Mösyö Seguin'in Keçisi Öyküsü ve Alponse Daudet

20.10.2019

 
Mösyö Seguin'in Keçisi Öyküsü ve Alponse  Daudet Hakkında
 
Fransızca adı ile Les Lettres De Mon Moulin,  Türkçeye çevrilen adı ile Değirmenimden Mektuplar Fransız asıllı Dünya Edebiyatının en önemli öykü yazarlarından Alponse Dudet’ın en tanınmış eseridir.  
 
Ailesinin iflas etmesinden sonra Pariste’ki ağabeyinin yanına gelen Daudet sıkıntılı günlerden sonra Morney Dükü’nün yanında sekreter olarak çalışmaya başlamış Morney Dük’ü öldükten sonra şehir hayatından sıkıldığı için yaşamını sürdürdüğü Midi yakınlarında bulunan Fontvielle’de   atıl durumda kalan bir değirmen  satın alarak  tatil günlerini burada geçirmeye ve eserlerini de burada yazmaya başlamıştı. [1]
 
 Daudet bu eserindeki öykülerini değirmene gidip gelirken tanıştığı insanlardan dinlediği hikâyeleri, değirmen etrafında gözlemlediği olay ve kişileri hikâyeler haline getirmişti. Alplerin eteklerinde yer alan bu eski değirmende yazdığı, her bir öykü mektup şeklinde yazılmıştı.
 Mösyö Seguin'in Keçisi adlı öykü de mektup şeklinde yazılmış bir öyküdür ve  Değirmenimden Mektuplar adlı eserinin ikinci öyküsü olmaktadır. Öykünün özeti, eseri Türkçeye çeviren Sabri Esat Siyavuşgil’in başarılı çevirisinden çıkarılmıştır.
 
KONUSU
 
Hikaye özgürlüğüne düşkün keçileri olan bir adamın dağa kaçan keçileri ile uğraşmasını anlatmakta, “özgürlüğün de bir maliyeti olduğu” konusunu işlemektedir.
 
ANAFİKRİ.
Hikâye, özgürlük isteğinin nelere mal olabileceği ile ilgilidir.
 
 
Mösyö Seguin'in Keçisi Özeti
 
Yazar gönderilmiş bir mektup şeklindeki bu hikâyeyi Paris’te yaşayan ama özgürlüğünü kısıtladığı için hiç çalışmayan, bir gazetenin fıkra yazarlığı teklifini reddeden yoksul şair Pierre Gringoire'a bir ders olsun diye yazmıştır.  
Seguin adlı çiftçinin dağlara kaçıp gitmek isteyen keçileri vardır.  Daha önceki altı keçisi de dağa kaçmış, bu yüzden Seguin yedinci keçisini yavru iken almıştır. Böylece bu keçiyi kendisi yetiştirecek dağa kaçmayacak şekilde yetiştirecektir.
Bu yavru keçi oldukça güzel bir hayvandır. "Baygın gözleri, küçük zabitlerinki gibi didon sakalı, pırıl pırıl ayakları, çizgili boynuzları, üstünde harmani gibi uzun, beyaz tüyleriyle o kadar güzeldi ki!" Yavru keçi önceleri hayatından çok mutludur. Seguin,  bu keçisine Blanquette ismini vermiştir.
Fakat Blanquette büyüdükçe sıkılmaya tıpkı diğer keçiler gibi ipinden kurtulup dağlara kaçmayı istemektedir. Blanquette başlangıçta uysal gibi gözükmüş, çiftlik içinde yaşamaktan memnun gibi davranmıştır.  Fakat bir süre sonra o da dağların ve özgürlüğün özlemini içinde duymaya başlar. İçinden bir ses ona sürekli olarak dağlara kaçıp gitmesini söylemektedir.
Seguin, keçisinin ipleri, kırıp kaçmak istediğini, dağlara gidip dolaşmayı kafaya koyduğunu anlamıştır. Bu nedenle Seguien keçisi ile konuşur ve dağda kurtların olduğunu, en güçlü keçisinin bile sabaha kadar kurtla savaştıktan sonra yenik düştüğünü ona bir güzel anlatır.  Ama bu keçi yine de dağlara gitmek istemekte özgürce dolaşmak için inanılmaz bir istek duymaktadır.
Başlangıçta uysal ve çiftlik içinde yaşamı kabul etmiş görünse de bir süre sonra o da dağların ve özgürlüğün özlemini çekmeye başlar..  Seguin ona dağlara kaçan keçileri kurtların yediğini anlattığı halde bu istekten vazgeçemez.
Bir gün Blanquette en sonunda çiftlikten kaçmayı başarmıştır. Doğruca dağlara gider . Dağda özgürce dolaşıp günü çok güzel ve çok keyifli koca bir gün geçirir. Ancak akşam olunca kurt ile karşılaşır. Seguin’in bahsettiği en güçlü keçisi Renaude gibi kurt ile sabaha kadar savaşır. Hatta bunu da başarır ancak sabah olunca kurda yem olmaktan kurtulamaz.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar