KategorilerEDEBİYATTürk Edebiyat SahalarI TopluluklarHarezm Sahası Edebiyatı ve Eserleri

Harezm Sahası Edebiyatı ve Eserleri

23.08.2016

 

 


HAREZM DENİLEN BÖLGE NERESİDİR VE HAREZM TÜRKÇESİ

 

Onuncu asırdan yy dan itibaren Orta Asya steplerinden çıkan Türk toplulukları Avrasya ve ön Afrika coğrafyasına yayılmaya başlamışlardır. Ogurlar ve Kıpçaklar, Kıpçak bozkırlarına (Deşt-i Kıpçak) ve Mısır-Suriye bölgesine; diğer eski Türk toplulukları batıya, Avrasya derinliklerine; Uygurlar güneye, Şincan’a; Oğuzlar ise güneybatıya, İran, Anadolu ve Balkanlara yönelmişlerdir. Böylelikle Türk dilli topluluklar Avrasya ve Afrika coğrafyasında, çok sayıda siyasî oluşumun, devletin içinde, en eski dönemlerden itibaren tarihsel gelişmeleri belirleyici birer öge olarak tarih sahnesinde yer almışlardır.

Oldukça uzun bir süreci kapsayan Orta Türkçe dönemi içinde sınırları yer yer birbiri içine geçen çeşitli yazı dilleri oluşmaya başlamıştır. Bu dönem çeşitli Türk yazı dillerinin oluşma dönemidir. Bu dönemdeki yazı dillerini şu şekilde sıralamak mümkündür: ,

1. Karahanlı Türkçesi (11-13. yy);
2. Harezm Türkçesi (14.yy),
3. Kıpçak Türkçesi (Altın Orda Kıpçak Türkçesi) (13-16. yy) Memlûk Kıpçak Türkçesi (14-16. yy) Ermeni Kıpçakçası (16-17. yy),
4. Eski Anadolu Türkçesi (13-15. yy),
5. Çağatay Türkçesi (15-19.yy). ( Dr. A. Melek ÖZYETGİN,TARİHTEN BUGÜNE TÜRK DİLİ ALANI, www.eurasianhistory.com/data/upload/Ozyetgin.doc)

XI
. yüzyıl sonrası Orta Asya’dan Türk boyları için sürekli bir göç devri oldu. Bu göçlerin önemli bir kısmı da Amuderya (Ceyhun) Nehri etrafındaki bölge olan Harezm’e olmuştur. 1017’de Gazneli Mahmut’un bölgeyi fethetmesi ve 1041 yılından itibaren de Kıpçak ve Kanglı Türk boylarının burada görülmesiyle bölge Türkleşmiş oldu. Burada Karahanlı Türkçesine dayalı fakat Kıpçak, Kanglı, Türkmen ve Oğuz şiveleri tesirinde gelişme gösteren bir Harizm Türkçesi teşekkül etti. Ceyhun Nehri’nin (Amu Derya’nın) Aral Gölü’ne döküldüğü ve günümüzde Türkmenistan ile Özbekistan sınırları içinde kalan, Ceyhun Nehri boyunca uzanan bu tarihsel bölgedir.

 

HARZEMŞAHLAR DEVLETİ VE ÖZET TARİHÇESİ

11.yy dan itibaren bu bölge Harzemşahlar denilen Türk devletinin idaresine girmiş, bu sahada gelişen Türk dili ve edebiyatı kolu Harezm sahası olarak adlandırılmıştır. Hazar gölünün doğusu ile kuzeydoğusu etrafında şekillenen Harzemşahlar 13. yy daki Mogol istilasına kadarki sürede bu bölgelerde güçlü bir devlet kurmuş ilim sanat ve edebiyatta bir Türkçe ve edebiyat sahası oluşturmayı başarmıştır.


Selçuklu sarayında taştdârlık vazifesinde bulunan Anuştegin, gösterdiği başarılar neticesinde, Harezm valiliğine getirilmiş oğlu Kutbeddin Muhammed, Harzmde bu devleti kurmuştur. Başlangıçta Selçuklulara tabi bir Atabeylik olarak gelişen Harzemşahlar Alaeddin Atsız zamanında bağımsız hareket etmeye kalkınca Sultan Sencer tarafından yenilmiş tekrar Selçuklulara tabi olmak zorunda kalmışlardır. Sultan Sencer'in ölümüyle doğu İran'da Selçukluların etkisi kalmayınca İl Aslan Harezmde müstakil bir devlet kurarak Nişapur’u kendisine merkez yaparak,1170 yılında Tus, Bistam ve Damgan taraflarını fethetti.  Alaeddin Tekiş zamanında kuvvetli bir devlet haline gelerek Selçukluların varisi bir devlet haline dönüşmeye başladılar. İran ve Horasan'a hâkim olmayı başardılar. A. Tekiş'in oğlu Alâeddin Muhammed’ zamanında Herat ve Gur ülkesi de Harzemşahların kontrolüne girmişti. Hatta Selçukluların yıkılmasına da sebep olan Karahıtayları da ortadan kaldırarak tarihe karıştırdılar. A. Muhammet zamanında Harzemşahlar 1125 te Gazne’yi de ele geçirdiler. Fakat 1219 yılında iki yüz bin kişilik Moğol ordusu ile Harzemşahlar üzerine yürüyen Mogol ordusu ve Cengiz Han'ın yıllarca süren taaruzlarına dayanamadılar. (Rahmi Tekin, Moğol İstilası Ve İslam Âleminde Yaptığı Tahribat)Alâddin Muhammed, kurduğu harp meclisinde, Moğol ordusunun Seyhun nehri kıyısında karşılanması görüşünü kabul etmeyerek, Mâverâünnehir'de savaş yapılmasını kararlaştırdı. Kuvvetlerini, büyük şehir ve kalelere dağıttı. Cengiz, ordusunu küçük birliklere ayırıp, Mâverâünnehir'in sağlam kalelerini birer birer ele geçirdi, savunan ve kendini koruyan şehirleri yakıp yıktı. Kısa bir süre içinde Buhara ve Semerkand, Otrar, Sıgnak, Barçlığ, Kend, Cend, Benâkend ve Hocend gibi şehirler, Cengiz'in eline geçti. Mâverâünehir'in en güçlü savunma merkezi olan Semerkand, Türk kumandanının büyük kahramanlık göstermesine rağmen teslim oldu.[1]

)Cengiz, ordusuna, küçük vilâyetlerin alınmasını emretti. Belh'te bulunan Alâeddin, Irak'a, oğlu Rükneddin'in yanına gitmek bahanesiyle Tus'a kaçtı. Moğollar, her yanda hızla ilerliyorlardı. Nişapur ve Bistâm yoluyla Rey'e gelen Alâeddin, oğlunu da yanına alarak, Devletâbâd yakınlarında Moğolları durdurmak istedi. Yenilerek Abiskun'da bir adaya sığındı. Biraz sonra, burada hastalanarak öldü (1220). Yerine oğlu Celaleddin geçti.

Celaleddin Harzemşah idaresinde de çok büyük mukavemet göstermelerine rağmen Çengiz Han'ın karşısında direnemeyip yıkıma uğradılar.

Harezmşahlar devrinde başkent Cürcan başta olmak üzere, Herat, Belh, Merv, Nişâbur, Buhâra ve Semerkand bir bilim ve sanat merkezi hâline gelmişti. Cürcan’da on büyük vakıf kütüphâne vardı. Nişabur, ilim ve sanat adamlarının toplandıkları parlak bir medeniyet merkezi olmuştu. Eski binalar tamir edilmiş, yeni yeni medreseler, hânkâhlar ve saraylar ile süslenmişti. Hükümdar ve şehzadeler, genellikle iyi tahsil görmüş, kültür sahibi insanlardı. Âlimleri ve şairleri saraylarında topluyor, onlara en büyük değeri veriyor ve himaye ediyorlardı. Meselâ Atsız, Horasan seferinden dönüşte Zemahşerî, Fahreddîn Râzî, Şemseddîn Muhammed gibi âlim ve bilginleri Harezm’e getirmişti. Avfi, Harezm’deki ilim ve sanat adamlarını gökteki yıldızlara benzetmektedir.

HAZEM ŞAH DEVLETİNİN  SOY AĞACI

1. Anuş Tekin (1077 - 1097)
2. Kutbeddin Muhammed (1097 - 1128)
3. Atsız Harezmşah (1128 - 1156)
4. İl Arslan Harezmşah (1156 - 1172)
5. Sultan Şah (1172-1193) Kuzey Horasan'ı yönetmişti.
6. Alaaddin Tekiş Harezmşah (1172 - 1200)
7. Alaaddin Muhammed Harezmşah (1200 - 1220)
8. Celaleddin Harezmşah (1220 - 1231)

Türk yazı dili geleneği 11. yüzyılda, Orta Asya’da, yazı dili-edebî dil seviyesinde iki ayrı sahada kendine gelişme yolu çizmiştir. Bunlardan doğuda olanının merkezi Kaşgar’ken, diğer batıda yer alan sahanın merkezleri Harezm ve Sirderya ırmağının güneyindeki Yedisu, Merv ve Buhara gibi şehirlerdir. Kaşgar bölgesinde gelişen Karahanlı Türk edebî dili, temelde eski Uygur Türkçesine bağlı idi ve Türklerin İslâmiyet’e girmesiyle birlikte İslami bir özellik de kazanmıştı. 12. yüzyıldan sonra Orta Asya’daki Türk edebî dilinin gelişme sahası Harezm bölgesi olmuş ve bu sahada gelenek olarak Karahanlı Türkçesine bağlı, bunun yanında Kıpçak-Oğuz unsurları yanında kendine has dil özellikleri olan ve geçiş Türkçesi özelliği taşıyan Harezm Türkçesi şekillenmiştir.

 Karahanlı Türkçesi ile Çağatay Türkçesi arasında bir geçiş Türkçesi olarak değerlendirilen ve Karahanlı Türkçesi temelinde, bölgedeki kuvvetli Oğuz ve Kıpçak dil unsurlarını da bünyesine alarak kendisine has bir gelişim yolu çizen Harezm Türkçesi, bir taraftan Karahanlı-Harezm doğrultusunda ilerlerken, etnik yapısındaki çeşitlilik ve dilin kuruluş ve gelişme şartlarındaki lehçe karışıklıkları yüzünden Harezm-Kıpçak ve Harezm-Oğuz doğrultusunda gelişmiştir.

Uzunca bir dönem Harezm’de Kıpçak ve Oğuz boyları bir arada yaşamış, bölgede gelişen yazı diline kendi dil özelliklerini vermişlerdir. Harezm’de yazılmış eserlerin Karahanlı yazı dili geleneğine bağlı, Oğuz-Türkmen özelliklerini taşıyan bir dille yazılmış olduğu görülür.

Türklüğün en büyük boy teşkilatlarından olan Oğuzlar, Kıpçaklar ve Karluk boyları birbirinden kesin coğrafî, siyasî ve dilsel sınırlarla ayrılmamaları ve Avrasya coğrafyasında yüzyıllar boyunca süren hareketlilikleri nedeniyle, Türk yazı dili ve lehçeleri sürekli etkileşim içinde bulunmuşlardır. Özellikle Harezm sahası bu etkileşimin olduğu en önemli alanlardandır.[2]

Karamanlıcadan Çağatayca’ya bir geçiş devresi olarak dil tarihi açısından büyük önem taşıyan Harizm Türkçesiyle pek çok eser meydana getirilmiştir.

 HAREZM TÜRKÇES ESERLERİ

Harezmşahlar devrinde başkent Cürcân, bir bilim ve sanat merkeziydi. Şehirde on büyük vakıf kütüphane vardı. Hükümdar ve şehzadeler, iyi eğitim görmüş kişilerdi, âlim ve sanatçıları korurlardı. Ebü'l-Fazl Kirmânî, Ebu Mansur, Hüseyin Ersbendî, Ebu Muhammed Harekî gibi kadı, vâiz ve filozoflar, başkent Cürcân'da toplanmışlardı. Ayrıca, Fahr-i Harezm lakabını taşıyan Zemahşerî (1074-1144), Fahrüddîn-i Râzî, Şihâbeddin Hivâkî, Şemsüddin Muhammed el-Zabî gibi birçok tanınmış âlim ve şair, Harezm'de yaşadılar. Harezmşahlarda bilim ve din dili olarak, Arapça ön sırada yer alırdı. Dîvanlar, fermanlar Farsça yazılırdı. Yalnız, Ahmed Yesevî ve onun yolundan gidenler, eserlerini Türkçe yazdılar. Muhammed bin Keys adındaki yazarın Celaleddin Harezmşah'a sunduğu Tibyân-ı Lügati't-Türkî alâ Lisanü'l-Kanglı (Kanglı Dilinde Türk Dili Lügati) bu dönemde yazılan önemli eserlerden biridir.

Harezm sahasında yazılmış başlıca eserler ve haklarındaki bilgiler

 

Mukaddimetü’l-Edeb- ve  Zemahşeri 


Zemahşeri, Harezm sahasının en önemli edibidir. Zemahşeri, bütün mesaisini ilme verdiği ve bu gaye ile sık sık seyahat ettiği için evlenmedi. Yaşadığı dönemin önemli âlimleri arasında yer aldı. Dil ve tefsir alanında büyük otorite olarak kabul edilip, verdiği dersler büyük ilgi gördü. Bu alanda Harezm, Irak, Horasan, Hicaz gibi beldelerde, sahasında zamanın önemli âlimleri arasında yer aldı.[3] ( BKZ ZEMAHŞERİ MUKADDİMET'ÜL EDEP ADLI ESERİ VE GÖRÜŞLERİ )

 Asıl adı Mahmud'tur. Doğduğu şehirden dolayı "Zemahşerî", uzun süre Mekke'de yaşadığından ötürü de "Carullah" lakaplarıyla anılmıştır. Mutezile akidesine bağlı bir âlimdir. Özellikle Arap dili ve Edebiyatı ile belagat konusunda dahi bir hüviyete sahiptir.[4]


Edebe (edebiyata) giris anlamındadır. Arap dil bilgini Zemahserî tarafından 12. asrın ilk yarısında Arapçayı öğretmek üzere yazılmış bir sözlüktür. Arapça kelime ve ibarelerin altında, o kelimenin diğer dillerdeki (Harezm Türkçesi, Farsça, Moğolca, Çağatayca, Osmanlıca) karşılıkları yer almaktadır. Eserin birçok nüshası vardır. Bunlardan bilinen en eskileri Yozgat ve Berlin nüshalarıdır. İstinsah tarihi bilinmeyen ve İran’ın Suster kasabasında bir kütüphanede bulunan Suster nüshası da özellikle Türkçe kelime hazinesinin zenginliği bakımından önemlidir.

Eserin en eski nüshası olan Yozgat nüshasını bulup bilim dünyasına tanıtan isim Ahmet Ates’tir. Zeki Velidi Togan da eseri tanıtan önemli bir makale yazmıştır. Nuri Yüce ise eser üzerindeki en önemli çalışmayı yapmış ve eserin dil özelliklerini, tam metnini ve indeksini yayımlamıştır.

Belagat ilmindeki üstün kişiliği ve bu sahada yazdığı "Keşşaf Tefsiri" büyük beğeni toplayan ve kabul gören bir eserdir. Diğer bazı eserleri; Nükatü'l-Arab, El-Minhac, Rüusu'l-Mesail, El-Mufassal, El-Muhaccat, Esasü'l-Belağa, Etvakü'l-Zehab, Makamat... Şiirleri ise "Divan"ında toplanmıştır. Divan'ın bir yazma nüshası Süleymaniye Kütüphanesinde bulunmaktadır. [5]

 

Kısasu’l-Enbiya- Rabguzi


“Peygamber kıssaları” anlamındadır. Hz. Âdem’den itibaren tüm peygamberlerin kıssalarını ve hayat hikâyelerini ihtiva eder. Ayrıca, sahabelerin ve dört halifenin menkıbelerini anlatır. 1310’da Rabguzî tarafından Harezm Türkçesiyle yazılan ve mensur yapıdaki eser, Arapçadan Farsçaya yapılmış bir tercümenin Türkçeye uyarlamasıdır.[6] ( BKZ Kısasu'l Enbiya'nın İçeriği Özellikleri Nüshaları ve Rabgûzî )

Eserin pek çok nüshası vardır: Leningrad, İsveç, Paris, Bakü nüshaları bunlardan birkaçıdır; ama Londra nüshası, en çok islenen ve tanınan nüsha olması dolayısıyla diğerlerinden daha önemlidir. Danimarkalı Türkolog Kaare Grönbech 1948’de Londra nüshasının tıpkıbasımını neşretmiştir. Tatar asıllı Lehistanlı bir Türkolog ise “Rabguzî’nin Sentaksı” adlı bir doktora tezi hazırlamıştır. Eser hakkında en önemli çalışma ise Aysu Ata’ya aittir. İki cilt tutan bu çalışmada metin, tıpkıbasım ve dizin yer almaktadır.

Muînü’l-Mürîd- Şeyh Şeref
Mesnevi tarzında yazılmış dini-tasavvufî bir eserdir. Köprülü ve Eckmann’a göre İslâm adlı birisi tarafından 1300’lü yıllarda yazılmıştır. Mürid’in yardımcısı anlamına gelmektedir. Fazla hacimli değildir ve Türkistan Türkleri arasında yayılmıştır. Eserin tek yazması su an Bursa’dadır. _lmî nesri yapılmamıştır. Eseri ilk tanıtan Togan’dır. Türkiyat Mecmuasında yayımlanan “Harezm’de Yazılmış Türkçe Eserler” adlı makalesinde bilim dünyasına tanıtmıştır. ( GENİŞ BİLGİ İÇİN BKZ Şeyh Şeref Cevahirü'l Esrar Harezm Sahas-

Hüsrev ü Sîrîn- Kutb


Genceli Nizami tarafından Farsça olarak yazılmıştır.  ( BKZ Genceli Nizami Husrev-i Şirin ve Etkileri  ) Bu eserin Türkçeye tek çevirisi 1341-1342 yıllarında Kutb mahlaslı bir sair tarafından yapılmıştır. Mesnevi seklindedir. Bugüne kadar gelen tek nüshası vardır. İskenderiye’de 14. asırda istinsah edilmiştir. Zajaczkowski eserin tıpkıbasım, metin ve sözlüğünü; Necmettin Hacıeminoglu ise metnini ve tafsilatlı gramerini vermiştir. ( GENİŞ BİLGİ İÇİN BKZ Kutb Husrev ü Şirin Hakkında Bilgiler ve Kaynakçalar

 

Muhabbetnâme


Ask kitabı anlamındadır ve mesnevi tarzında yazılmıştır. Ayrı ayrı ask şiirlerinden oluşmaktadır. Nâme adı verilen 11 küçük bölümden meydana gelir. Aralarında gazeller de vardır. Konusu ask olan bu manzum eser, Harezmî mahlaslı bir sair tarafından 1353’te kaleme alınmıştır. Dört nüshası günümüze kadar gelmiştir. Bunlardan biri Uygur, diğerleri de Arap harfleriyle yazılmıştır. Tourkhan Gandjei, Serbak, Sertkaya gibi bilimciler eser üzerine çalışmalarda bulunmuşlardır.

Nehcü’l-Ferâdîs


“Cennete giden yol” anlamındadır ve Harezm Türkçesinin en önemli eseri durumundadır. Bunun nedeni harekeli olmasıdır. Hacimli ve mensur yapıda, kırk hadis türünde bir eserdir. Birinci bölüm Hz. Muhammet’in hayatı ve faziletleriyle ilgilidir. İkinci bölüm dört halife, Ehl-i beyt ve dört mezhep imamı hakkındadır. Üçüncü bölüm, Allah’a yakınlaştıracak amellerle ilgili olup son bölüm ise Allah’tan uzaklaştıracak amellerden bahseder. Dört bab ve kırk fasıldan oluşur. [7] ( GENİŞ BİLGİ İÇİN BKZ Mahmud B. Ali ve Nehcül-Feradis Harezm Sahası )

Türkçe adı “Usıtmahlarnı_ Açuk Yolı”dır. Yazarı Mahmud bin Ali’dir ve yazar 1358 yılından önce eserini yazmıstır. _ki nüshası vardır: Yeni Cami ve Yalta. Yalta, eksik bir nüshadır ve Togan’ın ilk tanıtımından sonra Eckmann 1956’da tıpkıbasımını nesreder. Hamza Zülfikar, Semih Tezcan’la birlikte eseri tıpkıbasımı ve transkripsiyonu ile yayımlarlar. Aysu Ata ise eserin dizinini hazırlamıştır.

Mirâcnâme

Hz. Muhammet’in miracını konu edinen mensur bir eserdir. Uygur harfleriyle yazılan tek nüshası 1436’da istinsah edilmiştir. _lmî nesri yapılmamıştır. Eser üzerinde Sertkaya bir çalışma yapmıştır.

Diger Eserler

• Cevâhirü’l-Esrar

Satır-Altı Kur’an Tercümesi
Hüsam Katip ve Cümcüme-name'si ( Harezm Kıpçak )
• Altın Ordu Yarlık ve Bitikleri
• Hilyetü’l-Lisân ve Hulbetü’l-Beyân

İLGİLİ LİNKLER

 Sa'di Şirazi Hayatı Bostan Gülistan ve Şiirimize Tesirler

Sadi Şirazi ve Bostan'dan Seçmeler

Hoca Mesud Süheyl ü Nevbahar ve Ferhengnâme-i Sa'di

Ferhengname i Sadi Hoca Mesut

Mahmut Şebusteri Elvan-ı Şirazi Gülşen-i Raz,

Seyfi Sarayi Gülistan Tercümesi ( Memluk Sahası)

Harezmi Muhabbetname Harezm Sahası

Şeyh Şeref, Cevahirü'l Esrar ( Harezm Sahası)

İrşadü'l-Mülük Ve's-Selatin Berke Fakih- Memluk Sahası

Codex Comanıcus Kuman Kıpçak Kitabı Sözlüğ

Et-Tuhfetü'z-Zekiyye fi' l-Lûgati't-Türkiyye ve Memluk Sahası Eserleri

Kitâbü'l _idrâk li-Lisâni' l Etrâk Ebu Hayyam

Mu'înü'l-Mürîd Hakkında Bilgiler ve Şeyh Şeref

Halili Firakname Alıntılarla Özeti

Kaşgarlı Mahmud Divan-ı Lügat-üt Türk Deyim Atasözü Şiir Örnekleri

Hakim Süleyman Ata Hayatı ve Bakırgan Kitabı

 


Kaynaklar:
 

·         Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara 1991, 

·         Osman Turan, Selçuklu Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, İstanbul  1969, 

·         M. Fuat Köprülü,Türk Edebiyatı Tarihi

·         İsa SARI / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Ders Notları / www.isa-sari.com / Sayfa: 2/23

·         https://gercektarihimiz.blogcu.com/harezmsahlar-harzemsahlar-devleti/4138639

·         Nuri Yüce; "Zemahşerî", MEBİA., 13. C., s. 514

·         https://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Enstitu&S

·         Rahmi Tekin, Moğol İstilası Ve İslam Aleminde Yaptığı Tahribat

·         https://tr.wikipedia.org/wiki/Harezmşahlar_Devleti

·         A. Melek Özyetgin, “Altın Orda Devlet Geleneğinde Uygur İzleri”,

KAYNAKÇA 

[1] .( https://gercektarihimiz.blogcu.com/harezmsahlar-harzemsahlar-devleti/4138639 

[2] A. Melek Özyetgin, “Altın Orda Devlet Geleneğinde Uygur İzleri”, Altın Orda ve Varisleri İkinci Uluslararası Konferansı (22-24 Nisan 2005

[3] Nuri Yüce; "Zemahşerî", MEBİA., 13. C., s. 514).

[4] https://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?Section=Enstitu )

[5] Nuri Yüce; "Zemahşerî", MEBİA., 13. C., s. 514).

[6] İsa SARI / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Ders Notları / www.isa-sari.com / Sayfa:

[7] İsa SARI / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Ders Notları / www.isa-sari.com / Sayfa: 2/23 )

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da