Pir Sultan Abdal Hayatı Edebi Kişiliği

22.09.2013

Pir Sultan Abdal Hayatı Edebi Kişiliği

 


ÖNEMİ 

Pir Sultan Abdal (16. yüzyıl), yaşadığı dönemde düşünce ve şiirleriyle hem Anadolu halkını etkilemiş, hem de bu halkın bir kesi­minin sözcüsü olmuştur. Pir Sultan Abdal, Şah İsmail Hata (Şah İsmail ya da I. İsmail) ile birlik­te Alevi- Bektaşi , Tekke ve Zümre Edebiyatının ilk ve en önemli ozanlarındandır. Pir Sultan Abdal  , VİRANİ BAB , Seyyit İmameddin Nesimi , Şah İsmail HataFuzuli  ,Aşık Yemini Derviş Muhammet ve Kul Himmet ile birlikte  Alevi ve Bektaşiler arasında hak aşığı sayılan ölümünden sonra sır olduğu kabul edilen  yedi  ulu ozandan biridir. Abdal olarak anılmasının sebebi de budur. Pir Sultan Aleviler ve Bektaşiler arasında kırklara karışmış olarak kabul edilir.  ( bkz Kırklar Kırklara Karışmak Nedir Kutb Üçler Yediler

16.Yy. da Osmanlı-Safevi, Şii ve Sünni Türklerin mezhep çatışmalarında, Şii ozanı ve Şah yanlısı bir tutum sergilemiş, Osmanlıları Türkmen düşmanı gören Şii Türkmenlerinin sözcüsü haline gelmiştir. Siyasi yönden Şah İsmail yanlısı, mezhep açısından da Şii taraftarı olması, diğer yandan da Osmanlıya karşı duran Celali İsyanlarının şiir dili olması ile efsanevi bir kimliğe de bürünmüştür. Osmanlı'ya karşı duran yürekli bir Türk köylüsü olması münasebeti ile Şiiler arasında Abdallık mertebesine kadar yükseltilmiş, adı MENKIBElerede karışarak bugüne ulaşmıştır.

Aleviler'in kutsal kabul ettiği  yedi büyük şair- yedi ulu uzandan biridi Alevi Bektaşi geleneğinin yedi kutsal ozanlarından diğerleri ise:  Seyyit Nesim , Şah İsmail Hatai , Pir Sultan’ın müridi  Tokatlı Kul Himmet Dede , Faziletname sahibi ve Kalenderi Otman Baba postunda oturan Akyazılı Yemini 16.yy ilk yarısında Necef’te vefat eden Virani ve Kazak Abda’dır. [1]

Pir Sultan Abdal'ın diğer bir yönü, yaşadığı muhiti bir Âşıklık merkezi haline getirmesidir. Hayatını geçirmiş olduğu Sivas, Yıldızeli ilçesi Banaz köyünün de dâhil olduğu muhit günümüzde Emlek Yöresi olarak adlandırılır. Emlek Yöresi,  Aşık Veyse de dahil olmak üzere,  Şarkışlalı Aşık Veli , Aşık Agahi  Kul Sabri, Şarkışlalı Talibi ÇoşkunAli İzzet Özka , Serdari, Aşık Hüseyin, İzzeti,  Şarkışlalı Aşık Devranİ, ve adı yeterince duyulmamış yüzlerce ozanı yetiştiren en önemli aşıklık ocaklarımızdan biridir. 

HAYATI

Pir Sultan Abdal'ın yaşamına ilişkin bilgiler kendi şiirlerine, halk arasında dolaşan menkıbeler, yaşamı etrafında oluşmuş efsane ve rivayetlerle, bir kısmı cönklerden ve bir kısmı da halkın sözlü olarak aktardığı deyişler ve öbür Halk Ozanlarının yazdıkla­rına dayanmaktadır. Pir Sultan Abdal’ın yaşamı ve deyişleri ile ilgili olarak, ortaya konulan bilgilerde tam bir kesinlikten söz etmek mümkün değildir. [2]

Buna rağmen en kesin olabilecek bilgiler şunlardır. Asıl adı Haydar'dır.  Hayatı Sivas’ın Yıldızeli ilçesinin Çırçır bucağına bağlı Banaz köyünde geçmiştir.  “Banaz'da bugün de Pir Sultan'ın olduğu söylenen bir ev, önünde şairin yaşadığı dönemden kaldığına inanılan bir söğüt ağacı, ağacın altında, asasının ucuna takıp Horasan'dan getirildiğine inanılan bir değirmen taşı vardır.” [3] Ölümü ise, 1547-1551 ya da 1587-1590 yılları gibi farklı tarihler arasındaki bir zamanda olmuştur. [4]

 Sivas'ın Yıldız­eli ilçesine bağlı Çırçır bucağının Banaz köyünde doğan Pir Sultan Abdal'ın doğum ve ölüm tarihle­ri bilinmemektedir. Ailesinin Horasan'dan İran  Azerbaycan’ın  Hoy kasabasına, ora­dan da Anadolu'ya geçen bir Türkmen soyun­dan olduğu en yaygın görüştür. Yaşadığı muhitin cografik adı Bozok Platosudur ve yöredeki  köylerin birçoğu  halen de  değişik Türk boylarının adlarını  taşıdığı için bu bilgi kuvvetle muhtemel bir doğruluk taşımaktadır. Yöreye yakın bazı köylerin adı Yavı, Çepni, Bayat, Ulaş, ilbeyi, Bozkurt gibi adlardadır.

Lakin gerçek hayatı menkıbeler, rivayetler ve halkın muhayyilesindeki özelliklerle bir birine karışmıştır. Üstelik hayali Pir Sultan ile Gerçek Pir Sultan’dan başka en az beş tane daha Pir Sultan Abdal’ın varlığı pek çok şeyi bir birine karıştırmıştır. “ Gerçekte var olan Pir Sultan Abdal’(lar)la halkın kolektif bilincinin oluşturduğu Pir Sultan’ın bütünleşmesi söz konusudur. Asıl önemli olan ise kolektif bilincin yarattığı dinî kimliğin ve sanatçı kişiliğin tespit edilmesidir” [5]Bu yazımızın konusu Şah’a bağlı olan Osmanlı'ya karşı duran Banazlı Pir Sultan' ın hayatı ile ilgili çıkan sonuçlar şu şekildedir. 

Atala­rının Yemen'den Sivas'a geldiğini öne sürenler olsa da yöredeki diğer Türkler ve Türkmenler gibi Horasandan gelerek buraya yerleşen bir Türkmen ailesinin soyundan gelen  Pir Sultan Abdal'ın nasıl bir eğitim gördüğü tespit dahi edilemez. Ancak " Alevi gele­nekleri ve tarikat yaşamı içinde yetişip olgun­laştığını" veya muhtemelen Horasan'dan gelen Bâtıni veya Babai tesirler içinde yetiştiği düşünülebilir. Yaşadığı muhit ve kültür ortamına göre çocukluğunun çobanlık ve çiftçilikle geçtiği çıkarımında bulunmak makul bir tespit olacaktır. Hatta belli bir tahsil gördüğü okuma yazma bildiğine dair kendi şiirlerinde birçok emare bulunur. Şu halde çocukluk çağlarında en azından bir tekke eğitimi aldığını söylemek mümkün olur. Bu eğitim sayesinde halifeler tarihini, peygamber menkıbelerini, evliya menkıbelerini, tarikat kurallarını,   Yunus Emre  'yi, Şah İsmail Hatai  'yi bildiği şiirlerinden çıkartılabilecek neticeler olmaktadır.

Halk arasındaki söylentilere göre : “ Pir Sultan'ın üç oğlu, bir kızı olmuştur. Oğullarından Seyyit Ali, Banaz köyünün üst yanındaki çam korusunda, Pîr Muhammed, Tokat'in Daduk Köyünde, Er Gaib de Dersim'de gömülü olduğu ifade edilmektedir.” [6] Sanem adlı kızının Pir Sultan’ın ölümünden sonra söylediği rivayet edilen ağıt Alevi Bektaşi kaynaklarında ve dillerde dolaşmaktadır. Sanem’in ağıtlarında ifade edilenlere bakılırsa Pir Sultan Abdal, uzun boylu ve biçimli bir vücuda sahiptir. 

Pir Sultan Abdal’ın gençlik yıllarına doğru tekkeye girmiş olduğu eğitimini bu tekkede aldığı şiirlerinden de anlaşılan ve gerçek hayatında da olması gereken bir gerçek olmalıdır.  Tekke yılları, tekkedeki hocası ve arkadaşları bu tekkenin nerede olduğu gibi bilgiler ise belgelere bağlı değildir. Alevi Bektaşi dergâhlarından alınan rivayetlere bakılırsa musahibi ( dergâh arkadaşı) , Ali Baba'dır. Bağlandığı tekkenin piri ise, Yesevî dervişlerden Koyun Baba’nın ve  Hacı Bektaşi Veli 'nin tekkesinde post-nişin olduğu söylenilen, Seyh Hasan'dır.


Pir Sultan' I Osmanlı'ya muhalif, Şahlara gönülden bağlı kılan hadiselerin arkasındaki siyaset ve mezhepler ilgili konu ise Yavuz' un babası Bayezıd zamanında başlamıştır. Osmanlı Devleti II. Bayezid zamanında Şah İsmail ( Hatayi’)  ve Safevi devleti ile Şiilik ve Sünnilik mücadelesine girmişti.  Erdebildeki Alevi dini liderleri Mürşid-i Kamil kabul ettikleri dini önderlerinden Alevi Ehli İhtisas Grubu kurmuş, Şah İsmail’i zamanenin şahı ve mehdisi kabul etmiş, müritlerini de Osmanlıya karşı isyana çağırmıştı. [7]

Osmanlılara topraklarını kaptıran Türk Beyliklerini ve Türkmen beylerini etrafına toplayan Şah İsmail, İmparatorluk haline gelince Türkmenlere sırtını dönen Osmanlıya karşı  siyasi ve dini anlamda bir savaşa tutuşmuştu. Osmanlının kozmopolit bir yönetime yönelmesinden rahatsız olan Türkmenlerin tamamı Şah İsmail’e taraftar olmuş, Şiilik de Anadolu da hızla yayılmaya başlamıştı. Devletin bekası için beylikler ve Türkmen aşiretlerin etkisini kırmaya yönelen Sünni Osmanlı ile Türkmenliği öne çıkaran ve Türkmen idaresi yaratmaya çalışan Şii Şah İsmail mücadelesi Yavuz’un zaferi ile sonuçlanmış ama Erdebil’deki Mürşid-i Kamillerden oluşan Alevi İhtisas Grubunu – Erdebil’deki Alevi Dedeler yönetimini tamamen ortadan kaldıramamıştı. Bu savaş bir son olmamış, mücadele Kanuni döneminde de sürmeye devam etmişti.

Hatayi mahlasıyla (tak­ma ad) şiirler yazan Şah İsmail'in Anadolu Aleviler'i üzerinde yüksek bir etkisi vardı. ŞAH İSMAİL  16. Yüzyılın hemen başında Safevi Devleti'ni kurunca Anadolu üzerinde­ki etkisi daha da artmış, Osmanlı Devleti büyük ölçüde sarsılmaya başlamıştı.  Aleviler  Şah İsmail’in , günün birinde değişik bir kimlikle gelip dünyaya adalet dağıtacak "mehdi" olduğuna inanıyordu.  Şah İsmail  'i 1514'te Çaldıran'da büyük bir yenilgiye uğratan Yavuz Sultan Selim, Osmanlı ordusunu arkadan vuracakları korku­suyla savaştan önce binlerce Alevi'yi öldürt­müştü. Şah İsmail döneminde başlayan mehdi söylentisinin etkisinden oğlu I. Tahmasp da yararlanmış Erdebil Alevi Erkânı on yaşında tahta çıkan  Şah İsmail’in oğlu Tahmsab’ı da  mehdi ilan etmişti. 

Kanuni Sultan Süleyman devam eden bu dava nedeni ile defalarca İran-Irak seferine çıkarak 1534'te Bağ­dat'ı, ardından da Tebriz'i aldı. Fakat Kanuni, döner dönmez I. Tahmasp da 1548'de Anadolu içlerine iler­ledi. Pir Sultan Abdal, işte böyle savaşlarla, ayaklanmalarla altüst olmuş Anadolu'da, bir Alevi  köylüsü, Türkmen bir halk ozanı, bir derviş, bir şeyh, bir kavga adamı olarak bu davayı güdüyordu.

Pir Sultan'ın pek çok şiirinde Şah'a olan sevgisi dile gelir. Bu sevgi sadece gönülde kalmamış, anlaşıldığı kadarıyla fiiliyata da geçmiştir. Bir şiirindeki "Yetmiş üçer idik, girdik bu yola/Yalbirdalı kılıçlar hep aldık ele" dizelerinden anlaşıldığı kadarıyla da 73 kişiyle bir ayaklanma başlattığı anlaşılmaktadır. Sonunda bu ayaklan­ma bastırılmış,  Pir Sultan Abdal'ı, yakalayan Sivas Valisi Hızır Paşa’nın onu bir süre zindana attırdığı ortaya çıkmaktadır. Netice olarak İstanbul'dan gelen emirle Pir  Sultan da idam edilmiş olur. 

Fakat asıldığı bilindiği halde Pir Sultan’ın ne zaman asıldığı veta Hangi Hızır Paşa tarafından idam ettirildiği çok da belli değildir. Bu bilgileri bize ulaştıran belgeler olmadığı gibi Sivas  Valisi olan Hızır Paşa’nın kimliği belirsiz kalmaktadır.

Alevi Bektaşi cemaatleri arasındaki yaygın inanışa göre “Asıldığı yer Sivas'ta eskiden Keçibulan adını taşıyan, sonra uzun süre Darağacı diye anılan, simdi ise Kepçeli denilen yerdir. “ Sultan’ı astıran Hızır Paşa’nın 1551/2 ve 1567 yılları arasında Paşalık yapmış olan Hızır Paşa veya 1560-1567 yılları arasında Beylerbeyi ve Bağdat Valisi olan Hızır Paşa olma ihtimali mevcuttur. [8]

Aleviler arasındaki farklı söylentilere göre mezarı birkaç yerde birden çıkar. Bir söylenti  Sivas’la Banaz arasındaki Karaçayır bucağında, bir söylentiye göre Zile’nin bir köyünde, [9]  bir söylentiye göre Sivas’ın şimdiki adı Kepçeli semti olan bugünkü Mezbaha Meydanı, eski adı ise Darağacı semtindedir. “Siyaset Meydanı olan yerde asılmış ve oraya gömülmüştür." [10] Farklı rivayetlerden de anlaşılacağı gibi Pir Sultan Abdal’ın mezarının nerede ve neresi olduğu kesin değildir.

Destan kahramanı ko­numuna gelen Pir Sultan'ın yaşamına, ölümüne ve asılması sonrasına dair çok sayıda menkıbe vardır. Bu menkıbelerden birine göre: Pir Sultan darağacından inince İran'a yönel­miş. Onu yakalamak isteyen Hızır Paşa'nın adamları Kızılırmak Köprüsü'ne gelmişler. Köprüyü geçen Pir Sultan, köprüye "Gel" demiş, köprü suya batmış, peşindekiler öteki yanda kalakalmışlar ve  Pir Sultan doğruca Ho­rasan'a gitmiş ve şahın huzuruna çıkarak bir nefes okumuş. Daha sonra yürüyerek gittiği Erdebil'e varınca ölmüş ve oraya gömülmüştür. Lakin bunların gerçekte olamayacağı anlatılanların eşyanın tabiatına aykırı olmasından anlaşılır. 

 Bu menkıbe de adı geçen Erdebil, Aleviler için kutsal nitelikler de taşıyan siyasi olarak da son derece özel bir önem arz eden Anadolu Alevilerinin devlet ve erkân kurduğu Şah İsmail’in başkentidir.  Alevi halkın muhayyilesinde oluşan bu menkıbe birçok açıdan düşündürücüdür. Pir Sultan’ın asıldıktan sonra halkın muhayyilesinde Sivas’tan Erdebil’e kadar gidip orada ölüp, oraya gömülmesi siyasi açıdan da oldukça manidardır.

EDEBİ KİŞİLİĞİ

Pir Sultan Abdal, Pirin elinden bade içtiğine inanılan Aleviler tarafından soyu 12 imama ulaştırılan ve kutsal yedi ozandan en kutsal ikinci ozan sayılan bir halk şairidir.

 Pir Sultan'ın şiirleri Anadolu Tekke ve Tasavvuf Şiirinin önemli bir kolu olan Alevi-Bektaşi edebiyatının en yetkin örnekleridir.  “Şiirlerin­de Tasavvuf, Şah ve Hz. Ali sevgisi ağırlıklı konulardır. Pir Sultan Osmanlı idaresine karşı Alevi Türkmen devleti Safeviler’e ve şahlarına bağlı bir ozandır. Şiirlerinde Şah sevgisi, Hasan, Hüseyin, Hz. Ali sevgisi oldukça geniş yer tutar. O iki imama bağlılık, Kerbela, Alevi inancına dair inanış ve telkinler ağırlıklı temalardır.

Bu görüş çerçevesinde farklı konular da işlemiştir.  İnsan sevgisi,  eşitlik, kardeşlik, ölümsüzlük konuları Alevi Bektaşi inançları ve tasavvufi düşünceler içerisinde ele alınmıştır. “Ona göre Hz. Ali evren-Tanrı-insan üçlüsünü bir birlik içinde gören tasavvuf anlayışı kapsamında örnek insandır. Öte yandan insan, vücudu ölümlü, ruhu ölümsüz bir varlıktır. Şiirlerinde, yaşadığı dönemin haksızlıkları, tutuculuk, verilen yalan yanlış fetvaları, rüşvet düşkünü kadıları dile getirmiştir.”

Pir Sultan Abdal özellikle Bektaşi – Alevi şairler üzerinde son derece etkili olmuş, pek çok halk ozanı üzerinde derin tesir bırakmıştır. Onun yaşadığı muhit bir çeşit ozan ocağı haline gelmiş o coğrafyaya üzerinde çok sayıda ozan yetişmiştir. Sivas’ın Emlek Yöresi denilen yöre günümüze kadar çok sayıda ozanın yetiştiği bir muhittir. Aşık Veyse,  Şarkışlalı Aşık Veli , Aşık Agahi  Şarkışlalı Talibi ÇoşkunAli İzzet Özka bu muhitten yetişmiş son dönem ozanlarıdır. Bu ozanların tamamı ve diğer Alevi Bektaşi şairlerinin tamamında Pir Sultan’ın etkisi görülür.   Aşık Veysel ,  Şarkışlalı Aşık Veli , Aşık Agahi  Şarkışlalı Talibi ÇoşkunAli İzzet Özkan , Deliktaşlı Ruhsati, Kul Gazi , Kul Himmet Üstadım gibi Sivaslı ozanların hepsi Pir Sultan’dan etkiler taşıyan ozanlardır.

 

 

Osmanlı idaresine karşı olan Pir Sultan çağdaşı Kul Himmetle birlikte  Erdebil'deki Alevi Mürşid-i Kamil, Erdebil Alevi Yüksek İhtisas Kurulunu önder kabul etmiş, Şah İsmail ve Şah I. Tahmasb’ı hatta onların nesebinden gelenleri de mehdi kabul ederek onlara tabi olmuş, şiirlerinde de bunları dile getirmiştir.

Pir Sultan, şiirlerini duru ve yalın bir halk diliyle söylemiştir. Söyleyişindeki akıcılık, duygusal coşku ve derinlik ile halk dilini en ince duygularla anlatacak biçimde ustalık­la kullanması onun en önemli özellikleridir. Tekke kültüründen gelen yabancı asıllı sözcüklere de yer vermiş olsa bile o Türkçeye değer veren, arı ve duru bir dil kullanmaya özen gösteren bir ozandır.

Tekke eğitimi görmüş olsa bile ­Divan Şiirinin etkisi altında kalmamış, Yesevi, Yunus, Kaygusuz, Hacı Bektaşi Veli ve Hacı Bayram’ı Veli ile Eşrefoğlu Rumi’nin yolundan giderek şiirlerinde halk zevkini önde tutmuştur. Pir Sultan İslamiyet öncesinden beri var olan Ozan geleneğinin İslami dönemdeki devamını sağlayan bir ozandır. Tüm şiirlerinde geleneksel ozan şiirimizin özelliklerini, kâfiye, redif, dörtlük, hece, durak, nazım şekli ve düzenlerini kullanmış, milli olmayan şekil, dil, zevk ve sanatlara itibar etmemiştir.

 Yapılan araştırmalar  Pir Sultan Abdal adını taşıyan altı ayrı şair olduğu ortaya çıkarmaktadır. Araştırmacı­lar, değişik yörelerde ve değişik dönemlerde yaşamış olan bu şairlerin özelliklerini saptaya­rak birbirlerinden ayırma çabasındadır. Fakat Banazlı Pir Sultan Abdal diğerleri tarafından taklit edilemeyecek kadar kendine özgü  ve büyük bir halk ozanıdır. 

Pir Sultan Abdal Şiirlerinden Seçmeler

Okudular Pir Sultan Abdal

Pir Sultan Abdal Hayatı Edebi Kişiliği

Ilgıt Ilgıt Esen Seher Yelleri - Pir Sultan Abdal

Zaman (Pir Sultan Abdal Hicivi)


KAYNAKÇA 

[1] Anadolu Aleviliği ve Pir Sultan Abdal “Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Yayınları, 1998

[2] Gülseren ÖZDEMİR ,İKİ DEVLET KARŞISINDA PİR SULTAN ABDAL , turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/g

[3] MEMET FUAT, Pîr Sultan Abdal'ın Yaşamı,.psakd.org/pirsultanabdal1.html, son erişim, 21-08-2013

[4] Sabahattin Eyüboğlu, Pir Sultan Abdal, Cem Yayınevi Eğitim Dizisi, İstanbul 1977.

[5] Gülseren ÖZDEMİR ,İKİ DEVLET KARŞISINDA PİR SULTAN ABDAL , turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/g

[6] MEMET FUAT, Pîr Sultan Abdal'ın Yaşamı,.psakd.org/pirsultanabdal1.html, son erişim, 21-08-2013

[7] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/tokatli-kul-himmet-dede-hayati/74908

[8] İrene MELİKOFF, PİR SULTAN ABDAL ÜZERİNE - Anadolu Aleviliği ve Pir Sultan Abdal “Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Yayınları, 1998

[9] İ.Aslanoğlu, Pir Sultan Abdallar, Erman Yayınevi, 1984

[10] MEMET FUAT, Pîr Sultan Abdal'ın Yaşamı,.psakd.org/pirsultanabdal1.html, son erişim, 21-08-2013

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar