24.05.2011
ARUZ ÖLÇÜSÜNÜ ÖĞRENELİM.
Aruz ölçüsü ile yazılmış şiirler, aruz kalıpları sayesinde dizelerindeki hecelerin sayısı, uzunluğu, hecelerindeki sesli ve sessizlerinin ses değerleri bakımlarından eşitlenmesi esasına dayanır.
Aruz ölçüsü belirli aruz kalıpları ve tefileler ile oluşturulan yazıldığı kalıba göre ahenginin sağlandığı bir ölçüdür.
Aruz sözcüğü Arapça kökenlidir. Aruz sözcüğü: ‘yön’, ‘yan’, ‘bölge’, ‘bulut’, ‘keçi yolu’, ‘deli', 'sarhoş deve’, ‘çadırın orta direği’, ‘karşılaştırılan', 'ölçü olan şey’ gibi çeşitli anlamlara gelmektedir. Edebi bir terim veya kavram olarak, bu anlamlardan hangisine dayandığı tam olarak bilinmemektedir.
Develerin yürüyüşünden, demircilerin sistematik çekiç vuruşundan veya çamaşırcı kadınların tokmak seslerinden çıktığı görüşleri vardır. Bir çadırı direğin ayakta tutması gibi, divan şiiirini ayakta tutan en büyük unsurun aruz olduğu düşünülür. Aruz bilimini bir öğreti biçiminde ilk olarak ortaya koyan ünlü Arap dilcisi İmam Halil bin Ahmed'dir. ( bkz İmâm Halil Aruz Veznini Bulan Kişi )
Aruz ölçüsü, Arap, Türk, Fars, Afgan, Pakistan ve kısmen Hint edebiyatında kullanılmaktadır.
Geleneksel Arap şiirinin ölçüsüdür. Bu ölçünün İslamiyet öncesinden beri kullanıldığı bilinmektedir.
Aruz hecelerin sayısını değil, şeklini esas alır. Aruzla yazılmış şiirlerde, şiirdeki mısraların ve mısradaki kelime hecelerinin diğer mısraların kelime ve heceleriyle seslilerin (kısalık) ve kapalılık(uzunluk) yönünden birbirlerine bahir kalıplarının gereğince denkleştirilmesidir.
Açık(kısa) hece ( . ) işaretiyle; kapalı(uzun) hece (-) işaretiyle gösterilir. Ayrıca med'li adı verilen, bir buçuk hece değerinde ( .- )işaretiyle gösterilen hece değeri de dört sesten oluşan heceler için kullanılır. Bu temel parçaların birleşmesinden 8 ana tefile(cüz) ortaya çıkmıştır:
ARUZ ÖLÇÜSÜNDE BAHİRLER
Cüzlerin ahenk ve diğer sebeplerle birleşmeleriyle kalıplar oluşturulmuştur. Bu kalıpların birliklerine bahir adı verilir. Bu bahirlerde sözü edilen kalıp sayısı yanlış hatırlamıyorsam 124 adettir.
1 hezec bahri (bahr-i hezec): 7 kalıp barındırır.
2. Recez bahri (bahr-i recez): 6 kalıp barındırır.
3. Remel bahri (bahr-i remel): 4 kalıp barındırır.
4. Münserih bahri (bahr-i münserih): 2 kalıp barındırır.
5. Muzâri bahri (bahr-i muzâri): 2 kalıp barındırır.
6. Hafif bahri (bahr-i hafif): tek kalıp barındırır. Ancak, başta ve sonda yer alan tefileler değişebilir
7. Müctes bahri (bahr-i müctes): 2 kalıp barındırır.
8. Serî bahri (bahr-i serî): esasında recez bahrinin içinde yer alan tek kalıptır.
9. Mütekârib bahri (bahr-i mütekârib): 2 kalıp barındırır.
10. Kâmil bahri (bahr-i kâmil): 2 kalıp barındırır.
Bu bahirlerden özellikle hezec ve remel bahirlerindeki kalıplarla birlikte yanlış hatırlamıyorsam edebiyatımızda sadece 24ü kullanılmış bunlar arasında da en çok hezec bahrine ait olan kalıplar tercih edilmiştir.
ARUZ TEF'İLELERİ – CÜZLERİ-
Kalıpları oluşturan tefile ( tef’il, cüz )ler şunlardır.
1. fa'ûlün (fe'ûlün) (._ _)
2. fâ'ilün, fâ'ilât (_._)
3. mefâ'ilün (._._)
4. fâ'ilâtün (_._ _)
5. müstef'ilün (_ _._)
6. mef’ûlâtü (_ _ _ .)
7. müfâ'aletün (._.._)
8. mütefâ'ilün (.._._)
Kalıpların bu tip parçalarına tef'il, tef'ile ya da cüz adı verilir
Arap Alfabesinde kısa sesliler yazıda gösterilmez. Hatta kısa sesleri gerektiği hallerde harekeler belirler. Dolayısıyla kelimenin kısa seslisi yazıda gözükmez. Kelime uzun bir seli ise yazıda vav, ye ve elif harfi ve harekeleriyle gösterilir. Aslında Arapça da Türkçe de olan bazı sesli harflerimiz de kullanılmaz. Ü, Ö,O, seslileri Arap alfabesinde bulunmamaktadır.
Bu durum Türkçe kelimelerin Arapça yazılmalarında ve aruza uyarlanmasında güçlükler yaratmıştır. Bu güçlükleri gidermek maksadıyla divan şairleri, bazı aruz arızalarına başvurarak ölçüye denk getirme uygulamalarına girmişlerdir.
Bu arızalar veya aruz ölçüsünü denkleştirme, kelimelerdeki hecelerde yapılan uyarlamalar şunlardır.
MED:
1- Aruz ölçüsünde heceler açık (kısa), kapalı (uzun) ve medli ve sessiz ile biten heceler olmak üzere dört tiptir.
MED YAPMANIN VE MEDLİ SAYMANIN AMACI VEZİN GEREĞİ AÇIK BİR HECE GEREKTİĞİNDE MED YAPILABİLECEK HECEYİ İLKİ kapalı ikincisi AÇIK olmak üzere Bir bucuk hece değerinde saymaktır. İkinci hecede kısa bir “ ı “ sesi veya “i “ sesi varmış gibi farz edilerek ölçü tutturulmaya çalışılır.
a) Kısa( açık) hece kısa sesli ile biten hecedir. Fe (lek) fe hecesi kısa sesli, ke (rem) ke kısa sesli,
Ha(lil) ha kısa sesli hece… kısa sesli ile biten hece AÇIK HECEDİR. ( . ) veya ( V ) ile gösterilebilir.
b) Uzun sesli hece: Uzun sesli ile biten hece hü dâ ( dâ) uzun sesli hece,gi-rî-bân ( rî) uzun sesli hece, şû-ha (şû) uzun sesli hece…Uzun sesli ile biten hece KAPALI HECEDİR ( __ ) ile gösterilebilir.
c) Ünsüz ( sessiz ) ile biten heceler, gül-mek, sev-dim, bal-kon heceleri gibi
d) Medli heceler: Dört sesten oluşan heceler ile içerisinde uzun sesli bulunan hecelerdir. Dost, prens, Frenk, dert, yurt, sert gibi dört sesten oluşan heceler ile yâr, zâr, lâl, hûb, sîm gibi içinde uzun sesli bulunan hecelerdir.
Med yapılmış hecenin ilk hecesi doğal olarak kapalıdır ama sonu kısa bir “i “ sesi veya “ ı “ sesi ile bitiyormuş gibi görülüp okunur. Ba(hâr) kelimesi (eşk)den kelimelerinde med yapılmışsa ba(hâr)ı , eşk[i]den şeklinde söylenmelidir
Med her zaman yapılmaz. Ölçü gereği açık hece olması halinde yapılır.
( Not: Kimi şairler içinde uzun sesli olmadığı halde” var” ve “yok “ kelimelerini de medli saymışlardır. )
İMALE
Aruz vezninde hecelerin kısalığı ve uzunluğu esas olduğu için bazı Türkçe kelimeler kısa olduğu halde vezin gereği uzun okunur; buna imale denir. İmale kısa heceyi uzun yapar.
Ölçü gereği uzun olması gereken kısa sesli ile biten heceleri uzun sesli ile bitiyormuş gibi saymak arıza veya kusur olarak görülmediğinden sık sık imaleye başvurulmuştur.
Bu sebebten divan şairleri şiirlerinde sık sık imaleye başvurmuştur.
Der din ne/ dir gö nül sa/( na) bir hâ let/ ol ma sın
Sad el- ha / zer ki sev di/ (ğin)ol â fet / ol ma sın
Mef’ û lü/ fâ i lâ tü / me fâ î lü / fâ i lün
- gö nül sa(na ) hecesindeki na hecesinin ölçü gereği kapalı olması gerektiğinden imale yapılmıştır.
ZİHAF:
Farsça kelimelerdeki bazı uzun seslerin vezin gereği kısa okunmasına da zihaf denir. Zihaf ise imalenin tersine uzun heceyi kısa yapmayı sağlar. Hece ölçüsünde böyle bir mesele yoktur. Türk edebiyatında imale çok sayıda bulunmakla beraber zihaf kusuru hoş karşılanmadığı için çok az zihafa başvurulmuştur.
O yüzden uzun sesli ile biten heceyi açık hece saymak için kısa sesli ile bitiyormuş gibi değerlendirmek Arapçanın dil kurallarına çok ters düştüğünden büyük hata görüldüğünden bu uygulama yapılmamaya çalışıldı.
ULAMA
(Bağlama,) bağlayış anlamındadır. Sessiz harfle biten kelimeyi sesli harfle başlayan kelimeye bağlayarak okumaktır. Ulamaya halk şiirimizde de başvurulmuştur.
Divan şairleri ulamayı vezin gereği kapalı olan heceyi uygun şart oluşturarak açık hece haline getirmek için yaparlardı.
Kork ma sön mez / bu şa fak lar / da yü zen al /san cak ( bu şa fak- du-mun üs )
Sön me den yur/ du mun üs tün /de tü ten en /son o cak
Fâ i lâ tün / fe i lâ tün / fe i lâ tün / fâ – lün ( fe i lün ) sadece bu kalıba özgü olarak (Fâ i lâ tün cüzü fe i lâ tün ) e dönüşebilir ve son cüz fâ lün veya fe i lün şeklinde bitebilir.
Bu şafaklar ve yurdumun üs- hecelerinde mun hecesin açılması gerekir o yüzden( mu nüs tün de) şeklinde ulama yapılarak hece açılmıştır.
ARUZ VEZNİNİN DİĞER ÖZELLİKLERİ
1- Aruz vezninde tef‘ileler heceleri bölebilir. Hece ölçüsündeki gibi okuyuşta tef‘ilelerde durgu yapılmaz.
Ne dir bu giz / li giz li âh / lar çâk-i gi / rî ban lar
Me fâ’ î lün / me fâ ’î lün / me fâ ’î lün / me fâ’ î lün
2- Farsça tamlama eki olan “-i” ile “ve” anlamındaki “ü, vü” bağlacı vezin gereği uzun da kısa da olabilir.
3- Feilâtün / Feilâtün / Feilâtün / Feilün kalıbıyla yazılan şiirlerde ilk tef‘ile bazı mısralarda Fâilâtün, son tef‘ile ise Fa‘lün olabilir. Bu sadece bu kalıba özgü bir durumdur. Bu kalıpla yazılan şiirlerde başta imale yapmaya gerek yoktur. Farklı tef‘ile parantez içinde hemen altında gösterilir.
4- Türkçe kelimelerle aruz veznindeki başarı Muallim Naci ile başlamış olup Türk aruzu Tevfik Fikret, Yahya Kemal Beyatlı ve Mehmet Âkif Ersoy tarafından gerçekleştirilmiştir. Hatta Mehmet Âkif o kadar başarılı olmuştur ki bir çok kişi İstiklâl Marşı'nın hece ölçüsüyle yazıldığını zanneder. Oysa bu marş aruzun “Fe i lâ tün / Fe i lâ tün /Fe i lâ tün /Fe i lün” kalıbıyla yazılmıştır.
5- Aruzla yazılan bir şiirin hece sayısı bazan eşit olabilir. Mısralardaki açık kapalı dizilişinin aynı olması o şiirin aruzla yazıldığın gösterir.
Cânı cânânı bütün vârımı alsın da Hüdâ 15 hece
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ 15 hece
6- Sonu çift ünsüzle biten dört sesli heceler (kırk, kürk, hayr, hükm,...)
İçinde uzun ünlü de bulunan ve sonu ünsüzle biten üç veya dört sesli heceler. (Âb, hâk, pâk, şîr...) (Bu tür hecelerden sonu “n” ile bitenler bir buçuk hece değil, tek hece ve kapalı okunurlar. Örnek: im-kân, ir-fân...) (Ayrıca, bazı şairler “var”, “yok”, “çok”, “az” gibi Türkçe sözcükleri de bir buçuk hece değerinde okumuşlardır.
7- Aruz vezninde tefileler heceleri bölebilir. Hece ölçüsündeki gibi okuyuşta tefilelerde durgu yapılmaz.
8- Farsça tamlama eki olan -i ile ve anlamındaki ü, vü bağlacı vezin gereği uzun da kısa da sayılabilir
İLGİLİ LİNKLERİMİZ
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın