VARKA VE GÜLŞAH (Topkapı Sarayı Müzesi, H.841)
Abdül Mümin (Hoy’dan gelip Konya’ya yerleşmiş bir aileden) tarafından resmedilen bu yazma, Arap kabileleri arasında geçen bir aşk hikâyesini anlatır. 13. yüzyıl Selçuklu dönemine ait resim sanatının en güzel örnekleri olarak kabul edilir. ( bkz Varka ve Gülşah Hikayesi Özetleri- Varka ve Gülşah Hikayesi Özeti Yusuf-ı Meddah Nüshası)
ASTROLOJİ KİTABI
(1271) Selcuklu, döneminde, Aksaray ’da yazılmıştır. Sivaslı Nasreddin tarafından Selcuklul Sultanı 3.Gıyaseddin Keyhüsrev’e sunulmuştur. Kitap incelendiğinde, sanatçının Bizans minyatürlerinin etkisinde kaldığı görülür. Doğu motifleri, kalın ve güçlü konturlar, gölgelendirmeler dikkat çekicidir. ( bkz Sivaslı Nasreddin Ve Astroloji Kitabı )
Nakkaş Osman Şemailname
Nakkaş Osman ‘ın minyatürler ile süslediği bu eser Topkapı Sarayında TSMK, H1563 de kayıtlıdır. Eser Osmanlı sultanlarının özelliklerini anlatan ve ilk tarihi el yazma kitap olarak kabul edilmektedir. Kısaca Şemailname olarak adlandırılan bu eser 1579 tarihinde yazılmıştır ve tam adı ‘Kıyafetü’l-İnsaniye fi Şemailü’l-Osmaniye’de di
1. Murat’ın emri ile hazırlanan Şemailname İlk 12 Osmanlı padişahının yüz ve vücut şekillerinin, giysilerinin anlatıldığı ve içinde Sultan Orhan’dan III. Murat’a kadar olan sultanların portrelerinin yer aldığı oldukça kıymetli bir eser oldu. Osmanlı Minyatür sanatı ve padişah portreleri açısından çok mühim bir ser olan bu kitabın ve minyatürlerinin hazırlanmasında hiç bir masraftan kaçınılmamış, sarayın imkânları Nakkaş Osman’ın bu eseri için seferber edilmişti. ( BKZ Şemailname Padişah Minyatürleri Nakkaş Osman )
NİĞARİ ŞEMAİLNAME
NAKKAŞ NİGARİ tarafından, Fatih Sultan Mehmet döneminde kaleme alınmıştır ve dönemin biyografi kitapları sayılır. Portre sanatının canlandığı bir dönemdir.
ZÜBDET ÜT TEVARİH (TİEM , 1973)
Hazreti Muhammed’den başlayarak dönemin sultanına kadar gelen önemli kişilerin hayat hikâyeleri verilmiştir. Eser dinler, İslam ve Osmanlı tarihini minyatürlerle anlatan bir eserdir. Bu eserdeki minyatürlerin büyük bölümünün Nakkaş Osman’a ve yardımcısı Ali’ye ait olduğu sanılmaktadır. Zübdet-üt-Tevarih üç nüshadan oluşmaktadır. Nüshalardan 1583 yılında yazılmış olanı Sultan III. Murad’a takdim edilmiştir. Eser Tomar-ı Hümâyun, Mücmelü’t-tomar diye de anılmaktadır. Eser genel bir tarihtir ve Osmanlı tarihi ile ilgili olan kısmı III. Murad’ın cülûsu üzerine boğdurulan şehzadelerin defni olayı ile son bulmaktadır.Eserdeki minyatürler tarihi üslup ile dini üslup birleştirilmiştir. ( BKZ Seyyid Lokman Aşuri Zübdetü't Tevarih )
SİYER-İ NEBİ
Erzurumlu Yusuf Mustafa Daririn altı ciltlik "Siyer-i Nebi" adlı eseri, Peygamberlerin hayatını ve dini olayları konu alan altı ciltlik bir yazma eserdir. ERZURUMLU MUSTAFA DARÎR (GÖZSÜZ) bu eserini 138O li yıllarda yazmaya başlamış ve Eserini 1388 yılında tamamlayarak Memluk sultanı Sultan Berkuk'a takdim etmiştir. Eser Resulullah (S.A.V.) Efendimizin nesebi doğumu ve Nübüvvet Nurunun yaratılışı ile peygamberliğinden vefatına kadar mucizevî hayatını, gazalarını, kendisinden önce gelmiş, geçmiş bütün peygamberler ve onların büyük babaları, atalarını vb de anlatmıştır. Bu eserin sonrasında yazılacak olan tüm Siyerlerin kaynağını teşkil eder.
İçerisinde toplam olarak 814 minyatürün bulunan minyatürlü Siyer-i Nebi, Nakkaş Osman ve ekibi tarafından 1595 yılında resimlerle tasvir edilip hazırlanmıştır.
Eserdeki minyatürler tarih ile dini üslubun birleşmesinden oluşan güzel örnekler olmaktadır. Elinde ferman tutan Cebrail’in Adem’e cennet elbisesi giydirişi sahnesi ilginç örneklerden biridir. Hazreti Muhammed’in, Cebrail’in öğrettiği şekilde karısı Hatice ve yeğeni Ali’ye namaz kıldırışı ile ilgili tasvirleri de ilginçtir. ( bkz Siyer i Nebi Kitabı ve Minyatürleri Mustafa Darir )
TARİH-İ SULTAN BAYEZİD (Topkapı Sarayı Müzesi, R. 1272)
Bu kitapta II. Bayezid'ın döneminin deniz seferleri anlatılır. Limana gelen gemiler, gemilerin özellikleri, bölgenin ve çevre yapılarının özellikleri en ince detaylarına kadar gösterilmiştir. Gemilerin savaş sırasında birbirlerine göre duruşları, hareketleri de detaylı resmedilmiştir. Oldukça gerçekçi ve renkli bir anlatımı vardır.
SÜLEYMANNAME ya da ZAFERNAME
Bursalı Uzun Firdevsi'nin Şehnamesi ’nin Süleymannâmesi’ndeki takdim minyatürü, dönemin iyi bir örneğidir. Eserdeki minyatürler Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1550 yılı civarında kurulan dâimî ve maaşlı bir memuriyet haline getirilen şehnamecilik makamının ilk görevlisi olan Arifi Fethullah Çelebi, tarafından hazırlanmıştır.
Ârifî’nin, beş cilt olarak planlanan ve hepsi de son derecede güzel minyatürlerle süslenen Şehnâme-i Âl-i Osmân’ının I. cildi peygamberlere, II. cildi İslâmiyet’in doğuşuna, III. cildi eski Türk devletleri ve Selçuklulara, IV. cildi Osmanlı Devleti’nin kuruluşu Osman Gazi’den Yıldırım Bayezıd’a kadar padişahların zamanında meydana gelen önemli olayları anlatır. Osman name adını taşıyan dördüncü ciltte ilginç minyatürler vardır. Aydos kalesinin alınmasını gösteren minyatür de ilgi çekicidir. V. cildi ise Kanûnî döneminin bir kısmına (1520-1555) ayrılmıştır. Kanuni dönemine ayrılan beşinci cild Tebriz okuluna mensup nakkaşların süslediği minyatürlere sahiptir. Beş ayrı nakkaşın resimlediği anlaşılan bu eserdeki minyatürlerden ikisinin yaptığı minyatürler savaş konulu ve Belgrat kuşatması, Budapeşte kuşatması, Mohaç savaşı, Rodos’un fethini vb resimleyen birçok minyatür vardır.( bkz ( bkz Arifi Fethullah Çelebi,Şehnâme-i Âl-i Osmân ve Minyatürleri )
Bu eserde, Kanûnî Sultan Süleyman'ın son yıllarındaki önemli olaylar, Zigetvar seferi ve Sultan'ın ölümü anlatılmıştır. Zigetvar kalesinin görünüşü, savaş alanı, askerler, kale alınmadan ölen Süleyman’ın ölümü, cenazesinin kaldırılışı ve Süleymaniye camiinin tamamlanması yer alır.
Başlangıçtan itibaren Osmanlı hükümdarlarının saltanatlarını ele alan beş ciltlik bir dizinin sonuncusu olan yazma, Arifî tarafından kaleme alınmıştır. Bu eserde Topkapı Sarayı’nı gösteren minyatürler, önemli özellikleri ve genel görüntüsüyle sarayın bu dönemdeki durumunu yansıtan birer belge değerindedir. ( bkz Arifi Fethullah Çelebi,Şehnâme-i Âl-i Osmân ve Minyatürleri )
Topkapı Saray avlusunda Sultanın tahta çıkma töreni, saygı sunanların yarım ay şeklinde yer almaları, devşirmelerin toplanması, Kubbealtını gösteren minyatürlerdeki katipler, görevliler, köşede maaş olarak dağıtılacak olan altın ve gümüşlerin tartılması, keselere konması, balmumunun mangalda eritilip mühürlenmesi vs, en ince detayına kadar işlendiği için bu eserler resimli bir belge niteliği kazanmıştır.
Kanûnî Sultan Süleyman döneminde başlayan tarihi konuların işlenmesi ve şehnâmecilik’e bağlanıp devletin resmi tarihini belgeleme niteliği alması, klasik döneminde Türk minyatürüne ana karakterini kazandıracak, İslam ülkelerinde gelişen minyatür sanatı içinde ötekilerden ayrılan bir okul oluşturacaktır.
ŞEHNAME –İ SELİM HAN
Kanûnî Sultan Süleymandan sonra tahta geçen oğlu Yavuz Sultan Selim, dönemini anlatan yazma ise Şehname -i Selim Han'dır . Bu eserde babasının ölümü üzerine Belgrad'a giden II. Selim'in Otağ-ı Hümayûn'da tahta çıkışı da tasvir edilmiştir. Aynı eserin karışlıklı iki sayfasında ise karada ve denizde sürdürülen Navarin savaşı, bir başka sayfada da Tunus'un zaptı gibi belgesel değer taşıyan konular ele alınmıştır. Edirne Selimiye Camii'nin tasviri ve padişahı Topkapı Sarayı'nda kendisine paha biçilmez hediyeler sunan Safavi elçisini kabul ederken gösteren minyatürler, bu yazmada yer alan başarılı örneklerdir.
Surname (H. 1344)
Eser, III. Murad’ın oğlu şehzade Mehmed’in 52 gün 52 gece süren sünnet düğünü eğlencelerini konu almaktadır. Sünnet şenlikleri o günkü adıyla Atmeydanı’nda (Sultanahmet meydanı) yapılmış, padişah ve şehzadesi gösterileri ıbrahim Paşa Sarayı’nın meydana bakan cephesindeki şahnişin’den izlemişlerdi. Yabancı konuk ve elçilerle saraylılar için de ıbrahim Paşa Sarayı’nın bitişiğine bir tribün yapılmıştı. şenliğe cambaz, hokkabaz, perendebaz gibi marifet ehlinin yanı sıra İstanbul’un bütün esnaf loncaları da katılıp hünerlerini göstermişlerdi. Nakkaş Osman şenlik olayını akış sırasına bağlı olarak sahnelere bölmüş, meydan ve sarayı bir çerçeve halinde tekrarlayarak gösterileri bir film şeridi gibi gözümüzün önüne sermiştir. Bu bakından Surname Sanat ve kültür tarihimiz için çok önemli bir belgesel kaynaktır. ( bkz Nakkaş Osman ve Minyatür Sanatçılığı- Şemailname Padişah Minyatürleri Nakkaş Osman- Şehinşahname ve Minyatürleri Seyyid Lokman ve Nakkaş Osman Üstat Nakkaş Osman Hayatı Hakkında Tespitler- Matrakçı Nasuh ve Nakkaş Osman
NUSRETNAME (H. 1365)
Ordunun saraydan ayrılışı ( Nusretnameden )
1584’te tamamlanan Nusretnâme (TKSM, H.1365) adlı eser ise Lala Mustafa Paşa’nın 1579 yılında çıktığı Azerbaycan seferini konu alır. İran Seferini yapan Lala Mustafa Paşa'nın münşi olarak bu seferde bulunan Gelibolulu Ali Mustafa bu eserini sefer esnasındaki resmi yazışmaları eserine kronolojik bir sırayla yerleştirerek, olayların merkezinde bulunarak ve çeşitli rivayetleri de kullanarak yazmıştır. Bu sebepten de eserine, “zaferleri anlatan kitap anlamına gelen "Nusret-name" ismini vermiştir. Gelibolulu Mustafa Ali 25 Mayıs ı582de Fakir Şeyh isminde özel bir hattata yazdırdığı bu nüshayı Gazanfer Ağa’nın aracılığı ile 1583 ilkbaharında III. Murad’a takdim etmiştir. Eseri çok beğenen II. Mustafa bu eserin tezhip, hattat ve minyatürcüler tarafından süslenerek yeniden yazılmasını emretmiştir. Böylece Ali’nin Nusretname adlı eseri Gelibolulu Ali ’nin “ nezaretinde Sultan Murad'ın özel katibi Mustafa bin Abdülcelil ve saraydaki sanat erbabı bugün Topkapı Sarayı Hazine bölümünde bulunan özel münakkaş nüshayıistinsah etmişlerdir(l584). Bu eserin saray nakkaşları tarafından hazırlanmasına ise bizzat Gelibolulu Ali nezaret etmiş eserin saray nakkaşları tarafından hazırlanması ise bir yıl sürmüştür.
Kitabın başında yer alan minyatürde serdarın sefere çıkmadan önce padişahı ziyareti tasvir edilmiştir. Daha sonraki sayfalarda Paşa’nın sefer arifesinde yeniçeri ağalarına verdiği ziyafet anlatılmaktadır.
DİLSUZNAME: GÜL VE BÜLBÜL (1455)(Oxford Bodlein Lib.)
Edirne’de yazıldığı bilinmekle beraber kimin yazdığına dair bilgi yoktur. Bu kitapta dikkat çeken en önemli şey, sanatçının Türkmen minyatürlerinin etkisinde kaldığıdır.
SÜLEYMANNAME
1520-1537 yılı olaylarını içeren eser ise “Matla‘-ı Dâsitân-ı Sultân Süleymân Hân” ismini taşımaktadır. Bu eser aynı zamanda Matrakçı Nasûh’un “Süleymânnâmesi”nin ilk bölümüdür. 1538 yılı hadiselerini içeren eser ise “Feth-nâme-i Karabuğdan” adını taşımaktadır. Bu eser Matrakçı Nasûh’un “Süleymân-nâmesi”nin ikinci bölümüdür. Baş kısımları eksik olan “Süleymân-nâmesi”nin üçüncü bölümü durumundaki eser, 1543 yılı olaylarıyla başlayıp 21 Şevvâl 958/22 Ekim 1551 tarihinde Kanunî’nin İstanbul’dan Edirne’ye gidişinin anlatımıyla son bulmaktadır.
Matrakçı’nın Süleymanname adlı kitabı ise Kanuni döneminin tarihini içermektedir ve olasılıkla da iki nüsha olarak 1537 yılından sonra kaleme alındığı düşünülmektedir. Bu kitapın yazma nüshası Topkapı Sarayı Müzesi’nde yer alır. İkinci İran seferini konu alan bir yazma nüshası da Almanya'da Marburg Devlet kitaplığında bulunmaktadır. İlk bölümü Kanuni’nin İran seferiyle ilgili Revan yazmasında, ikinci bölümü Kanuni’nin Karabuğdan seferini içeren ve 1538 tarihli Fetihname-i Karabuğdan adlı eserindedir. ( BKZ Süleymanname ve Kara Buğdan Fetihnamesi Matrakçı Nasuh )
TARİH-İ SULTAN BAYEZİD VE SULTAN SELİM
Bu iki kitabında, Matrakçı Nasuh, bu padişahlar dönemindeki olayları anlatmıştır. ( bkz Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn Matrakçı Nasuh- - Matrakçı Nasuh Tarih-i Sultan Bayezid) sadece II. Bayezid devri tarihi üzerinde duran bu yazma eser, Matrâkçı Nasûh Mecmâu't-Tevârîh adlı eserinin Osmanlı tarihini konu olarak aldığı anlaşılan dördüncü cildi veya son bölümünün, sadece II. Bayezid devri tarihi üzerinde duran bir kısmıdır. Bu eserin Matrakçı Nasuh’a iat olduğu ise British Museum nüshasının sayesinde tesbit edilebilmiştir. Eserde Sultan 2.Bayezid dönemindeki olaylarla ilgili minyatürler bulunmaktadır. Eserde II. Bayezid zamanında yapılmış seferlerle ilgili olarak Kili, Akkirman, İnebahtı, Moton ve Gülek kale ve şehirleriyle Osmanlı donanmasına ait gemilerin resimleri bulunmaktadır.
SÜLEYMANNAME
Bu kitabının üç ayrı nüshasında 1520-1537, 1543-1551 ve 1542-1543 arasında geçen olayları ele almıştır.(Matrakçı Nasuh)
Sultanın Barbaros'u Kabülü (Matrakçı Nasuh ) Süleymanname'den
BEYAN-I MENAZİL-İ SEFER-İ IRAKEYN-İ SULTAN SÜLEYMAN HAN
Bı kitap Kanuni Sultan Süleyman’ın I. İran seferini 1534 Irak seferini 1533- 1536 tarihleri arasını anlatır.( Matrakçı Nasuh) Eserde Acem ve Arap Irakı ile İstanbul arasındaki konakları, menzilleri, arlarında mesafeleri belirtir. Eser Kanuni Sultan Süleyman’ın birinci İran Seferine ait olan olayları ve menzilleri minyatürlerle süsleyerek aktarmıştır.
Eser Mecmu’-ı Menazil veya Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i ‘Irakeyn-i Sultan Süleyman Han adıyla da anılır. Matrakçı Nasuh , Kanuni’nin seferi sırasında geçilen bütün konak ve menzilleri , menziller arasındaki mesafeleri mil olarak belirtmiş,; konak yerleri ile menzillerinin adlarını da yazmış bu yerlerin minyatürlerini gerçekçi gözlemlere dayanarak yapmıştır. Eser, Matrakçı Nasuh ’un minyatürleri açısından da önemli bir kaynaktır. ( bkz Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn Matrakçı Nasuh )
FETİHNAME-İ KARABOĞDAN
1538 Karaboğan seferi anlatılır. (Matrakçı Nasuh)
Bütün bu eserlerde, Matrakçı Nasuh tarafından yazılan ve resimlenen Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn (İÜK, T.5964) adlı kitapta ilk kez ortaya konan yeni bir eğilimin devamcılarıdır. Matrakçı bu yazmada, Kanuni’nin Irak seferi sırasında Osmanlı ordusunun konakladığı yerleri anlatır.
1520-1537 yılı olaylarını içeren eser ise “Matla‘-ı Dâsitân-ı Sultân Süleymân Hân” ismini taşımaktadır. Bu eser aynı zamanda Matrakçı Nasûh’un “Süleymânnâmesi”nin ilk bölümüdür. 1538 yılı hadiselerini içeren eser ise “Feth-nâme-i Karabuğdan” adını taşımaktadır. Bu eser Matrakçı Nasûh’un “Süleymân-nâmesi”nin ikinci bölümüdür. Baş kısımları eksik olan “Süleymân-nâmesi”nin üçüncü bölümü durumundaki eser, 1543 yılı olaylarıyla başlayıp 21 Şevvâl 958/22 Ekim 1551 tarihinde Kanunî’nin İstanbul’dan Edirne’ye gidişinin anlatımıyla son bulmaktadır. ( bkz Süleymanname ve Kara Buğdan Fetihnamesi Matrakçı Nasuh )
Matrak oyununun mucidi sayılan Nasuh’un bu minyatürleri figürsüz, topografik birer manzara niteliği taşır. Sanatçının Portekiz portulan çizimlerinden, önemli özelliklerin ilk bakışta kavranabildiği deniz, kıyı haritalarından esinlendiği tahmin edilmektedir. Eskişehir, Diyarbakır, Tebriz gibi örneklere bakıldığında, öteki menzillerde olduğu gibi, bu kentlerin de en önemli topografik özellikleri ve yapılarıyla ele alındığı görülür. Bu kitaptaki resimlerin içinde yeni anlayış doğrultusunda titiz bir gözlem sonucu yapıldığı belli olan “ İstanbul” ayrı bir önem taşımaktadır. Bu örnek, bir Türk sanatçısı tarafından tasvir edilmiş en eski İstanbul resmidir. Resim derinlemesine incelendiğinde, Sanatçının önemli özellikleri ne kadar ustalıkla seçebildiğine ve bunları yalın, dolambaçsız bir biçimde yansıtabildiğine hayran olmamak elde değildir.
HÜNERNAME (TKSM, H.1523/4)
Sultan Süleyman'ın Şeyh Abdüllatif'i kabülü ( HÜNERNÂME'DEN
III. Murad döneminde iki cilt halinde, minyatürlü olarak hazırlanan bir eserdir. (TKSM, H.1523/4). Bu esere , ilk saray şehnamecisi Arifi Fethullah Çelebi’nin başlamış, ikinci saray şehnamecisi Eflatun’u Şiraz’i devam etmiş ama Seyyid Lokman Aşuri ’nin 1584 yılında bitirdiği şehname tarzında tezhip ve minyatürlerle süslü bir eser olmuştur.
1584’te tamamlanan birinci ciltle kronolojik bir sırayla Selçuklu ve Osmanlı sultanlarının tahta çıkışları ile her birinin saltanat yıllarında geçen önemli olaylar anlatılarak resimlenmiştir. Dört yıl sonra tamamlanan ikinci ciltte ise yalnızca Kanuni Süleyman dönemi ele alınmıştır. Bu ciltte Sultan’ın özel hayatı ile ilgili sahnelerin yanı sıra tarihi konulara ve dönemin askeri başarılarına da geniş yer verilmiştir. Mohaç savaşını konu alan minyatür bu başarılara güzel bir örnektir.( bkz Hünername ve Minyatürleri )
Seyyid Lokman Aşuri, eseri dört cilt (rükün), olarak tasarlamış, “her cildin de on fasıl, bir tezyîl ve bir hâtimeden oluşacağını, I. ciltte Osman Gazi’den Yavuz Sultan Selim’e kadar on padişahın, II. ciltte Kanûnî Sultan Süleyman’ın, III. ciltte II. Selim’in, IV. ciltte de III. Murad’ın hünerlerinin anlatılacağını, ayrıca I. cildin her bir faslında on hikâye, tezyîl kısmında ise padişahlara ait latif söz ve beyitlerin yer alacağını belirtmiştir.
ŞEHİNŞAHNAME
(1581)
Bab ı Hümayum( Nakkaş Osman ) Şehinşahnameden
Şehinşahname ve Minyatürleri Seyyid Lokman ve Nakkaş Osman ekibinin gerçekleştirdiği önemli bir eserdir. “Şehinşahname” iki cilttir. Her iki cildinde Nakkaş Osman’ın atölyesinde hazırlanmış olan toplam 95 minyatürle süslenmiştir. Şehinşahname’nin I. cildi 1581 1581 tarihli birinci cildi bugün İstanbul Üniversitesi Kitaplığı’nda, ikinci cildi Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunur. İlk cildi III. Murad devrini anlatır. İlk ciltte sarayda bir bayram sabahını gösteren minyatür, bayramlaşma geleneğini yansıtan dikkat çekici bir minyatürdür. Seyyid Lokman’ın son Farsça Şahnamesi olan bu eser Sultan 3. Murad’ın tahta çıkışın 1574 den, 1581 yılına kadar olan dönemi anlatır. Bu eserde 58 minyatür bulunur.
II. Cildi ise 1592 tarihinde bitirilmiştir. kinci cildi ise Sultan 3.Murad’ın saltanatının 1581-1588 yılları arasındaki olayları kapsar. Şehinşahnâme’nin ikinci cildi(Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. B. 200) de kayıtlıdır. II. cildi Safer 1001 / Kasım 1592 sonunda tamamlanan Şehinşahnâme, Mirza Ali b. Hacim Kulu tarafından temize çekilmiştir.
ŞEHNAME-İ MEHMED HAN (ya da) EĞRİ FETİHNAMESİ (TKSM, H.1609)
Bu eserde de bazı değişik özellikler görülmektedir. Seferden dönen sultanın İstanbul’da coşkun bir sevinçle karışlanmasını gösteren sahnede yolun iki yanına gerilmiş kumaşları tutanlardan bir kısmının seyirciye arkalarını dönmeleri, halkın kitleler halinde duruşu ve pencerelerden bakışı yeni motifler olarak dikkati çekmektedir.
TALİKİZADE ŞEHNAMESİ
Şehnameci Talikizade Mehmet Suphi ,
(TKSM, A.3592) yer alan minyatürlerden birinde ise Manisa kenti ve sarayının başarılı bir tasviri görülür. Gerek saray gerek kent içindeki önemli yapılar ustalıklı bir düzenlemeyle açık seçik gösterilmiştir.
17.yüzyılda minyatür sanatı bir yandan geleneksel üslubu sürdürürken öte yandan albüm resmi birdenbire büyük bir önem kazanmıştır. ( BKZ Şehnameci Talikizade Mehmet Suphi Hayatı ve Eserleri- Talikizade Mehmet Suphi ve Minyatürleri )
FALNAME
"Falname"de Hz. Meryemin Hz. İsayı emzirmesi tasvir edilmektedir
Bu eserde yer alan büyük boy kompozisyonlar, albüm resimlerine güzel örneklerdir.
1.Ahmed Albümü (TKSM, B.408) ise hiçbir metne bağlı olmayan tek tek figürlerin ya da günlük hayatla ilgili konuların işlendiği örneklerden oluşur. Bu albümdeki sayfalardan birinde tek tek figürlerin bir araya toplandığı görülür. Çeşitli tipte insanlar giyim özelliklerini belirtmeye özen gösterecek biçimde işlenmiştir. Bu resimlerde serbest bir anlatım üslubuna tanık olunur.
18.yüzyıl başından günümüze tek sayfa halinde kalan sahnelere rastlanmaya başlanır. . Erkekleri açık havada eğlenirken gösteren bir minyatür bu serbest üslubu yansıtmaktadır. Bu türe giren ilginç örneklerden birinde de Galata Mevlevihanesi’nde sema eden Mevleviler tasvir edilmiştir. Ney ve kudüm çalanlarla semayı seyredenlerin arkasında yelkenlilerin geçtiği bir deniz görünümüne yer verilmiş olması ilginçtir. Bir başka sayfada ise daha önce minyatürlere konu olmamış bir yaşam kesiti, bir meyhane sahnesi tasvir edilmiştir.
Surname (TKSM, A.3593)
Bu eser, 18. YY.ın en ünlü minyatür ustası nakkaş Levni’nin, iki kopya olarak hazırladığı en tanınmış eseridir. Bu kitapta III. Ahmed’in oğullarının sünnet düğününü konu alır. Seyyid Vehbi’nin yazdığı Sürname-i Vehbi adlı bu eser III. Ahmed döneminin (1703–1740) saray ressamı olan Levni tarafından mükemmel minyatürlerle gönenmiştir. (Levni Hayatı Minyatürleri ve Şairliği )
Eserde III. Ahmed’in oğullarından dördünün 1720 yılındaki sünnet törenleri nedeniyle düzenlenen on beş günlük bir şenlik, Vehbi’nin ayrıntılı tasvirleri ve Levni’nin 137 levhadan oluşan çizimleriyle anlatılmıştır.
Eser, Okmeydanı’nda düzenlenmiş olan III. Murad ‘ın çocuklarının sünnet törenlerini anlatır. 1720 tarihli bu düğüne İstanbul esnafı katılmış, esnaf locaları törende resmigeçit yapmıştır. Süslenmiş koçlarıyla celep ve kasapların geçişini gösteren, esnaf alayın içinde yarısı kadın yarısı erkek dev kuklalar, köçeklere, ip cambazlarının gösterileri vb ilginç minyatürlerdir. Şenlikte deniz eğlenceleri ve bunları resm eden minyatürler de bulunur. Haliç’in iki yakası arasında gemi direklerine gerilmiş halatlar üzerinde arabalar , cambaz ve çengiler oyunlarının tasvirleri de bulunur.
ZENNANNAME (İÜK, T.5502)
HUBANNAME VE ZENANNAME
Abdullah Buhari tarafından resmedilmiştir. Kadınların yaşayışlarını konu alan bu eserde “Pencereden Bakan Kadın” adlı resim bu gelişen üsluba ilginç bir örnektir. Lale Devri’nde minyatür sanatında hem Batı resmi tarzında ilginç gelişmelere hem de giderek artan bir çöküşe tanık olunur. Bu devir Batı’ya açılışın yoğunlaştığı bir dönemdir ve aynı sebepten Batı’nın konulu manzara resimlerini anımsatan sahnelere çokça yer verildiği görülür. Aynı eserde yer alan bir doğum sahnesi, ele alınmaya başlanan yeni konulara ilginç bir örnektir.
19 Yüzyıl boyunca Minyatür Sanatçılığı çöküşünü tamamlamış ve yavaş yavaş yerini Batı resim tekniğiyle yapılmış yağlıboya tablolara bırakmıştır.