrambos şarkılarıydı. Koro bu şarkılarda farkı kişilerin konuşmasını canlandırmak için söz ve tavır değişikliğinden yararlanıyordu. "Daha sonra oyuncu ve oyun yazarı Thespisı koronun karşısına farklı kişilikleri farklı maskelerle temsil eden bir oyuncu koydu. Böylece daha karmaşık konular ele alınabiliyor farklı anlatım biçimleri denenebiliyordu. İÖ 534'te Atina'daki ilk tiyatro şenliğindeThespis'in bir tragedyası ödül kazandı. Bu tarihten sonrada tragedyalar Dionysos şenliklerinin bir parçası olarak gelenekselleşti.

İÖ 5 . Yüzyılın ilk yarısında Aiskhylos koroyu 50 kişiden 12 kişiye indirerek ve ikinci bir oyuncu ekleyerek bugünkü Batı tiyatrosunun da temelini attı."

Antik Yunanlılar Dionsos şenliklerinde oynanacak oyun yazıları için yarışmalar düzenlemeye başladılar. Bu yarışmalar, Aiskhylos, Eurupıedes ve Sofokles gibi antik Tragedya yazarlarının önünü açtı. Örneğin Sofokles İlk ödülünü MÖ 468 yılındaki Dionysias şenliğinde almış Filoktetes adlı oyununu 88 yaşında kendisi sahneye koymuş, hayatı boyunca çok sayıda Tragedya yazmıştır. (3) Sofokles'in sahneye getirdiği yenilik korodakilerin sayısını 12'den 15'e çıkarmıştır. Ayrıca yazdığı eserlerinde konuları şehir hayatının içinden ve ilişkilerinden almaya başlamıştı

Antik Yunanlılar Dionsos şenliklerinde oynanacak oyun yazıları için yarışmalar düzenlemeye başladılar. Bu yarışmalar, Aiskhylos, Eurupıedes ve Sofokles gibi antik Tragedya yazarlarının önünü açtı. Örneğin Sofokles İlk ödülünü MÖ 468 yılındaki Dionysias şenliğinde almış Filoktetes adlı oyununu 88 yaşında kendisi sahneye koymuş, hayatı boyunca çok sayıda Tragedya yazmıştır. (3) Sofokles'in sahneye getirdiği yenilik korodakilerin sayısını 12'den 15'e çıkarmıştır. Ayrıca yazdığı eserlerinde konuları şehir hayatının içinden ve ilişkilerinden almaya başlamıştı.

Tragedyalar asillerin tiyatrosu olarak şekillenirken, halk da kendine özgü bir tiyatro geliştiriyordu. Bu eğlencelerden doğan komedi türü halk tiyatrosu olarak şekillendi.

"Komedya ise İÖ 486'dan başlayarak Atina'da Lenia kış şenliğinde yapılan yarışmalarla yaygınlık kazandı. Yunanca Komos sözcüğünden türeyen komedya, Dionysosçu kökenlerine tragedyadan çok daha bağlı kaldı. İÖ 6. yüzyıldan sonra Yunan egemen sınıfları arasında gözden düştüğü halde köylülerin ve yoksul halkın yaşamında önemini koruyan soytarılık, hokkabazlık, herkesin birbiriyle utançsızca çiftleştiği bahar ayinleri gibi avam öğeler, komedyada önemli yer tutuyordu. Dili de konuşma diline yakındı. Eski Komedya'nın en büyük temsilcisi Aristophanes'in oyunları, siyasal ve toplumsal yergicilikleriyle ahlaki bir görev de üstlenmişlerdir." (2) Pahalı kostümler,  süslü dekorlar ve acıklı sahnelerle şekillenen tragedyalara karşın komedi türü halkın tercih ettiği ve halkın eğlence anlayışını temsil eden bir tür olarak gelişmeye başlamıştı.

İÖ 320'den sonra, Büyük İskender döneminde ortaya çıkan Yeni Komedya eskisinden oldukça farklıydı. Mitolojik öğelerin yerini genç Atinalıların erotik serüvenleri ve aile yaşamları almış, eski şen, cümbüşlü ve grotesk üslup da daha gerçekçi ve yumuşak bir anlatıma dönüşmüştür. Bu dönemden günümüze yalnızca Menandros'tan bazı parçalar kalmıştır.

Böylece Antik Yunan da oyun stilleri, koroları, sahne düzenleri, maskları oyun yazarları hatta oyun alanları, sahne dekorları ve oyun kuralları ile tiyatro türü mükemmel bir seviyeye hatta bu günkü sanırlarına kadar gelişti  Bu çağda tiyatro da başlıca iki tür oyun bu günkü şeklini aldı. Bu oyun türleri Tragedya ve Komedi türleriydi.

Tiyatro, Eski Yunanistan’da uzun süre “agora” (alan) adı verilen meydanlarda oynanmıştır. Oyuncular oyunlarını yerden yarım metre kadar yükseltilmiş bir set üzerinde gösterirler, seyirciler de onların çevresinde halka olarak toplanırlardı. Oyunlar rağbet kazanıp tiyatro yazan büyük şairler ortaya çıktıktan sonra “amphitheatron” denilen basamaklı yerler yapılmıştır.  Bu ilk tiyatrolar, genel olarak bir yamaçta kurulur ve 20,000’e kadar seyirci alabilirdi. Bu tiyatrolarda dipte yer alan taş sahnenin önü koro için, yan ve arka kısımları oyuncular, dekorlar, kostümler için ayrılırdı. Seyirciler basamaklı yerlerde oturur hepsi sahneyi kolaylıkla görürdü. Bu yapılardaki akustik (ses) düzeni çok iyi ayarlanmıştı ve en arkadaki seyircilerin bile sahnedeki sesleri duyması mümkündü.

 

ORTA ÇAĞ’DA TİYATRO

Eskiçağın Yunanistan’daki birinci devresi kapandıktan sonra ikinci devresi Eski Roma’da açıldı. Eski Yunan uygarlığı, hemen her oluşu ile, bu ülkeye geçti. Ancak güzel sanatlardan çok kuvvete düşkün, katı heyecanlara bağlı olan Romalılarda tiyatro çok çabuk bozuldu. Tiyatroların yerini arenalar, hipodromlar aldı. Bir süre sonra önce Roma’ya buradan da Avrupa’ya yayılan Hıristiyanlık hem eski Yunan tiyatrosunu hem de yeni Roma tiyatrosunu yasak etti. Böylece tiyatro sanatı aşağı yukarı bin yıl süren orta çağda ortadan kalktı. Orta çağ sonunda bazı din adamları Tevrat’ta ve İncil’de anlatılan önemli konuları canlandırmayı, halk üzerinde etkili olmayı düşündüler. Böylece dini propaganda niteliğinde olan temsiller başladı. Önce kiliselerde oynandı. Bir süre sonrada Dünya ile ilgili tiyatro oyunları doğdu. Bu iki doğuşunda tiyatronun özel bir yeri yoktu. Oyunlar alanlarda, çadırlarda, han avlularında oynanırdı. Bu tiyatronun en belirgin özelliği sözsüz (pandomima)oluşuydu. Ayrıca sözsüz tiyatrolar olağanüstü, esrarlı olaylardan bahseder, mister olarak da adlandırılırdı.

İlk çağda ortaya çıkan Tragedya ve Komedi türüne karşıt Dram türü orta çağda rağbet görmeye başladı. Hayatı hem gülünç hem de açıklı yönleri ile ele alan dramlar özellikle Sahakespeare ile çok sevilmeye başladı. Dram türü komedi ve trajedilerin sivri uçlarından uzaklaşarak hayatı her yönüyle işlemeye başladı. Dramların ortaya çıkması dünya tiyatro tarihine farklı bir yön ve boyut verdi.

 

Günümüz Tiyatrosu

Modern tiyatro daha çok dram ve komedi türleri üzerinde yoğunlaşarak zaman zaman da müzikli tiyatro türleri üzerine yönelerek hız ve çeşitlilik kazandı. Günümüz tiyatrosu tiyatroyu asiller veya avam tiyatrosu olmaktan çıkararak herkesimin zevkine hitap eden hayatın gerçeklerini, insani sorunları irdeleyip sahneleyen bir tür olarak şekillendi.  Oyunların içerikleri ve oyuncuların canlandırmaları hayatın kendisi ile birebir alakadar oldu. Gerçekçilik ve inandırıcılık dan da öte yaşamın bir parçası haline getirilmeye çalışıldı. Oyunculardan kendilerini, canlandırdıkları karakterlerin yerlerine koymaları ve bu şekilde seyirciye söz konusu duyguları vermeleri beklenir ve istenir hale geldi.

İLGİLİ YAZILARIMIZ

 

KAYNAKÇA

  1. https://tr.wikipedia.org/wiki/Dionysos
  2. https://www.tiyatro.org/tiyatronun-dogusu/
  3. https://tr.wikipedia.org/wiki/Sofokles

 

Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar