Ebubekir Kani Efendi'nin Eyüpsultan'daki Mezar Taşı.
Tokatlı Kânî'nin Edebi Kişiliği ve Divan:
Bursalı Mehmed Tahir, O’nun şairliğini pek başarılı bulmadığını “nazmı nesri kadar sevimli değildir” sözleriyle belirtmektedir. [1]İlyas Yazar adı geçen eserlerinde onun sanatçı kişiliği hakkında şunları ifade eder. “Kânî, gözlem yeteneği yüksek, hayata mizah penceresinden bakan ve gördüklerini ironik bir üslûpla ifade eden bir şairdir. Bu özelliklerin daha çok inşada ön plana çıkması sebebiyle O’nun nesri, nazmına galip gelmiştir. “ şeklinde bir değerlendirmede bulunmuştur.
Onun sanatçı kişiliği diğer müelliflerin de üzerinde durduğu gibi şiirlerinde değil nesir eserlerinde ve mektuplarında ortaya çıkmaktadır. “Secilerle süslediği mektupları ince nükte ve hicivlerle doludur.” Nesirlerindeki ve mektuplarındaki hiciv ve Nükte özelliği yer yer şiirlerinde de belirir. “ Hz. Peygamber için yazdığı naatları dışında hemen bütün eserlerinde farklı düzeylerde de olsa nükte, hiciv ve hezl izlerine rastlanılır.”
Şiir ve nesirlerindeki dili, ince nükteler ve hicivlerle ve çarpıcı ifade zenginlikleriyle değişkenlik göstermiştir. “Onun ciddi ifadelerle başlayarak şaka, mizah ve alayla devam ettiği, sonra yine ciddi sözlerle bitirdiği, bazen de tersine davranış içinde olduğu üslubu mektuplarında belirgin biçimde ortaya çıkmaktadır.”
Kani, Nabi’nin etkisinde kalmış bir şairdir. Özellikle yazdığı gazellerde bu etki açıkça görülmektedir. Kânî, rindane ve âşıkane söyleyişleri de tercih etmiş, Zevk ve sefa içinde bir yaşam sürmeye alışkın hayatından aldığı zevki şiirlerinde de kullanmıştır. Buna rağmen kimi şiirlerinde bir zamanlar edinmiş olduğu Mevlevi düşüncelerinin izleri de göze çarpar. Bu tip şiirlerinde Mevlana, Mevlevilik ve zahirlik ile ilgili düşüncelerini de yansıtmaktadır.[2]
Kânî, şiirlerini beğendiği ve etkilendiği bazı şâirlerin gazellerine nazireler yazmayaı seven biridir., Fuzûli, Şeyh Galip ve Nabi’nin şiirlerine nazireler yazmıştır. “Sağlığında şiirlerini bir araya getirerek müretteb bir divana sahip olamayan şâirin pek çok şiirinin telef olduğu, divanını istinsah edenlerin ifadelerinden anlaşılmaktadır.” [3] Tokatlı Kânî'nin Divanın İstanbul kütüphanelerinde bazı yazma nüshaları bulunmaktadır. Kani’nin divanı Arap harfleriyle yayımlanmış ve eser tenkitli metin hâlinde yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır (Eliaçık 1992).
Kani divanı, Türkçe, Arapça ve Farsça şiirlerinin bir araya toplandığı bir eserdir. Kani Divanı üzerinde zahmetli bir çalışma yapan Doç. Dr. İlyas YAZAR’ın verdiği bilgilere göre şair divanını hayatta iken tertip edememiş divanı onun ölümünden sonra tertip edilmiştir. Şaiirn divanı şâirin ölümünden sonra Reisü’l-küttâb Mehmed Râşid Efendi’nin emriyle Nâilî Abdullah Paşa’nın Nûri Halil Efendi tarafından tertip edilmiştir. Divan’ın yurtiçikütüphanelerde 24, yurtdışı kütüphanelerde 18 yazma nüshası tespit edilmiştir. 67 Dîvânda 3 Besmele Manzumesi, 16 Na’t-ı Şerif, 1 Kasîde tercümesi, din ve tarikatbüyükleri için yazılmış 5 medhiye, 15 kasîde, 9 Tarih, 1 Tesdis, 1 Mesnevi, 4 Terkib-i Bend, 8 Tahmis, 222 Gazel, 93 Kıt’a, 93 Beyit ve 24 Mısra’ bulunmaktadır.[4][5]
Dîvân’ı klâsik geleneğin izlerini taşımaktadır. Onun Divanını inceleyen İlyas Yazar divanı hakkında şu tespitleri sunmuştur. “ Bu açıdan Kânî Divanı’nın diğer eserlerine göre farklılık göstermektedir. Klâsik divanlarda tevhid, münâcat, na’t ve medhiye örnekleri genellikle kasîde nazım biçimiyle yazılmıştır. Kânî ise bu örnekleri kaside nazım biçimi yerine gazel nazım biçimiyle yazmayı tercih etmiştir. “
Kani divanı üzerinde Yrd. Doç. Dr. İlyas YAZAR, bir çalışma yapmış eserin tenkitli metnini hazırlamıştır. Eser KÂN Î DİVANI, T. C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI, Ankara 2012, adı altında basılmıştır.
Münşeat: Letaif ve Hezliyyat adlarıyla da anılan bu eseri 120 civarında mektuptan meydana gelir. Eser, zarif nükteler ve hiciv örnekleriyle doludur.“Genelde Dîvân nüshalarıyla birlikte kayıtlı bulunan Münşeât, Kânî’nin bazı devlet büyüklerine ve değişik kişilere yazmış olduğu mektupların bir araya getirildiği eseridir. Dîvân’dan ayrı olarak da yazmaları bulunmaktadır. Eserde, Kânî’nin zarif nükteler, hiciv örnekleri, espriler, deyimler ve atasözleriyle örülü şakacı üslubunun yansımaları görülmektedir. Kânî her şeyden önce üslupçu kişiliğe sahip olmasından dolayı kendine özgü tabirler kullanmış ve halk tabirlerine geniş yer vermekle yazı diline değişik imkânlar sağlamıştır.”[6]
Eser, XVIII. yüzyıla ait başka kaynaklarda rastlanmayan örfleri, anlayış tarzı ve sosyal hayattan detaylı izlenimler sunmaktadır. "Hirrename" adıyla bilinen metin bir kedinin ağzından sahibine hitaben yazılmış hoş bir mizah örneğidir. ( bkz Hezl Nedir Hezli Hezliye Hezliyat Tehzil Nedir ve Örnekleri )
Kânî'nin uykuya düşkün bir dostuna yazdığı ve "baş"la ilgili atasözleri ve tabirlerle süslenmiş diğer mektubu da ünlüdür. Yeğen Mehmet Paşa'ya hitaben kaleme aldığı mektubunda ise döneminin edebiyat ve sanat çevrelerini eleştiren önemli görüşleri ve kendi hayat tecrübeleri yer alır. Kani’nin bu Eser hakkında bir doktora tezi hazırlanmıştır (Batislam1997). [7]
Letâif-nâme:
Letâif-nâme, manzum ve mensur iki bölümden oluşmaktadır:Manzum kısmında kasîde, gazel, müstezat, tahmis, kıt’a ve çeşitli beyitlerdenoluşan 276 manzume yer almıştır. Yeğen Mehmed Paşa’nın yanında görevli Dâdî veBâdî mahlaslı iki şâirin birbirlerine nazire olarak şaka yollu sözlerini konu alan manzumLetâif-name, sosyal sorunları mizâh ve hezle varan boyutlarda konu alan bir eserdir.[8] Mensur kısmında ise latîfe, fıkra, tezkere, mektup, berat, beyit şerhi, vakfiye gibi çeşitli türden yazılar yer almaktadır. [9]
Letâif-nâme üzerine yapılan akademik çalışmalar, (H. Dilek Batislam, Kâni’nin Mensur Letâifnâmesi ve Hezliyyâtı,Çukurova Ünv, 1997. (Yayınlanmamış Doktora Tezi); Durmuş Ali Çıraklı, Kânî’nin ManzumLetâifnâmesi: İnceleme-Metin, Çukurova Ünv., 1998. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi).
Be-nâm-ı Havâriyyûn-ı Bürûc-ı Fünûn
Bu eser, Kânî’nin Eflak Voyvodası İskerletzâde Konstantin Bey’in kâtipliğini yaptığı süreçte Şâirin, Alexsandr'a Türkçe öğretmek amacıyla yazmış olduğu bir eserdir. [10] "Be-nâm-ı Havâriyyûn-ı Bürûc-ı Fünûn" adlı eserin yazılış öyküüs ise şu şekildedir. Voyvoda Konstantin Bey, yeğeni Alexsandr’ın Türkçe öğrenmesi için Kânî’nin ders vermesini istemiştir. Sebeb-i te’lif başlığı altında da açıklandığı gibi eser, yabancılar için Türkçe öğrenme ve öğretme klavuzu sayılabilecek olan bu eser, on iki hikâyeden oluşmaktadır. Karşılıklı konuşma diyaloglarıyla oluşturulan hikayelerde nasihat ve nükteli ifadelere yer verildiği görülmektedir. [11]
Eserin, Topkapı Sarayı Müzesi Ktp. Emanet Hazinesi Bl. No:1158’de ve Süleymaniye Ktp. Hacı Mahmud Ef. Bl. No: 1871’de yazma nüshaları bulunmaktadır.
HAYATI HAKKINDA GENİŞ BİLGİ İÇİN TIKLAYIN
Tokatlı Kânî Hayatı ve Edebi Kişiliği
Tokatlı Kani Divanı ve Diğer Eserleri
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
Âh eyledigüm hâl-i siyeh-kâruñ içündür
Kan agladıgum la‘l-i güher-bâruñ içündür (G.44/1)
…
Handân gelen ‘âleme giryân gidecekdür
Giryân gelen ‘âleme handân gidecekdür (G.58/1)
…
Felek hemân beni mi bulduñ imtihân idecek
Garîk-i lücce-i endûh-ı bî-kerân idecek (G.99/1)
…
Gördüm sakız kızını yañaklar kızıl kızıl
Gözler siyeh o la‘l dudaklar kızıl kızıl (G.113/1)
…
Gördüñ zamâne uymadı sen uy zamâneye
Aldan derûga lâfa inan uy terâneye (G.170/1)
…
Bâ-hakk-ı nebî Hazret-i Allah’ı unutma
Kulsın kul iseñ kulluk idüp şâhı unutma (G.165/1)
…
Düşdi güzelüm payımıza gam gam içinde
Cevher gibi tîg-ı dü-per-i gam gam içinde (G.160/1)
…………………
Gözüm nezzâre-i ruhsâre-i cânâna hasretdür
Kulagum istimâ‘-ı sohbet-i yârâna hasretdür (G.35/1)
…
Açılsun gül gibi günden güne ruhsâr-ı zîbâsı
Kapansun çeşm-i bed-hºâhı kazâ-yı nâ-gehânîden (K.49/13)
…
Gül ruhlaruña nâzır iken zülfüñ ilişdi
Âzâd-ı serv kaddüñ iken baglara düşdüm (G.128/3)
…
Bir yaña olup al ayagı ele ser çek
Sen baña yalan söyleme ben de saña gerçek
Bintü’l-‘inebüñ semtine yaklaşma müdâmâ
Bâri çeker iseñ kucaga tâze puser çek
Esb-i himem-i nâz-ı perîşânı egerle
Ol saña baş egmez dime bi’llâh eger çek
Çekmem dime kahrın degerin añla o şûhuñ
Degmez mi sanursın bu kadar nâza deger çek
Mey-hânede pîr-i mey-i bintü’l-‘inebi gör
Mug-beççeyi Kânî bu ikisine siper çek
GAZEL
Tab'ım ne mantık u ne bedî u beyân arar.
Bîr-harî u savt söyleyecek hem-zebân arar.
Her zerre kendi zâtına mânend-l afitâb.
Devri felekte şöhret-i nâm u nişan arar.
Feyz-i devam u baht-ı civan ister müdâm.
Rûmale hâk-i dergeh-i pîr-i mugan arar.
Kanlar dökerse ömr-i girân-mâye Kâniyâ,
Dil goncası küşayişi vakt-i hazân arar.
Dervîşüñe sâhib çık yâ Hazret-i Mevlânâ
Bir yaña olup al ayagı ele ser çek
Tab'ım ne mantık u ne bedî u beyân arar.
Derd-i mahabbetüñ eseri cânda mı ‘aceb
Derûn bîrûn-nümâ-yı cism-i tâb-ı rûhdandur hep
Beş on günlük misâfirdür tenüñde cânuñı hoş tut
Zamân-ı vuslatuñ añıldukca cism-i rûzgâr aglar
Ol dem ki kara haberlerle hatt-ı yâr gelür
Tavul çalsañ uyanmaz gâfil ancak uykusın gözler
Bu çâk-i sîneye yer yer refûlar hep senüñçündür
Eşküm o şûhı görse yolında sebîl olur
Gözüm nezzâre-i ruhsâre-i cânâna hasretdür
Tefâhur itmege lâyık nijâdımuz yokdur
Mâ’il olma câme-i câha göñül sıkletlidür
Sâkî ne dem ki sâgar-ı sahbâyı toldurur
Cân eger endûhdan efkâr ise serper çıkar
Âh eyledigüm hâl-i siyehkâruñ içündür
Girye-i mestâne keyf-i sâgar-ı sahbâ virür
Ey nûr-ı basar dîde-i cânum seni gözler
Handân gelen ‘âleme giryân gidecekdür
Ne nâzük cilvelerle gülmişidüñ geldigüñ günler
Sûfî geçinür zâhid-i hâr mezhebi bilmez
Semt-i derîçe bend-i nigâra varır mıyuz
Zevk-i şarâb-ı nâb peymâneler de bilmez
Dâg dâg sîne tutdı merhem-i vasluñla bâg
Geçmez ele kolaylık ile dâmenüñ senüñ
Senüñçündi rakîbân ile nâverdüm niçün küsdüñ
Bir yaña olup al ayagı ele ser çek
KAYNAKÇA
[1] Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, İstanbul 1333, C.II, shf..392
[2] ŞAHAMETTİN KUZUCULAR, https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/tokatli-kani-edebi-kisiligi-divani/75982
[3] Dr. İlyas YAZAR, KANİ DİVANI,T. C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI, Ankara 2012, shf, 16
[4] Dr. İlyas YAZAR, KANİ DİVANI,T. C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI, Ankara 2012, shf, 16
[5] Kânî”, İslâm Ansiklopedisi, MEB Yay., İstanbul 1955, C.6, s.158.
[6] ] Dr. İlyas YAZAR, AGE. SHF 37
[7] BATİSLAM, H.Dilek. Kâni’nin Mensur Letâifnâmesi ve Hezliyyâtı, ÇukurovaÜnv., Soysal Bilimler Ens., 1997. (Yayımlanmamış Doktora Tezi, YÖK Tez No:64276).
[8] Dr. İlyas YAZAR, KANİ DİVANI,T. C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI, Ankara 2012, shf, 16
[9] Dr. İlyas YAZAR, KANİ DİVANI,T. C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI, Ankara 2012, shf, 16
[10] Yrd. Doç. Dr. İlyas YAZAR, Yabancılara Türkçe Öğretiminde Ebubekir Kânî Modeli, turkcede.org/yabancilara-turkce-ogretimi/
[11] Dr. İlyas YAZAR, AGE. SHF 38