Mehmet Mahmut Yesari Hayatı ve Edebi yönü

30.01.2012
 
 
Mehmet Mahmut Yesari 
 

1895–1945); Mahmut Yesari, romancı ve piyes yazarı.

 

 

AİLESİ

 

Asıl adı Yesârîzâde Mahmut Esat Hayrullâh’tır. Yesarîzâdeler ailesinden gelen yazarın ataları aileye ismini veren meşhur hattat Yesârî Mehmed Es’ad Efendi’ye dayanır. Mahmut Yesari’nin dedesi ise Yesarîzâde Mustafa İzzet Efendi’nin oğlu Yesarîzâde Necib Ahmed Paşa olmaktadır.  Mahmut Yesari’nin dedesi olan Necib Ahmed Paşa, bestekârlığı ile isim yapmış bir musikişinas olmaktadır. (Özcan, Nuri (2006). "Yesarizâde Necib Ahmed Paşa”. İslam Ansiklopedisi. C. 32. İstanbul: TDV Yay. 488-489 ) Mahmut Yesari’nin babası ise Necip Ahmed Paşa’nın oğlu mülkiye kaymakamlığından emekli, Miralay Mehmet Fahrettin Yesari’dir. ( bkz ARAŞ. GÖR. MUSTAFA TEMİZSU, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/yesari-mahmut)

 

Mahmut Yesari’nin soyadı, büyük dedelerinden gelmektedir. On sekizinci yüzyılın son yarısında şöhret bulmuş hattatlarımızdan Mehmet Esat Efendi, sağ eli felçli olarak doğduğu ve  sol eliyle yazdığından[1] dolayı Yesari lakabıyla anılmış Ailesi de bu namı muhafaza etmiştir. Dedesi, Mehmet Esat Efendi Talik yazıda üstat olan bir şair olarak Padişah Üçüncü Mustafa’nın payitaht yıllarında sarayda görev almış meşhur bir hattattır.[2] Hattat Yesârî Mehmed Esad’ın torunu, Hattat Yesârîzâde Mustafa İzzet’in oğlu olan Mahmut Yesârî, [3]öykücü Arif Yesari’nin de babasıdır. Hattat Yesarizadeler Murat Belge’nin ‘İstanbul Gezi Rehberi’ kitabının 202. sayfasında (İletişim Yayınları, 2008) yazdığına göre,  Fatih Camii haziresinde gömülüdür.[4]

 

Mahmut Yesari’nin anne tarafı ise İzmir’in Ödemişli Ümmüoğulları ailesine dayanır. Yazarın anne adı ise Memduha Hanım’dır. ( Temizsu, Mustafa (2014). Mahmut Yesari: Hayatı, Sanatı, Eserleri. Yüksek Lisans Tezi. Muğla: Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi.)

 

HAYATI

 

Özellikle baba tarafından meşhur ve nispeten varlıklı bir aileye mensup olan Mahmut Yesari, 1895’te İstanbul’da veya Elazığ 'da doğmuştur. Doğum yeri konusunda kaynaklar hem fikir değildir. Doğum yeri kimi kaynaklarda Elazığ kimi kaynaklarda ise İstanbul gözükmektedir. Kaynaklardaki çelişkilere bakıldığı zaman İstanbullu olmaları münasebetiyle ve babasının görevi sebebiyle Elazığ’ da doğmuş olması muhtemel gözükmemektedir. Kuvvetli sebeplere dayanarak doğum yerinin İstanbul olduğunu kabul edebiliriz.

 

Mahmut Yesari, maddi durumu nispeten iyi köklü bir aileye, askerlik ve kaymakamlık yapmış bir babaya sahip olmasına rağmen sorunlu bir çocukluk dönemi yaşamıştır.  Mahmut Yesari, kafatasında doğuştan bir özür ile doğmuş,  psikolojik sorunlar da yaşamıştır. Buna rağmen zeki, edebiyata meraklı, ailesinden gelen birikimler nedeni ile yazı, hat, ve musikiye ilgi duyan bir çocuk olarak büyümüştür.  

 

Mahmut Yesari ilköğretimine Burhan-ı Terakkî Mekteb-i İbtidaisi’nde başlar. Bu okuldan sonra İstanbul Sultânîsi’ne yatılı olarak devam eder. İstanbul Sultânîsi’nde ve henüz on beş on altı yaşlarında iken Gıdık adlı mizah mecmuasına karikatürler göndermeye başlamıştır. Lisedeki yılları edebiyat ve sanatla uğraştığını yazar ve ressam olmak istediği somut bir şekilde ortaya çıkarmıştır.[5] Yesari’nin lise yıllarındaki esas hedefi resim eğitimi görmek ve bunun için de yurtdışına gitmektir. Bu yıllarda özellikle asker kökenli ressamlar yurtdışına devlet bursu ile gönderilmekte pek çok başarılı öğrenci özellikle Fransa’da resim eğitimi almaktadır. Mahmut Yesari de bu nedenle resim alanında eğitim görmek ve devlet bursu ile yurtdışına gitmeyi planlamaktadır. Böylece liseden sonra Sanayi-i Nefise Mektebi’ne gönderilir. Bu okuldaki eğitimini I. Dünya Savaşı yıllarında gönüllü olarak askere yazıldığı için yarıda bırakmıştır.  Resim öğrenimi için Avrupa'ya gideceği sırada I. Dünya Savaşı patlak verir.[6] Bunun üzerine Güzel Sanatlar Okuluna girerek eğitimini sürdürmek istemektedir. Fakat Birinci dünya savaşı patlayınca okulu bitiremeden askere alınmıştır. Askerlik yıllarında Anafartalar Cephesi’nde görev yapmış, şanslı bir şekilde yüz binlerce askerin öldüğü bu savaştan sağ dönmüştür.  

 

Savaştan döndükten sonra sanat hayatına karikatürlerle başlar.  1918–1919 yıllarında Diken ve Gıdık dergilerinde karikatürleri yeniden çıkmaya başlamıştır. 1920’lerde ise oyun yazarlığına yönelmiş yazın hayatına da ilgi göstermeye başlamıştır. Bu alandaki ilk ürünü olan Fidan Zehra adlı oyunu uyarlama bir eserdir. Oyunlarının çoğu Darülbedayi tarafından sahnelenmeye başlayınca tiyatro tenkitleri de yazmaya başlamıştır. Gazeteciliğe atıldığı bu yıllarda tiyatro etkinlikleri yapmakta, tiyatro oyunlarını eleştirmekte,  dergi de çıkarmaktadır. 1920- 1921 yıllarında yazılarının çıktığı Yarın adlı dergidir. Daha sonra Reşat Nuri ile birlikte bir dergidir ve 77 sayı çıkmıştır.[7]

 

Oyun yazarlığından sonra öykü ve roman yazarlığına yönelmeye başlar. [8] İlk öyküleri “Resimli Her şey”, “Yedigün” ve “Yarımay” gibi dergilerde yayımlanır. İlk romanları da gazetelerde tefrika edilmeye başlamıştır. Ahmet Nuri Sekizinci'nin  kurduğu Yeni Tiyatro Temsil Heyeti’nie dahil olur. Bu heyette REŞAT NURI, Hüseyin Suat, HALIT FAHRI  ve MEHMET RAUF  da vardır. Ancak bu topluluk, 1923'te maddi destek bulamadığı için dağılır. Bu yıllar arasında telif ve uyarlama oyunlar da yazmayı sürdürmektedir.İlk romanı 1925 yılında yazılmış olan Çoban Yıldızı adlı romanıdır. Bu roman ona geniş bir şöhret sağlar.  Çoban Yıldızı adlı romanını 1927’de yayımlanan Çulluk  adlı romanı izlemiştir. ( bkz Çulluk Romanı Hakkında ve Özeti Mahmut Yesari ) [9]  Bu roman onun en değerli ve en tanınmış romanı olacaktır. Bu tarihten sonra romancı olarak ünlenmeye başlamış ve ünü yaygınlaşmıştır. Pervin Abla adlı romanı ise 1927 yılında ve Çulluk adlı romanının yazıldığı yıl da basılmıştır.

 

Çulluk adlı romanı Türk edebiyatının işçi konulu ilk romanı olarak kabul edilen ve yazarın en önemli eseri olarak bilinen romanı olmuştur. Bu yıllarda öykü ve romanları  “Yarın”, “Her şey”, “Yedigün”, “Yarımay “ gibi dergilerde dizi halinde yayımlanmaktadır. Hikâyelerinin çoğu kitap olarak da basılmıştır.

 

Konularını yakın çevresinden, halkın günlük yaşamından alan öykü ve romanlarının yanı sıra günlük gazetelerde edebiyat ve tiyatro konulu kısa tanıtım ve eleştirileri de çıkmayı sürdürmektedir. Devrindeki neredeyse bütün dergi ve gazetelerde yazıları çıkan Yesari hayatını kalemi ile kazanmaya çalışan bir yazar olmuştur. Tiyatro uyarlamaları da yapmayı sürdüren yazarın yazdığı trajediler komediler de Darülbedayi tarafından temsil edilmektedir. Tiyatro türünde hayli eser veren Yesarı film senaryoları da yazmıştır.

 

Mahmut Yesari, hayatı boyunca üç evlilik yapmış kez ilk evliliğinden yazar Afif Yesari (1922-1989) dünyaya gelmiştir. Üçüncü evliliğini ise 1935 yılında, genç bir kadın yazar olan Cahit Uçuk’la yapmıştır.

İlk iki evliliği de çok uzun sürmeyen ve uzun yıllar bekâr kalan Mahmut Yesari en sonunda CAHİT UÇUK ( CAHİDE ÜÇOK ) ile evlenmiştir. Cahide Üçok ile Mahmut Yesari, Cumhuriyet gazetesinin idarehanesinde tanışır ve evlenirler. [10] Ancak Mahmut Yesari, Cahide Üçok’tan yirmi yaş daha büyüktür.  Cahide Üçok ile Mahmut Yesari  İstanbul’da Galatasaray’da oturmaktadır. Ancak bu esnalarda Cahide Üçok, Galatasaraylı Futbolcu Necdet ile tanışmış ve bu ikili arasında bir aşk ilişkisi başlamıştır. Üstelik Cahide Üçok son derece genç ve güzel bir bayandır. Mahmut Yesari ise zaten bir takım sorunları olan ve kafatasından doğuştan gelen bir özrü olan bir insandır. Bu yüzden bu evlilik çok fazla uzun süremez. Olayların ortaya çıkması sonrasında Cahide Üçok,  Mahmut Yesari ile boşanıp ailesinin yanına ve Antalya’ya dönmüştür. [11]

 

Düzenli bir hayat kuramayan hayatını da kalemi ile kazanmak zorunda kalan yazar genellikle bohem bir hayat yaşamış, orta yaşlarında ise vereme yakalanmıştır. Mahmut Yesari, 16 Ağustos 1945 gününe kadar “kalemiyle geçinebilme tasası çekerek”[12]16 Ağustos 1945 günü” Yakacık Sanatoryumu’nda veremden ölmüştü. Çamlıca’da Çatal Dağı’ndaki aile Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir.[13]

 

 Romanları dışında Yakacık Mektupları adıyla bir anılar-hikâyeler kitabı ve Sürtük adlı oyunu en bilinen eserleri olan Mahmut Yesari konularını gerçek haytan alan açık sade bir dille yazan öykülerinde olay önem veren bir yazar olarak anılarımızda kaldı.



EDEBİ YÖNÜ 


Hayatını kalemi ile kazanmak zorunda kalan Mahmut Yesari, yazı ve şiirlerinde Memduh Suad, Yesârîzade Mahmut Esat, M. Esat, Yesârîzade takma adlarını da kullanmıştır. Pek çok türde eser veren Mahmut Yesari sanat hayatına karikatürleri ve resimleri ile atılmış ancak daha ziyade romancı olarak tanınmıştır. Onun romancılığını gerçekçi- realist- romancılık içinde değerlendirmek gerekir. Oyun türünde ise daha ziyade adapte eserleri ile dikkati çeler. Yazılarının pek çoğunu hayatını kazanmak için yazmasına rağmen dili, anlatımı ve edebi zevki ile kayda değer bir romancı ve yazardır.

 

Mahmut Yesari,  birçok alanda eserler vermiş bir yazardır. Onun çalışkanlığı ve kişiliği hakkında Ömer Rıza (Doğrul), şunları anlatmaktadır. "Nice nice geceleri karşı karşıya sabahladık, fakat iş masası etrafında! Yesarî çalışmaya başladı mı, mutlaka sabahlar! Sabahtan akşama kadar çalışmamasının sebebi, günün gürültüsüdür. Fakat gecenin sessizliği ve huzuru kafasını ve kalemini işletir ve Yesarî bütün gece yorulmadan, yorulursa dinlenmeden yazı yazar!"Yesarî'nin en çok muvaffak olan romancılarımızdan, dilimizi zenginleştiren ve edebiyatımızı kuvvetlendiren muharrirlerden olduğunu, eserleri ispat eder. Bu eserlerin samimi bir rağbet gördüğünü, karileri (okurları) tarafından ne kadar iyi takdir edildiğini ve sevildiğini yakından gördüm. Kendim de bu karilerin sınıfında bulunmakla bahtiyarlık duyarım."  


Birçok türde eserler vermiş ama özellikle Çulluk adlı romanı sayesinde romancı olarak daha çok tanınmıştır. Çulluk, Mahmut Yesarî'nin en önemli romanı kabul edilmektedir. Çulluk, İstanbul'da Cibali Tütün Fabrikası'nda, daha sonra da Anadolu'da bir köyde geçen olaylara dayalı olarak fabrika işçilerini çalışma biçimlerini fabrikayı, işçilerin yaşam koşullarını, insan ve iş ilişkilerini gerçekçi çizgilerle sergilemiştir. Roman bu yönüyle Orhan Kemal'den çok daha önce  işçi sorunlarını dile getiren bir roman yazmış, Sadri Ertem ‘in yazdığı Çıkrıklar Durunca [14]adlı roman ile birlikte Türk Edebiyatının ilk sosyal gerçekçi romanı olarak anılmıştır.  Çulluk ve Çıkrıklar Durunca adlı romanlar edebiyatımızda toplumsal gerçekçilik akımını başlatan romanlar olarak kabul edilir.

 

 Çoban Yıldızı adlı romanı ile ün kazanmıştır.  1925.  Pervin Abla adlı romanı da önemli eserlerindedir. Bu romanında 1927. İstanbul'un yarı kentli yarı köylü insanları ile bohem çevrelerinde yaşanan olayları anlatmıştır.  Su Sinekleri adlı romanında 1930'lu yıllarda, sinema delisi kızların öykülerini dile getirmiş[15] ve başarılı ruhsal çözümlemeler yapmıştır.

 

Mahmut Yesarî toplumdaki yaklaşımı roman ve hikâyelerine aktarmış, çağına ait olayları gözlemci bir yaklaşımla eserlerine yansıtmıştır. Roman ve hikâyelerinde hayattan alınmış sahneler çoktur. Romanları hikâye ve tiyatrolarına göre daha romantiktir. [16]

Yazar Selim İleri  Mahmut Yesari'nin romancılığı hakkında şöyle bir değerlendirmede bulunur. " Mahmut Yesarî'nin romancılık anlayışı Hüseyin Rahmi'den uzak izdüşümlerle, Reşat Nuri yatkınlığı ve Aka Gündüz kardeşliğiyle, okura roman sanatını âdeta bir an önce sevdirmek arzusunda odaklandırılabilir. O yıllarda böylesi romancılara 'halk romancısı' denmiş. Romanın, roman okumanın toplum hayatına, ferdin hayatına anlam katacağına gerçekten güvenilmiş. Sevda İhtikârı (1934) çalışma hayatına atılmış genç kızlarla delikanlıların yeni toplumda birbirlerini tanıma fırsatına eğilir. Sağanak Altında (1943) kadın-erkek ilişkisinin problemli yönlerini tahlil ederek, roman okuruna kişisel sorunları için yanıtlar getirir. Dağ Rüzgârları (1939) onmaz acılardan sonra yaşama sevincine yeniden çağrıdır.Sevgi, merhamet dolu, okur yetiştirmeye özlemli bu romancılığı Nihat Sami Banarlı şöyle yorumluyor:"Umumiyetle aşk maceraları, kadın-erkek yakınlaşmaları etrafında yazılan bu romanlarda hissî ve romantik sahnelerden ziyade, renk değiştirmekte olan bir cemiyetin hayatını karikatürize eden, meraklı ve realist özellikler vardır."[17]


Cevdet Kudret yazarın  Çulluk adlı romanı için şöyle bir değerlendirmede bulunmuştur.  "İstanbul'un bir tütün fabrikasında  ve adı verilmeyen bir Anadolu köyünde ve o devirde hemen hemen hiç değinilmeyen fabrika ve pek az değişen köy çevrelerini ele alması bakımından dikkate değer." 

Gazetelerde, piyeslere ve temsillere ait tenkitleri çıkmış, birçok fıkraları yayınlanmıştır.  Tiyatro alanındaki eserleri daha ziyade adapte eserlerdir. Telif oyunları ile de çok dikkat çekememiştir. Anlaşılan bir dili ve usta bir anlatımı vardır. Hayatının sonuna kadar çeşitli dergi ve gazetelerde yazı hayatını sürdürmüştür



Eserlerinden bazıları 

  • Çoban Yıldızı (1925), 
  • Çulluk(1927),
  • Pervin Abla (1927),
  • Ak Saçlı Genç Kız (1928),
  • Su Sinekleri (1932),
  • Ölünün Gözleri (1933),
  • Tipi Dindi! (1933),
  • Dağ Rüzgarları (1939),
  • Gece Yürüyüşü (1944),
  • Yakacık Mektupları (1938),
  • Bay-Bayan,
  • Telli Turna.
  • Bağrı yanık Ömer
  • Nasıl Mason Oldum?
  • Sürtük (Tiyatro )
  • Geceleyin Sokaklar.
  • Bahçemde Bir Gül Açtı (roman, 1932),
  • Kırlangıçlar (roman, 1930),
  • Su Sinekleri (roman ) 
  • Tipi Dindi (roman, 1933),
  • Yakut Yüzük (roman, 1937),
  •  

ROMANCILAR İLE İLGİLİ BAŞLIKLAR VE LİNKLERİ


KAYNAKÇA 

 
Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar