Türkî Basit Mahallileşme ve Yerlileşme Düşüncesi ile Şairleri

28.04.2013

TÜRKÎ BASİT MAHALİLLEŞME, YERLİLEŞME

 

Türkçe sözcüklerle halk dilindeki atasözlerini deyimleri mecaz'ları kullanmaya çalışanEdirneli Nazmi , Aydınlı Visali  Âdem Dede ve  Tatavlalı Mahremi gibi şairlerin başlattığı bir ekoldür. Ancak diğer divan şairleri bu akıma katılmadığı için sonradan bu akımı izleyenler olmamıştır. 15 yy da ortaya çıkan, 16 yy da devam eden bu anlayış divan şairleri arasında pek taraftar bulmamıştır. Buna rağmen Necati ve Nedim de de örneklerini gördüğümüz mahallileşme ve yerlileşme çabalarını da bu anlayışa bağlı olarak gelişen bir tarz olarak değerlendirmek gerekir.

Divan Edebiyatında Arapça ve Farsça sözcüklerin çok fazla kullanılması, Arap ve Özellikle Fars şiiri ile şairlerine duyulan aşırı özenti, anlaşılması zor bir hale gelen şiir dili, halkın bu şiir dilini anlayamaması böylesi bir cereyanın ortaya çıkmasına vesile olmuştu. Halk bu şekilde yazılan şiirleri anlamıyordu. Divan Edebiyatı yalnızca medreselilerin anladığı bir edebiyat olmuştu. Halkında bu edebiyatı anlaması için dilde yalınlaşmanın sağlanması gerektiğini düşünen bazı şairler bu düşüncelerini eyleme geçirerek arzu vezni ile ama sade bir dille şiirler yazmaya başladılar.

Bu hareketi veya teşebbüsleri aslında iki grupta ele almak mümkündür. Birinci grup Türkî basit olarak adlandırılan Mahremi, Aydınlı Visali , Adem Dede, Aydınlı Visali gibi şairlerin dahil olduğu Basit name grubu olarak da adlandırabileceğimiz gruptur. Diğer Grup ise NabiNedim

, ve NECATİ BEY  ’in sanatkâranelikten de ödün vermeyen illaki çok sade ve Türkçe kelimeler kullanılsın iddiasında da olmayan, ama şiirde yerlileşme ve mahallileşmeye de önem vererek mümkün oldukça sade bir dille yazmaya meyleden ekoldür.

Esasında Divan-ı Lügat-it-Türk ve Kaşgarlı Mahmud ile Ali Şîr Nevâî ’nin Mukaddimet'ül Edep adlı eserlerinde savundukları düşünceler ile Türkî Basit şairlerinin düşünceleri arasında da köprüler kurmak gerekir. Karamanlı Mehmet Bey’in çabasını da aynı düşünce içinde görmemiz gerekmez mi?

Edebiyat tarihçileri Divan şiirinde TürkÎ Basit cereyanın başlangıcını 15. asır şairlerinden Aydınlı Visali’yi bağlamaktadır. Türkçe kelimelerle şiir söyleme gayreti ile yazan ve bu görüşleri savunan Kaşgarlı Mahmut ve Ali Şir Nevai ’nin çok daha önceden somutlaşan düşünceleri bu akımın dışında tutulur. Karahanlı ve Çağatay şairlerinin genellikle Öz Türkçe ile yazmaya meyilli olmaları, Osmanlı ve Anadolu sahasındaki şairler kadar Arapçaya ve Farsçaya minnet etmemeleri, belki de Karahanlı T , Kuzey Kıpcak Kuman , Harezm Sahası, Azerbaycan ,Çağatay sahası Şairlerinin Anadolu sahası dışında olmaları sebebiyle, Edebiyat Tarihçilerimiz bu akımı, Anadolu sahası içinde değerlendirip, Çağatay, Kırım Özbek, Azerbaycan, Kıpçak şairlerini bu konunun dışında tutmuşlardır. Esasında ima ettiğimiz gibi Türkî Basit akımı ve savunduğu düşünceler daha etraflıca ve derinlemesine ele alınması gereken bir konudur.

Aydınlı Visali'nin açtığı çığırdan giden 16. yüzyıl şairleri, Aydınlı Visali , Edirneli Nazmi ve Tatavlalı Mahremî, Adem Dede divan şiiri söz dağarcığında köklü değişiklikler yapmaya çalışan şairlerdir. ( bkz Edirneli Nazmi ve Farsça-Arapça kelimelerin yerine Türkçe karşılıklarını kullanma yolunu tutan bu şairler şiir dilinde ve özellikle gazellerde Türk Dili’nin ve kelimelerinin ağırlığını hissettirmek isteyen şairlerdir. Arap ve Fars kelimeleriyle dolan şiir ve edebiyat geleneğine başkaldırı başlatan şairler olarak dikkat çekerler. 

 

Edebiyatta Türkçe kelime kullanmak amacıyla ortaya çıkan bu yaklaşımım ilk örnekleri aslında bu şairlerle başlamamış bu şairlerden önce yaşamış bazı edipler de bu görüşlerini eylem haline getirecek şekilde eserler vermişlerdir. Örneğin Arapça, Farsça, Bulgarca ve Arnavutça bilen  Sarıca Kemal ,Tevarih-i Al-i Osman (ya da Selâtin name) Osman oğulları tarihi adlı eserini yazarken eserinde Osmanlı Devletinin 1299 yılında kuruluşundan 1491 yılına kadar ki tarihini anlatırken, eski Türk geleneğiyle ilgili sorunları ele almış, bu sorunların çözüm yollarıyla ilgili tavsiyelerde de bulunmuştur.[1]Sarıca Kemal bu kitabında Türk gelenek görenek ve adetlerinin unutulmaması için Fatih Sultan Mehmet'in ve İkinci Bayezid 'in Türk geleneği içinde yapılan cenaze törenlerini anlattı. Kitabında yalın bir Türkçe kullanmıştır.

Aydınlı Visali  Osmanlı İmparatorluğu'nda Türki-i Basit, (Yalın Türkçe ile yazılmış şiir) akımının öncülerindendir. Asıl adı İsa olan şairin doğum tarihi bilinmemekte ama Aydın’da doğmuş olduğu bilinmektedir. Osmanlı İmparatorluğu padişahı II. Bayezid (1481 - 1512) ve Osmanlı İmparatorluğu padişahı Yavuz Sultan Selim (1512 - 1520 zamanında Edirne şehrinde saray hocalığı yaptığı kayıtlıdır. Aydınlı Visalinin 61 Gazeli ve 1 Murabbasının olduğu kayıtlardan anlaşılır. [2] Aydınlı Visali Edirne’de saray hocalığı yaparken ölmüştür. Bir Divanı olduğu biliniyorsa da henüz bulunamamıştır.

 

Edirneli Nazmi, sırasına göre düzenlenmiş "Divan”ında 48.000 beyit vardır. Şiir gücü bakımından kuvvetli olmayan bu yapıtındaki kasideler ve tarihlerde, yaşadığı dönemin olayları, önemli kişileri, Sanatçıların resmi ve özel yaşamları hakkında bilgiler verilmiştir. Birçoğu sevgi ve rintlik konularını işleyen şiirlerinde özellikle Rumeli’deki mahalli yaşama ait sahneler canlandırılmıştır.[3]

Bilgili ve kültürlü bir  Divan Şairİ olmakla beraber şiirlerinin Sanatsal değeri sınırlı kalmıştır. Aruz ölçüsünün bütün kalıplarıyla örnekler vermiş ve her tür edebi sanatı denemiştir. Daha çok tarih manzumeleri ve aşk şiirleri yazmıştır. Türkî Basit tarzındaki şiirlerinde Arapça ve Farisça'ya fazla yer vermeyerek dönemine göre yalın bir  Türkçe kullanmıştır. Fuat Köprülü, Nazmi’nin bu yoldaki şiirlerini seçip divan biçiminde yeniden düzenleyerek "Divan-ı Türkî-i Basit( 16.yy) " adıyla yayımlamıştır (1928).

Bu akımın diğer önemli bir şairi ise Tatavlalı Mahremi ‘dir. Tatavlalı Mahremi  aruz veznini ve divan edebiyatının nazım şekillerini kullanmakla beraber öztürkçe şiirler yazarak Basit name (Yalın Türkçe ile yazılmış şiir) akımının öncüsü olmuştur. [4]Bütün kaynaklar, Türkî Basit akımının onun yazmış olduğu Basit name adlı eseri ile başladığı konusunda hem fikirdir. Bu akım içerisinde sade anlaşılır, basit bir Türkçe ile divan şiiri tarzı ile şiirler yazmış olması Mahremi’yi Edirneli Nazmi ile birlikte bu akımın öncü şairi yapmaktadır.[5]

Mehmet Fuat Köprülü’nün ortaya attığı Türkî Basit ekolünün varlığı hakkındaki tespitler ve yönelmeler üzerinde yapılan son değerlendirmeler aslında Türkî-î basit diye bir akımın olmadığı anılan bu ekolün Mahallileşmenin bir başlangıcı olduğu şekline dönüşmüştür. Yerlileşme eğilimi biçim ve öz açısından iki kategoride ele almak gerekir. Biçimde yerlilik, dilde, söyleyişte yabancı sözcüklerden kaçınmak, Türkçeye yönelmek olarak özetlenebilir. Türkî-i Basit (Basit Türkçe) adı verilen bu akımın temsilcileri Edirneli Nazmi, Tatavlalı Mahremi,  Aydınlı Visali ve Adem Dede’nin içinde bulunduğu Türkî Basit  anlayışıdır. Özde yerlilik ise Necati Baki, Sarıca kemal, Kadı Burhaneddin, Baki, Nedim Nabi, İvazpaşazade Atai, Cezeri Kazım Paşa gibi şairlerin şiirlerinde şekillenen öz açısından mahallileşme olarak değerlendirebiliriz.

Essında mahallileşme veya yerlileşme isteğinin başlangıç tarihinin belli bir zamana veya döneme dayanamadığı bu arzunun İslami Döneme girilmesi ile birlikte pek şair tarafından arzulana bir durum olduğu ortaya çıkmaktadır. Kaşgarlı Mahmut, Ali Şir Nevai’yi saymasak bile Anadolu sahasında14. yy da Kadı Burhanettin ,, 15. yy da Sarıca Kemal,15 yy da Necati Bey , Azmizade Haleti  ve XVII. yy'da Şeyhülislam Yahya   'nın şiirlerinde ve diğer eserlerinde sade bir Türkçe vardır ,  ve "Safî" mahlasıyla şiirler söyleyen Cezerî Kazım Paşa gibi şairlerin şiirlerinde bir yerlileşme arzusunun olduğu açıkça ortadadır. Nabi’nin hikemi tarzındaki şiirleri çok sade bir dille yazılmış olmasa da meseller, deyimler, sosyal konular, atasözleri ve hikmetlerle doludur.

Necati Bey, Mesel-gûl gûy adıyla anılan, misâl getiren, misâl söyleyen bir şairdir. Necati bey’in verdiği misaller gündelik hayattan alınmış, milli hayatımızdan kopan misallerden gelir. . Necati Bey'in şiirlerinde atasözleri ve deyimlerin sık sık kullanıldığı görülür. Necati Bey, Arabî ve Farisi, hikâyeler yerine gündelik dilden alınan misallere yer vermeyi tercih etmiştir.

 

ÖZE VE BİÇİME YÖNELİK OLARAK MAHALLİLEŞME ARZUSU

Mahallileşme hareketinin belli başlı özellikleri olarak şunlar söylenebilir:1. Atasözü ve deyimlerin kullanılması.2. Halk tabirleri ve mahalli söyleyislerin şiire girmesi.3. Günlük ve sıradan olayların şiirin konusu haline gelmesi.4. Özellikle mesnevi konu ve kahramanlarının mahalli çevreden alınması.[6]

Şairlerin bazılarının Arap ve Fars öykü, kıssa, telmih, benzetme ve kıssalarından kurtularak özünde yerli unsurlarla zenginleşmişi bir şiir dünyası yaratmak istedikleri açıkça belli olan, uygulamaya konulan, ama fikren beyannamesi ve teorisi ortaya konulamayan tepkiler şeklindedir. Şairlerin böyle bir teori ortaya atamamaları, kendi içlerinde de ve şiirlerinde de ikilem yaratmıştır. Esasında bu tepkiler bir hayli içgüdüsel ve tanımları ortaya konulamayan bilinçsiz hamleler olarak kalmıştır. Buna rağmen seçtikleri sözcük dağarcıkları, ad ve eylem bildiren sözcük çekimlerinde hep Türkçe olanları kullanmış olmaları, yerli, mahalli ve sosyal hayatla ilgili sahneleri bariz şekilde ortaya çıkarmaya meyl edişleri, bazı şairlerin bilinçli şekilde, atasözleri ve deyimlere ağırlık vermeye özen göstermesi, Arap-Fars etkisindeki divan şiirine bir tepki oluşturmak istediklerinin birer kanıtlarıdır. Bazı şairler halk şairlerinin kullandıkları cinasları kullanmaya meyl etmiş, halk şairlerinin yolundan giderek yaşadığı çevreden, sosyal yaşamdan yararlanarak şiirler yazmışlardır. 

Kim ki görüp yüzüni göz dikmeyeTîğ sokam gözine sûzen degül

Hasta Visâlîden idersin kabûlCân idiser sana fidâ ten degül ( Aydınlı Visali )

Ol ki gerçekden müselman olmayaTangrı sağlasun o her gün yer oruç  ( Edirneli Nazmi)

Beyitlerinde görüldüğü gibi yabancı sözcükler kullanmadan, Türkçe şiirler yazmak isteyen bu şairlerin görüşleri yaygınlık kazanmadığı gibi kendi eserlerinde sürekli olarak savunulan bir tez olarak karşımıza çıkamamaktadır. Aynı şair bir eserini bu görüşe uygun yazmışken diğer eserinde bu görüşe pek de uymayan eğilimlere girebilmiştir. Bunun nedeni, bu düşüncelerini bilinçli bir hale getiremeyişleri, bu eğilimlerinin o devirde itibar görmeyişi, Türkç yazmanın hafife alınması, eğitimsizlik ve sıradanlık gibi gözükmesi, bu düşüncelerini bir sistem haline getirmeyişleri, içinde bulundukları edebi ortamın buna uygun olmaması ve divan şiirinin dünyasından kopamayışlarıdır. Özellikle Türkî Basit adıyla anılan şairler güçlü şiirler yazamamışlar Türkçe kelime ile yazdıkları şiirlerinde belirli bir ustalık göstermemişler, cinasları kullanmak gibi şeklen başarılı olabilmişlerdir.

Mahalileşme ve şiirlerinde yerli unsurları kullanmada başarı gösteren ilk şairlerin başında Necati Bey gelmektedir. Necati Bey , şiirlerine yerli motifler katmasını bildi; atasözleri ve deyimler ve sosyal hayattaki gündelik olayları şiirlerine nakş etti. Devrnin diğer şairlerine göre daha sade bir dil kulllanarak gündelik hayattan yaptığı gözlemleri şiirlerinde başarı ile kullandı. Şiirlerinde Arap ve Acem mitlerindeki esatiri kahramanları yâd etmek yerine mahalli motifler kullanamyı tercih etti. Şiirinde az ve öz anlatım yolunu seçmiş, zaman zaman kendi şiirini de övmüştür. Anlatımı atasözü tarzındadır. Anlatımının el değmemiş, yani başka şiirlerden çalma mazmunları olmadığını açıkça söylemişti. [7]Kasidelerinde medhiyelere önem vermiş, sık sık tegazzül ve cinas yapmıştır. Bu nazım türlerindeki asıl başarısı, tasvirlerinde hayal unsurunu ikinci planda tutarak, gözleme büyük yer vermesinden ileri gelir. Bu Şiirlerinde oldukça sade bir dil kullanmıştır.

Özellikle gazelleri sadedir. Bu mahallilik yalnız dilde değil, teşbihlerinde, özellikle kendi hayatını yansıtan tabiat, av sahnelerine ait tasvirlerinde, atasözü kullanmasında veya bu nitelikteki mısralarında kuvvetle hissedilir.” [8]

XVIII. yüzyılın sonunda Nedim’le ustalık da kazanan yerlileşme eğilimi ise öze ilişkindir. “Nedimin divan şiirine yenilik getirdiğini söyleyenler, kalıpları kırdığını, bilinen mazmunlarla yetinmediğini, yaşamı yansıttığını, yalın, akıcı bir söyleyişi olduğunu; şiirlerinde neşe ve alayın, ten zevkinin dile getirildiğini söylerler.” Fakat Nedim öncesindeki pek çok şairinde bunları denediği aşikârdır. Örneğin Baki’nin pek çok şiirinde mahalli unsurları kullandığı görülebilir. Hayreti, Sururi, ve Hayali gibi Rumelili şairler de yerel hayatla ilgili pek çok sahne işlenmiştir. Şehrengizlerde anlatılan tipler, yerler, mevsimler, sosyal hayatla mesleklerle ilgili betimlemeler, mahbuplarla ilgili ibareler yerli şairlerimizin Klasik divan şiirinin kalıplarından kurtulma çabalarının ürünleri olarak gösterilebilir.

 

Mahallileşme hareketi yerine göre her üç üslup/tarzla (Klasik üslup, Hikemi üslup ve Sebk-i Hindî) yakından ilgilidir hem de söz konusu üslup/tarzların kimi temsilcilerinin Mahallileşme hareketi ile yakından ilgileri bulunmaktadır. Bunların başında başta Necâti Bey, Bâkî gibi “Klasik üslup”, Nâilî, Sehrî ve Fehim gibi Sebk-i Hindî ve Nâbî gibi Hikemî tarzın temsilcisi durumunda olan şairler gelmektedir.” [9]

“Nedim’in şarkı biçimini yeniden canlandırması, bu biçimin en güzel örneklerini vermesi de bu tutuma bağlanmalıdır.” Şairlerimizin Tuyug  türünde verdiği örnekler de bu çabanın somut göstergeleridir. 

"Sen böyle soğuk yerde niçin yatar uyursunBillahi döğer dur hele dayen seni görsün Dahı küçüceksin yalınız yatma üşüsün Serd oldu heva çıkma koyundan kuzucağım"  ( Nedim ) Şarkı

  • Bülbüller öter güller açar şâd gönül yok 
  • Hiç böyleliğin görmemişiz fasl-ı bahârın    Şeyhülislam Yahya  

  • Kande var tâze güzel deyu arardık
  • Yahyâ Yâri tenha bulucak sonra cevâb olsa bize   Şeyhülislam Yahya  
  •  
  • Dünyayı bir yana kosalar bir yana seni
  • Bana seni gerek seni ey bîvefâ seni      Necati Bey ( 15. yy )

  • Müşkil bu kim muhabbet iki başdan olmadı
  • Sevdürmedi sana beni illâ bana seni  Necati Bey ( 15. yy )                     
  •  
  • Seni sevmeyen begüm âdem degül
  • Ne demi var kim ki bağrı dem degül
  • Sen gözün gamzesin atma şuna
  • K’irmeye ger yarunuz merhem degül   Kadı Burhaneddin  

  • Dilberin haddi gül-i handân durur
  • Şol mutarrâ sünbülü reyhân durur
  • Cân eger tenden revân olsa ne gam
  • Ehli aşkın ânı çün cânân durur.  İvazpaşazade Atayi ( Âli Çelebi

  • Gönlüm oldu aşkının avaresi
  • Gamzenin gitmez, gönülden yaresi
  • Derdime çok istedim derman veli
  • Yoğ imiş lâlinden özge çaresi [10]  İvazpaşazade Atayi ( Âli Çelebi)

Sonuç olarak Türkî Basit ve Mahallileşme cereyanlarını birbirlerinden kopuk iki ayrı akım olarak görmek gerekmemektedir. Aralarındaki fark düşüncede bir ortaya koyuşta bazı farklar gösterse de esasında bu düşünceler bilinçli olmasa da Divan şiirine milli, mahalli veya yerli bir söyleyiş katma çabalarından kaynaklanır. TürkÎ Basit akımın şairleri daha bilinçli olarak hareket ediyorlar gibi görünseler de bu görüşlerine uygun edebi değerleri yüksek eserler verememişler her eserlerini aynı düşünce etrafında da yazamamışlardır.


Mahalli, yerel unsurları, atasözlerini, deyimleri, gündelik haytan alınan sosyal hayat sahnelerini, gündelik dilden gelen sözcükleri şiire monte etmeyi, Arap, Fars, Hint esatirlerindeki mitolojik kahramanlar, olaylar, destani tipler yerine yerel tipleri kullanmayı tercih eden bir anlayış olarak şekillenen mahallileşme ve Türkî basit şairleri kendilerinden yüzlerce yıl önce yaşayan ve düşüncelerin teorilerini kuran Kaşgarlı Mahmut ve Ali Şir Nevaî kadar bilinçli olamamışlar veya onların izleğinde gelişen bir kuram oluşturmadan bu görüşlerine uygun şiirler yazmışlar ve uygulamışlardır.

Türk-i Basit Şairleri Eserleri İle İlgili Linkler

KAYNAKÇA  

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar