Edirneli Nazmi Hayatı Edebi Kişiliği Türkî-i Basit

18.06.2011

EDİRNELİ NAZMİ- 

HAYATI
 
Osmanlı Devleti divan şairidir. Asıl adı Mehmet’tir.[1]Edirne ’de doğmuştur.( doğumu ? — ölümü.1555) Yeniçeri Ocağı ‘nda yetişmiştir. Yavuz Sultan Selim,’in İran (1514) , Mısır (1517) seferleri ile Kanûnî Sultan Süleyman ın bazı seferlerine katılmış olduğuna pek çok kaynak hem fikirdir.[2] Zaten doğum tarihi belli olmayan kendisi de doğum tarihinden bahsetmeyen şai, divanında,Yavuz Sultan Selim, 'in İran seferlerinde orduda bulunduğunu ifade eden bir kısım manzumeler yazmıştır.
Kaynaklar daha sonra Ahkâm Kâtipliği yaptığı ve Silahtar bölükbaşısı olduğu hakkında bilgiler vermektedir
Tezkirelerimizde "kuloğlu" zümresinden gösterildiğine bakılacak olursa bir yeniçeri çocuğu olduğu söylenebilir. Bu ifadelerden onun 15. Yüzyılın sonlarında doğduğunu söylemek mümkündür.Yavuz Sultan Selim'in İran ve Mısır  seferlerine katıldığı gibi, "
Yine geldik süleymân-ı zamanın
Bu gün sultanımız sahib-kırânın
Bile itdüm varup ekser gazasın
Nice kez kulluğun kıldum edasın"
Beyitleriyle Kanûnî Sultan Süleyman'ın da birçok seferlerinde hazır bulunduğunu ifade etmektedir. Sadrazam Rüstem Paşa'nın yakın adamlarından olan Nazmî'nin ömrünün sonlarına doğru, Rüstem Paşa'nın manevî pederi ve mürşidi olan Nakşibendî şeyhi Filibeli Mahmut Efendi'nin himayesini gördüğü ona yazdığı manzumelerden anlaşılmaktadır.
Nazmî'nin Mecma'un-Nezâ'ir adlı eseri edebiyat tarihimiz için fevkalade mühimdir. Bu eserin biri Viyana'da, biri Manisa'da Çeşnegir Kütüphanesinde 16 numarada biri de İstanbul'da Nuruosmaniye Kütüphanesinde üç yazması malumdur. Nuruosmaniye nüshasında şiirleri bulunan 243 şairin isimleri,  elifbe sırasıyla tertip edilmiş ve bu fihrist Köprülüzade tarafından neşrolunmuştur[3] (ilk mübeşşirler, 63)
Zamanına kadar yetişmiş Divan Şairleriin birbirlerine yazdıkları nazireleri topladığı Mecmaü’n Nezair (Nezireler Topluluğu ) de 243 şairin 3356 şiirden meydana gelen bir antolojidir. Bu eserin diğer nüshaları ile yapılan karşılaştırmalar sonucunda bu sayı artmış,  Mecmu’tin Nezairin, 360’dan fazla şairin 5500'ün üzerinde şiirini ihtiva ettiği ortaya çıkmıştır.[4]Bu yapıt edebiyat tarihimiz için çok önemlidir.
Edirneli Nazmi’nin Divan-ı Türkî Basit adında 48.000 beyitlik bir divanı vardır. Şiir gücü bakımından kuvvetli olmayan bu yapıtındaki kasideler ve tarihlerden, yaşadığı dönemin olayları, önemli kişileri, Sanatçıların resmi ve özel yaşamları hakkında bilgi edinilebilmektedir. Birçoğu sevgi ve rintlik konularını işleyen şiirlerinde özellikle Rumelide’ki mahalli yaşama ait sahneler canlandırılmıştır.[5]Şiirleri arasında kukla oyunundan bahseden bir parçadan da kukla sanat dalının tarihi aydınlatılmaktadır. Şiirlerini Divan Edebiyatı’nda Türkî Basit (Yalın Türkçe) Basit name ile yazmıştır.
Bilgili ve kültürlü bir  Divan Şairİ olmakla beraber şiirlerinin Sanatsal değeri sınırlı kalmıştır. ARUZÖLÇÜSÜnün bütün kalıplarıyla örnekler vermiş ve her tür EDEBÎ SANATı denemiştir. Daha çok tarih manzumeleri ve aşk şiirleri yazmıştır. Türkî Basit tarzındaki şiirlerinde Arapça ve Farisça'ya fazla yer vermeyerek dönemine göre yalın bir  Türkçe kullanmıştır. Edebiyat tarihi açısından oldukça önemli bir kaynak olan Mecmaü-n-Nezair adlı antolojisi kendi şiirlerinden başka o döneme değin yaşamış bütün divan şairlerinin şiirlerinden de örnekler içerir. Harf sırasına göre düzenlenmiş "Divan"ında yaklaşık 48 bin beyit vardır. 286 manzumesi Fuad Köprülü tarafından Divan-ı Türküi-i Basit (1928) adıyla yayınlanmıştır. [6]
Nazmî'nin ölüm tarihi de belli değildir. Bir kısım kaynaklar ölüm tarihini 955 (1548) olarak kaydederlerken, bazıları da 996 (1588) olarak belirtmektedirler. Ancak müellifin sonradan ele geçen Pend-i Attâr Tercümesi bu tahminlerin doğru olmadığını ortaya koymuştur. Nazmî bu tercümeyi
Oldı pes dokuz yüz altmış yidi tâ
Hicret-i serhayl-i cem'-i enbiyâ
beyitiyle belirttiği 967'de (1559) yaptığına göre, vefatının da bu tarihten sonra olduğu anlaşılmaktadır.[7]
 

EDEBİ YÖNÜ VE TÜRKÎ-İ BASİT EKOLÜ
 

 

 

Osmanlı Devleti divan şairidir. Asıl adı Mehmet’tir.[1]Edirne ’de doğmuştur.( doğumu? — ölümü.1555) Yeniçeri Ocağı ‘nda yetişmiştir. Yavuz Sultan Selim’in İran (1514) , Mısır (1517) seferleri ile Kanûnî Sultan Süleyman ın bazı seferlerine katılmış olduğuna pek çok kaynak hem fikirdir.[2] Zaten doğum tarihi belli olmayan kendisi de doğum tarihinden bahsetmeyen şair, divanında, Yavuz Sultan Selim, 'in İran seferlerinde orduda bulunduğunu ifade eden bir kısım manzumeler yazmıştır.Kaynaklar daha sonra Ahkâm Kâtipliği yaptığı ve Silahtar bölükbaşı olduğu hakkında bilgiler vermektedir

Tezkirelerimizde "kuloğlu" zümresinden gösterildiğine bakılacak olursa bir yeniçeri çocuğu olduğu söylenebilir. Bu ifadelerden onun 15. Yüzyılın sonlarında doğduğunu söylemek mümkündür. Yavuz Sultan Selim'in İran ve Mısır  seferlerine katıldığı gibi, "

 

Yine geldik süleymân-ı zamanın
Bu gün sultanımız sahib-kırânın

Bile itdüm varup ekser gazasın
Nice kez kulluğun kıldum edasın"

 

Beyitleriyle Kanûnî Sultan Süleyman'ın da birçok seferlerinde hazır bulunduğunu ifade etmektedir. Sadrazam Rüstem Paşa'nın yakın adamlarından olan Nazmî'nin ömrünün sonlarına doğru, Rüstem Paşa'nın manevî pederi ve mürşidi olan Nakşibendî şeyhi Filibeli Mahmut Efendi'nin himayesini gördüğü ona yazdığı manzumelerden anlaşılmaktadır.

 

Nazmî'nin Mecma'un-Nezâ'ir adlı eseri edebiyat tarihimiz için fevkalade mühimdir. Bu eserin biri Viyana'da, biri Manisa'da Çeşnegir Kütüphanesinde 16 numarada biri de İstanbul'da Nuruosmaniye Kütüphanesinde üç yazması malumdur. Nuruosmaniye nüshasında şiirleri bulunan 243 şairin isimleri,  elifba sırasıyla tertip edilmiş ve bu fihrist Köprülüzade tarafından neşr olunmuştur[3] (ilk mübeşşirler, 63)

 

Zamanına kadar yetişmiş Divan Şairlerinin birbirlerine yazdıkları nazireleri topladığı Mecmaü’n Nezair (Nezireler Topluluğu ) de 243 şairin 3356 şiirden meydana gelen bir antolojidir. Bu eserin diğer nüshaları ile yapılan karşılaştırmalar sonucunda bu sayı artmış,  Mecmu’tin Nezairin, 360’dan fazla şairin 5500'ün üzerinde şiirini ihtiva ettiği ortaya çıkmıştır.[4]Bu yapıt edebiyat tarihimiz için çok önemlidir.

Edirneli Nazmi’nin Divan-ı Türkî Basit adında 48.000 beyitlik bir divanı vardır. Şiir gücü bakımından kuvvetli olmayan bu yapıtındaki kasideler ve tarihlerden, yaşadığı dönemin olayları, önemli kişileri, Sanatçıların resmi ve özel yaşamları hakkında bilgi edinilebilmektedir. Birçoğu sevgi ve rintlik konularını işleyen şiirlerinde özellikle Rumeli’deki mahalli yaşama ait sahneler canlandırılmıştır. [5] Şiirleri arasında kukla oyunundan bahseden bir parçadan da kukla sanat dalının tarihi aydınlatılmaktadır. Şiirlerini Divan Edebiyatı’nda Türkî Basit (Yalın Türkçe) Basitname ile yazmıştır.

Bilgili ve kültürlü bir  Divan Şairİ olmakla beraber şiirlerinin Sanatsal değeri sınırlı kalmıştır. Aruz Ölçüsünün bütün kalıplarıyla örnekler vermiş ve her tür edebi sanatı denemiştir. Daha çok tarih manzumeleri ve aşk şiirleri yazmıştır. Türkî Basit tarzındaki şiirlerinde Arapça ve Farsçaya fazla yer vermeyerek dönemine göre yalın bir  Türkçe kullanmıştır. Edebiyat tarihi açısından oldukça önemli bir kaynak olan Mecmaü-n-Nezair adlı antolojisi kendi şiirlerinden başka o döneme değin yaşamış bütün divan şairlerinin şiirlerinden de örnekler içerir. Harf sırasına göre düzenlenmiş "Divan’ında yaklaşık 48 bin beyit vardır. 286 manzumesi Fuad Köprülü tarafından Divan-ı Türküi-i Basit (1928) adıyla yayınlanmıştır. [6]

Nazmî'nin ölüm tarihi de belli değildir. Bir kısım kaynaklar ölüm tarihini 955 (1548) olarak kaydederlerken, bazıları da 996 (1588) olarak belirtmektedirler. Ancak müellifin sonradan ele geçen Pend-i Attâr Tercümesi bu tahminlerin doğru olmadığını ortaya koymuştur. Nazmî bu tercümeyi

Oldı pes dokuz yüz altmış yidi tâ
Hicret-i serhayl-i cem'-i enbiyâ

beyitiyle belirttiği 967'de (1559) yaptığına göre, vefatının da bu tarihten sonra olduğu anlaşılmaktadır.[7]

 


EDEBİ YÖNÜ VE TÜRKÎ-İ BASİT EKOLÜ

Çok şiir yazmış, pek çok hadiseye tarih düşürmüş olmakla birlikte Nazmî, devrinde tanınmış bir şair değildir.  Tezkireyazarı Ahdî onun şiirlerini " şöhret-i tam bulmamıştır", Kınalızade Hasan Çelebi ise" şiirinde ol denlü halet olmayıp nazmı lütüf ve iltifata mazhar olmamıştır" biçiminde nitelemektedir. Edirneli Nazmi günümüz araştırmacıları tarafından da birinci derecede bir şair olarak değerlendirilmez. Köprülü’nün dördüncü, beşinci sınıf şair olarak gördüğü Nazmî, Atsız’a göre “üçüncü derece” (ATSIZ, 1934: 8), Hasibe Mazıoğlu’na göre ise “ikinci sınıf” (MAZIOĞLU, 1977: 54) bir şairdir.[8]

 

Edirneli Nazmi Divan Şairlerinin Arapça ve Farsça kelimeler kullanma alışkanlığını yıkmayı amaçlayan tutumu diğer şairlerden pek rağbet görememiş, onun bu yönündeki teşebbüsü Türki-i Basit ekolünü yaratsa da Divan Şairlerinin bu şekildeki dil anlayışını değiştirmeye yetecek düzeye erişememiştir. [9] Ali Şir Nevai, Karamanoğlu Mehmet Bey gibi daha önceden bu eğilime karşı çıkan şair ve devlet adamlarına rağmen divan şairlerinin tutumu değişmemiştir. Edirneli Nazmi’nin edebiyatımızda bıraktığı en önemli iz  TÜRKİ BASİT düşüncesini yaymaya çalışmak yönündeki çabaları olmuştur. Türkî-i Basît, içinde “Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalar bulunmayan veya çok az bulunan, fakat hem şekil, hem muhteva bakımın-dan Divan şiiri geleneği içerisinde yer alan şiirlere verilen addır.”

 

  1. ve 15. yüzyıllarda Arap ve Fars edebiyatına özenen divan şairleri zaman geçtikçe, Türkçe sözcükleri daha az kullanır oldular, şiirimizi Arapça ve Farsça yabancı sözcüklerle doldurmaya başladılar. İşte bu durum, o dönemde pek kuvvetli olmayan, hatta zayıf denilebilecek bir tepkiyle karşılandı. Bu şiir dilinde Türkçülük anlayışının ilk örnekleridir. Bu tepkiden Türkî-i Basit (Yalın Türkçe) akımı doğdu. Diğer Türkî-i Basit şairleri Tatavlalı Mahremi ve Aydınlı Visali ' dir [10] Türkî Basit Mahallileşme ve Yerlileşme Düşüncesi ile Şairleri aruz veznini ve Divan Edebiyatı Nazım şekillerini ni kullanmakla beraber Arapça ve Farsça tamlama kullanılmadan ARUZ ÖLÇÜSÜyle hemen hemen Öztürk’çe şiirler yazdılar. Yabancı sözcük ve tamlamaları şiire sokmadılar, Türkçe sözcüklerle halk dilindeki mecazları, deyimlerli atasözlerini kullanmaya çalıştılar. Bu akım ne yazık ki uzun ömürlü ve kalıcı olmamıştır. Çünkü diğer büyük şairler bu olumlu teşebbüse katılmadığı gibi sonraki yüzyıllarda da bu akımı izleyenler görülmemiştir.

 

Onu dördüncü beşinci dereceden bir şair sayılmasına karşın Prof. Dr. Hasibe Mazıoğlu bu görüştekilere katılmayarak “Edirneli Nazmi'nin devrinde pek tanınmış bir şair olmadığı tezkirelerde yazılıdır. Pend-Nâme çevrisinden onun dördüncü beşinci derecede bir şair olmadığını söyleyebiliriz. Divanındaki gazellerinin 7777 sayısını bulması basit umumi mazmunları tekrarlamasına neden olmuştur. Ne var ki Pend-Nâme çevirisinden verdiğimiz örneklerde görüldüğü üzere Nazmi kolay yazan ve şiir tekniğini iyi bilen bir şairdir. Divanındaki şiirlerinin çoğu değersiz tekrarlar olmakla beraber az da olsa içten, güzel beyitleri de vardır. Büyük şairlerimizin bile divanlarındaki bütün şiirleri güzel değildir. Divan düzenleyebilmek için her harften kafiyeli gazeller ve bütün nazım şekilleriyle şiirler yazma arzusu Divan Şairlerinin değersiz doldurma şiir yazmalarına yol açmıştır. Şiir tekniğinive Farsçayı çok iyi bilmesi Nazmi'ye kolayca şiir yazma yeteneğini kazandırmıştır. Nazmi, Pend-Nâme çevrisinin telif ve tercüme kısımlarında gösterdiği ustalıkla, kolay ve içten söyleyişi ile ikinci derecede bir şairin başarısına ulaşmış olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz ” Diyerek karşı çıkar. [11]

 

Türkî-i Basit başlığı altında kaleme alınan bu şiirler yabancı kelimelerden mümkün olduğu kadar uzak, teşbihleri Türk zevkine uygun şiirlerdir. Konuları bakımından bazen ahlâkî, bazen âşıkane ve rindane olan bu şiirlerin bir kısmında o dönemin çeşitli olaylarına, bazı önemli kişilerin resmî ve özel hayatlarına dair bilgiler bulmak mümkündür. Ancak kaynakların hiçbirinde Nazmî'nin sade ve terkipsiz Türkçe ile yazdığı bu manzumelerden bahis yoktur. Bu durum, belki de tezkire müelliflerinin Nazmî'nin divanını görememelerinden veya görmüş olsalar bile devrin şiir anlayışına uymayan bu Türkçe manzumelere önem vermeyişlerinden kaynaklanmış olabilir. Çünkü Nazmî şiirlerini aruzla yazmakla birlikte, kafiyelerde ve ci naslarda klasik şiirde görülmeyen teşbihleri kullanmıştır. Daha çok halk söyleyişine mahsus cinaslar, mahallî ve millî benzetmeleri kullanmıştır. Nazmî şiirlerini aruzla yazmakla birlikte, kafiyelerde ve ci naslarda klasik şiirde görülmeyen teşbihleri kullanmıştır. Daha çok halk söyleyişine mahsus cinaslar, mahallî ve millî benzetmeleri kullanmıştır[12]

 

Edirneli Nazmi’nın basit Türkçeyle yazdığı şiirler Mehmet Fuat Köprülü tarafından Millî Edebiyat Hareketinin ilk Mübeşşirleri ve Türk-i Basit adıyla yayımlandı. (1928) Nihal Atsız şair üzerine geniş bir inceleme yapmıştır.(1934)

 

 Onun 80 sayfalık divanındaki fikir ve felsefesini şu cümleleri iyi özetlemektedir. "Dünya yalancı, hilekâr, bin erden artakalmış bir kadındır. Onun için dünyayı sevme, ölümü an. Zaten hakiki erler bu dünyaya gönül vermediler. Dünyaya gönül verenlerin gönlü kaygı ile dolar ki yabancı bir askerin bir ülkeyi istilâsına benzer. Dünyaya gönül vermek erin kadına uyması gibidir. Hakiki er, güzellikte peri bile olsa, kadının sözüne kulak asmaz. Asarsa gerçek er değildir. Gerçek er sözünde durmalıdır. Sözünde durmayan er kadından daha fenadır. Eğer Tanrıdan iyilik istersen de, kötülük görsen bile, iyilik et".[13]

 

XVI. yüzyılda yapılan manzum Pend-Name-i Attâr çevirilerinden biriside Edirneli Nazmi'ye aittir1. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesinde bulunan Nazmi'nin çevirisi şimdilik elde bulunan tek yazma nüshadır. Elimizdeki bu tek yazma nüsha Nazmi'nin çeviriyi yaptığı tarihten bir sene sonra H. 968/1560 tarihinde istinsah edilmiş olması bakımından da değerlidir. İnce bir ta'lik kırması ile yazılmış olup 98 varaktır. 47a yaprağa kadar harekelenmiştir [14]

 

ESERLERİ

 

DİVANI

Edirneli Nazmî Divan’ını ilk kez bularak ilim âlemine tanıtan Köprülü-zâde Mehmed Fuad’dır. Köprülü, bu Divan’daki Türkî-i Basît şiirlerini 1928 yılında eski harflerle neşretmiştir.

Divanın diğer nüshası ise (TY, nr. 1636) her sayfasında 21 beyit ihtiva eden orta boy 119 varaktan oluşmaktadır. Bu nüshada kasi deler, nazireler, tarih manzumeleri ve müfretler bulunmamaktadır. Burada daha çok "Türki-i Basit" adıyla kaleme alınmış manzumeler yer almaktadır.

Bu Divan’da3 7777 gazel, 516 murabba’, 335 kıt’a, 193 müfred, 56 muhammes, 23 müstezad, 16 kaside, 13 mesnevi, 10 müseddes, 9 terkîb-bend, 7 mu’aşşer, 5 tercî’-bend, 5 mütessa’, 5 müsebba’, 4 müsemmen ve 2 tahmis olmak üzere toplam 8976 şiir mevcuttur.[15]

 

Edirneli Nazmî’nin Mecmau’n-nezâir adlı eserinin ilk iki sayfası (Nuruosmaniye Ktp., nr. 4222)

 

Mecma'un-Nezâ'ir

Mecma'un-Nezâ'ir adlı eserin biri Viyana'da, biri Manisa'da Çeşnegir Kütüphanesinde 16 numarada biri de İstanbul'da Nuruosmaniye Kütüphanesinde üç yazması malumdur. Zamanına kadar yetişmiş Divan Şairleriin birbirlerine yazdıkları nazireleri topladığı Mecmaü’n Nezair (Nezireler Topluluğu ) de 243 şairin 3356 şiirden meydana gelen bir antolojidir. Bu eserin diğer nüshaları ile yapılan karşılaştırmalar sonucunda bu sayı artmış,  Mecmu’tin Nezairin, 360’dan fazla şairin 5500'ün üzerinde şiirini ihtiva ettiği ortaya çıkmıştır.[16]

 

Edirneli Nazmi ve Pendi Attar Tercümesi

 

Pendi Attar Tercümesi Nazmî'nin son yıllarda ele geçen bu eseri Ferideddin Attar 'ın 910 beyitlik

Pendnâmesirim genişletile rek yapılmış bir tercümesidir. [17]Aruzun "fâilâtûn fâilâtûn fâilûn" ka lıbıyla kaleme alınan bu çeviri 3000 beyitten oluşmaktadır [18]

 

PENDİ ATTAR TERCÜMESİ'NDEN

 

Oldı pes dokuz yüz altmış yidi tâ
Hicret-i ser-hayl-i cem'-i enbiya

Şehr-i şa'bânun omncı güni hem
Yevmü'l-isneyn idi bir ferhunde dem

Nazm ile irdi temâma bu kitâb
Okıyanlar olalar pend-iktisâb

Hem Haleb şehrinde irdi âhire
Geldi bâtın âleminden zâhire

Şeh Süleymânun zamânmda tem.âm
Oldı hayr ile karîn-i ihtimâm

Ehl-i islâm olana kim dâyima
Lâzım oldur şâh-ı İslâm'a ducâ

Idelüm şimdi ducâ ol Şâh'a kim
Ola dâyim hurrem u ferhunde-dem

İtdi Hak ma'mûr çün dünyâsını
Eyleye ma'mûr hem uhrâsını

Devlet-i dâreynle ma'mûr ola
Dâyim a'dâ üzre hem mansûr ola

Ola her anda mu'îni Zü'l-celâl
Ola devlet birle dâyim ber-kemâl

Sen mu'în ol ana dâyim yâ Mu'în
Adlin artur yâ İlâhe'l-âlemîn

Hem re'âyâ vü sipahin cümleten
Sakla her âfâtdan yâ Zü'l-minen

Pend-Nâme dimeğe idib heves
Eyledim ruhından istimdâd pes

Andan aldı feyz nice kâl ü kil
Feyzi anuîî oldı gün gibi delil

Nâr-ı şevk anunla bulub işti'âl
Eyledim pes kil ü kâle iştigâl

Destime alub kitâbet hâmesin
Şeyhün itdim terceme Pend-Nâme'sin

İrdi Pend-Nâme temâma ber-murâd
Dilerem kim ola Şeyhün rûhı şâd

Okıyanlardan hemin oldur ricâ
İdeler biz bende içün bir du'â

Pend-i Atar Çevirisi, Prof.Dr. Hasibe Mazıoğlu, https://dergiler.ankara.edu.tr)

 


ORUÇ- GAZEL

Geldiğince qutluluğla her oruc
Her müselmanşen olub dutar oruc

Ol ki gerçekden müselman olmaya
Tangrı sağlasun o her gün yer oruç

Datlu yemek yemek olur iş haman
Özge bayramdur bu qardaşlar oruc

Urulur zencîre albızlar qamu
Gutluluğla her qaçan erer oruc

Nazmı her gerçek müselman olanı(ng)
Gecesinşenlikler qadr eyler oruc.


OYA- BEND

Kendü işinde o kim usa(ng) olub ola oya
Bize göz iti baqduğı içün engeli(ng) ha
Nazmî İşini başa çıkarmaq mı olur öyle o ya
Vâh bir güçlü bıçaklarla dutub gözin oya
Îmdi bir bağrı qatı kimseneye be(ng)zer o ya
Delülükler edüb ol kim delü gö(ng)line uya
Beni geçmiş dürür engel be(ng)e küsmüşdür o ya

 

 

BAZI ŞİİRLERİ 

 

KAYNAKÇA

 

[1] Hüseyin Nihâl ATSIZ, 16. ASIR ŞAİRLERİNDEN EDİRNELİ NAZMI'NIN ESERİ VE BU ESERİN TÜRK DİLİ VE KÜLTÜRÜ BAKIMINDAN EHEMMİYETİ, Orhun, 1934, Sayı: 9

[2] Hüseyin Nihâl ATSIZ, 16. ASIR ŞAİRLERİNDEN EDİRNELİ NAZMI'NIN ESERİ VE BU ESERİN TÜRK DİLİ VE KÜLTÜRÜ BAKIMINDAN EHEMMİYETİ, Orhun, 1934, Sayı: 9

[3]  Hüseyin Nihâl ATSIZ, agy.

[4] Fatih KÖKSAL, Edirneli Nazmî Mecma’ü’n-nezâ’ir (İnceleme-Tenkitli Metin), C. 1, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi SBE, Ankara 2001, s. 84-130.

[5] Ziya AVŞAR, Edir-neli Nazmî Hayatı-Edebî Kişiliği-Eserleri-Türkî-i Basît ve Gazeller Dışındaki Nazım Şekilleri ve Türleri, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi SBE, Ankara 1998.

[6] Hüseyin Nihâl ATSIZ, agy.

[7] Pend-i Atar Çevirisi, Prof.Dr. Hasibe Mazıoğlu, https://dergiler.ankara.edu.tr

[8] Doç. Dr. M. Fatih KÖKSAL EDİRNELİ NAZMî’NİN YAYIMLANMAMIŞTÜRKÎ-İ BASîT ŞİİRLERİ,23-25 Ekim 2002 tarihleri arasında Edirne’de düzenlenen Edirne Kültür Araş-tırmaları Sempozyumu’na sunulan bildiri metnidir.  

[9] Şahamettin Kuzucular,Türkî Basit Mahallileşme ve Yerlileşme Düşüncesi ile Şairleri,

[10] Şahamettin Kuzucular,Türkî Basit Mahallileşme ve Yerlileşme Düşüncesi ile Şairleri,

[11] Pend-i Atar Çevirisi, Prof.Dr. Hasibe Mazıoğlu, https://dergiler.ankara.edu.tr

[12] Şahamettin Kuzucular,Türkî Basit Mahallileşme ve Yerlileşme Düşüncesi ile Şairleri,

[13]  Hüseyin Nihâl ATSIZ, agy

[14] ( Pend-i Atar Çevirisi, Prof.Dr. Hasibe Mazıoğlu, https://dergiler.ankara.edu.tr)

[15] Ziya AVŞAR, Edir-neli Nazmî Hayatı-Edebî Kişiliği-Eserleri-Türkî-i Basît ve Gazeller Dışındaki Nazım Şekilleri ve Türleri, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi SBE, Ankara 1998.

[16]  Fatih KÖKSAL, Edirneli Nazmî Mecma’ü’n-nezâ’ir (İnceleme-Tenkitli Metin), C. 1, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi SBE, Ankara 2001, s. 84-130.

[17] Edirneli Nazmi ve Pendi Attar Tercümesi,

[18] Pend-i Atar Çevirisi ( AÜ, DTCF- Yazma Nüshası) , Prof.Dr. Hasibe Mazıoğlu, https://dergiler.ankara.edu.tr)

 

Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com

 
 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar