Necati Tosuner Hayatı ve Edebi Kişiliği

07.03.2013




Necati Tosuner

 

Yazarlığa bir kutsallık yükleyen yazarlardan değilim. Sanıyorum, ben bu işi sevdim.”

 

 Necati Tosuner (Doğum,  Ankara, 1944 ), Türk roman ve öykü yazarı.

 

Tam adı Osman Necati Tosuner’dir. Ankara’da doğan (1944) Necati Tosuner, aslen Kayseri’nin Develi nüfusuna kayıtlı Tosuner ailesinin bir ferdi olmaktadır. Ailesi Kayseri Develi’den gelerek Ankara’ya yerleşmiştir. Yazarın babası devlet memuru Ali Galip Tosuner’dir. (1903-1990)  Babası Ali Galip Tosuner ilk eşinden bir müddet çocuğu olmayınca ikinci kez evlenmiş, Necati Tosuner,  Hava Tosuner’den dünyaya gelmiştir. Necati Tosuner, iki hanımlı ailenin yedi çocuğundan biridir.  [1]

Necati Tosuner, iki eşli babasının yedi çocuklu kalabalık ailesi içinde büyürken ve dört yaşındayken tavanda asılı olan salıncaktan düşer. Bu kaza onun bedeninde bir hasar açacak ve bu kaza sonucunda çocukluk ve ilk gençlik yılları tedavi görmek için hastanelerde dolaşarak geçecektir. Bu olay eserlerindeki konulara da yön verecektir.

 

Çocukluk yıllarında yaşadığı bu ağır kaza sonrasında omurgasında oluşan zedelenmeler sonucunda sırtında kambur oluşur. Bu durumu hakkında bir röportajında şöyle demektedir. “ Bu kazadan dolayı Öncesinde hep acı çekiyordum; 16 yaşına gelince vücut istediği biçimi aldı, o da kurtuldu, ben de kurtuldum. . Ben artık onu değiştirme hayallerini bıraktım ve o sancılardan kurtuldum ama bir başka sancı başladı: Kambur olmak, bunun farkına varmak. Ondan sonra ya kadere atarsın suçu, ya topluma, ya da anana-babana. Topluma karşı isyan gelir ama kesin! O kızdan hoşlanırsın, o anda kötü adam olursun“  [2]

 

İlk ve ortaokulu Ankara’da okudu. İlkokula geç başlamış, Demirlibahçe İlkokulunu ve Cebeci Ortaokulunu bitirmişti. Hikâye yazmaya 1963 yılında başlayan Tosuner'in Onunkiler Maviydi" adlı ilk hikâyesi 1963'te Ankara'da çıkan Resimli Posta gazetesinde yer almıştı.[3]

Liseye Ankara Atatürk Lisesinde başlasa da yazar olmak hevesi ile ailesinden İstanbul'a gitmiş liseye Pertevniyal Lisesinde devam etmiş ve 1966 yılında bu liseden mezun olmuştu.  İlk öykü kitabı "Özgürlük Masalı"  henüz Pertevniyal Lisesinde öğrenci iken 1965'te yayınlandı.

 İkinci öykü kitabı olan "Çıkmazda"  adlı öyküsü, 1969'da yayınlandı. Bu kitaptaki sekiz öykünün tümünde çocukluğundan gençliğine doğru bir adamın yaşam gücünü adım adım yitirmesini anlatıyordu. Bu öyküler bir anlamda öz yaşamından kesitleri dile getiriyordu.

 

İstanbul Pertevniyal Lisesinde tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde öğrenci olsa da bu öğrenimini tamamlamadan yarıda bırakmıştı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümündeki öğrenimini yarım bırakan Necati Tosuner,  1968-1971 yılları arasında Basın İlan Kurumunda memur olarak çalıştı.

Daha sonra 1973 yılında Almanya’ya gitti.  İki yıl Almanya’da yaşadıktan (1974-1976) sonra Türkiye’ye dönerek Derinlik Yayınevini kurdu ve yönetti (1977-1986). 1979'da Amerikan Kolejinde öğretmen olan Leman Hanım ile evlendi.[4]

1983 yılında yayıncılığı bırakıp reklam sektörüne girdi. 1983’ten sonra Manajans ve Güzel sanatlar Saatchi ajans firmalarında ve reklam şirketlerinde metin yazarı olarak çalıştı. Necati Tosuner ile Leman Hanım 1994'te boşandı. Bir müddet Suadiye’de yaşadıktan sonra Bostancı’ya taşındı. Değişik reklam ajanslarında çalışarak sürdürdüğü reklamcılık işinden 1996’da emekli oldu.[5]

Türkiye Yazarlar Sendikası, PEN Yazarlar Derneği ve Reklam Yazarları Derneği üyesi olan Necati Tosuner, İstanbul'da yaşamakta ve halen de yazı çalışmalarını sürdürmektedir.[6]

 

EDEBİ KİŞİLİĞİ

Yazarlık hayatına lise yıllarında başlayan Necati Tosuner; roman, deneme, oyun ve çocuk kitapları türünde eserler veren bir yazardır. Sadece hikâye alanında değil romancılığı ile de iz bırakmayı başaran bir yazardır.

 

Dört yaşında geçirdiği sakatlığın derin izlerini taşıyan öykülerinin ilki Ankara’da yayımlanan "Resimli Posta" gazetesinde çıktı (1963).  Öykü ve romanlarında bu kazadan dolayı kambur kalışının izleri hep görülecekti. Bu durumu kendi ifadeleri ile şöyle izah etmektedir.  “Yazarlığa heves edişim kendimi anlatma isteğindendi tabii. Ama yeri geldi, acım intihar etme fikrine kadar götürdü beni. Hissettiklerimi hep yazdım. Kasırga’nın Gözü’nde der adam: “İyi ki öldürmemişim kendimi.”[7]

 

Realist bir anlayış benimseyen yazar kendine özgü ve bireysel sorunları ele alan çizgilerde farklı  bir üslup geliştirmeye çalışmıştı. . Öyküleri, "Havadis", "Milliyet", "Orkun", "Hisar", "Yeni Ufuklar", "Varlık", "Türk Dili", "Türkiye Yazıları", "Papirüs", "Soyut", "Yeni Edebiyat", "Gösteri", "Milliyet Sanat" gibi, çok sayıda gazete ve dergide yayımlandı. İlk öykülerinde çevresinde bulunan "küçük insanların" serüvenlerini yer yer mizahî bir üslupla aktaran yazar, daha sonra içe dönük öyküler yazdı. Hemen hemen bütün öykülerinde fiziksel sakatlığı olan bir insanın bunalımlarını anlatan Tosuner, bir soruşturmaya verdiği cevapta, öykücülük anlayışını, "Benim için dert yanma işi olmuştur öykü anlatmak" diye dile getirdi.[8] Sakat kalışından kaynaklanan aşk ve sevilmek gibi duygulara duyduğu ihtiyaçların eksikliğini hissettiren yazılarında sakat kalmasının yaratığı isyanlar ve acılı duygular işlenmiştir.  Eserlerinde sanki “esas acınacak olan kimlerdir? “ sorusundan hareket eden bir yaklaşım vardır.

 

 

Yazmaya başladığı 1970 yıllarında yazılan tüm eserler ya sağcı ya da solcu olmanın izlerini taşımak zorundaydı. Milliyetçi veya sosyalist düşüncelerin izleğinde gitmeyen yazar eserlerinde bireyci bir yol izlemeyi tercih etmişti. Bu tutumunu yine kendisi şu şekilde izah etmiştir.  “ Öncesinde bir şeyler yazıyordum ama derdim neydi, kimse anlamıyordu. Toplumcular yeteri kadar solcu bulmuyordu beni, varoluşçular da altyapı olarak yetersiz buluyordu. Ben bireyciydim, ama benim bireyci olmak için Sartre falan okumama gerek yoktu.”[9] Yazar daha ziyade  Sait Faik Abasıyanık’ın öykülerine beğenisi olduğunu belli eden bir öykücülük tarzıyla yazdığı öykülerinde hem olay hem de kesit hikâyeciliğine örnek olabilecek öyküler yazmıştır. ( bkz Çehov Tarzı Durum Kesit Hikayeciliği ve Örnekleri )  Buna rağmen çoğu öykülerindeki kahraman esasında kendisidir.  Yazılarının konusu kendi yaşadıklarıdır. Tosuner, realist bir yazardır ve basit insanların basit sorunlarını bireyin iç dünyasını dile getirmeyi sevmiştir. 

 

Öykülerinden birisinin adı  “KAMBUR “  olan yazar bir söyleşinde bu konu ile ilgili olarak şunları ifade etmiştir. “İyi şeyler yazmak istedim, insanlara güzel duygular vermeye çalıştım. Kötü insan olmadım, kötü duygular aktarmayı hiç düşünmedim. Yazmak beni oluşturdu. Yazarak dünya görüşüm biçimlendi.” [10]Birkaç öyküsü dışında öyküleri sakatlık konusu irdelemeden edemeyen öykülerdir.

 

Dil’le oynamayı seviyorum. Kelimelerle sıcak dostluklar kuruyorum[11] Diyen yazar sade ve anlaşılır bir dille Türkçeyi doğru ve özenli kullanmaya çalışarak yazmaktadır.“Tosuner, sadece okuyup geçebileceğiniz, antolojilerde adına methiyeler dizilmiş bir yazar değil; gölgede kalmış, yalnızlık illetine kapılmış, biraz da ona sevdalanmış bir adam. Bir Rubik küpü gibi her yüzü aynı gözüken ama aslında büyük bir bulmacanın ta kendisi o; tüm sıkıntılarını, üzüntülerini ve anlık coşkularını bir kübe sığdırmış, çözmesi de size kalmış.” [12]

 

Romanlarında da bireylerin iç dünyalarındaki karmaşaları dile getiren yazar, sosyal ve siyasal olaylara da değinmeyi ihmal etmemeye çalışmıştır. Kambur kalmasından kaynaklanan nedenlerle bilinçaltına ittiği pel çok duygunun eserlerinde ortaya çıktığı fark edilir. Bu nedenle öykü ve romanlarında, yetersizlik, eksiklik, sevilme ihtiyacı, cinsellik, aşla ve ilgiye doyumsuzluk, hayattan soğuma hatta ölme arzusuna dayalı eğilimler de görülür.

 

Kendine has bir üslup oluşturmayı başaran yazar yer yer şiirsel bir anlatım oluşturmayı da başarmıştır. Tosuner, çocuklar için yazdığı kitaplarda; umut, özlem, aile, sevgi ve oyun gibi konular işlemiştir.

 

ÖDÜLLERİ

 Kambur (1972) "İki Gün" adlı hikâyesiyle TRT 1971 Sanat Ödülleri Başarı Ödülü, Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi (1997)’nde "Armağan" adlı hikâyesiyle 1997’de Haldun Taner Öykü Ödülü, Güneş Giderken (1998) adlı hikâye kitabıyla 1999 Sait Faik Hikâye Armağanı, Sancı.. Sancı… (1977) adlı romanıyla 1978 TDK Roman Ödülü, Kasırganın Gözü (2008) adlı romanıyla 2008 Atilla İlhan Roman Ödülü, Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı (2013) adlı romanıyla 2014 Ebubekir Hazım Tepeyran Roman Ödülü, Elde Kitap (2006) adlı deneme-söyleşi kitabıyla 2006 Ömer Asım Aksoy Deneme Ödülü ve Arda’nın Derdi Ne? (2010) adlı çocuk romanıyla da 2011 Türkan Saylan Jüri Özel Ödülü[13]

Kitapları

Öykü

  •     Özgürlük Masalı (1965)
  •     Çıkmazda (1969)
  •     Kambur (1972)
  •     Sisli (1977)
  •     Necati Tosuner Sokağı (1983)
  •     Çılgınsı (1990)
  •     Kambur ve Öncesi (1994, bütün öyküleri, birinci cilt)
  •     Sisli ve Sonrası (1996, bütün öyküleri, ikinci cilt)
  •     Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi (1997)
  •     Güneş Giderken (1998)
  •     Kasırganın Gözü (2008)
  •     Yakamoz Avına Çıkmak (2007)

Roman

  •     Sancı... Sancı... (1977)
  •     Yalnızlıktan Devren Kiralık (2000)
  •     Bana Sen Söyle (2002)

Çocuk kitabı

  •     Keleş Osman Evden Kaçıyor (1977)
  •     Keleş Osman'ın Tarihle Başı Dertte (1977)
  •    Dayım Balon Olmuş (1978)
  •     Arda'nın Derdi Ne? (2011)
  •     Dur Bakalım Petek (2011)

Oyun

    Fareli Sokağın Kızı (1991)

HİKÂYELERİNDEN BİR ÖRNEK

KEDİYİ KAMYON ÇİĞNEDİ

Bir insan ayağı basmışsa gaz pedalına, kamyondur, hızlı gider. Bir fren sesi... Kedi çiğnendi. Gık bile demedi inanır mısınız? Hiç ses etmedi. Belki de biz insan­lar duymadık. Kamyon durmadı, gitti. Ne ki, bir kedi çiğnendi.

Koşuşmalar oldu. Bir çocuk, arkadaşına "Hey! Bak bir kedi çiğnendi!" diye bağırdı. Kahvede, fren gürültüsüne duralayan adam "Kediymiş..." dedi, "se-yek" kapısını aldı.

Nedenini bilmediğim bir dürtüyle koştum. İyi kötü herkes bilir bir kedi ölü­sünü... Tüyleri, bıyıkları diken dikenlikten bir yumuşamaya yüztutmuş. Kuyruğuyla belinin arka yarısından geçmiş kamyon tekeri. Gözleri açık mıydı? Neden­dir bilmem gözleri aklımda değil. Sanki korkmuşumdur gözlerine bakmaktan. Korkmuş da kaçırmışımdır gözlerimi gözlerinden sanki. On bacağının birinde bir büzülüş... Bir bocalayış, bir rahatlayış gizlidir orada. Bu bacak sanki eskiden sakat­tır. Sakattır da ölüme yaklaşıldığı anda böyle büzülmüş, kalmıştır. Bir eziklik içimde. Mahallenin eski topalıdır sanki. Bir şey akmış ağzından.'.-. Sanki kan de­ğildir de bu, bütün açığa vurulmadık umutları, tutkuları, hınçlarıyla yaşama se­vincidir.

Karşı pencerede soluk soluğa bir yaşlı kadın "Vah... Vah..." demiştir. Kedi için üzülmüş başka bir ses duymadım.

Bir genç adam eğilir, bakar. Sanki kovboy filmlerindeki kasaba doktorudur, "Ölmüş." der. Ama insanlar sanırım onun niye öldüğünü hiç düşünmediler. Çocuklar - kedi de olsa — bir ölü gördüklerine sevinir, birbirlerini dürter. Biri cansız kuyruğundan çeker haylazca onu. Bir adam "Höt, ulan!" der, çocuk çekilir. Kasa­bın çırağı kuyruğundan tutar kediyi, mahallelinin çöplerini döktüğü boş arsaya götürür, atar.

Bir kuru leke kalmıştır yerde, insanlar ne oracıkta neler gizli olduğunu görür­ler, ne de tanırlar mahallenin eski topalını. Ve düşünmezler "Kedi niye öldü?" di­ye. Çocuklar koşuşur, insanlar dağılır. Yaşlı kadın içeri çekilir. Kahvede tavlanın başındaki adam "Dur ulan..." diye çıkışır arkadaşına, "Namusunla oyna şu Penci-dü'yü..."

Topalı kaç yıldır bilirim. Bizlerin o arsada çöpler arasında sigara kutusu top­ladığımız yıllarda, o da orada dolaşır bir yavruydu. Gözü hiç yukarılarda olmadı. Bir gün bile kasabın kapısı önünde bekleyip, onun gözlerine bakarak kuyruk oy­natmadı.

Bizden de az çekmemiştir hani... On bacağının biri aksardı iyice. Kediler de doğuştan topal oluyor mu bilmem. Belki arkadaşlardan birin işidir. Kolayca kaça­mazdı, koşar yakalardık. Bu yüzden iyi tanırdık onu. Dişi olduğunu bile bilirdik. Mıncıkladığımız, top gibi birbirimize attığımız bile olurdu. Can acısıyla bir debe­lenir, tırnaklarıyla kendini tutanlardan kurtulur, kaçardı.

Sonra birdenbire kayboldu ortalıktan. Yıllar var gözükmedi. Derler ki, "Kedi yaşadığı yeri terketmez." Doğru sayılır yine de. İşte mahallesinde öldü topal.

Niye gitti buralardan, niye döndü? Bana öyle gelir ki, bir yakışıklı erkek kedi­ye tutuldu bizimki. Bir Mart ayı coşkunluğunu yaşamak için günlerce dolaştı onun peşinde. Ve yıkılmamış umutları ne güzeldi kimbilir? Ve kimbilir Mart'ın hangi bir soğuk gecesinde aradığı rastlantıyı buldu. Erkek bu... Bir koklamış, ya­lanmıştır. Yalanmıştır da bizim topal "Miyaav" demiştir. Mutluluk burada biter işte. Erkek kedi, topal bacağını görmüştür de onun, sakat dercesine bir "Mav" de­miştir. Demiştir de nasıl çekip gitmiştir...

Bu yıkılışı yıllarca unutamasa gerek. Ve hiç yaşıyamamak bir Mart ayı mutlu­luğunu... Yaşamayı bir yana bırakmak ve bütün kedilerden uzaklara kaçmak.

Günler geçmez, yıllar geçer. Topal yaşlanmıştır. Belki öleceğini sezdi de dön­dü buralara. Belki de usandı o eksik yaşamasından, ölmek istedi. Ve ölmek için geldi doğduğu yere. Geldi mahalleyi bir dolaştı. Eski dostlardan bir ses "pisi pisi" deseydi, belki yaşama isteği yeniden canlanırdı içinde. Oysa kimse tanımadı. Bel­ki bacaklarımıza sürtündü, tekmeledik. Artık çocuklar da oynamaz olmuştu çöp­lükte. Herşeyden bir bıkkınlık bütün bütün doldu içine. Koştu, kamyonun altına attı kendini. Attı da pişman oldu belki. Yaşamak kolay bırakılır değildi ne de ol­sa. Kaçmağa çalıştı, üzerinden bir büyük ağırlığın geçtiğini duydu. Hiç ses etme­di inanır mısınız? Hiç ses etmedi. Belki de biz insanlar duymadık sesini. Bacağı büzüldü, diken diken oldu tüyleri, bıyıkları. Ve bir şey aktı ağzından.

Topal şimdi doğduğu çöplükte.

İnsanlar :

"Yahu nedir bu şoförler?.." diyeceklerdir, "Bugün bir kedi, yarın bir çocuk,

sonra belki sen, belki ben..."    

                Bense anlatmak isterdim onlara kim olduğunu, buralardan niye gittiğini, niye döndüğünü. Öylesine korktum ki, bana güleceklerinden, hiçbir şey diyemedim.

Topal, bir Mart ayı coşkunluğunu tadamadan ölmüştü. İnsanlar "Kedi niye öldü?" diye hiç düşünmediler, düşünmeyecekler de.

ROMANCILAR İLE İLGİLİ BAŞLIKLAR VE LİNKLERİ

KAYNAKÇA

 

[1] Arseven, Tülin (2007). Yazgıya Baş Kaldıran Yazar: Necati Tosuner. Rize: Salkımsöğüt Yayınları.

[2] DERYA ATLAS, “Necati Tosuner: Tanrı vasat yazara acısın”, Söyleşi, sabitfikir.com/Son Erişim, 12-02 2013

[3] Arseven, Tülin (2004). "Necati Tosuner'in Öykücülüğü". Hece Öykü. S. 3. s. 128.

[4] Kundakçı, Sümeyra (2018). Necati Tosuner'in Hayatı, Sanatı ve Romancılığı. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Kütahya: Dumlupınar Üniversitesi.

[5] Kundakçı, Sümeyra (2018). Necati Tosuner'in Hayatı, Sanatı ve Romancılığı. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Kütahya: Dumlupınar Üniversitesi.

[6] İSA KOYUNCU, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/tosuner-necati( 2022 – Haziran tarihi itibariyle )  

[7] DERYA ATLAS, agy, 12-02 2013

[8] https://www.idefix.com/kitap/necati-tosuner/urun_liste.asp?kid=3251

[9] DERYA ATLAS, agy, 12-02 2013

[10] Mehmet Nuri Yardım, “ Necati Tosuner’le Kısa Bir Edebiyat Yolculuğu”, mehmetnuriyardim.com/ Son Erişim, 12-02 2013

[11] Mehmet Nuri Yardım, “ Necati Tosuner’le Kısa Bir Edebiyat Yolculuğu”, mehmetnuriyardim.com/ Son Erişim, 12-02 2013

[12] DERYA ATLAS, agy, 12-02 2013

[13] İSA KOYUNCU, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/tosuner-necati

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar