Aşık Şenlik Hayatı Edebi Kişiliği Biyografisine Katkılar

07.08.2013

 

AŞIK ŞENLİK

 

(d. 1850 - ö. 1913), XIX. yüzyıl saz şairi,

Âşık Şenlik’in asıl adı Hasan’dır. Âşık Şenlik’in 1850'de Çıldır'ın eski adı Suhara (Yakınsu) yeni adı Âşık Şenlik Kasabası olan köyünde doğmuştur. Âşık Şenlik, Kars Terekeme (Karapapak) olarak adlandırılan bir Türk zümresine mensuptur.

Âşık Şenlik’in köyü olan, Âşık Şenlik Belediyesi Web sitesinde ailesi hakkında şu bilgi verilmektedir. “Babası, köyün sakinlerinden orta halli bir köylü olan Molla Kadir’dir.  Âşık Şenlik’in babası, yerli ailelerinden Kadirgillerin sülalesinden gelen çiftçilikle uğraşan ve kümes hayvanlarına çok meraklı olan Molla Kadir’dir. Molla Kadir, orta halli bir köylüdür. Şenlik’in annesi Zeliha, okuma yazma bilen, zeki görgülü ve bilgili bir kadındı.  “ [1]

Babasından ve yöre kültüründen aldığı hayvancılık ve av merakı onda avcılık yapmak şeklinde bir istidat göstermiştir. Şenlik de ava ve hayvanlara meraklı bir çocuk olarak büyür. Yetiştiği kültür ortamı uzun süren kış gecelerinde destanların, kahramanlık öykülerinin anlatıldığı, Azerbaycan kültür sahasına dâhil, âşıklık geleneğinin itibar gördüğü bir ortamdır.

Âşık Şenlik’in doğduğu köyde belli bir eğitim almadığı, yöre kültürü ve Terekemeler arasında Âşık Edebiyatı çok canlıdır. Böylece âşıklık ve hikâye anlatma geleneği içinde büyüdüğü anlaşılabilir. Bu nedenlerle Halk Ozanlığına heves ettiği ve bu heves üzerine Ahikelekli Âşık Nuri’nin rahlesinden geçtiği, onun saz çalma ve şiir söyleme teknikleri ile yetiştiği teyit edilen bilgiler arasındadır.  Hayvancılık, çiftçilik, avcılık yaparak geçimini sağlanan yörenin şartlarında Âşık Şenlik’inde küçüklüğü hayvancılık ve avcılık yaparak geçmiştir.

Yöredeki aileler, genellikle hayvan beslemekte, yöre de yaygın olarak bu gün dahi en etkin tarımsal faaliyet olarak, büyük baş ve küçükbaş havanlar ile kaz ve tavuk yetiştirmekle uğraşılmaktadır.  Kaşar ve diğer peynir türlerinin de yoğun olduğu yörede İklim şartlarının buğday arpa gibi ürünlerin olgunlaşmasına izin vermemektedir Bu nedenle bitkiler daha çok hayvanların kışlık yiyeceğinin sağlanabilmesi için biçilmekte,  hayvanların kışın beslenmesi bu ot yığınları ile sağlanmaktadır.  Yöre de  bu yüzden hayvancılığa ve süt ürünlerine yönelik faaliyetler gündelik yaşamın ve tarımın en önemli unsurları olmuştur. “ Küçük Hasan’da 11-12 yaşlarından sonra sabahın ilk ışıklarıyla beraber önüne kattığı koyunlarla köyden çıkar, akşama kadar dağlarda çayırlarda koyun otlatırdı.”[2] Uzun geçen kış gecelerini ise âşıklar süslemektedir.

Âşık Şenlik’in yetişmesinde saz ve âşıkların meclislerinde onları dinlemek kadar önemli olan bir diğer şey ise avcılık olmuş olmalıdır. Bade içtiğini iddia eden ozanlarımızdan biri olan Âşık Şenlik’in bade içme hadisesi avcılık yaparken olmuştur. Yörede Çıldır Gölü münasebetiyle hala da çok sayıda kuş türü bulunmaktadır. Âşık Şenlik’in kuş ve balık avlamaya meraklı olduğu böylece de anlaşılmış olur.( bkz BADE İÇME RÜYADA AŞIK OLMA GELENEĞİ VE ÖZELLİKLERİ-  Bade Nedir Divan ve Halk Şiirinde Bade İçmek )

Uzun kış geceleri, bütün Doğu Anadolu köylerinde olduğu gibi Suhara’da da ağıt destanlarının söylenmesi ve şehit menkıbelerinin anlatılmasıyla geçirilirdi. Bazen de köy imamının okuduğu, Ahmediye,  Battal Gazi  , ve Hz. Ali’nin cenkleri gibi dini kahramanlık kitapları dinlenirdi. Âşıklar, hikâyelerini, bayatı ve türkülerini bu olaylar üzerinde koşar, gençler bu duygularla yetişirlerdi.” [3] Âşık Şenlik’in doğduğu köy olan Suhara Köyü de bu kültür dairesi içindeydi. Terekeme Türkleri arasında hikâye anlatma geleneği çok canlıydı. En son halk hikâye anlatıcılıklarımız da bu yöreden yetişmiştir.  Kendisi de aynı zamanda hem bir halk hikâyesi anlatma, hem de halk hikâyeleri oluşturan bir ozan olacak olan Şenlik, bu kültür dairesi içinde büyüdü. Halk hikâye anlatma geleneği bu yörede çok sayıda Musannif âşık yetiştirmiştir. Dede Kasım, Tufarganlı Âşık Abbas, Posoflu Aşık Müdami  , yörenin meşhur halk hikâyesi tasnif eden musannif halk hikâyecileriydi. Bunların arasına âşık Şenlik de katılacak o da halk hikâyeleri tasnif edecektir.  Hikâye anlatma geleneği bu yörede 1990 lı yıllara kadar canlı kalmış,  Şeref Taşlıova , Bayram Köroğlu, [4] Murat Çobanoğlu’ya kadar devam etmiştir.  Bu gelenek bitmişse en son Kars yöremizde bitmiştir.

Karapapak Terekeme ağzı Azeri Lehçesi ile çok yakın özellikler gösterir.  Âşık Şenlik’in ağzını Azeri lehçesi içinde bir ağız olarak değerlendirmek gerekir.

Şenlik, 14 yaşında kuş avcılığı yaparken dere boyunda uyuya kalmış, düşünde aşk badesini içmiş. Kalkınca şiir söylemeye başlamıştır.[5]

Âşık Şenlik’in Bade ( Nedir Divan ve Halk Şiirinde Bade İçmek ) hadisesi [6]  Murat Çobanoğlu ve  Şeref Taşlıova ,  tarafından defalarca ve pek çok ortamda çok canlı ve renkli olarak anlatılmıştır.  “ Hasan 14 yaşına geldiğinde, onda büyük bir av tutkusu başlamıştı. Babasının av tüfeğini alır, Karasu’nun geçtiği “Kulaklar” denilen yerde pusuya girer. Saatlerce yabani ördek beklerdi. Yine bir ikindi zamanı, Kulaklar’da pusuya yatar. Bir kaç saat sonra, üzerine bir ağırlık çöker, uyur-uyanık bir halde rüyalar âlemine dalar. İkinci günün akşamına kadar burada kalır. Hasan’ın eve dönmediğini gören babası, köy halkı ile birlikte oğlunu aramaya başlar. Hasan’ı baygın bir halde bulurlar. Yaşadığı âlemden uyandığına pişman bir halde, etrafına toplanan halkı süzer. Köyün imamının, “Oğlum Hasan sana ne oldu, neden böyle duruyorsun, niçin konuşmuyorsun?” demesi üzerine, Hasan, Şu sözlerle cevap verir;

 

Rüya-yı âlemde yattığım yerde
Neçe yüzmin hayal güşuma geldi
Üğbe üç cismine saldı ateş
Sevdiğim salatın düşuma geldi

………. Hasan, rüyalar âleminde, pir elinden bade içerek, sevdiği salâtına olan aşkını, hem de şairlik kudretini bulduğunu anlatmaktadır.” [7]

Bu anlatıda işaret edilen ama üzerinde durulmayan diğer hususlar ise şöyledir. ““Pir elinden bade içen Şenlik’e rüyasında sevgilisinin suretinin yanı sıra Hazreti Muhammed’in cemali de gösterilmiştir. Böylece Şenlik, hem halk şairi hem de Hak âşığı olmuştur.” (Alptekin-Coşkun 2006: 70; Aslan 1975: 14).

Böylece Âşık Şenlik “ Hak Aşığı “ olarak da tabir edilen Badeli âşıklar arasına girmiş olur. Bu rüya ve bade içme sonrasında âşıklık yapmak hevesi başlamış olur.  Âşık Şenlik, mahlasını bu rüyadan sonra almış olduğu, söylenmekteyse de bunu kuşku ile karşılamak gerekir. Bade içme öyküsünde anlatılan şiirini de  14 yaşından çok sonraları söylediği,  Şenlik Mahlasını da saz çalmayı öğrendikten sonra ve büyük ihtimalle Ahıkelekli Aşık Nuri’den aldığı eğitimi tamamladıktan sonra almış olmalıdır. ( bkz Âşıklık Geleneğimiz ve Özellikleri )

Âşık Şenlik’i yetiştiren âşıklık geleneğini ustaların arasında en önemli ismin Ahılkelekli Aşık Nuri olduğu anlaşılır. 19 yaşında iken Ahılkelek'in Lebis köyünden Âşık Nuri'den saz çalmayı öğrenmiştir. [8] [9]“Gizli gizli sevdiği bir kız olan Huri başka bir köye gelin gider. [10] Bu olay Şenlik’i çok etkilemiş, bu ayrılığın acısı şiirlerine de yansımıştır. “Bir müddet sonra aynı köyden Abdullah’ın kızı Mürüvet’le evlenir. Çocukları olmayınca üç yıl sonra ikinci defa, yine Suhara’dan eski sevgilisi Huri’ye benzettiği, Kral Hasan’ın kızı Huri ile evlenir. Fakat âşık gönlü ikinci evliliğinde de huzuru bulamaz.” [11] Yani Şenlik ilk karısının üzerine çocukları olmayınca kuma almıştır. Fakat bu defa evdeki kadın kavgaları onu canından bezdirecek, bu durum tasnif ettiği halk hikâyelerinin konularına da yansıyacaktır. “Bu yüzden olacak ki, tasnif etmiş olduğu hikâyelerinde kahramanları iki sevgiliyle mutlu yaşatmış, böylece kendi bulamadığı mutluluğu ve aile huzurunu kahramanlarına vermiştir.” [12]

1877- 1878 yılında Osmanlı Rus savaşında yöre Rus işgaline uğrar. Bu işgal yıllarında dul kalan, gelinler, yetim çocuklar, ölen yiğitler Şenlik’in ruhunda derin yaralar açmış yurdunun işgal edilmesi onu çok üzmüştür. Bu acılar onun şiirlerine de yansıyacaktır. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşında Şenlik kahramanlık destanlarıyla, koçaklamalarıyla askerlerin ve milis kuvvetlerin direnç kaynağı olmuştur. Gazi Ahmet Muhtar Paşa ve Osmanlı askerlerinin dirençleri şiirlerine kahramanca bir ses ile yansıyacaktır.

Can sağ iken yurt vermeniz düşmana”  ve” Al'osmanı isterem” gibi pek meşhur şiirleri bu olaylar vesilesi ile söylenmiştir. Al'osmanı isterem adlı şiirinin oluşumuna dair şöyle bir söylenti vardır. Rus işgali günlerinde Çıldır'dan Kars'a gelen Âşık Şenlik, durumun kötü olduğunu görüp, geri döner. Dönerken yolda arkasında süvarileriyle, bir Rus Generali rastlar. Kendisine Rus Çarlığının mı, yoksa Osmanlıların yanında mı yer alacağını soran Rus generaline “Al'osmanı isterem” şiirini söyleyerek yanıt verir.

Hulusi gabilden bilsen fikrimi
Men Allah'tan Al'osmanı isterem.
Merhamet sahibi ol rahmi gani
Nesli mürsel hökmü hanı isterem…..

Âşık Şenlik, hem gezgin, hem badeli, hem hikaye anlatıcısı hem de halk hikayeleri tasnif eden çok yönlü ve yetenekli bir ozandır  Erzurumlu Aşık Sümmani   onun en yakın dostlarından biri olmuş, onunla birlikte diyar diyar dolaşmış,  pek çok toyda, düğünde, dernekte ve meydanda Erzurumlu Aşık Sümmani  ile Âşık Şiirinde Atışma Deyişme Karşılaşma Meydanlaşma  yapmıştır.  Kars, Ahıska, Borçalı, Tiflis, Gürü ve Revan’ı, dolaşmış, çağının birçok aşığıyla karşılaşmalar yapmıştır.

Yakın arkadaşı olan Erzurumlu Aşık Sümmani ’de halk hikâye anlatıcısıdır. Onun hayatı da halk hikâyelerine konu olmuş ve hayatı etrafında halk hikâyesi oluşmuştur. Her iki yetenekli ozanın gittikleri yerde atışmalar yaptıkları türküler söyledikleri gibi halk hikâyeleri de anlattıkları pek tabidir. [13] Bu usta âşıkların karşılaşma, deyişme ve  “serencam” adı verilen türkülü hikâyeler ile izleyenleri eğlendirdikleri bilinmektedir. Bu bilgiler Âşık Şenlik’in oğlu Âşık Kasım’ın çırağı olan Şeref Taşlıova dan alınmıştır. Şeref Taşlıova Şenlik’in tasnif ettiği Salman Bey, Sevdakâr Şah ve Lâtif Şah hikâyelerini anlatmakta olduğu gibi, “usta malı serencamlar” yani “kısa hikâyeler” de söylemektedir.

Şenlik, Feryadi, Mazlumi, Sümmani, Âşık Abbas ve İzani, Âşık Kılıççı, Şair Abbas, Şair Nebî, Âşık Şikeste Peri ile karşılaşmış, [14]onlarla çeşitli ortamlarda meydanlaşma, atışma ve deyişmelerde bulunmuş Sümmani, ile bütün hayatları boyunca bir kardeş gibi yaşamışlardır. (

 Sümmani ile Şenlik’in atışmaları çok meşhur olmuş hatta halk arasında şöyle bir söylentinin oluşmasına da vesile olmuştur.  Sümmani ile Şenlik bir karşılaşmalarında uzun boylu çaba sarf edip,  bir birlerini çok yorarlar. Bunun üzerine Şenlik’in annesi içeri girerek her ikisine de görgülerini gösterir. Bunun anlamı her ikiniz de kardeşsiniz demektir. Böyle olunca ozanlar bir birlerini yormaktan ve atışmaktan vaz geçerek ayrılırlar.  [15] ( bkz Âşık Şiirinde Atışma Deyişme Karşılaşma Meydanlaşma )

Âşık Şenlik’in tasnif ettiği üç hikâye olduğunu biliyoruz. Bunlar Lâtif Şah, Sevdakâr Şah ile Gülenaz Sultan, Salman Bey ile Turnatel Hanım hikâyeleridir.Âşık Şenlik, tasnif ettiği Lâtif Şah, Sevdakâr Şah ve Salman Bey hikâyelerinin son manzumelerinde musannifin kimliğini ve tasnif tarihini bildiren musannif-âşıklardan birisidir. Ensar Aslan’ın verdiği bilgilere göre Şenlik, Lâtif Şah hikâyesini 1290/1873’te, Sevdakâr Şah hikâyesini 1299/1881’de, Salman Bey hikâyesini de 1311/1893’te tasnif etmiştir.[16]

Saz çalmayı Âşık Nuri’den öğrenen Âşık Şenlik’in hayatının sonlarına doğru saz çalmayı bıraktığı, bunun nedeninin de Nakşi bendi tarikatına girmiş olması olarak açıklanır.  “Hayatının sonlarına doğru dinin etkisi ve Nakşibendî tarikatına intisap etmesi dolayısıyla saz çalmayı bırakmıştır (Alptekin-Coşkun 2006: 70; Aslan 1975: 70 – İçel   Hatice, ELAZIĞ-2009 , )” [17] Fakat bu bilgiler ile ölümüne sebep olan seyahati, Revan’daki âşıklar toyuna katılmak için gitmesi, burada atışmalara katılıp, hikâye anlatması ile çelişkiler taşımaktadır.

Hikâye anlatma konusunda usta olan Âşık Şenlik’in ölümü de bu yüzden olmuştur. Ensar Aslan, Âşık Şenlik’in Gürcistan, Acara, Tiflis ve Artvin illerine de seyahatler yaptığını ve dönüşte de Posof’a uğrayıp Âşık Zülâli ile atıştığı belirtir. (Aslan 2006: 561).  [18] Yine Aslan, Âşık Şenlik’in 1913 yılının Ağustos veya Eylül aylarında Revan Hanı’nın oğlunun düğününe toy babası seçimi sırasındaki beyler arası iddianın bir sonucu olarak çıraklarının (Bala Mehemmed ile Âşık Ali) zorlaması yüzünden katıldığını anlatır. Şenlik’in ölümüne de bu seyahatin neden olduğunu (mat ettiği âşıklar tarafından vadeli ağu/zehirli şerbet ile zehirlendiğini de kaydeder. [19]

Âşık Şenlik Belediyesi Web sitesinde Âşık Şenlik’in ölümü oldukça tafsilatlı olarak dile getirilmiştir. Yazarını bilmediğimiz bu yazın bu bölümünü olduğu gibi almayı uygun buluyor ve ismi geçmeyen yazarın kendisine çok teşekkür ediyoruz. “1913 yılı yaz aylarında, Revan Hanlarından birinin büyük bir düğünü olur. Bu düğüne çeşitli yörelerden birçok âşık katılır. Geleneklerine göre, Hanlardan birinin “Toy Babası” olması gerekiyordu. Çok şerefli ve gösterişli bir unvan olan toy babalığı için Hanlar arasında büyük çekişmeler olur. Bu hanların her birinin himayesinde bir veya birkaç hikâyeci usta âşık bulunurdu. Sonunda, hangi Hanın aşığı hiç duyulup işitilmemiş yeni bir hikâye anlatırsa, o Hanın toy babası olmasına karar verilirdi. Daha önce Şenlik’in çıraklığını yapmış Revanlı Aşık Bala Memmet’te, Hanlardan birinin himayesinde bu düğüne katılarak, ustası Aşık Şenlik’in “Latif Şah” adlı hikayesini anlatır. Çok beğenilen Latif Şah Hikayesiini anlatan Âşık Bala Memmet’i zorlayarak, hikâyenin asıl sahibini öğrenir ve Çıldırlı Âşık Şenlik’i Revan’a getirmesi için kendisine bir aylık süre verirler. Bala Memmet Çıldır’a gelir ve ustasına durumu anlatır. Bunun üzerine Âşık Şenlik, çırağı ile birlikte Revan’a gider. Revan Hanlarının âşıklarından bazıları, Şenlik’in daha önceleri Gümrü, Tiflis ve Borcalı’da görüşüp, tanıştığı ve yarışıp üstün geldiği âşıklardır. Bu nedenle Şenlik’ten çekiniyorlardı. Şenlik Revan’da Hanların en ünlü âşıklarıyla karşılaşıp, üstün gelir. Âşıkları yenilen ve dolayısıyla kendi itibarları da azalan Hanlar, bu Osmanlı Aşığının yemeğine zehir koydururlar. Revan’da hastalanan Şenlik. Gümrü’ye kadar trenle, oradan da öküz arabasıyla Çıldır’a gelirken, Arpaçay’ın Dalaver köyünde ölür. Cenazesi Suhara’ya getirilir. Mezarı Suhara (Aşıkşenlik Beldesi)’dedır.”

Kanaatimize göre Âşık Şenlik’in hayatının son dönemlerde saz çalmayı bırakması ile ilgili iddialar, kaynaklığı kesin olmayan bazı söylentilere dayanmaktadır. Âşık Şenlik ihtiyarlık veya hayatının son günlerinde sazı bırakmadığı gibi; sazı sözü, hikâyeleri ve anlattığı “serencam”larındaki ustalığı nedeni ile tabiri yerindeyse sazı da elinde iken vefat etmiş, hatta saz çalma ve şiir söyleme kabiliyetine katlanamayan kıskanç rakipleri tarafından zehirlenerek öldürülmüştür.

ŞENLİK ÂŞIKLIK KOLU VE BU KOLA DÂHİL OLAN OZANLAR

Âşık Şenlik birçok çırak ve usta ozan yetiştirmiştir. Şenlik kolu Türk edebiyatındaki en büyük âşık kollarından birisi hatta en kalabalık olanıdır.  Şenlik’in yetiştirdiği çırak ve ustalar veya onların izinden giderek Âşık Şenlik geleneğini devam ettirerek Şenlik kolunu oluşturan âşıklar şunlardır:   Bala Kişi, Âşık Kurban, Âşık Hasanbalı, Âşık Mehemmed, Âşık Asker, Âşık Kurban, Âşık Süleyman, Âşık Demirkaya, Âşık Emrah, Âşık Balıbey, Âşık Mevlüt, Calalı Âşık Hüseyin Ural, Pekreşenli Âşık İbrahim, Revanlı Bala Mehemmed, Revanlı Âşık Ali, Bayram, Âşık Kasım ve Gülistan Çobanlar  ((Alptekin-Sakaoğlu 2006: 114; Aslan 1975: 20, İçel   Hatice, ELAZIĞ-2009).  [20] Yukarıda ismi sayılan Şenlik Kolunun yetiştirdiği usta âşıklar ve bunlar gibi diğer halk ozanlarının çıraklarının oluşturacağı liste çok çok daha uzundur.  Söz gelimi Murat Çobanoğlu ve Şeref Taşlıova’da Şenlik kolundan yetişen âşıklar olmaktadırlar.  Günümüzde de Şenlik kolu geleneğini sürdüren birçok âşık bulunmaktadır.

 

EDEBİ KİŞİLİĞİ

Şenlik aşık edebiyatı geleneğimizin bütün kalemlerinde ve alanlarında kendisini tam olarak yetiştirmiş ender sayıdaki aşıklarımızdandır.  “Şenlik tam ve usta bir âşıktır. Âşık edebiyatı geleneğinin vazgeçilmezleri olan bade içme, hikâye tasnif etme, atışma ve hele hele âşıklar için çok kolay bir hadise olmayan muamma asma ve muamma indirme gibi hususiyetlerin tamamı onda mevcuttur. Halk edebiyatı alanında araştırma yapanlar, genel olarak âşık şiirini ayrı bir dal olarak değerlendirmek eğilimindedirler. Bu ayrımı yapmaya neden olan ise âşık yaratmalarının ferdî olmasıdır. Âşıkların yaratmaları zamanla anonim halk şiiri (türkü, ağıt, vb.) ürünlerine dönüşebilmektedir.”[21]

Âşık Şenlik gezgin aşıklık geleneği içerisinde saz çalan, bade içtiğini söyleyen, aşık şiirinin hemen her dalında usta olan ve örnekler veren,  koçaklama, muamma asan, muamma indiren, Koşma, yedekli koşma, tecnis, destan, türkü ve bayati türlerinde de örnekler veren, aşk, tabiat, kahramanlık konularının tümünde şiir söyleyen, aşıklık kolu meydana getirebilen, halk hikayeleri anlatan, halk hikayeleri oluşturan (Lâtif Şah, Sevdakâr Şah ile Gülenaz Sultan, Salman Bey ile Turnatel Hanım) kısa türkülü hikayeler olan serencamlar anlatan ve oluşturan çok yönlü ve yetenekli bir şairdir. Şiirleri Azeri Lehçesi, Terekeme ağzı ile söylenmiştir.

Şenlik “ kendi duygularının yanında halkın duygularını da aktararak ona tercüman olmuşlar, zaman zaman da mensubu oldukları halkın dilini, dinini, edebî zevkini şiirlerine aksettirmiş” önemli bir halk ozanıdır. Onun şiirlerinde mensubu olduğu kültürel çevrenin  deyiş ve ağız özellikleri ile atasözleri, deyimler, dua ve bedduaları bulunur. Onun şiirleri Suhara, Çıldır ve Kars yöresinin kültür unsurlarının hülasası gibidir. Şiirleri halk kültürünün hemen her alanına zengin bir kaynak belge niteliğindedir.

Bazı kaynaklar Âşık Şenlik’’in 220 civarında şiirinin mevcut olduğunu şiirlerinin büyük kısmının bir dostu tarafından birkaç deftere kaydedildiği defterlerin cihan harbindeki tütün yasağı sıralarında sığara kâğıdı niyetine gençler tarafından sarılıp yakıldığını belirtir. Yrd. Doç. Dr. Hatice İçel’in verdiği bilgiye göre Şenlik’in şiirlerin 180 adet olduğu belirtilmiştir. [22] Bu şiirlerinin pek çoğunu Ensar Aslan derlemiş ve neşretmiştir. Çünkü gerek şiirleri ve gerekse hikâyeleri zamanında yazıya geçirilmemiş, geçirilenlerin ise kıymeti bilinememiştir.

 

ŞİİRLERİ İÇİN TIKLAYINIZ

 

HAKKINDA BİBLİYOGRAFYA

·         AFK 2010: Azerbaycan Folkloru Külliyyatı XXI. C. Dastanlar XI. Kitab (2010), Bakı: Nurlan Neşriyyatı.

·         ALPTEKİN, Ali Berat - Nizameddin Coşkun (2006). Çıldırlı Âşık Şenlik Divanı (Hayatı-Atışmaları ve Hikâyeleri), Ankara: Çıldır Belediyesi Yayınları.

·         ALPTEKİN, Ali Berat-Saim Sakaoğlu (2006), Türk Saz Şiiri Antolojisi (14-21. Yüzyıllar), Akçağ yay., Ankara.

·         ASLAN, Ensar (1975). Çıldırlı Âşık Şenlik Hayatı, Şiirleri ve Hikâyeleri (İnceleme-Metin-Sözlük), Ankara: Atatürk Üniversitesi Yayınları.

·         ASLAN, Ensar, (2001). Çıldırlı Âşık Şenlik, Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Yayını.

·         DURBİLMEZ, Bayram (2006). Somut Olmayan Kültür Mirası: Halk Hikâyeciliği ve Kars Yöresi Âşıkları, Mitten Meddaha Türk Halk Anlatıları Uluslararası Sempozyum Bildirileri, Ankara: Gazi Üniversitesi Türk Halkbilimi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları, 341-370.

·         Hatice İÇEL ÇILDIRLI ÂŞIK ŞENLİK’İN ŞİİRLERİNDE HALK KÜLTÜRÜ UNSURLARI

·         , Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler DergisiCilt: 19, Sayı: 1, Sayfa: 11-29, ELAZIĞ-2009

·         KAYA, Doğan (2003). Lâtif Şah Hikâyesi, Türk Dili ve Edebiyatı Makaleleri, 3, Sivas, 177-278.

·         MAKAS, Zeynelabidin (1999). Âşık Şenlik'in Borçalı Seferi, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 6, Güz 1999, 303-319; aynı yazı için bk. Âşık Şenlik Sempozyumu Bildirileri, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2000, 199-215;

·         GÜLTEKİN, Mustafa (2004). Lâtif Şah Hikâyesi Üzerinde Mukayeseli Bir Araştırma, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi.

·         HEKİMOV, Mürsel (1999). Azerbaycan Halk Dastanları, Efsane-Esatir ve Nağıl Deyimleri, Bakı: Maarif Neşriyyatı.

·         KAFKASYALI, Ali (2004). Âşık Şenlik’in Revan Seferi ve Zehirlenerek Öldürülmesi, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 25, Erzurum: 107-120.

·         SAKAOĞLU, Saim (1999). Lâtif Şah, Meddah Behçet Mahir’in Bütün Hikâyeleri II, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, s. 71-104.

ŞİİRLERİ İÇİ,N TIKLAYINIZ

Dolandırır Dinleyin Ağalar I

Ey ağalar gelin terif eyleyim

ESİR KARS’A DESTAN

Ehl-i islam olan işitsin bilsin

Önemli Halk Ozanlarımız ( İlgilendiğiniz isme tıklayınız )

Kayıkçı Kul Mustafa  Katib , Erzurumlu Emrah  Erzurumlu Aşık Sümmani  ,  Divriğili Deli Derviş Feryadi ,  Aşık Yemini Derviş Muhammet ( Malatya- Arguvan) ,  Aşık Ferrahi ,  Kağızmanlı Hıfzı  ,  Musa Merdanoğlu  ,  Posoflu Aşık Müdami  Deliktaşlı Ruhsati , Âşık Zülali,  Âşık Şenlik,  Ercişli Emrah  ,  Âşık Ardanuçlu Efkari, Şarkışlalı Âşık  Şarkışlalı Talibi Çoşkun ,  Kaygusuz Abdal  ,  Kul Himmet Üstadım , Arapgirli Aşık Fehmi Gür Tokatlı Nuri 

KULLANDIĞIMIZ KAYNAKÇA

[1] https://www.asiksenlik.bel.tr/govdeli.php

[2] https://www.asiksenlik.bel.tr/govdeli.php

[3] https://www.asiksenlik.bel.tr/govdeli.php

[4] Eşref Bey hikâyesinin anlatıcısıdır. ( Bkz, Şahamettin Kuzucular, Eşref Bey Hikayesi Üzerinde Mukayeseli Bir Ara Aştırma, CU SBE, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sivas, 1996)

[5] Ensar Aslan, Çıldırlı Aşık Şenlik-Hayatı, Şiirleri ve Hikâyeleri, Erzurum 1975, s. 8-18

[6] Şahamettin Kuzucular, https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/bade-icme-ruyada-asik-olma-gelenegi-ve-ozellikleri/75287

[7] Murat Çobanoğlu ve Şeref Taşlıova, hadiseyi bu haliyle pek çok ortamda anlatmıştır. Sahura, Aşık Şenlik köyü Web Sitesindeki bu anlatılar, bu ozanların anlatılarından yapılmış alıntı olmalıdır.

[8] Ensar Aslan, Çıldırlı Aşık Şenlik-Hayatı, Şiirleri ve Hikâyeleri, Erzurum 1975, s. 8-18.

[9] https://www.asiksenlik.bel.tr/govdeli.php

[10] https://www.asiksenlik.bel.tr/govdeli.php

[11] https://www.asiksenlik.bel.tr/govdeli.php

[12] https://www.asiksenlik.bel.tr/govdeli.php

[13] Şahamettin Kuzucular, https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/summani-ile-gulperi-hikayesi-ve-emsal-gunaydin-derlemesi/74113

[14] PROF. DR. ALİ DUYMAZ, ÂŞIK ŞENLİK'İN HİKÂYELERİ ÇERÇEVESİNDE HALK HİKÂYELERİNİN TASNİFİ MESELESİNE DAİR BİR DEĞERLENDİRME, ULUSLARARASI ÂŞIK ŞENLİK SEMPOZYUMU(26-27 MART 2012, KARS)

[15] Anonim, Aşık Şenlik, https://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=1783, son erişim, 30-07-2013

[16] PROF. DR. ALİ DUYMAZ, ÂŞIK ŞENLİK'İN HİKÂYELERİ ÇERÇEVESİNDE HALK HİKÂYELERİNİN TASNİFİ MESELESİNE DAİR BİR DEĞERLENDİRME, ULUSLARARASI ÂŞIK ŞENLİK SEMPOZYUMU(26-27 MART 2012, KARS)

[17] Alptekin-Coşkun 2006: 70; Aslan 1975: 70 – İçel   Hatice, ELAZIĞ-2009 , ).”

[18] Aslan 2006: 561

[19] Aslan 2006: 77-79 vd.).

[20] Alptekin-Sakaoğlu 2006: 114; Aslan 1975: 20, İçel   Hatice, ELAZIĞ-2009).

[21] Hatice İÇEL ÇILDIRLI ÂŞIK ŞENLİK’İN ŞİİRLERİNDE HALK KÜLTÜRÜ UNSURLARI, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler DergisiCilt: 19, Sayı: 1, Sayfa: 11-29, ELAZIĞ-2009

[22] Hatice İÇEL ÇILDIRLI ÂŞIK ŞENLİK’İN ŞİİRLERİNDE HALK KÜLTÜRÜ UNSURLARI, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler DergisiCilt: 19, Sayı: 1, Sayfa: 11-29, ELAZIĞ-2009

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar