DİVAN ŞİİRİ VE SEVGİLİ KAVRAMININ KALIP UNSURLARI
Divan Edebiyatı hazır estetik kalıplar, Mazmunlar, gelenekle belirlenip şekillenen kalıp benzetmeler, mecazlar, tasavvurlar, düşünceler ve diğer sabit anlayışlar üzerine bina edilmiş bir Edebiyattır. Divan Şiirindeki kalıplaşmalar, içerik, biçimsellik ve tematik düzlemdedir. Divan Edebiyatı nazım türlerinin değişmeyen tema ve şekil özellikleri vardır. Nazım türleri konuları hiç değişmeyen nazım birimleri, kafiye örgüsü, şiir bölümleri ile sabitleşen, temalarına göre de kalıplaşan bir özellik taşır. Örneğin kaside; bölümleri, beyit sayısı, kafiye örgüsü ve içeriği ile değişmeyen şekil ve içerik anlayışı ile kalıplaşan bir nazım türüdür. Divan Şiirinin diğer nazım türleri de tıpkı kaside gibi aynı şekilde kalıplaşmış içerik ve şekil anlayışları vardır.
Divan şairlerinde farklı temalar, farklı nazım şekilleri arayışı bulunmaz. Divan Edebiyatı Nazım Türlerinin nazım şekilleri yüzyıllar içerisinde olabileceği kadar çeşitli türlere sahip olmuş ve gelenek içinde kendi içerik ve şekil kalıplarını bulmuştur. Bu nazım şekillerinin biçimsel özellikleri ve temaları artık değiştirilmesi mümkün olmayan anayasa maddeleri gibi dokunulmazlık kazanmıştır. Hiç bir şair divan şiirindeki kalıp nazım şekillerini bozmaya veya bu nazım şekillerinin sabit temalarının dışına çıkmaya cüret edememiştir. Bu anlayış Tanzimat dönemine kadar da devam etmiştir.
Divan şiirinde önemli olan nazım şekillerinden farklı şiir türleri veya farklı içerikler, konular işlemek değil; aynı tema, düşünce, mazmun ve benzetmeleri kullanarak en üstün ve ahenkli söyleşiyi, ifade güzelliğini yansıtmaktır. Farklı temalar denemeyi yeğlemeyen divan şairleri aynı tema üzerinde farklı söz hünerleri göstermenin ustalığı peşindedir. Divan Şiirinde Aşk ve Sevgili anlayışı da bu bakış açısının etrafında şekillenir. Bu konuda sözü biraz da Ülkü ÇETİNKAYA’ ya bırakalım: " Divan edebiyatı hep mükemmel olanın, hep ideal olanın peşindedir… Ortak bir birikimden istifade ederek o birikimi beslemeye çalışmışlardır ve ortak hafızanın “ideal bir güzeli bulup onu en güzel şekilde aktarma” hedefine hizmet etmeyi de gaye bilmişlerdir. Bu ortak hafızaya göre, asıl olan güzelliğin kendisidir ve bu güzellik nerede tezahür ederse etsin en mükemmel şekilde anlatılmalıdır… İdeal olan mutlak anlamda güzel olduğuna göre sanatçı da mutlak olanın büyüklüğüne layık bir şekilde eserler ortaya koymalıdır." ( Ülkü ÇETİNKAYA, a.g.y.) [1] Şairin âşık olup övdüğü falan veya filan değil bizzat güzelliğin kendisidir. Divan Şairleri orijinal konular, benzetmeler, hayaller üretmek yerine güzelliği en ustaca, en hünerli ve Ahenkli şekilde anlatmak isteyen şairlerdir.
Divan şiiri, gelenek, günlük hayat, din, masal, mitoloji, destan, efsane, esatir, Arap, Fars, Türk, Hint kaynaklı hikâyeler, esatirler, veliler, peygamberler, halifeler din ve devlet büyüklerine ait Menkıbeler, kıssalar, Fars, Yunan, Hint mitolojisi vb. gibi çok zengin unsurlar ve kaynaklarla beslenmiştir. ( Divan Edebiyatına Etki Eden Farisi Öğeler ve Mazmunlar) Mazmunların pek çoğu bu kaynaklardan elde edilen, kıssa, öykü, esatir, inanış vb anlayışları hatırlatan anahtar kelime veya olaylara işaret eden kalıplar haline gelen sembollerdir. Örneğin “Sâye-i zülfün Hümâsın salma ağyar üstüne” Ahmet Paşa ) beytinde “Hüma” kuşunun “gölge salması “ tabiri Hüma adlı devlet kuşunun herkesçe bilinen özelliklerinin anlaşılması ve hatırlanmasını sağlar. ( bkz Hüma Edebiyatta Humâ Umay Hümây Kuşu )
Buse ahd etti Necati'ye lebin güya Mesih
Mu'cize izharı için mürdeye can arz eder. ( Necati Bey )
Beytindeki mazmun İsa'nın ölüleri diriltmesidir. “Divan edebiyatının en önemli özelliği bir mazmunlar edebiyatı olmasıdır. Mazmunlar “ mana, kavram, bir sözün içinde gizli olan sanatlı anlam” demektir. Edebiyatta bir şeyi özelliklerini çağrıştırarak kelime gurupları içinde gizlemektir. Divan şiirinin mana ve sanat örgüsü yüzyıllar boyu mazmunlar ile estetik bir yapı kazanmış ve ince bir zevk dünyası ortaya koymuştur. Kullanılan mazmunlar aynı olsa bile söyleyiş yönünden farklılıklar görülmektedir.” ( Fatma KANDEMİR, ag.y 2008) [2] Bu bakımdan ilk divan şairinden son divan şairine kadar anlatılan sevgilinin biçimsel nitelikleri çoğunlukla aynıdır. Nedim gibi bir kaç şair hariç hepsinin ifade ettiği sevgili aynı şekillerde tarif edilmiştir. Bu sevgililerin hepsini betimleyen fiziki özellikleri hep aynı şekildedir. Selvi boylu, okka dudaklı, kaşları hilal ve yay gibi, kaşları, gözleri, tüyleri siyah renkli, gamzeli, kirpikleri ok, bakışları cadı ve cellât gibi can alıcı, elif gibi ince vb dir.
SEVGİLİNİN CİNSİYETİ HAYALİ VE DOĞAL ÖZELLİKLERİ
Esasında devrin geleneklerine uygun olarak Divan Şairlerinin pek çoğunun şiirlerindeki sevgili cinsiyeti belirsiz bir sevgilidir. Bu sevgilinin tarifinde kadın ve erkek cinsiyetinin bazı özellikleri ortak olarak kullanılır. Divan Şairlerimiz yüzyıllar boyu aynı tip sevgiliye âşık olmuşlar gibi aynı tip sevgilinin ahvalini anlatmıştır. Mazmunların pek çoğu o mazmunu oluşturan bir öyküye dayanır ve mazmunlar lafın gelişinden bu öyküyü telmih eder.
Ah eylediğim serv-i hıramanın içindir
Kan ağladığım gonca-i handanın içindir
Sergeşteliğim kakul-i müşginin ucundan
Aşufteliğim zülf-i perişanın içindir FUZULİ
'Fuzuli beyitlerinde sevgilinin boyunu serviye, ağzını goncaya benzetmektedir. Sevgili, kâkülü ile şairi saçının tellerine asarak idam eder. Saçlar, kirpikler, gözler ve yüzünün etrafındaki tüyler siyahtır. Bakışları ile dermansız bırakıp aşığını büyüler, hançer gibi kaşları ile yaralar, ok gibi kirpikleri ile vurur ve gamzesinin çukuruna gömer.
Âşık öldürmek tutalım muktezayı hüsn imiş
Tığ-ı hicran ile kat etmek kimin fermanıdır Ahmet Paşa,
"Sevgili, divan şiirinin kendine özel aşk kurgusu içinde şekillenen en önemli tiptir. Onun değişik kimliklerde karşımıza çıkması divan şiirinin mecaza dönük ifade tarzı ile birlikte daha pek çok faktöre dayanmaktadır. Gerçek-mecaz ilişkisi içinde bilhassa tasavvufun etkisiyle sevgili değişken özellikler göstermektedir. Sevgili bazen tamamen soyut ve ulaşılmaz iken bazen gerçek hayattan izler taşır" [3]
Divan şiirinde "Sevgili " ve güzelliği gelenekler içerisinde tekâmül etmiş kalıp mazmunlarla ifade edilir. Mazmunlar sözün gelişinden lafın nereye varacağını hissettiren üzerinde mutabakata varılmış değişmez sembollerdir. Günümüz şiirindeki sembollerden farkı mazmunların kalıp ve değişmeyen semboller oluşudur. "Mazmun herkesçe anlaşılabilecek ve belirli bir manası olan estetik kalıpları ifade eder. Biri dış diğeri de iç olmak üzere çoğunlukla iki manası olan mazmun, geleneğin uzun bir tecrübeden sonra bazı kavramlara belli anlamlar yüklemesiyle oluşur. Hiçbir şair yüklenilen bu anlamsal ilgileri bozamaz; başka şekillerde kullanamaz. Mesela kaşlar yaydır, kirpikler oktur, dudaklar mim harfidir, yanaklar goncadır, boy selvidir. Bu liste uzayıp gidebilir. Gelenek, asırlar boyunca yaşadığı tecrübelerle yakışabilecek en ideal kavramları bulmuş ve onları kalıplaştırmıştır." ( . Ülkü ÇETİNKAYA, a.g.y.) Sözü edilen bu kalıp benzetmeler kalıplaşmış mazmunları yaratır. Böylece okka denilince ağız, serv denilince boy, mar denilince zülüfler, saba denilince sabah rüzgârı, Saba melikesi vb hemen akla gelen kalıplaşmış mazmunlardır.
"sevgilinin belini can ipliğine, sinesini gümüş aynaya, kulağını güle benzetirken jaleyi de kulağını süsleyen küpe olarak tasavvur etmiştir. Jale, şekli ve rengi itibariyle inci küpeye teşbih edilmiştir:" [4]
Aldanma cadu tahtına kalmaz bu rüzgâr
Bağ-ı baharı neyledi bad-ı hazanı gör. (BAKİ')
Seyr etti heva üzre taht-ı Süleyman
Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde (Ziya Paşa )
Örneğin bu beyitlerde iki farklı şair tahtını rüzgârlara taşıtan, kuşların diliyle konuşan ve yüzlerce sene yaşamasına rağmen ölen Hz Süleyman’la ilgili aynı mazmunları, aynı şekilde ele almıştır. Beyitlerdeki sözcükler bir araya getirilerek düşünüldüğünde o beyitteki mazmunları ortaya çıkaran öyküler de anlatılmış ve hatırlatılmış olur. Örneğin yukarıdaki beyitlerde geçen, taht, rüzgâr ve zaman sözcükleri bir araya gelince Peygamber ve saltanat sahibi olan kuşdilini bilen, servetin ve bahtiyarlığın simgesi, Saba Melikesinin sevgilisi yüzüğü ile tüm mahlûkata hükmeden, tahtını rüzgârlara taşıtan, tahtı, yüzüğü, sofrası, mührü ve uzun ömrü ile dikkat çeken Hz. Süleyman’la ilgi pek öykü ve mazmun hatırlanır. ( bkz Hâtem ve Hz Süleyman’ın Yüzüğü )
Mazmunları işaret eden kalıp semboller anlam ve hikâyesi bakımından hiç değişmese de Günümüz şiirinde semboller her şaire ve şiire göre değişmesine rağmen divan şairleri kalıp semboller kullanır. Bunlara misal verecek olursak: Serv sevgilinin boyu, gonca, sevgilinin ağzı; cadu, sevgilinin bayıltan fitneci bakışları, cam deyince Cem'in kadehidir deyince sevgilinin kirpikleri, gül deyince sevgili veya bülbül anlaşılır. ( bkz Divan Şiirinde Sevgili Aşık Rakip Tasavvuru ve Beyitlerle Örnekleri )
Hatta bu mazmun anlayışından yola çıkarsak gül denilince bülbülün, cellât deyince sevgilinin gözlerinden bahsedileceğini de anlamış oluruz.
Gülü bülbül arasında işit kim
Gece subha değin ne maceradur. (Ahmedi )
Çün yüzün vasfı bülbüle düşdü
Bağ arasına gulgule düşdü (Şeyhi )
Örneğin bu beyitlerde goncanın açılmasını görebilmek için sabaha dek öten, göremeyince bu defa akşama kadar ağlayan bülbülün öyküsüne işaret edilir. Bu mazmunların bazıları Arap İran, Hint, hatta Yunan mitoloji, esatir, destan öykü ve menkıbelerinden gelmiştir.
Zinhar eline ayine vermen o kâfirin
Zira görünce suretini büt-perest olur Necati
( Sakın o kâfirin eline ayna vermeyin, yoksa aynaya bakıp kendi güzelliğine tapan biri olur)Örneğin bu beyitte Yunan Mitolojisindeki Nergis'in öyküsüne telmih eden bir mazmun vardır. ( bkz Narkissos Kimdir Narkisos Efsaneleri Nergis Narsist ve Narsisizm )
"Birçok halleri, mazmunlarla ifade edilen güzellerin genel görünüşleri, yapıları ve tavırları aşağı yukarı bellidir. Bu yönüyle bakıldığında güzel veya sevgili tipi değişmemektedir. Genellikle büt (kendisine tapınılan put) veya “cennet hurisi” şeklinde tarif edilen güzellerin hepsi aşağı yukarı aynı özelliklere sahiptirler. ( bkz Büt-i Tersa Hiristiyan putu ve Güzeli- Büt Büthane Nedir Şiirlerimizde Put Senem Senema) Mesela boy servi gibi uzundur; bel ipincedir, saçlar uzun ve simsiyahtır. Yanaklar gül kırmızı, bakışlar kılıç gibi keskin, beden sağlıklı, yaş taze denilecek kadar gençtir." (. Ülkü ÇETİNKAYA, a.g.y., shf-317)
Çoğu divan şairinin tasavvur ettiği sevgili, aslında bu dünyada yaşamayan, Soyut özellikleri öne çıkan, fiziki nitelikleri hiç değişmeyen, kalıp bir sevgilidir. Divan şairlerinin sevgilileri yüzyıllar boyunca hiç değişmeyen sabit ve ortak mazmunlarla ifade edilen aynı tipte sevgilidir. Bu bakımdan Fuzuli , Necati Bey , Nahifi , Ahmet Paşa, veya Baki' ' sevgililerini aşağı yukarı aynı şekilde tasvir etmişlerdir. Bu sevgililer yüzyıllar boyu ayrı ayrı şairlerin hepsinin zamanlarında da yaşamış, şairlere aynı şeyleri hissettirip aynı tesirleri gösteren bir sevgilidir. "Soyut kavramların ifadesi mümkün olmadığı için, bir duygu olan sevgi bile, somut benzetmeler veya kişileştirmelerle sevgili tipi etrafında somutlaştırmalarla ifade edilir. Bazen bu somutlaştırılmış hayaller, akıl ölçülerimize aykırı geldiğinden bu ifadelerde abartı buluruz." [5]
Ayağı yir mi basar zülfüne ber-dâr olanun
Zevk ü şevk ile virür cân ü seri döne döne Necati
Saçun durur kamu canlar belâsı
Yalınuz ben degülem mübtelâsı Ahmedi,
Sevgilinin kaşları, bakışları, kirpikleri, zülüfleri tüm divan şairleri üzerinde aynı etkiyi yaratır. Siyahtır, kesrettir, cellât gibidir, kanlıdır, öldürücüdür... Şair, sevgilisinin karşısında kendisini idama hazır olan kurban gibi hisseder.
Ölsün mü neylesin olan aşüfte hüsnüne
Kurbanın olduğum seni sevmek hata mıdır? Nahifi
Divan Şiirinde sevgiliyi ifade eden veya sevgiliye sembol olarak seçilen pek çok kelime vardır. Sevgili, melek, huri, kıble, gül, serv, peri, büt, mah, mehlika,yâr, serv-i hıraman, bi vefa, gonca, gonca dehen, sultan, elif, hûb, mum vb olarak adlandırılabilir. "Sevgili için nice nice yakıştırmalar vardır: O, en başta candır sonra canandır, yardır, dosttur, mahbubtur, maşuktur, habiptir, güzeldir, efendidir, sanemdir, nigardır, tabiptir, afitabdır, kafirdir, dilberdir, dildardır, dilaradır, gülendamdır, melektir, peridir, mehlikadır…" ( Ülkü ÇETİNKAYA, a.g.y.)
Fakat zikredilen sevgililerin tasvir edilişleri hayli abartılıdır. Sevgili dünyevi bir sevgili olsa bile özellikleri nerdeyse dünyevi özelliklerinden kopan abartılı betimlemeler içindedir. Sevgiliyi yüceltme amacını taşıyan bu abartılar da kalıp benzetmeler, ortak sevgili tipinin sınırlarında kalan değişmeyen özellikler olarak karşımıza çıkar. Bu ortak tasavvurlar içinde sevgilinin yüzü kara parçalarına dünyaya; saçları dalgalara ve denizlere; sevgilin beni siyah renkli şehirlere,( Çünkü sevgilinin yüzü bir dünyadır. ben ise küçülerek bir şehir mertebesine düşer) hatlar, sevgilinin yüzünün kenarındaki siyahımsı tüyler, düşman askerlerine, sevgilinin beli kıl, iplik gibi incecik nesnelere benzetilir. Fark edileceği gibi sevgilinin betimlemeleri iki yönlü olmaktadır. Hacim, uzunluk ve genişleme bakımından Sevgilinin bazı özellikleri aşırı büyütülürken bazı özellikleri ise aşırı küçültülür. Sevgilinin boyu, yüzü, saçı, beni hatları ve tüyleri hacim olarak abartılı değerlerde büyütülürken, zıt yönlü olarak sevgilinin ağzı ve beli aşırı küçültülür. "Abartmanın amacı ise kişileştirme, kimlik verme yoluyla yüceltmedir. Abartı, genişletme ve daraltma olmak üzere birbirine zıt iki şekilde yapılır. Genişletilen unsurlara örnek alınan yüz, ben, hat ve saç birbirleriyle mukayese yoluyla ilişkilendirilirken, daraltılan unsurlara örnek alınan ağız ve bel de genelde birlikte düşünülür; yok sayılır" [6]
Çoktan giderdi Çine yahut Zengibar’a dek
Zabt itmeyeydi hâtır-ı müştâkı zülf-ı hat ( NEDİM )
(Saç telleri düşkün gönlü tutmasaydı, o çoktan Çin’e veya Zengibar’a kadar giderdi.) Sevgilinin yüzü şair için bir dünya kadar büyüktür. Eğer sevgilinin saçları onu tutmasaydı Çin’e veya Zengibar’a kadar gidecekti.
Divan Şiirine giren mazmunların bir kısmı Bizans, Yunan, Roma, Rum, Hıristiyanlıkla ilgilidir. Bunun yanı sıra, Hint, Çin ve Ön Asya uygarlıkları kültüründen geçmiş çok sayıda mazmun bulunur. Bu mazmunlar, Arap ve Fars edebiyatından edebiyatımıza girmiş mazmunlar olarak değerlendirilmiştir.
Divan şairleri için sevgili; acı veren ıstırap çektiren, bir türlü ulaşılmayan, güzelliği ile öldüren, sevgilisine yüz vermeyen, vefasız, ilgisiz, gaddar bir tasavvurdur. Şair ise sürekli ızdırap çeken en küçük bir ümidin hayaliyle yaşayan, aciz ve çaresiz biridir. Mecnun' olur, Husrev-i Perviz olur, Ferhat olur ama hiç bir zaman sevgilisine kavuşamaz. ( bkz Kûh –ken ( Dağdelen – Ferhat ) Şair, sevdasını bile kimseye söyleyemez. ( bkz Leyla ile Mecnun' ) Divan şairleri, sevgilileri ile buluşamayacaklarının bilinciyle yanıp tutuşan, yaka paça yırtan, deli divane olan âşıklardır. Hiçbir divan şairinin sevgilisinin ismi yoktur. Zaten çoğunlukla soyut bir kavram olarak tasavvur edilen bu sevgili dünyada yaşamış ve yaşayan bir canlı değildir. Buna rağmen şairler sadece tahayyüllerinde olan bu hayali sevgiliyi ikna edebilmek için pek çok laf oyunlarına ve cambazlıklarına yer vermişlerdir. Bu bakımdan divan şairlerinde sevgiliye sitem, sevgiliyi uyarma, sevgiliyi ikna edebilmek için düşünceler üretmek önemli bir yer tutmuştur.
Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım
Kurban olam var mı benim bunda günahım Nahifi
Gamım pinhan tutardım ben dediler yâre kıl ruşen
Desem ol bi-vefa bilmem inanır mı inanmaz mı? FUZULİ
İçüm kara benzüm saru yaşum kan u kanum sudur
Dahi ne kaldı ki bana, aşkunla boyanmamışam Kadı Burhaneddin
Sâkiyâ mey sun ki bir gün lâlezar elden gider
İrüşür fasl-ı hazan bâg ü bahar elden gider. Fatih Sultan Mehmet
Divan şairleri her ne kadar sevgilinin vefasızlığından, deli divane olmalarından yakınıyorlar gibi gözükseler de aslında bu onların kanıksadığı, rıza gösterdikleri hatta gizli gizli zevk aldıkları bir haldir. Özelikle tasavvufi manada yazan divan şairleri için bu sevda zaten arzulanan bir şeydir. Şairler bu durumu tevekkülle karşılar. “Divan şiirinde sevgiliye düşen görev âşıklarını üzüntüden, acıdan öldürmek onlara çevir ve cefâ etmektir.” [7] Sevgili ölmez, hatta ölümsüzdür. Niyeti aşığı imtihan etmek, aşkında kararlı olup olmadığını anlamaktır. Ama âşık sevgilisi yüzünden ölse bile bundan mutluluk duymaktadır. Daha ziyade tasavvuf çeşnili şiirlerde sevgili tasavvurunun Allah’ı işaret ettiğini bilmekle bu konu izahat bulmuş olacaktır.
Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib
Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır. Fuzuli
Cefâya öykünüben cevre can verir şimdi
Vefâ vü mihr ile mu’tad gördüğün gönlüm. HAYALİ
DİVAN ŞİİRİNDE BEŞERİ VE DOĞAL SEVGİLİLER
Mesnevi dışındaki şiir türlerinde kadın ve sevgili objesinin belirsiz olması veya tek bir kalıp içinde sunulması devrin anlayışı ile ilgilidir. Şairin " ben" öznesi içerinde bir çeşit mahremiyetinin ifşası olacağı için divan şairleri sevgililerini ya soyutlama, müphemleştirme ya da tasavvufi bir aşk haline getirme eğilimi içindedir. Sevgiliyi ifşa etmek veya bundan dolayı ayıplanma ihtimalinden kaynaklanan genel bir eğilim olsa gerek, sevgili objesi genellikle Divan Şiirinde dünyevi ve doğal özellikleri ile ifade edilmez. Sevgili imajının cinsiyetinin belirsiz olarak düşünülmesinde tasavvufi anlayışın da rolü çok büyük olsa gerektir. Sevgili tabirini “ Yaratana sevgi” şeklinde anlayan tasavvufçuların cinsi betimlemelerden ve vurgulamalardan kaçınmış olmaları gerektiği rotadadır. Fakat tasavvufi yaklaşımın dışındaki şiirlerde dahi bu tutumun devam ettiği görülür. Her ne kadar divan şairlerinin şiirlerindeki sevgili anlayışı içerisinde erkek güzellerin de kast edilmesi söz konusu olsa da şairlerin şiirlerinin pek çoğunda genel bir eğilim olarak yaygınlaşmış olması divan şiirinin gelenekleri ile ilgilidir. Fakat aşk konulu mesnevilerde bu durum tersine döner. Aşk konulu mesnevilerde sevgili olan kişi şairin kendisi değil öyküdeki, kahramanın aşkıdır. Bu sevgili Hüsrev’in Ferhat ’ın, Kerem’in, Mecnun ’un sevgilisidir. Böyle olunca sevgilinin cinsiyeti belirginleşir ve reel bir hal alır. "hikâyesi olan aşk mesnevilerinde kadının / kadın sevgilinin açıkça yer aldığını görürüz. Kıyafet değiştirme, kadın kahramanın önüne çıkan toplumsal engelleri aşmada başvurduğu önemli bir motiftir." ( 2. Nuran Tezcan,age)[8]
Ayağın sakınarak basma aman sultanım
Dökülen mey, kırılan şîşe-i rindan olsun (NEDİM, )
Fakat bazı şairler bu durumu aşarak bu genel eğilimlerin dışına taşan şiirler de yazmıştır. Bu tip şairler arasında en belirgin isim Nedim’dir. Nedim’in şiirlerinde sevgili motifi genel kaidelerin dışına taşarak kanlı canlı yaşayan, yaşanılan güzellere dönüşür, Saçları sırma; gözleri mavi veya yeşil, kırmızı fesli, mor fistanlı, cepkenli, “gülgül-i kerrakeli mor hareli” fıkır fıkır, yaşanan hayatın içinden seçilmiş kanlı canlı güzellerdir. “Nedim’in gazellerinde sevgili, bütün güzelliğiyle, soyut ve somut gözler önündedir. Giysisi, duruşu, gülüşü ile gözümüzün önünde canlanan bir sevgilidir. Nedim’in sevgilisi adeta sayfalardan çıkıp, yanımıza gelecek derecede canlıdır.” ( Fatma KANDEMİR, a.g.e, 2008)
Bûydan hoş, renkden pâkizedir nâzik tenin
Beslemiş koynunda gûya kim gül-i rânâ seni ( NEDİM,)
Niçin sık sık bakarsın böyle mir’at-ı mücellâya
Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın kâfir (NEDİM, )
(Niçin sık sık bakarsın böyle parlak aynaya; meğer sen dahi kendi güzelliğinehayran mısın kâfir.)
Ey Necâtî yürü sabreyle elünden ne gelür
Hüblar cevr ü cefâyı kime öğretmediler. ( Necati)
Kocup her şeb miyânın cânına can katmada â?yâr
Behey zalim sen insâf et bizim de cânımız vardır NEDİM,
(Her gece başkaları belini kucaklayıp canına can katmakta. Behey zalim! Senacı, bizim de canımız vardır)
Nedim de diğer şairleri gibi kalıp güzellere olan aşkını dile getiren şiirler yazmış olsa da netice olarak bu güzellerin hayal mahsulü olduğunu dile getirmeden geri duramaz.
Yok bu şehr içre senin vasıf ettiğin dilber Nedim
Bir peri suret görünmüş, bir hayal olmuş sana NEDİM,
Nedim’in yanı sıra diğer birçok şairin şiirlerinde de gerçek hayattan alınan sevgililer yaşanmışlıklardan alınmış sahneler buluna bilinmekteyse de bu tip şairler ve şiirlerinin sayısı çok fazla değildir. Söylemez
küsmüş bana canana söylen söylesün
Neyledüm ol yâr-ı âli-şâne söylen söylesün ( BAKİ')
Sahn-ı hammâmda dün gördüm o nâzük bedeni
Sinede mûdan eser yok dahi pehlû da güzel (BAKİ' )
(Dün, hamamın ortasında o nazik bedeni gördüm. Göğüste kıldan eser yok dahi vücudun iki yanından biri de güzel.)
Allar geymiş hırâm eyler nihâl-i gül gibi
Günde ‘aşşâkun hezârın zâr ider bülbül gibi (BAKİ' )
(Kırmızılar giymiş gülfidanı gibi salınır; günde binlerce ‘âşıklarını bülbül gibi inletir.)
Hattum hisâbın bil didün gav?alara saldun beni
Zülfüm hayalîn kıl didün sevdalara saldun beni (BAKİ' )
DİVAN ŞİİRİNDE ERKEK GÜZELLER
Bazı divan şairlerinin şiirlerinde gılman tipindeki sevgililer için de şiirler yazılmıştır. Bu tip sevgililer kadın güzelliğine sahip genç erkeklerdir. Günümüz anlayışına hayli ters gelen bu durum o devrin anlayışına göre normal bir hadise olarak görülmektedir. Hatta daha da ileri giderek “kadına âşık olmak yerine genç erkek güzellere âşık olmayı tercih ettiklerini söyleyen divan sairleri de vardır.” ( Sadık Erdem, ( 2005) age. Shf 178 )[9]
Yine bir merdane beg sevdüm erenler canı’çün
Ey zen-i bazar senden vaz geldüm sevmezim (Hayreti, )
( Yine merdane bir genç sevdim erenlerin canı için, Ey pazar kadını seni sevmekten vaz geçtim)
Bakmazam ruy-ı nigare gül-i al olsa dahi
Zene meyl eylemezem kaht-ı rical olsa dahi
( Sadık Erdem, ( 2005) age. Shf 178 ) ( Adam kıtlığı dahi olsa kadının en güzel yüzlüsüne bile dönüp bakmam) Kadın sevgililer konusunda belli belirsiz tasavvurlar, tahayyüller yazan divan şairleri konu erkek sevgililer olunca biraz daha belirli tasvirler yapabilmektedirler.
Kız oğlan nazı nazın, şehlevent avazı avazın
Nesin sen doğru söyle kız mısın oğlan mısın kâfir? ( Nedim)
Münasibdir sana ey tıfl-ı nazım hüccetin al gel
Beşiktaş'a yakın bir hane-i viranımız vardır ( Nedim)
( Bebek yüzlü sana münasiptir. İznini alıp gel, Beşiktaş’a yakın bir evimiz vardır.) Divan şairlerinin yazdığı kimi eserler baştan sona erkek güzellerini anlatabilir. Sözgelimi Hayretinin böyle konulu bir şehrengizi vardır. (https://edebiyatvesanatakademisi.com/divan-siiri-ve-sairler/hayreti-16-yy-hayati-edebi-kisiligi/401 ) Divan şairlerinin arasında memduh ve nahbublarına şiirler yazmak çok garip gelen bir özellik değildir. Birçok divan şairinin erkek güzelleri öven şiirler yazdıkları vakidir. Divan şiirinde erkek güzeller ve sevgililer mahbup veya memduh olarak ifade edilmiştir.
Divan şairlerindeki sevgili hem soyut anlamıyla hem de gerçek anlamıyla tehlikeli olarak gözükür. Şiirlerdeki tehlikeli sevgili imajını gerçek hayattaki düşüncelerine yansıtan şairlere de sık sık rastlanılır. Şairlerimizin bazıları kadınlar konusunda olukça önyargılı düşünceler içinde oldukları, gibi sevgili imajının dışında ve gerçek hayattaki kadınlar hakkında olumsuz düşünceler içine girebilmişlerdir. Divan şairlerinin kadınlara bakış açısında, saçı uzun aklı kısa, güvenilmez, hilebaz, hilekâr, şeytani, erkeğini aldatmaya meyyal, kötüdür gibi olumsuz yaklaşımlar vardır. Bu olumsuz bakış açısı şiirlerine de yansır. [10]
Merd iseñ evde kahbeyi tutma
Ger boyuñca batursa altuna ( Lami Çelebi,)
PADIŞAH MAŞUK
Şairler bazen da padişahlara olan sevgilerini dile getirmişlerdir. Divan edebiyatında devrin padişahlarına sevgilerini iletmek, saygılarını sunmak onlar için beyitler ve kasideler sunmak geleneksel bir adettir. Şairlerin koruyucusu, kollayıcısı hatta ekmek kapısı olan padişahlara şiirler yazmak bu günkü anlamı ile yağcılık değil bir anlamda minnet göstergesi daha ziyade de gelenekle ilgili bir konudur. Daha çok saraya yakın olan saray şairleri, padişaha veya sadaretten birine eser takdim ederek ihsan gören şairlerin bu ikram ve ihsanlara karşı minnet duymaları gayet tabidir. Şairlerin devlet adamlarına ve padişahlara eser takdim ederek ihsan beklemeleri bugünkü anlayışa göre yağcılık gibi düşünülse de o günün şartlarında olması gereken, geleneklerin ve o günkü şartların zorunlu kıldığı durumlardır. “Bu bakımdan “han, sultan, hükümdar, hünkâr, hüsrev, hakan, şehenşâh, şâh, şeh” gibi adlarla da anılan padişahın, görev ve yetkileri, iftihar ve imtiyaz simgeleri ve hükümdarlık alâmetleri “maşûk tipi”ne yansımıştır.” ( Neslihan K. KESKİN, agy)[11]
Ne cemalin gibi ben hüsn ıssı bir sultan görem
Ne cefânı çekmeğe sen göresin ben kul gibi ( Ahmet Paşa, )
“Ne ben yüzün gibi güzellik sahibi bir sultan görebilirim. Ne sen cefanı çekmeye benim gibi bir kul görebilirsin.”
Derd ü gam mersûmını uşşâkdan men eyleme
Kullaruna pâdişâhum lûtf u ihsân eylegil (Adlî -II. Bayezid ) ( Neslihan K. KESKİN, agy)
“Dert ve gam geleneğini âşıklardan esirgeme. Padişahım kullarına lütuf ve ihsan eyle.”Bana kul olsun deyü hâcet ne fermân etmeğe
Ben senin çokdan efendim bende-i fermânınam Nedîm G90/2
“Bana kul olsun diye ferman vermeye ne gerek var, ben senin çoktan fermanına bağlıyım.”
RAKİP ÂŞIK, AĞYAR
Kadın ya da erkek güzel kavramlarıyla birleşen divan şiirindeki sevgili imajı güzelliğiyle büyüler, zaman zaman ilgi gösterip, zaman zaman rakipleriyle gönül eğlendirerek aşığını üzer. Âşık, sürekli bir üzüntü içinde kıvranıp durur. Bu bakımdan “ Rakip âşık” veya “ ağyar” başkaları, yabancılar divan şiirinde önemli bir yer tutar. ( bkz Ağyar Nedir( Divan Şiirinde Rakip) Sevgili şaire karşı umursamaz bir tavır içindeyken rakiplerle, ağyarlarla eğlenir. Ağyar kavramı, Soyut sevgili kavramında olduğu gibi sadece sevgiliyi âşıktan uzak tutan bir eylem içindedir. Tasavvuf anlamlı şiirlerde de karşımıza çıkan ağyar, sevgilisini şairden uzak tutan, şairle çekişme içinde olan ama daha ziyade sevgilinin vefasızlığından, ilgisizliğinden hatta ağyara daha çok meyletmesinden dolayı zarar verebilen bir tasavvurdur. Divan şiirlerindeki ağyar imajının şaire verdiği zarar genellikle sevgilinin meyletmesi üzerindendir. ( bkz Divan Şiirinde Sevgili Aşık Rakip Tasavvuru ve Beyitlerle Örnekleri )
Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan
Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı? ( Fuzuli )
( Sevgili, kamu’nun herkesin hastasına merhem olup ilaç veriyor da neden derdime derman olmuyor. Yoksa beni hasta saymaz mı?)
“Âşığın en büyük üzüntüsü sevgilinin başkalarıyla ilgilenmesidir. Fakat irade sevgilinindir, o ne isterse onu yapar. Âşığa düşen görev her şeye katlanmak ve aşkında ısrarlı olduğunu göstermektir. “(Pala 1989: 50). Âşık ise sevgiliye ulaşmak için her şeyi yapar, rakiplerle çekişmelere girer. Rakiple uğraşmaktan bazen yorulur, ümitsizliğe kapılır. Sevgilisini rakibe kaptırmış olmasından dolayı perişan olup kıskançlık krizlerine düşer. Sürekli çaresizlik ve acz içindedir.
Çünki yâr ağyar ile dem-sâzdır
Bana günde bin kez ölmek azdır (Necati )
"Sevgili ağyar ile arkadaş, sırdaştır. Bana günde bin kez ölmek azdır." ( H.Dilek Batislam, agy)
Rakip, sevgili ile birlikteyken şair hep uzaktadır. Bu uzaklık şaire elem verir. Şair sevgilisini rakiplerden kıskanır, sevgilisi ile beraber olabilmek ihtimali olmasa bile rakiple sevgilisinin bir araya gelmesine tahammül edemez. Rakibinin de kendisinin de ölümünü isteyebilir. Şair yalnız ve kimsesizdir. Hâlbuki rakibin yardımcıları ve habercileri vardır. Bu haberciler rakibe yardım eder, sevgilinin kapısında bekleyerek rakibe haber yetiştirirler. Bu yönleri ile de rakibin yardımcıları “ it “ olarak vasıflandırılır. İt kelimesinin divan şiirindeki karşılığı “ seg “ veya “ kelp “ tir. Seg veya kelp sevgilinin kapsının önünden ayrılmayan, birini görünce rakibe haber yetiştiren veya ulumaya başlayan haberci olarak tasavvur edilir.
İLGİLİ BAŞLIKLARIMIZ VE LİNKLERİ
· Divan Şiirinde Aşk ve Beşeri Sevgili
· Divan Şiirinde Sevgili Aşık Rakip Tasavvuru ve Beyitlerle Örnekleri
· Doktor : Şiirimizde Hasta Aşık ve Sevgili
· Câdû Nedir Cadı Göz Şiirlerimizde Büyü ve Sevgili
· Ağyar Nedir( Divan Şiirinde Rakip)
· Divan Şiirinde Sevgili Aşık Rakip Tasavvuru ve Beyitlerle Örnekleri
· Lokman Hekim Kimdir Efsaneleri ve Şiirlerde Lokman Hekim)
· Hz Eyüp ( Eyyup Peygamber) ve Kıssaları
KAYNAKÇA
[1] Ülkü ÇETİNKAYA, DİVAN EDEBİYATINDA KADINA GENEL BAKIŞ,turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%20%20EDEBIYATI
[2] Fatma KANDEMİR, BÂKÎ VE NEDÎM’İN GAZELLERİNDE SEVGİLİDEKİ GÜZELLİK UNSURLARI, ,Trakya Üniversitesi, SBE, YÜKSEK LİSANS TEZİ, Ocak, 2008
[3] Yrd. Doc. Hüseyin GÖNEL,DİVAN ŞİİRİNDE SEVGİLİYE DAİR,turkishstudies.net/Makaleler
[4] Nuran Tezcan, XIV. ve XV. YÜZYIL DİVANLARINDA TASAVVUF)
[5] Doç. Dr.,Saadet KARAKÖSE, Divan Şiirinde sevgili Tipindeki, Abartıların Simgesel Boyutuna Bir Kaç Örnek,.sosyalarastirmalar.com/cilt3/sayi15pdf/karakose_saadet.pdf
[6] Doç. Dr.,Saadet KARAKÖSE, Divan Şiirinde sevgili Tipindeki, Abartıların Simgesel Boyutuna Bir Kaç Örnek, .sosyalarastirmalar.com/cilt3/sayi15pdf/karakose_saadet.pdf
[7] Dilek Batislam, DiVAN ŞİİRİNDE ÂŞIK, Sevgili, Rakip ÜÇLÜSÜ VE ÖLÜM,turkoloji.cu.edu.tr/ESKI TURK EDEBIYATI/bati
[8] Nuran Tezcan, "Divan Edebiyatında Aşk, Kadın Kahramanlar ve Kıyafet Değiştirme Motifii",ACTA TURCICA, Dergisi, Yıl IV, Sayı 2-1, Temmuz 2012
[9] Sadık Erdem, Neylî ve Divanı, Atatürk Kültür Merkezi Yayın., Ankara, 2005, s.178.
[10] Ülkü ÇETİNKAYA, DİVAN EDEBİYATINDA KADINA GENEL BAKIŞ,turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%20%20EDEBIYATI
[11] Doç. Dr.,Neslihan KOÇ KESKİN, MAŞÛK, ÂŞIK VE RAKİP ARASINDAKİ HİYERARŞİK İLİŞKİLER,turkishstudies.net/Makaleler/1559