Aruz Terimleri Takti Vasl Med İmale Zihaf Kasr Nedir Örnekler

26.06.2015

 

 Aruz Terimleri Takti Vasl Med İmale Zihaf Kasr ve Örnekler ( bkz Aruz Vezni )

 

Takti (Kesme)

Aruz ölçüsünde dizelerin tefile, cüz, duraklarını gösteren  terimdir. Takti’in kelime anlamı kesme, parçalama, aruz ölçüsünde bir dizeyi ölçünün cüzlerine göre ayırma anlamına gelmektedir.

Bin at lı /  a kın lar da / ço cuk lar gi / bi şen dik

Bin at lı / o gün dev gi / bi bir or du / yu yen dik

_ _  • /   • _   _  •  / • _  _ •   / • _ _ 

Mef û lü /  me fâ î lü / me fâ î lü / f û lün


Vasl (Ulama)

Ünsüzle biten bir sözcüğün ünsüzünü, ondan sonra gelen ve ünlüyle başlayan bir sözcüğün ilk hecesine bağlama (bitişik okuma) işlemine vasi (ulama) denir. Vasıl veya ulama kapalı bir hecernin vezin gereği açılması gerektiği durumlarda uygulanan bir işlemdir.

Ulama, ölçüde yan yana iki açık hece gerektiği veya kapalı hecenin açılması lazım geldiği zaman yapılır.

Örnek:

Hür Hür( r ) ol mak eğer iste( r) is en olma cihânın

Zevkinde safâsında gamında kederinde     (Ziyâ Paşa )

Kork ma sön mez/ bu şa fak lar / da yü zen al/ san cak

Sön me den yur / du mun üs tün/ de tü ten en/ son o cak

_   •   _    _   /   _   •   _    _   / _   •   _    _   / _  _ veya _ •   _   

Fâ  i  lâ tün    / Fâ i lâ  tün / Fâ i lâ tün /  fâ lün (veya Fâ i lün ) 

Örneğin son o cak sözünde marş okunurken so no cak şeklinde okunmakta ve ulama yapılmaktadır.


NOT: Yukardaki kalıp Fâ lün veya fâ i lün şeklind e de bitebilmektedir.

“Siper et gövdeni dursun bu hayâsızca akın

Bu dizede “siper” ve “et” sözcükleri arasında vezin gereği ulama yapılmalı ve arzu edilen kalıp oluşmalıdır. ( Böyle olunca da iki açık hece ortaya çıkmış da olur) 

“Si per^ et gövdeni dursun bu hayâsızca akın”

“ Si – pe- ret gövdeni...)

İmâle (Uzatma)

Aruz ölçüsünde imale ise, kısa olan bir hecenin uzatılmasıdır. Çekme uzatma anlamına gelir. Kısa bir heceyi, ölçü gereği, uzun yapmaya (uzatarak okumaya) imâle denir. Arapça’da uzun ünlü çok olduğundan ve aruz ölçüsü de Arap diline göre oluşan bir ölçü olduğundan aksine Türkçede ise uzun ünlü bulunmadığından divan şairlerimiz aruz ölçüsü gereklerine göre kısa ünlüleri uzun ünlü gibi göstermek zorunda kalmışlardır. Uzun okunan kısa hece, bu yöntemle kapalıya dönüştürülüp ölçü sağlanmış olur.  İmale, bir aruz kusuru olmasına rağmen divan şairlerimiz kısa sesliyi uzun sesli olarak göstermeyi kusur olarak görmemişler şiirlerinde sık sık imale yapmışlardır.

Örnek:

Kamu bîmârına cânân devâ-yı derd eder ihsân

Niçin kılmaz bana dermân beni bîmâr sanmaz mı      (Fuzûlî XVI. yüzyıl)

·        — — — | . — — — | • — — — | • — — —

Me fâ iî lün / Mefâ iî lün / Mefâ iî lün / Mefâ iî lün

( Kalın ve koyu heceler vezin gereği kapalı hece ve uzun sesli okunmaı gerekmiş ve oralarda imale yapılmıştır. )

“Çevre yanımda gelip oturdular”

dizesindeki imaleleri gösterelim:

Çevre yaa nım / daa ge lip oo/ tur du lar

— • — — / — • — — / — • —

fâ i lâ tün / fâ i lâ tün /fâ i lün

( yanım ve oturdular hecelerindeki ya- ve hecelerindeki sesler kısa seslidir. Ve hece aruz ölçüsüne göre açıktır. Fakat vezin gereği bu hecelerin kapalı olması şartı ortaya çıkınca ya ve o hecelerindeki sesliler uzun sesli gibi değerlendirilmişlerdir.

“Görelim âyine-i devran ne sûret gösterir”

Beytin ölçüsü; fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilâtün’dür. Bu ölçü gereği ilk hece kapalı olmak yani Gö hecesinde imale yapmak gerekmiş böylece de , fâilâtün kalıbına uyması için gö hecesindeki ö sesi . “göörelim” şekline sokulmuş ve kapalı hece yapılmıştır. Çünkü uzun sesli ile biten hece kapalıdır.

 

Zihaf (Kısma)

Uzun bir heceyi, ölçü gereği kısa yapmaya zihaf denir. İmalenin tersidir ve uzun sesliyi kısa sesli gibi kabul edip okumak ve kapalı heceyi açık hece haline getirmektir. Zihaf da bir aruz kusurudur. Divan şairleri uzun heceyi kısa saymak işlemini büyük bir aruz kusuru olarak görmüşler o yüzden çok az zihaf yapmışlardır.

Örnek:

Nedir bu tâli’ ile derdi Nef ( ’î ) -i zârın

Ne şûhu sevse mülâyim dedikçe âfet olur (Nef’î XVII. yüzyıl)

— . — | . . — — | . — . — | . . — — |

Bir söz le / fe sel lî ey / le bâ ri

— — • / • — • — / • — •

Mel û lü / me fâ i lün / fe û lün

Yukarıdaki dizenin üçüncü sözcüğündeki “lî” hecesi aslında uzundur; fakat ölçü gereği kısa gibi görülmüş ve açık hece sayılmıştır.


Med

İki kapalı hece arasında bir açık hece bulunması gerektiğinde, sonu bir uzun ünlü ve bir ünsüzle biten heceyi (nâz, tâb … gibi) imaleden biraz daha uzun okumaya med denir. Bu yöntemle kapalı olan tek hece ilk hecesi kapalı olmak ikincisi hecesi açık olmak kaydıyla bir buçuk hece (kapalı + açık) yapılmış olur.

Med, aruzda bir ses sanatı olarak değerlendirilir.

Med yapılmış hecenin ilk hecesi doğal olarak kapalıdır ama sonu kısa bir “i “ sesi veya “ ı “ sesi ile bitiyormuş gibi görülüp okunur. Ba(hâr) kelimesi (eşk)den kelimelerinde med yapılmışsa ba(hâr)ı ,eşk[i]den şeklinde söylenmelidir.

Örnek:

“O nâz hastası tâ böyle bi-mecâl midir”

dizesinde “nâz” sözcüğü, (— •) biçiminde çözümlenir.

 Hâl-i dilimi zâr ( ı) bilüptür bilürem

Dili zârımda ne kim var bilüptür bilürem (Fuzûlî )

--- — — — | • — — — | • — — — | • — — —

Me fâ iî lün / Mefâ iî lün / Mefâ iî lün / Mefâ iî lün

 

Kasr:

Uzun bir heceyi hafifletmek, yani inceltmektir. Örneğin şâh kelimesini şeh, mâh kelimesini meh okumaya kasr denir. Kasr iki türlüdür. Bir tür hoş karşılanırken, diğeri hoş karşılanmaz ve kusur sayılır.

 Meselâ, şâhsuvar kelimesini “şehsüvar” okumak hoş karşılanır fakat dünya kelimesini  “ dünye “ şeklinde okumak hoş karşılanmaz.

İLGİLİ LİNKLERİMİZ

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Esa

Esa

8 years ago

Şairim diyen her kişi aruz ölçüsü ile yazmayı denemelidir. Kuru lafları sıralayarak şiir yazdım demekle şair olunamıyor.

Esa

Esa

6 years ago

Okunma sayısı güzel , basit yazılar daha ziyade okur buluyor