Mihri Hatun Hayatı Şairliği Türk Sappho'su

28.03.2012




MİHRÎ  HATUN

 

( D. 1460 veya- 1461, Ö. 1506 veya 1512 den sonra) 

Osmanlı divan edebiyatının kadın şairlerinden olan Mihrî Hatun, 1460'da şehzadeler sancağı Amasya'da dünyaya gelmişti. Babası “Belayî “mahlası ile şiirler de yazmış olan kadı Hasan Amasyevî, dedesi ise Halvetî şeyhlerinden Şücaeddin Pir İlyâstır.

Hayatı hakkında verilebilecek özet bilgiler şu şekildedir: 1460 ya da 1461'de Amasya'da doğdu ve 1506'da yine Amasya'da öldü. Doğum tarihinde de olduğu gibi ölüm tarihi de çok kesin değildir. Pek çok kaynağa göre ölüm tarihi 1506 olarak gösterilse de 1512 tarihine kadar da yaşamış olabileceğine dair işaretler bulunmaktadır.  Bir çok kaynak asıl adının Mihrünnisa ya da Fahrünnisa olduğu şeklinde bilgiler vermektedir.. "Mihrî" mahlasını kendisi de bir şair olan babası Mehmet Çelebi bin Yahya'dan (Belâyî) aldı. Hiç evlenmedi. Sultan 2. Bayezid ve oğlu Şehzade Ahmed'in Amasya Valiliği sırasında kentte toplanan bilgin ve sanatkârların meclislerine katıldı. Mihrî Hatun, Zeynep Hatunla birlikte adı bilinen ilk Türk kadın şairlerinden. Güzelliğiyle bölgede ün salan Mihri Hatun, sade bir dille yazdığı kaside ve gazelleriyle tanınır. Diğer divan şairi kadınlardan aşkı çekinmeden kullanmasıyla ayrılır. Şairi Necati Bey’i kendisine örnek aldığı, şiirlerini Necati Bey 'e gönderip fikrini öğrenmeye çalıştığı belirtilir. Söylentilere göre Necati Bey ile aralarında duygusal yakınlaşma vardı. Ayrıca şiirlerinde, Müyyedzâde Abdurrahman Çelebi ve Sinan Paşazâde İskender Çelebi'ye duyduğu aşka dair ipuçlarına da rastlanır. Mihri Hanım Divanı 1967'de Moskova'da basılmıştır. [1]

Kadı ve Şeyh ailesinden gelen Mihri Hatun ailesinin maddi zenginliği ve eğitim bakımından yüksek düzeyi sayesinde çok iyi bir eğitim almış ve konak terbiyesi içinde büyümüştü. Kadı ve şair olan  babasından Arapça ve Farsça öğrenmiş divan şiirinin kaide, kural ve diğer özelliklerini öğrenmiş, Mihri mahlasını da babası Kadı Hasan Amasyevi'den almıştır. Kültür düzeyi yüksek bir ailede yetişen Mihri Hatun yaşadığı dönemde saygı duyulan edilen bir şair olmayı başarmıştır. Yaşadığı şehre ilgi duyan Mihri Hatun, bu ilgisini manzum veya mensur eserler oluşturarak ifade etmeye çalışmış, Lâdik hakkında mütekerrir bir murabba da yazmıştır.  [2]

Dönemin bütün ilimleri ile yakından veya uzaktan bir şekilde ilgili olan Mihrî’nin eğitimi hakkında Evliya Çelebi Hyetmiş cild kitâb-ı muteberi hıfzedüp cümle ulemayı mübahase-i ulüm ve fünunda aciz bırakmış.” (yetmiş cilt önemli kitabı okuyup bütün bilginleri bilim ve fende aciz bırakmıştır) diyerek iltifat etmiştir. [3]

Mihrî Hatun aldığı eğitim ve söylediği şiirler kadar güzelliği ile de dikkatleri çekmiş bir kadındı. Güzelliği ve aldığı eğitim sayesinde önemli şairlerin  ve devlet adamlarını saraylarına ve meclislerine girerek onların sohbetine katılmayı başaran ve bir kadın olduğu halde bunlardan çekinmeyen Mihri Hatun'un şehzade meclislerine de girdiğini biliyoruz. Nitekim o sıralarda  Amasya'da Sancak Beyi olan II. Bayezid'ın sarayına girip çıktığı onun meclislerinde bulunduğu, sohbetlere katıldığı belli olmaktadır. "Güzel olduğu kadar cüretkâr bir kadın da olan Mihrî Hatun, erkek meclislerine çekinmeden girerek gerek şiir gerekse diğer bilimlerle ilgili erkeklerle boy ölçüştürmekten kaçınmamıştı. Onu bu girişken tavırları bir yandan erkekleri etrafında deli divane ederken bir yandan da kızgın bir kalabalığı biriktiriyordu." [4]

Hayatı boyunca hiç evlenmeyen Mihrî Hatun şiirlerinde aşk yaşadığı erkeklerin ismini telaffuz etmekten çekinmemiş, devrinin bazı şairleri ile şiirler vasıtasıyla yazışmalarda bulunmuştur.  Şiirlerindeki cesaretli ve şuh edalar yüzünden iffetiyle ilgili müstehcen karalamalara da maruz kalmıştır. Buna rağmen iffeti ile ilgili iddiaların, erkelere karşı rahat tavırlar içine girmiş olmasından, dobra dobra davranışlarından sevdiği erkekler veya kadınlara olan duygularını cesaretle ortaya koymasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.  "Bu iddiaların hemen hepsi yüz vermediği erkeklerin attığı çamurlardan ibaret olsa da  Mihri Hatun'un aşk hayatının gerçekten de çok renkli olduğu söylenebilir".[5]

Hem erkeklere hem de kadınlara ilgi duyan Mihri Hatun, Türk Sappho'su olarak adlandırılmıştır. [6]Onun divanını Moskova'da bularak yayımlayan Rus Asıllı Türkolog  Elena Maştakova'dır. [7]  Elena Muştakova, Mihri Hatun'un divanını tenkitli olarak hazırlayıp bastırdıktan sonra ünlü tarihçi ve Türkolog Hammer,  Mihri Hatun'un adını Türk Sappho'su olarak ilan eder. [8] Bu benzetmenin nedeni  Yunan mitolojisinde Afrodit  'e duyduğu aşk nedeniyle lezbiyen olan Sappho'ya ithafendir. Joseph von Hammer'in bu ithafına istinaden  Sennur Sezer'in Türk Sappho'su Mihri Hatun adlı bir kitap yayımlamıştır. [9]

Mihri Hatun, pek çok şiirinde adını açıklamadığı bir kadına olan aşkını dile getirmiştir.  Edebiyat tarihçileri bu kadının aynı dönemin kadın şairlerinden Zeynep Hatun olduğunu iddia etmektedir. Bu Zeynep Hatun,  çocukluğundan beri  Fatih Sultan Mehme 'e aşık olan en sonunda Fatih'in huzurunda bir şiirle aşkını ilan ettiği halde Fatih'ten karşılık bulamayan [10]Zeynep Hatundan başkası değildir.

Mihri Hatun yaşadığı devrin bariyerlerini aşma cesaretini gösteren dobra dobra kadın şairdir. Erkeklere ve kadınlara olan duygularını açıkça dile getirmiş, ilgi duyduğu kimselerin isimlerini şiirlerinde zikr etmekten çekinmemiştir. Onun şiirlerine bakarak kimlerle gönül ilişkisi içinde olduğunu anlayabilmek mümkündür. Nitekim Hatemi mahlasıyla şiirler yazan Müyyedzâde Abdurrahman Çelebi, Sinan Paşazâde İskender Çelebi'ye ve ünlü divan şairi Necati Bey'e duyduğu ilgiyi belli eden ve ismen de zikreden şiirler yazmıştır. [11]

Hatemî mahlasıyla şiirler yazan Müeyyedzâde Abdurrahman Çelebi’yle bir gönül ilişkisi yaşadığını şu beyti ile belirtmiştir. [12]

Sen yalandan Hatemî âşık geçerdün Mihrî’ye 
Sümme ve lillah seni Mihrî yeğ sever oğlandan

Latifî'nin tezkiresinden Sinan Paşa'nın oğlu İskerder'le olan gönül ilişkisini, Mihrî Hatun'u iğnelemeye çalıştığı şu beyiti ile öğreniyoruz.

İrdi çün ab-ı hayata Mihrî ölmez haşre dek 
Gördü çün zulmet şebinde ol ayan İskender’i

Bu beyite cevaben Mihrî Hatun ise şunları yazacaktır. [13]

Nice İskenderi la’lim zülâli 
Suya iletti vü susuz getirdi

Birçok erkeğin hayran olduğu şaireye, Yaşlı Paşa Çelebi’nin de evlenme teklif ettiği ancak Mihri Hatrun tarafından reddedildiği, bu durum üzerine şair Zati ’nin küfre varan ifadelerle bir kıt’a söylediği de Aşık Paşa  tarafından belirtilmiştir.

Güzelliğiyle bölgede ün salan Mihrî Hatun, sade bir dille yazdığı kaside ve gazelleriyle tanınır. Mihri Hatun, diğer divan şairi kadınlardan aşkını ve duygularını şiirlerinde çekinmeden  ifade etmesi yönünden ap ayrı bir yerde durmaktadır. [14] Mihrî Hatun'un, devrinin önemli şairi Necatî' nin şiirlerinin etkisinde kalmış olduğunu, ona hayranlık duyduğunu, hatta onunla yazıştığını bile söylememiz mümkündür. Mihri Hatun, Necati’nin hemen her şirini okumuş, onlara nazireler yazmış, hatta Necati’ye duyduğu ilgiyi gizlemeden anlatmıştır. 


Mihrî'de Necatî'ye:

Beni azade iken aşka giriftar itdün
Göreyim sen de benim gibi giriftar olasun

Şimdi bir haldeyüz kim, ilenen düşmanına
Der ki, mihri gibi sen dahi siyeh-kar olasun


Necatî'den Mihrî'ye:

Ey benüm şi’rime nazire diyen
Çıkma rah-ı edepten eyle hazer

Dime kim işte vezn ü kafiyede
Şiirüm oldu necati’ye hem-sar

Harfi üç olmağ ile ikisünün
Bir midür filhakika ayb u hüner

1506 veya 1512'den sonra öldüğü sanılan ve mezarı Amasya'da dedesi Pir İlyas'ın yanında bulunan Mihrî Hatun için arkasından edebiyat dünyası nerdeyse vicdani bir rahatsızlıkla onu aklamak istercesine şunları söylemiştir.  [15]

Gelibolulu Ali  ,"Zen-i dehr firîbine aldanmayup dünyaya merdânelikle geldi gitdi." (Zamanın geçiciliğine aldanmayıp dünyaya mertçe gelip gitti.)

Kınalızâde Hasan Çelebi: "Gerçi Mihrî, yaşadığı dönemde, zarifler ve şairlerle sohbette, dostlukta sevgi ve şefkat üzre olurmuş, lakin mühürlü kesesinin güneşine yabancı eli ermemiş ve namus ve iffet perdesine harak eli değmemiştir."

Latîfî: "Sevgilileri sevenler, heva ve hevesle el ele iken namus ve iffet eteğinin suçlamasından korkmayan, denizin derinliği inciliğine gelemeyecek derecede temiz olan; vuslat haremini yabancıdan, o gizli hazineyi karayılandan sakınup ne nîsân damlalarından gümüş sedefini kaldırmış ne de bir araya gelme şebneminden renkli goncasını su ile doyurmuş ve bi’l-cümle ne kimse iki yarım narından dad almış ne de kimse onun gümüş havuzuna balık salmıştır."  [16]

Mihrî Hanım Divanı ilk defa Rus asıllı Türkolog Elena Muştakova tarafından bulunmuş ve 1967'de Moskova'da basılmıştır. Mihri Hanım Divanı 2007'de baskıya girmiş olur.[17][18]

GAZEL

Ben umardım ki seni yâr-ı vefâ-dâr olasın
Ne bileydim ki seni böyle cefâ-kâr olasın

Hele sen kaaide-î cevrde eksik komadın
Dostluk hakkı ise ancağ ola var olasın

Reh-i âşkında neler çektüğüm ey dost benim
Bilesin bir gün ola aşka giriftâr olasın

Sözüme uymadın ey asılası dil dilerim
Ser-i zülfüne anın âhiri ber-dâr olasın

Sen ki cân gül-şeninin bi gül-i nev-restesisin
Ne revâdır bu ki her hâr ü hasa yâr olasın

Beni âzâde iken aşka giriftâr itdin
Göreyim sen de benim gibi giriftâr olasın

Bed-duâ etmezem ammâ ki Huda’dan dilerim
Bir senin gibi cefâ-kâra hevâ-dâr olasın

Şimdi bir hâldeyüz kim ilenen düşmanına
Der ki Mihrî gibi sen dahi siyeh-kâr olasın[19]


LADİK HAKKINDA YAZDIĞI MÜTEKERRİR MURABBA'DAN BİR BÖLÜM ( 2) 

Kulaktan olmışıduk gerçi âşık    
Bi-hamdillâh ki hoş gösterdi Hâlık 
Ne söz söylendise hakkında sâdık 
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik  
 
[Gerçi kulaktan âşık olmuştuk. Şükür ki Yaratan bize hoş gösterdi. Hakkında ne söz söylenmiş
ise doğrudur. Ne hoş yaylak imiş bu Lâdik şehri] 

Yeşil dîbâyı giymişler çemenler   
Yakarlar sîm kandîl yâsemenler 
Her etrâfı gül ü serv ü semenler 
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik 

[Çimenler yeşil elbiseyi giymişler. Yaseminler gümüş kandil yakarlar. Her tarafı gül, servi ve yaseminler (kaplamış). Ne hoş yaylak imiş bu Lâdik şehri.]

Kenârı sâfi cûy-ı ergavanlar    
Akar her yañada âb-ı revânlar 
Dimâğa bû bağışlar câna cânlar 
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik 

[Kenarı sadece erguvan (renkli) nehirler, her tarafında akarsular akar, dimağa koku, cana can bağışlar. Ne hoş yaylak imiş bu Lâdik şehri] 
 
Hevâsı mu’tedildür suyı Kevser   
Dırahtı nârvenle serv ü ‘ar’ar 
Otı reyhân ü sünbül hâki ‘anber 
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik 

[Havası mutedil, suyu Kevser’dir. Ağacı karaağaç ile servi ve dikenli ardıçtır. Otu reyhan ve sümbül, toprağı amberdir. Ne hoş yaylak imiş bu Lâdik şehri] 
 
Biter deryâsı içre nîlûferler    
Rûh-ı zerdi virür ‘aşkdan haberler 
Gülistânlar teferrücgâh yerler 
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik 

[Deryası içinde nilüferler yetişir, sarı yüzü aşktan haberler verir, gül bahçeleri gezinti ve eğlence yerleridir. Ne hoş yaylak imiş bu Lâdik şehri] 
...........
Du’âlar eyle Mihrî şehr-i yâre    
K’anuñ lutfından irdüñ bu diyâre 
Ki gördüñ gizlü genci âşikâre 
Ne hoş yaylak imiş bu şehr-i Lâdik [20]

[Ey Mihrî bu şehrin sevgilisine dualar et. Çünkü onun lütfu ile bu diyara geldin, gizli olan 
hazineyi açıkça gördün. Ne hoş yaylak imiş bu Lâdik şehri]  

 

Mihri Hatun Şiirleri

·         Ben umardım ki seni yâr-ı vefâ-dâr olasın

·         Habdan açtım gözüm nagah kaldırdım seri

·         LADİK HAKKINDAKİ MÜTEKERRİR MURABBA'SINDAN

·         Didi canan terk kıl yolumda can didüm be-çeşm

·         Necati' ye Nazire Eyledi yâr beni derd ile âvâre meded

·         N'eyleyim bicare gonlum bir dem olmaz yarsiz

·         Hem kadeh hem bâde hem bir şûh sâkîdir gönül

·         Tebârekallah eger dilber ise ancak ola

·         Ol saçı sünbül yüzi bedr aya sıhhat yaraşur

·         Sarrâfi de benden beter âvâre olupdur

·         Dest-gîr ol bu ben üftâdeye ey kân-ı kerem

·         Hudâ yaratdı m'ola bî-sitâre bencileyin

·         Devlet atına süvâr olmış iki sîmîn-beden

·         Dergehinde ol şehüñ ma˘lûm olaydum kâşkî

·         Âteş-i gamda kebâb oldı ciger döne döne

·         Bu yâr-ı cefâ-kârum mahbûb idi vaktinde

·         Bu gice bir kasr-ı ˘âlî içre bir şeh-bâz ile

·         Gam-gîn dilümde zâr ile efgân dükenmedi

 

KAYNAKÇA

[1] Prof. Dr.NAZAN BEKİROĞLU,Kadın Divan Şairleri,edebiyadvesanatakademisi.com

[2] Yrd. Doç. Dr. Selami TURAN, MİHRÎ HATUN DİVANI’NDA ŞEHİR METHİYESİNE BİR ÖRNEK: LÂDİK, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Volume 3 / 10   Winter 2010

[3] Gülşen Kaya, Mihri Hatun'un Divan Tahlili, FAÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, TDE Anabilim Dalı, Elazığ 2010.

[4] YasinTekin, .hafif.org/yazi/mihr-hatun-divanda-bir-afet, son erişim11-10-2012

[5] YasinTekin, .hafif.org/yazi/mihr-hatun-divanda-bir-afet, son erişim11-10-2012

[6] Gülşen Kaya, Mihri Hatun'un Divan Tahlili, FAÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, TDE Anabilim Dalı, Elazığ 2010.

[7] https://tr.wikipedia.org/wiki/Mihr%C3%AE_Hatun

[8] Aydın Kuloğlu, Osmanlı'nın İlk Kadın Şairi: Zeynep Hatun, http:/karakelam.com/blog/osmanli-doneminde-ilk-kadin-sair

[9] Aydın Kuloğlu, Osmanlı'nın İlk Kadın Şairi: Zeynep Hatun, http:/karakelam.com/blog/osmanli-doneminde-ilk-kadin-sair

[10]  YasinTekin, .hafif.org/yazi/mihr-hatun-divanda-bir-afet, son erişim11-10-2012

[11] wikipedia.org/wiki/Mihr%C3%AE_Hatun

[12] YasinTekin, .hafif.org/yazi/mihr-hatun-divanda-bir-afet, son erişim11-10-2012

[13] YasinTekin, .hafif.org/yazi/mihr-hatun-divanda-bir-afet, son erişim11-10-2012

[14] Aydın Kuloğlu, Osmanlı'nın İlk Kadın Şairi: Zeynep Hatun, http:/karakelam.com/blog/osmanli-doneminde-ilk-kadin-sair

[15] (  YasinTekin, agy) 

[16] (YasinTekin, agy.)

[17]  Meryem Şahin, Kadın Şairlerimizden Mihri Hatun, antoloji.com

[18] Mihri Divanı, Mehmet Aslan, Amasya Valiliği Kültür Yayınları, 2007

[19]  Meryem Şahin, Kadın Şairlerimizden Mihri Hatun, antoloji.com

[20] https://www.sosyalarastirmalar.com/cilt3/sayi10pdf/turan_selami.pdf

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar