Haldun Taner Hayatı ve Edebi Kişiliği

05.01.2014

Haldun Taner Hayatı ve Edebi Kişiliği


 Yazıda Haldun Taner'hakkında bilgiler, eserlerinin ana fikri,  kahramanları, Haldun Taner'in

in  “hayatı, “, diğer hikaye ve romanları, eserlerden alıntılar yer alır.  Eserleri ve edebi kişiliği, eserleri hakkında yorumlar, aldığı ödüller,  tiyatro yazarlığı, eğitimi, öğretimi, ailesi,   anlatım tekniği, yazarın bakış açısı, , çevrildiği diller, eserin basım yılı, basım hikâyesi, yazar ve eseri arasındaki, eserle yazarın biyografisi arasındaki alakalar incelenmiştir.

Haldun Taner Hayatı 

Haldun Taner (16 Mart 1915, İstanbul - 7 Mayıs 1986 İstanbul), . Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının önde gelen öykü ve tiyatro yazarı öğretim üyesi ve gazetecilerinden birisidir. Türk tiyatrosunu evrensel boyutlara ulaştırmış epik kabare tiyatrosu öncülerinden biridir.

AİLESİ

Tam adı İbrahim Haldun Taner olan yazar bazı eserlerinde “Haldun Yağcıoğlu” takma adını da kullanmıştır. 1915 yılında İstanbul Çemberlitaş’ta dünyaya geldi. Babası,  son Osmanlı Meclis-i Mebusanı üyesi ve mütareke yıllarında yazıları, dersleri ve nutuklarıyla ülkenin bağımsızlığını savunmuş bir aydın olan Ahmet Selahaddin Bey’dir.  Babası Ahmet Selahaddin Bey, İstanbul Darulfununu ( Hukuk Fakültesi ) Devletler Hukuku hocalarından profesörü  [1] ve Kurmay Albay İbrahim Muhiddin Bey'in oğluydu. Türkiye’nin ilk devletler hukuku profesörü olan Ahmet Selahattin Bey, 9 Mayıs 1919'daki Fatih Mitinginin düzenleyenlerden ve konuşan isimlerden birisi de olan ve bir süre Hukuk Fakültesi dekanı olarak da görev yapmış tanınmış bir simadır. [2]

Haldun Taner’in annesi Seza Hanım ise Matbaa-i Âmire Müdürü İsmail Hâmid Bey'in kızıdır. Ancak annesi Seza Hanım’ın adı nüfus kayıtlarında Hacer olarak geçmektedir. [3]  Haldun Taner, babası Ahmet Selahaddin Bey ile annesi Seza Hanımın ( Hacer) evliliğinden doğan tek çocuk olmaktadır.  

ÇOCUKLUĞU VE EĞİTİM YILLARI

Haldun Taner henüz beş yaşında iken babası Ahmet Selahaddin Bey 1942 yılında kaybedip babasız kalır. Bunun üzerine annesi Seza Hanım ile birlikte anne tarafından dedesi İsmail Hâmid Bey'in

Saraçhanebaşı’ndaki evinde yaşamaya başlar. Böylece dedesi, ninesi, dört dayısı ve teyzesinden oluşan büyük bir aile içinde büyümeye başlamıştır. [4]Anne tarafından dedesi olan Hamid Bey onunla yakından ilgilenmiş dayıları ve dedesi Haldun Taner’e babasının yokluğunu hissettirmemişti. Matbaa-i Âmire Müdürü Hamid Bey, Matbaa-i Âmire’deki görevinden emekli olmuş ve kendi matbaasını kurmuştu. Bu olay esasında Haldun Taner’in geleceğini derinden etkileyecek olan bir hadiseydi. Dedesinin matbaayı kurması Haldun Taner’in şöhretli bir yazar olmasının yolunu açan belki de en önemli hareket noktası oluyordu. Böylece daha çocukluk yıllarında devrin tanınmış yazar ve şairleri ile haşır neşir olmak şansını da bulmuş oldu.

Henüz ilkokulda iken 1925 yılında "Hidemât-ı Vataniye" fonu çıkmış bu fon ile vatana hizmet edenler ike şehit çocuklarına maaş verilmeye başlanmıştı. Bu fonun sağladığı hakların sayesinde Galatasaray Lisesi'nde parasız yatılı okumak şansını elde etmişti. Böylece sadece vatana hizmeti geçenler ile şehit çocuklarının alındığı Galatasaray Sultanisi'nin parasız yatılı kısmının orta öğrenimine girmiş hem Galatasaray’daki eğitimini, hem de yurt dışındaki yükseköğrenimini devlet bursuyla yapmak imkânına sahip olmuştu.[5] 1935 yılında Galatasaray Sultanisini bitirdi. Bu okuldaki hocaları arasında İsmail Habip Sevük, Halit Fahri Ozansoy, gibi i edebiyatçılar da vardı. Fransızca edebiyat hocası Mösyö Dard’dan [6] da çok etkilenmişti.

ÇALIŞMA HAYATI

Mezuniyetinden sonra Heidelberg Üniversitesi'nde öğrenim görmek üzere Almanya’ya devlet bursu ile gönderildi. Heidelberg Üniversitesi’nde Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yükseköğrenimine başladı, fakat yakalanmış olduğu ağır tüberküloz nedeniyle 1938’de Heidelberg Üniversitesi’ndeki eğitimini yarıda bırakmak ve ülkeye dönmek zorunda kalmıştı. 1938-1942 yılları arasında Erenköy Sanatoryumunda tedavi görerek bu hastalıktan kurtulmayı başarmıştı. [7] 1938-1942 yılları arasında gördüğü tedavi sırasında edebiyata sıkı sıkı sarılmış "güzel bir avuntu" olabileceğini düşüncesi ile yazarlık günlerinin mayasını bu yıllarda tutturmuştu.

Bu şekilde yazar olmaya karar vermiş, ekonomi ve siyasal bilgiler öğrenimini yarıda bırakıp 1943 ‘te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı bölümüne girmişti.

Bu sırada Radyo Tiyatrosu ile Arkası Yarın programlarını çok izlediği için, önce o türden metinler yazmaya başladı.  Bu yüzden Edebiyat yaşamına Üniversite yıllarında yazdığı hikâyeler ve skeçlerle başlamıştı.  "Töhmet" adlı ilk öyküsü Yedigün dergisinde "Haldun Yağcıoğlu" takma ismiyle 1946'da yayınlandı.

Töhmet” adlı ilk öyküsü Yedigün dergisinde “Haldun Yağcıoğlu” takma ismiyle 1946′da yayınlandı. Bu eser onu yayınlanan ilk eseri ve öyküsü oluyordu. Öğrencilik yıllarında iken gazetelerde çeşitli yazıları yayınlanıyor ilk öykü ve oyunlarını da yazıyordu. Öykü türündeki çalışmalarının yanı sıra ilk oyunları da yayınlamaya başlamıştı. 1948’de Tekel Genel Müdürlüğü kütüphane servisinde iş bulup çalışmaya da başladı. 1949,  yılında bilim adamının siyasete atılmasını konu edinen Günün Adamı adlı ilk oyunu, tartışmalara yol açmıştı. Bunun yanı sıra gazetelerde fıkra, söyleşi ve makale türlerinde yazıları gündemdeydi. Alman filolojisi eğitimi görürken sanat tarihi ve Türkoloji bölümlerinden de sertifika almış ve 1950’de İstanbul Üniversitesindeki eğitimini tamamlamıştı. [8]

 Mezuniyetinden sonra Sanat Tarihi Bölümünde asistanlık yapmaya başlamıştı.  Bu kürsüdeki asistanlık yılları toplam dört yıl ve 1950-54 yılları arasında sürecekti. Bu yıllarda  tiyatro tarihi dersleri vermiş gazete yazarlığını da sürdürmüştü. [9] Asistanlık yıllarında Adli Moran, Semih Tuğrul ve Adnan Berk ile birlikte Küçük Dergi adıyla bir dergi çıkarmaya başlamıştı. Bu dergi 1952- 1953 yılları arasında 12 sayı basıldı. [10] Bir yandan edebiyat matineleri düzenlemiş ve ilkini Galatasaray Lisesi'nde yapmıştı.Asistanlık yıllarında ilk ödülünü de aldı. New York Herald Tribune Gazetesi’nin 1953′te İstanbul’da düzenlediği öykü yarışmasında “Şişhaneye Yağmur Yağıyordu” öyküsüyle birinci olmuştu. [11]Bu ödül gazetecilik hayatında daha da tanınmış biri olmasına yol açmış gazetecilik için önünü açmış oluyordu.  1954 yılında “ Oyun “ adlı bir tiyatro dergisi çıkarmıştı. [12] 1954 yılında ilk eşi Leyla Hanım ile evlendi.  Asistanlığı sırasında yazdığı “Günün Adamı” oyunu, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahnelenmeden yasaklanmış ve sahnelenmesine izin verilmemişti. Bu olay sonrasında Edebiyat Fakültesindeki asistanlık görevinden istifa etmişti.[13] "Kaçak" (1955) ile "Dağlar Delisi Ferhat" (Lütfi Akad ve Orhan Kemal'le birlikte, 1957) adlı senaryoları Türk Film Dostları Derneği'nin senaryo ödülünü ve Basın-Yayın Senaryo Armağanı'nı kazanmıştı.

Asistanlığı bırakıp Viyana’ya tiyatro bilimi eğitimi için gitti. 1955-1957’de Max Reinhardt Tiyatro Akademisi’nde iki yıl tiyatro konusunda ihtisas gördü. Bu yıllar arasında yazdığı öyküleri ve yazıları Tercüman Gazetesinde yayınlanmaya devam ediyordu. Yazı ve öyküleri sayesinde popüler biri olmuştu.  Nitekim 1956'da Varlık Dergisi’nin araştırmasında yılın en beğenilen öykücüsü seçilmişti. [14]

Viyana’daki bazı tiyatrolarda reji asistanı olarak çalışmış hem teorik hem de pratik olarak hayli eğitim almıştı. 1957'de tekrar Türkiye’ye dönerek İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü'nde edebiyat ve sanat tarihi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi ile İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde tiyatro tarihi derslerini okutmaya başlamıştı.  Edebiyat Fakültesinden emekli oluncaya kadar Tiyatro Tarihi okutmanlığı yapacaktı.

Bir yandan da Tercüman Gazetesinde (1952-1960) köşe yazıları ve oyun yazarı olarak çalışmaya devam ediyordu. Tercüman Gazetesinde kültür ve sanat yazıları yayılmıyor;  “ Deve Kuşuna Mektuplar” başlığı altında fıkralar yazıyordu.  Kısa bir süre de Tercüman Gazetesinin başyazarlığını da yaptı.

1960’ta İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde okutman olarak çalışmaya başladı. 27 Mayıs 1960 Darbesi sonrasında görevlerinden alınan 147 akademisyenden biri de Haldun Taner olmuştu.

1950’lerde oyun yazmaya başlamış olan ve tiyatrodaki ilk eserlerinde dramatik türün başarılı örneklerini vermişti.  Haldun Taner, Viyana’daki eğitimin ardından epik tiyatro türünde yazmaya başlamıştı. Türk ’Tiyatrosunun ilk epik tiyatro örneği olan " Keşanlı Ali Destanı " adlı oyunu ile dünya çapında tanındı. Bu oyun hem yurt içinde, hem de yurt dışında Almanya, İngiltere, Çekoslovakya, [15] eski Yugoslavya'nın çeşitli kentlerinde oynanmıştı. Keşanlı Ali Destanı bu beğenin ardından sinemaya da uyarlandı.  Atıf Yılmaz 1964[16] yılında bu oyunu filme aldı.

 1962 ‘de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Filolojisi’de öğretim görevlisi oldu. 1966’da yılında Cevat Fehmi Başkut, Ahmet Kutsi Tecer, Recep Bilginer Hayatı ve Ahmet Refik Erduran'la birlikte Türkiye Tiyatro Yazarları Derneği’ni kurdu. 1967'de Zeki Alasya, Metin Akpınar ve Ahmet Gülhan'la birlikte Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nu kuruluşunu sağladı. Devekuşu Kabare' ile ilk kabare örnekleri verilmişti. Arkasından 1967’de Bizim Tiyatro'yu akabinde de Tef Kabare Tiyatrosu'nu kurmuştu.  Oyunları kurduğu bu tiyatro gruplarında Devlet ve Şehir Tiyatroları ile diğer özel tiyatrolarda oynanmıştı.

1968 ‘de ilk eşi Leyla Hanım'dan ayrıldı. 1969 yılında Münir Özkul'la birlikte Bizim Tiyatro'yu kurmuş ama Bizim Tiyatro bir yıl sonra kapanmıştı. 1970'te Yeni Delhi'de "gelenek ve sanat" konulu bir bildiri sundu. [17]1972 ‘de İşçi Tiyatrosu’nda tiyatro dersleri verdi. 1973’ten itibaren Milliyet Gazetesinde fıkra yazarlığına başladı.  Öyküleri ve yazıları Yedigün, Ülkü, Yücel, Varlık, Küçük Dergi, Yeni İnsan dergilerinde de yayınlandı. Tercüman gazetesinde başladığı gazete yazarlığını ara ara sürdürürken 1974’ten itibaren Milliyet gazetesinde de yazılar yazmaya başlamıştı.  Tercüman Gazetesinde iken"Deve Kuşuna Mektuplar"  üst başlığı ile çıkan yazılarını Milliyet Gazetesinde de sürdürmüş 1973 ten itibaren bu gazetede bu başlık altında haftalık köşe yazıları yazmış,  güncel olayları değerlendiren fıkralar kaleme almıştı. 1976'da ikinci eşi Demet Hanım'la evlendi.

1979’da İGSA Tiyatro Kürsüsünde dramaturji dersleri verdi. 1980’de Berlin Senatosu'nun daveti ile  dramaturji ve tiyatro tarihi dersleri vermek için Almanya'ya gitti. Bu yıllarda Die Zeit ve Merian gazetelerinde yazıları da çıktı.  Bir ara Türk Edebiyatçılar Birliği'nde başkanlık yaptı. PEN Yazarlar Derneği, TDK ve Viyana Dramaturji Kurumu üyesi oldu. UNESCO'nun kültür komisyonlarında da yer aldı.

ÖLÜMÜ

Haldun Taner, Milliyet Gazetesi yazarlığı yaparken 7 Mayıs 1986’da İstanbul’da, son yıllarını geçirdiği Kadıköy Mühürdar'daki evinde kalp krizi geçirerek hayatını yitirmiş, Küplüce Mezarlığı’na gömülmüştür.

Adı, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Kadıköy’deki sahnesine verilmiştir. Bilgi Yayınevi, bütün eserlerini dizi halinde basmıştır. Milliyet gazetesi Haldun Taner anısına 1987’den beri her yıl Haldun Taner Öykü ödüllerini düzenlemektedir.

EDEBİ KİŞİLİĞİ

Yayımlanan ilk hikâyesi, 1946 yılında Yedigün dergisinde "Töhmet" adı ile çıkan öyküsü olmaktadır. Sedat Simavi bu öyküyü çok beğenmiş, ilk öyküsüne telif de ödemiş,  ona öykü yazarı olması için telkinde bulunmuştu. Belki de bu nedenle ilk hikâyelerinden itibaren dikkat çekici bir şekilde kara mizaha ve ironiye yönelmiştir. Bu teşvik sonrasında Yedigün, Varlık, Yücel, Ülkü, Yeditepe gibi dergilere hikâyeler göndermişti. 1948 yılında Cumhuriyet gazetesinin Yunus Nadi adına düzenlediği yarışmada "Necmiye'nin Hatırı" adlı hikâyesi dördüncü olmuş, ilk hikâye kitabı “Yaşasın Demokrasi “ 1949'da yayımlanmıştı. İkinci hikâye kitabı “Tuş,” 1951'de çıktı. Öykülerinde de tıpkı oyunları gibi kara mizahı seçmişti. Öykülerinde de sosyal ve toplumsal iğnelemeler, güldürürken düşündüren sosyal sorunlar işledi.

Hikâyeleri için ilginç konular buluyor, bu konuları ince bir mizah, iğneli bir sosyal eleştir ve akıcı dil ile aktarıyordu. Edebiyata sosyal fayda ve sosyal hiciv ve eleştiri yönünden ele alan Haldun Taner, edebiyatsız bir edebi eser oluşturmakta ustalaşmış, edebiyattan ziyade konuya, ana fikre ironik bir sosyal eleştiriye odaklanmış bir yazardı. Bu nedenle oyunlarında ve öykülerinde süsten, sanatlı söyleyişten, edebiyat yapmaktan tasvirlerden vb özellikle kaçınıp her zekâ ve eğitim seviyesindeki insanların anlayabileceği basit ve sade bir dille yazmıştı.

Haldun Taner,  öykülerinde “Ahmet Midhat, Hüseyin Rahmi, Ahmet Rasim ve Memduh Şevket Esendal'dan gelen yazı geleneğine yakın”[18] bir öykücü olarak görülmüştür.  Ancak edebi zevk amaç ve yaklaşım olarak en çok Aziz Nesin ile kıyaslanabilir. Onun hedefi eserlerinde  "Toplumsal aksaklıkları birey üzerinden örneklemek, farklı kültürlerin ve düşünce biçimlerinin çarpışmasını kamusal alanlarda sergilemek ve bunları ince bir ironiyle aktarmak" (İnci 2015: 13) olmuştur. Bu yönleri, mizahi yaklaşımı, ironiyi sevmesi, dili ve tekniği ile Aziz Nesin  ’e çok yaklaşan tutumlar göstermiştir.

 

Haldun Taner oyunlarında ve hikâyelerinde büyük şehirlerde yaşayan ikiyüzlü, çıkarcı, düzenbaz, züppe ve sahtekâr tipleri ele almıştır. İyi bir gözlemci olan yazar usta bir mizansene sahiptir.  Olayların mizahi yönlerini iyi bulan, kara mizah haline gelebilecek mevzuları oldukça basit ama çok net anlaşılabilen hale getirmekte ustalık gösteren bir yazardır. Vermek istediği mesajlara çok uygun kurmacalar oluşturmuş, yazdığı oyun ve öykülerde iletmek istediği mesajları kırmaca olaylar içinde göstermekte çok başarılı olmuştur.  Haldun Taner” Uzun hikâyesinden son kabare oyunlarına kadar sürekli tafralı insanları eleştirmiş, kara mizah yerine bilgece bir yaklaşımı öne alan mizahi tavırları benimsemiş ve sürekli halk yardakçısı tutumlarını  ironik şekillerde dile getiren “bir yazar olmuştur.

Haldun Taner, daha ziyade tiyatro, hocası, tiyatro yazarı ve tiyatro kuramcısıdır. Türk tiyatrosuna hem teorik, hem pratik, hem de akademik yönlerden pek çok katkıda bulunmuştur. Haldun Taner, hem tiyatro hocalığı, hem oyun yazarı, hem tiyatro eleştirmeni, hem tiyatro yazarı yetiştiren, hem tiyatro oyun ekipleri kuran, hem tiyatro sahneleri açan, hem de tiyatro için yazılar yazan dergiler çıkaran birisidir.  Tiyatro Yazarları Derneği'nin de kurucuları arasında olan Haldun Taner, kabare tiyatrosunu kültürümüze kazandırmış,  dramatik ve epik oyunlar da yazıp sahneletmiştir. Haldun Taner, klasik, çağdaş ve halk tiyatrolarımızın tüm detaylarını bilen bir oyun yazarıdır. Bı nedenle geleneksel halk tiyatrolarımızın bazı özelliklerini modern bir anlayış ile yorumlamayı,  gelenekli Türk Tiyatrosu ile modern tiyatrolar arasında bağlantılar kurabilen bir yazardır. İlk kabare oyunlarını oynayan Devekuşu Kabare ‘yi o kurmuş, ilk epik tiyatromuz olan KEŞANLI ALİ DESTANI’nı yazmıştır.  

Geri kalmışlıktan kaynaklanan batıl itikatları, saçma sapan inançları, bunlardan kaynaklanan korkuları ve abartıları hicveden bir eser olan Keşanlı Ali Destanı ülkemizde çok sevilmiş, defalarca sahnelenen oyun, -2018 yılına kadar 130 kez- Almanya, Çekoslovakya, Macaristan gibi  çeşitli ülkelerde de 342 kez sahnelenmiş, Amerika ve Lübnan’da gösterime sunulmuştur. [19]

İlk oyunu olan Günün Adamı adlı eseri siyasete atılmaya heves eden bilim adamları ile alay eden kara mizah türünde bir eserdir. Bu oyun 1952'de İstanbul Şehir Tiyatrolarında sahnelenmek istenince dönemin valisi ve belediye başkanı Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay tarafından sakıncalı bulunarak sahnelenmesi yasaklanmış,[20] bu olay sonrasında kopan gürültü neticesinde hem “Günün Adamı “ adlı oyunu hem de Haldun Taner adı popüler bir isim haline gelmiş oldu.  “Gülerek Ölmek adlı uzun hikâyesinden son kabare oyunlarına kadar sürekli tafralı insanları eleştiren Haldun Taner’in kara mizah yerine bilgece bir yaklaşımı öne alan mizahi tavırları benimsediğini ve sürekli halk yardakçısı tutumlarını  eleştirdiğini görüyoruz.” [21]

Haldun Taner gelenekleri reddetmeyen batılı oyun tekniklerine oldukça hâkim, mizah ve hiciv yönü kuvvetli, fikirlerini ve iletilerini aksiyonel şekilde göstermekte çok başarılı bir oyun ve öykü yazarıdır.

Bütün eserlerinde sosyal gerçekçi bir eleştirmen Haldun Taner edebiyatımızın en önemli kara mizah yazarlarındandır.  Tüm eserlerinde toplumsal ve kişisel çarpıklıkları işlemiş geri kalmışlığının nedenlerini mizahi bir yaklaşımla ele alan bir bakış açısı gözetmiştir.  Bencilliğin, çıkarcılığın, batıl itikatların, kapitalist düşünce ve çıkarcılıktan kaynaklanan kurnazlıkların çalışkanlığa, erdeme ve etik değerlere baskın gelişini dile getiren oyunlar yazmıştır. Haldun Taner’in yaklaşık 40 yıl kaleme aldığı gazete yazılarında “Devekuşuna Mektuplar” üst başlığını benimsemesinin nedeni çıkarcı namussuz bencil etik değerleri hiçe sayan aydın geçinen kimselere ithaf edilmiştir.

Dramatik oyunlarında farklı yorumlar peşinde koşmuş ama epik ve kabarelerinde her çevrede gördüğü yanlışları eleştirmiştir. “Sosyal demokrat bir tavrı olmasına rağmen, popülist muhafazakâr politikacıları olduğu kadar solcu veya sosyal demokrat politikacıları da eleştirmekten çekinmemiştir.[22]

Toplumsal aksamları ve çıkarcılıktan kaynaklanan, çirkin ve iğrenç tutumları kara bir mizahla eleştirirken, çirkin siyasete, toplumsal yapıdaki aksamalara, parayı ve kapitali her şeyden üstün tutan değer yargılarına karşı çıkmıştır.

Ödülleri

“Sancho'nun Sabah Yürüyüşü” (1969) ile Bordighera Uluslararası Mizah Festivali Öykü Ödülü'nü, tiyatro dalında da “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” (1971) oyunuyla 1972 Türk Dil Kurumu Tiyatro Ödülü'nü kazanan yazar. Sedat Simavi Vakfı 1983 Edebiyat Ödülü'nü Pertev Naili Boratav ile paylaşmıştı. Diğer ödülleri ise şunlardır:

·         1948 Cumhuriyet gazetesi Yunus Nadi Öykü yarışması "Necmiye'nin Hatırı" adlı hikâyesi ile dördüncülük

·         1953 - New York Herald Tribune Uluslararası Hikâye Yarışması Türkiye Birinciliği (Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu)

·         1955 - Sait Faik Hikaye Armağanı (Onikiye Bir Var)

·         1956 - Varlık Dergisi En Beğenilen Öykü Yazarı ödülü

·         1972 - Türk Dil Kurumu Tiyatro Ödülü (Sersem Kocanın Kurnaz Karısı)

·         1983 - Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü

Öyküleri

·         Geçmiş Zaman olur ki (1946)

·         Yaşasın Demokrasi (1948)

·         Şişhane’ye Yağmur Yağıyord (1950)

·         Tuş  (1951)

·         Onikiye Bir Var (1953)

·          Ay Işığında Çalışkur (1954)

·         Sancho’nun Sabah Yürüyüşü  (1964)

·         Konçinalar  (1967)

·         Kızıl Saçlı Amazon  (1970)

·         Yalıda Sabah  (1979)

·         Şeytan Tüyü (1980),

·         Bir Kavak ve İnsanlar

·         Ayak

Hatıra

·         Sırıtık Bir Küskün

Tiyatro oyunları

·         Eşeğin Gölgesi

·         Günün Adamıti (1957)

·         Dışardakiler (1957)

·         Ve Değirmen Dönerdi (1958)

·         Fazilet Eczanesi  (1960)

·         Timsah (1960)

·         Lütfen Dokunmayın (1961)

·         Huzur Çıkmazı (1962)

·          Keşanlı Ali Destanı (1964)

·         Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım (1964)

·         Zilli Zarife (196

·          Haldun Taner Vatan Kurtaran Şaban (1967)

·         Bu Şehr-i İstanbul Ki (1968)

·          Sersem Kocanın Kurnaz Karısı (1969)

·         Astronot Niyazi  (1970)

·         Ha Bu Diyar (1971)

·         Dün Bugün (1971)

·         Aşk-u Sevda (1973)

·         Dev Aynası (1973)

·         Yâr Bana Bir Eğlence (1974)

·         Ayışığında Şamata (1977)

·         Hayırdır İnşallah (1980)

·         Marko Paşa (1985)

·         Fıkra-Gezi-Söyleşi[değiştir | kaynağı değiştir]

·         Devekuşuna Mektuplar (1960)

·         Hak dostum Diye başlayalım Söze (1978)

·         Düşsem Yollara Yollara (1979)

·         Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil (1979)

·         Yaz Boz Tahtası (1982)

·         Çok Güzelsin Gitme Dur (1983)

·         Berlin Mektupları (1984)

·         Koyma Akıl Oyma Akıl (1985)

·         Önce İnsan Olmak (197

KAYNAKÇA 

[1] Adıyaman, Halil (2012). Haldun Taner: Hayatı, Sanatı ve Eserleri. Doktora Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.

[2] BENGÜ VAHAPOĞLU, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/haldun-taner

[3] Adıyaman, Halil (2012). Haldun Taner: Hayatı, Sanatı ve Eserleri. Doktora Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.

[4] Adıyaman, Halil (2012). Haldun Taner: Hayatı, Sanatı ve Eserleri. Doktora Tezi. Ankara: Ankara Üniversitesi.

[5] Miyasoğlu, Mustafa (1988). Haldun Taner. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.

[6] Miyasoğlu, Mustafa (1988). Haldun Taner. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.

[7] Dr Aslan Tekin Edebiyatımızda İsimler, Elips Yayınları, Ank. 2005, shf. 512-

[8] Miyasoğlu, Mustafa (1988). Haldun Taner. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, s.2

[9] Anonim, Haldun Taner Kimdir, https://www.nkfu.com/haldun-taner-kimdi/ son erişim, 03-01- 2014

[10] Dr Aslan Tekin Edebiyatımızda İsimler, Elips Yayınları, Ank. 2005, shf. 512-

[11] Yalçın, S. Dilek (1995). Haldun Taner'in Hikâyeleri ve Hikâyeciliği. Ankara: Bilgi Yayınevi.

[12] Dr Aslan Tekin Edebiyatımızda İsimler, Elips Yayınları, Ank. 2005, shf. 512-

[13] https://tr.wikipedia.org/wiki/Haldun_Taner

[14]  BENGÜ VAHAPOĞLU, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/haldun-taner

[15] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/kesanli-ali-destani-hakkinda-konu-ozet-inceleme/80173

[16] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/kesanli-ali-destani-hakkinda-konu-ozet-inceleme/80173

[17] Tanzimat'tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi-II 2001: 784).

[18] BENGÜ VAHAPOĞLU, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/haldun-taner

[19] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/kesanli-ali-destani-hakkinda-konu-ozet-inceleme/80173

[20] Yüksel, Ayşegül (1986). Haldun Taner Tiyatrosu. Ankara: Bilgi Yayınevi.

[21] Mustafa Miyasoğlu, Haldun Taner ve Eserleri, https://www.tded.org.tr/bpi.asp?caid= son erişim, 03-01- 2014

[22] Mustafa Miyasoğlu, Haldun Taner ve Eserleri, https://www.tded.org.tr/bpi.asp?caid= son erişim, 03-01- 2014

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Esa

Esa

2 years ago

Haldun Taner’in kurduğu “Deve Kuşu Kabare Tiyatrosu” ile kabare tiyatrosu türü edebiyatımızda da tanınan bir oyun türü haline gelir.  Haldun Taner, geleneksel halk tiyatrolarımızdan da yaralanarak güncele konulara taşlamalar yapan bir kabare tarzı geliştirmiş, “ Bu şehri İstanbul ki “ Vatan Kurtaran Şaban “ kabareleri ile bu türün Türkiye’de sevilmesine ön ayak olmuştur.