Divan Edebiyatında Sakinameler ve Şairleri

10.12.2014


 

Divan Edebiyatında Sakinameler 

Sakiname  kelimesi, Arapça sâki ile (içki sunan) Farsça nâme (yazılı şey, mektup)” kelimelerinden oluşur.  Bu  içki  meclisi, işret, rindanelik, mey meyhane,  konularında yazılan  mesnevilere  Sakiname  denmiştir.  “İçkili sohbet meclislerini ve bunlarla ilgili unsurları gerçek ve mecazi manasıyla anlatan manzumelere” Sakiname denmiş, bu konu  Arap, Fars ve Türk edebiyatlarında sık sık ele alınan bir manzum bir konu olmuştur.

Sakinameler , işret, içki meclislerinin âdâbı, meclisteki içki dağıtanları, meclisteki  musiki aletleri, saki, işret için gereken sofra malzemeleri, yemekler ve yapılan sohbetleri anlatan eserlerdir.  

Sâkînâmelerde sakiler adap ve meclisin düzeni, yapılan sohbetleri ifade etmek adettir.  İçkileri dağıtan sakilerin edebiyattan müzikten,  belagatten iyi anlaması gerektiği gazellerden ve saki-namelerden de anlaşılır.  Saki ile muhabbet bu eserlerin dikkat çeken özelliklerinden biridir. Sakilerin meclisinde içki sunmak, meclisin âdâbını düzenlemek, içki içenlerle hoş sohbet etmek,  onlarla latife yapmak gibi görevlerinin olduğu anlaşılır. [1]

Sakinameler de diğer mesneviler gibi aruzun kısa kalıpları ile yazılan  bir mesnevi türüdür.  “İran ve Türk edebiyatlarında sâkînâmeler genellikle aruz vezninin mütekarib bahrinde “feûlün feûlün feûlün feûl” veya “feûlün feûlün feûlün feûlün” kalıbıyla yazılmıştır.”Sakinameler şarabı ve şarap meclislerini dünyevi eğlence  ve rintçe bir yaklaşımla ele alırlar. Buna rağmen  bu işreti tasavvufî olarak işleyenler de vardır. Edebiyatımızda saki-nameleri dini tasavvufi ve mezcazi manada kullanan ve bu konuda yazılan mesneviler de az değildir.  Saki-nameleri tasavvufi anlamda işleyen eserlerde “ İçki ve içkiye bağlı haller çevresinde ölümü hatırlama, öğüt, hikmet gibi konuların da işlendiği bu eserlerde rindane bir eda ile varlık meselesi üzerinde durulur.” [2]

Arap ve Fars edebiyatı kökenli olan  saki-nameler ilk önce Arap ve Fars edebiyatında işlenmiştir. Saki-nameler müstakil bir mesnevi konusu  olabileceği gibi, “mesnevilerin bir bölümü veya divanlar içinde terkibibend, terciibend ve kaside gibi manzumeler şeklinde de bulunabilir.”Kimi araştırmacıların görüşüne göre Sakinameler  Arap şiirinde Hamriyyât  adı verilen şarap konulu şiirlerden kaynaklanmıştır. Hamriyat konulu şiirler İslamiyet öncesinde oluşmuş, uzun bir müddet bu konularda şiir yazılmamış, ancak Emeviler ve Abbasiler döneminde yeniden canlanmaya başlamıştır.  Fakat  Arap şiirinde hamriyat adı verilen şiirler müstakil şiirler değildir. Sakiname olarak adlandırılabilecek müstakil şekil ilk kez Fars şiirinde görülmüş, sâkînâmeler hamriyyelerden anlam ve nitelik bakımından ayrı özelliklerde  ele alınmıştır.

Ayrı bir özellik göstermesi müstakil bir konu haline gelmesine rağmen Sakinamelerin Arap edebiyatında Şemseddin Muhammed en-Nevâcî’nin (ö. 859/1455)   yazmış olduğu Halbatü’l-kümeyt [3]adlı  eserden esinlenilerek oluştuğunu kabul etmek gerekecektir. Sâkînâmelerin  içeriğine uygun yazılmış ilk Farsça beyitler Genceli Nizami’ye aittir. Selmân-ı Sâvecî’nin sakiname denilebilecek düzeyde şiirlerinin olduğu kabul edilmekte; Ümîdî-i Râzî (ö. 925/ 1519)ise  ilk müstakil sâkînâmenin sahibi kabul edilmektedir.  Örfî-i Şîrâzî’nin divanında  müstakil bir eser sayılan sâkînâme’nin var olduğu  iddia edilmektedir. [4]  Fars edebiyatında en güzel sâkînâmeyi Pertev-i Şîrâzî (ö. 928/ 1522)nin yazdığı,  en hacimli sâkînâme’nin ise   Zuhûrî-i Türşîzî’nin (ö. 1025/1616)  4500 beyitlik eseri olduğu ifade edilmektedir. “ İran edebiyatında tesbit edilen 200 civarındaki sâkînâmeden nazım şekli bilinenlerin yüzde doksanı mesnevi tarzında olup mütekarib bahrinde ve “feûlün feûlün feûlün feûl” veznindedir.[5]

Türk edebiyatında sâkînâme türünün ilk örneği Anadolu sahası dışında Harezmi ‘nin Muhabbetname’sidir. Harezmi Muhabbetname hem Türkçe hem de Farsça olarak yazılmış şiirler bulunmaktadır. Eser on bir küçük name şeklinde  düzenlenmiş, mesnevi  tarzıyla (mafailün/ mefailün/ feülün)  vezninde yazılmıştır. [6]Anadolu sahasında ise Ahmed-i Dâî’nin “ Emîr Süleyman için yazdığı, yedişer beyitlik yedi bentten oluşan terciibendi, içkiyle ilgili kavram ve motifleri bir araya toplaması bakımından bir sâkînâme kabul edilebilir. “ [7]XV. yüzyılda Çağatay şairi Ali Şir Nevai  ’nin 458 beyitlik Sâkînâme’si  bu türün  Türk edebiyatındaki ilk örneklerinden biridir. ( bkz Ali Şir Nevai Hayatı Edebi Kişiliği Eserleri )

Türk edebiyatında  15 yy dan sonra   pek çok şair bu mevzuda birçok eser bırakmış, Sakinameler Türk şairlerinin işlediği başlıca mesnevi konularından birisi haline gelmiştir.Fakat bu eserler sonraki dönemlerde  oluşan ve Sakinamelerin tüm niteliklerini gösteren ve tam olarak sakiname olsun maksadı ile yazılmış eserler değillerdir.  Konusu itibari ile tam bir sakiname veya işretname özelliği gösteren ilk sakinameyi Türk edebiyatında Edirneli Revânî’ni yazmıştır. “Sâkînâme türünün Anadolu’daki yeni bir hüviyete bürünmüş, müstakil bir eser halini almış ilk başarılı örneği Edirneli Revânî’nin (ö. 930/1524) İşretnâme’sidir. Yavuz Sultan Selim’e sunulan 694 beyitlik bu eserde tevhid, münâcât, na‘t, sebeb-i te’lif ve Yavuz Sultan Selim’e dair iki kasideden sonra asıl konuya geçilir. Şarabın bulunuşu, nitelikleri, içki meclislerinin bazı unsurları, yemekler ve bu meclislerdeki sohbet âdâbından bahsedilir[8]”  Revani’nin bu eseri tüm yönleri ile  ve yukarıdaki içerik özelliklerinden dolayı tam bir sakiname sayılmaktadır.

Sonraki  tarihlerde Hayreti , Sakiname, Fuzuli Beng ü Bade, Fuzuli Sakiname,   Heft Cam mesnevisi, Lami Çelebi ’nin sakinamesi,  Nevizade Atai Alemnüma ve Sakiname Mesnevisi edebiyatımızın en dikkat çekici sakinameleridir.Bunlardan başka müstakil olarak veya divanlar ile mesneviler içinde işelnmiş olarak yazılmış  sakinameler ise şöyle sıralanabilir. “ İşretî Mustafa’nın terciibendi (elli iki beyit), Fevrî’nin divanındaki “Sahbaname’si (elli beş beyit), Taşlıcalı Yahya’nın kırk sekiz beyitlik mesnevisi, Bursalı Cinâni’nin Cilâü’l-kulûb’ü, Rusçuklu Şeyh Mustafa Beyanî’nin Sâkinâme’si, Âlî Mustafa Efendi’nin terkibibendi ve Kalkandelenli Fakîrî’nin tasavvufî mahiyetteki 101 beyitlik Sâkinâme’si (İÜ Ktp., TY, nr. 4097; Köprülü Ktp., Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 912) “ [9]

İLGİLİ SAYFALARIMIZ VE LİNKLERİ

Nevizade Atai Alemnüma ve Sakiname Mesnevisi

Divan Edebiyatında Sakinameler ve Şairleri

Fuzuli Sakiname Hadis'i erbain Hadikat'üs Süeda

Sakiname Nedir Tüm Özellikleri Sâkînâme Eserleri

Duhter-i Rez Şiirimizde Üzüm Kızı ve Şarap

Fuzuli Beng ü Bade Hakkında ve Özeti

Fuzuli Sakiname Hadis'i erbain Hadikat'üs Süeda

Harezmi Muhabbetname Harezm Sahası

Dürd-i Mey Şarap Tortusu Lây ve Lâyhar

Kevser ve Şarap

Kümeyt Nedir Doru At ve Şarap

Arakı Rakı Aslan Sütü Mazmunu Beyit Örnekleri

Aslan Sütü Nedir Şiirlerde Rakı Arakı

Minâ Nedir Şiirlerde Şarap Şişesi

Hammâr Nedir Meyhaneci Mürşit Ayyaş ve Derviş ilişkisi

Müselles Nedir Haram Olmayan Şarap

Divan Edebiyatında Sakinameler ve Şairleri

Fuzuli Sakiname Hadis'i erbain Hadikat'üs Süeda

KAYNAKÇA

[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/nevizade-atai-alemnuma-ve-sakiname-mesnevisi/76683

[2] Rıdvan Canım, SÂKÎNÂME, TDV İA, cilt: 36; sayfa: 14

[3] Rıdvan Canım, SÂKÎNÂME, TDV İA, cilt: 36; sayfa: 14

[4] Adnan Karaismailoğlu, Fars Edebiyatında Sakiname,  TDV İA, cilt: 36; sayfa: 15

[5] Adnan Karaismailoğlu, Fars Edebiyatında Sakiname,  TDV İA, cilt: 36; sayfa: 15

[6] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/harezmi-muhabbetname-harezm-sahasi/76433

[7] Rıdvan Canım, SÂKÎNÂME, TDV İA, cilt: 36; sayfa: 14

[8] Rıdvan Canım, SÂKÎNÂME, TDV İA, cilt: 36; sayfa: 14

[9] Rıdvan Canım, SÂKÎNÂME, TDV İA, cilt: 36; sayfa: 14

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar